Gönderen Konu: İslamiyet, gönül (kalp) işidir, hoşgörü ve sevgiye dayanır.  (Okunma sayısı 1655 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı velasr

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 8
  • Rep Gücü : 9
  • Cinsiyet: Bay
    • Profili Görüntüle

İslamiyet, gönül (kalp) işidir, hoşgörü ve sevgiye dayanır.

Şüphesiz ki, Allah'u Teala sizi suretlerinize(dış görünüşünüze) nazar etmez (bakmaz), nesebinize, soyu ve sopunuza da bakmaz ve sahip olduğunuz mallarınıza da bakmaz ve lakin kalplerinize (gönül ve amellerinize) nazar eder, bakar.
Muhtarul ehadis 270
Son Peygamber Hz. Muhammed S.A.V. efendimizin hoşgörü ve kolaylık peygamberi olmasından şu iki pratik sonucu çıkarabiliriz. İslamiyet bir gönül olayıdır, kalp işidir, hoşgörü ve sevgiye dayanır, İslam dininde insan ve hayatla çatışan hiçbir emir ve yasak yoktur.Allah ve Peygamber altından kalkamayacağımız hiçbir yükü insanoğluna yüklememişlerdir.
"la yukelifullahe nefsen illa vusaha"
Bakara –286
Biz kimseye kaldıramayacağı yükü yükletmeyiz.
İslamiyet insanı yokuşa süren, zorlayan insan için hayatı işkenceye çeviren disiplinleri içermez ve böyle disiplinleri kendi bünyesinin dışında sayar, İslamiyet insanın evvela ahiret, daha sonra dünya saadetini hedefleyen Allah'ın insanoğluna en büyük ihsanıdır. İslam’ın temel kitabı ve kaynağı Kuran-ı Kerimdir. Kuran-ı Kerim insanlığın kıyamete kadar olan dünya ve kıyametten sonra gelecek ahiret hayatı ile ilgili kitabıdır. Kısacası Kuran bütün zaman ve mekanlarda yaşayan insanların hayat kitabıdır. Her asırda insana yeni mesajlar verdiği gibi insan hayatı ile ilgili kesin ve değişmeyen tüm kanunları da içerir.
"Ve likülli nebein mustakurun ve sevfe talemun"
En’ am -68
Her haberin bir gerçekleşme zamanı vardır.
O vakit geldiğinde öğrenirsiz. Modası geçmez, çünkü vahiydir. Cebrail A.S. tarafından peygamber Efendimize (S.A.V) ulaştırılmıştır, beşer sözü değildir.
"Ve ma hüve bikavli sairin kaliylın ma tuminun ve la bikavli kahının kaliylen ma tezekkerun"
Hakka- 41,42
"O bir şairin sözü değildir. Ne kadar az inanıyorsunuz. Bir kahinin de sözü değildir. Ne kadar az öğüt alıp düşünüyorsunuz."
Ve bozulmadan bize kadar gelmiştir.
"İnna nahnu nezelna zikre ve inna lehu lehafizu”
Hicr-9
"Bu Kuran'ı (zikri) biz indirdik ve O'nu biz koruyacağız."
Bu bakımdan da tazeliğini her zaman muhafaza eder. İnsan sözü karışmamıştır. İnsan sözü karışsa evvelki kitaplarda (Tevrat, Zebur, İncil'de) olduğu gibi bayatlayabilir.
"Efela yetedeburanel kurane ve !ev kane min indi gayrillahi levecedu fiyhi ihtilaf en kesiyren"
Nisa - 82
"Onlar hala Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok ihtilaflar bulacaklardı.
Öyle genel prensipler (kanunlar) getirmiştir ki bu genel prensipler (kanunlar) (Allah'ın davetine icabet etme, ruhun Allah'a vasıl olması, nefsimizin 7 kademede tezkiyesi ve fizik vücudumuzun ölmeden evvel Allah'a kul olması ve bunların ötesinde üç emanetin, evvela ruhun, fizik vücudun ve en son nefsimizin Allah'a teslimleri gibi) her asırda geçerlidir. Fıtrat dini olan İslam kendi orijinalitesine uygun olarak (kaynak kitap Kuran'a) tam sadakatla yaşandığında hiçbir zaman ve hiçbir yerde bir reforma ihtiyaç hissettirmez. Kainatta maddeye, enerjiye, yer çekimine ilişkin kanunlar ne kadar reel değişmez ise, bu kanunların insana ilişkin olanların bütününü (fizik vücudun ölmeden evvel Allah'a kul olması, nefsimizin 7 kademede tezkiyesi ve ruhun Allah'a vasıl olması ve üç teslimi de) ihtiva eden fıtrat dini, yani İslam da o kadar reel ve değişmezdir.
"Feekim vecheke liddiyni haniyfa fıtratallahı elletiy fatara nase aleyha la tebdiyla halkıllahi zalike diynul kayımeti lakin ekserennasi la ya'lemun"
Rum - 30
"Fizik vücudunu hanif olan dine çevir. Bu Allah'ın yaratma kanunudur. Allah bütün insanları Allah'a teslim olabilecek şekilde yaratmıştır.”
Allah'ın bu yaratış kanununda (zaman ve mekan bakımından) bir değişme, bozulma yoktur. İşte bu ezeli ebedi tek din olan İslam’dır. Lakin insanların ekserisi bunu bilmezler. Çünkü bunların tümü sünnetullah yani Yaratıcının düzeni ve tavrı adını alır ve sünnetullahta değişme, bozma, yıkma meydana getirilemez.
"Felen tecide sünnettallahi tebdiyla ve len tecide lisunnetallahi tahvilen"
Fatır - 43
Sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.
İslam’da Kuran-ı Kerim prensiplerine sadakat esastır. Müminin Allah'ın kendisi için tayin ettiği mürşidin açıklamalarına uygun olarak Kuran-ı Kerimi yaşaması esastır.
"Fezekir innema ente muzekir leste aleyhim bumusaytır"
Casiye 19-20
"Öğüt ve (değişmez kanunları açıkla) çünkü sen bir öğüt vericisin, açıklayıcısın; sen onlar üzerinde zorlayıcı değilsin."
Kuran'ı Kerim başkasını zorlamayı da yasaklıyor.
"la ikrahe fiddiyn”
Bakara-256
"Dinde zorlama yoktur."
"İnna na'lemu ma yekulune bih ve ma ente aleyhim bicebarın fezekir bilkuranı men yahafu vaiyd"
Kaf - 45
"Sen öğüt verirken onların (kalbi hasta olanların) sana ne söylediklerini biliriz ve sen onlar üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Vadimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver."
Zaten din, bir vicdan (ruh) işidir, kalp (gönül) işidir. Kalbden (gönülden) insan inanırsa o iman makbuldür, geçerlidir.
"Ve lev sae rabbuke le amene men fil ardı cemiyan efe ente tukrihu nase hata yekınu mümiynin"
Yunus - 99
"Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi amenu olurdu. İnsanlar mümin olsunlar diye sen mi onları zorlayacaksın.
"Ulaike ketebe fikulubuhun eliymane”
Mücadele - 22
"İşte bunlar Allah'ın kalbine iman yazdıklarıdır. "
Kalpten (gönülden) inanmaz da zorlama ile veya dış etkenler sebebiyle iman edilirse o iman; iman da sayılmaz. Allah indinde de makbul değildir.
“Kaletil arabu amena kullem tuminu ve lakin kulu eslemna lemma yedhulul iymane fiykulubiküm"
Hucurat - 1 4
“Arablar dediler ki. Biz amenu olduk (kelime-i şehadeti söylediğimiz için) habibim onlara söyle; siz amenu olmadınız fakat islam dairesine girdik deyin çünkü kalblerinize iman girmedi, yazılmadı.”

“İza caekel münafıkune kalu neshedu inneke leresullallah vallahu ya’lemu inneke leresullallah vallahu yeşhedu innel münafikune lekazıbun"
Münafikun – 1
“Münafıklar sana geldikleri zaman “biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah’ın elçisisin” dediler. Allah da bilmektedir ki, sen elbette O’nun mürşidi (halifesi)sin. Allah şüphesiz münafıkların yalan söylemekte olduklarına şahidlik etmektedir.”

O tür insanlar münafık sayılır ve münafıklar Kur’an-ı Kerime göre cehennemde en aşağı tabakadadırlar.

Dış görünüş bakımından ne kadar mükemmel olursa olsun, insanın içten (kalbinden) gelen isteğinden kaynaklanmayan hiçbir şey Allah Katında anlam taşımaz.

(Münafıklarda olduğu gibi) Dış görünüş bakımından ne kadar çirkin olursa olsun insanın içten (kalbinden) gelen isteğinden kaynaklanmayan hiçbir şey Allah Katında anlam taşımaz.
“men kefere billahi min badi iymanihi illa men ukrilne ve kalbuhu mütmainen biliymani”
Nahl - 106
Kalbi İman ile mutmain iken, dış zorlama ile imandan sonra küfür edenler (Allah'ı inkar edenler) hariç”
Çünkü, bütün davranışlar niyete bağlı olarak anlam kazanır (Hadis) ve bunun da ötesinde, mümin kulun niyeti amelinden üstündür. (Hadis) Yani; insan içinden (kalbinden) geldiği halde yapamadığı şeyin karşılığını Allah'tan bir lütuf olarak alacak. (Amenu olan insanların kurtuluşunda -cennete girmesinde- olduğu gibi)
Aksine, niyet etmeden bedeniyle yerine getirdiği şey İçin hiçbir karşılık bulamayacaktır. (Sevdiği kız için Mekke'den Medine'ye göç eden insanda olduğu gibi, veya diyet için oruç tutanın Allah'tan hiçbir karşılık alamayacağı gibi...)