İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - aksaa

Sayfa: [1] 2 3 ... 37
1
ByKuS Muhabbet / Kurban bayramımız mubarek olsun
« : Kasım 25, 2009, 09:03:01 ÖS »
Bizi birbirimize yaklaştıran ve Allah'a yakınlaştıran bayram tadında hayırlı uzun bir ömre nail olmanız dualarım ve başarı dileklerimle bayramınızı tebrik ederim.
Selam ve dua ile...

Bu da bayram şekerleriniz




2
Komik Yazılar / Türk Yalanları
« : Ekim 16, 2009, 01:22:41 ÖÖ »
Kalsaydınız bir şeyler yerdik...

-Gerçekten sarıda geçtim memur bey...

-Kazanmak önemli değil mühim olan yarışmaya katılmaktı...

-Şuan 65 milyon bizi izliyor...

-Bu son sigaram...

-Ağzıma sigara sürmedim...

-İki saat kapıda bekledim açan olmadı...

-Seni düşünmekten bütün gece gözüme uyku girmedi...

-Sen bir de beni gençliğimde görecektin...

-Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için...

-Ben almayacağım rejimdeyim...

-İhraç fazlası bunlar...

-O elimizde tek kaldı başka yok...

-Ben de tam seni arayacaktım...

-Bizi davet ettiler ama gitmedik...

-Senin annen bir melekti yavrum...

-Bana yan bakan daha anasının karnından doğmadı...

-Evi boşaltın! Almanya'dan oğlum geliyor...

-Formu doldurun biz sizi ararız

-Bu sene üniversite soruları çok basitti keşke sınava girseydim...

-Arkasından değil burada olsa yüzüne de söylerim

-Hediye olmasa inan verirdim.

-Ayakkabı biraz sıktı ama hiç merak etmeyin kullandıkça açılır...

-Bir kereden bir şey olmaz.

-Hiç acıtmayacak.

-Adem Bey su an toplantıda... Kim arıyordu?

-Sizden iyi olmasın bir arkadaşım vardı...

-Failleri en kısa zamanda yakalanacak......

-Enflasyon düşecek.......

-Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz......

-Bu konuda elimizden geleni yapıyoruz......

3
MİRAÇ KANDİLİ
Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:
�Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.� (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:
�O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O�nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O�nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.� (Necm Suresi, 7-18.)


Miraç nasıl oldu?
Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.
Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.

Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine �Hoş geldin� dediler, tebrik ettiler.
Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.
Süleyman Çelebi'nin dediği gibi

�Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti� İnşaallah...
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., �Allah ümmetine neyi farz kıldı?� diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam �50 vakit namaz� buyurdu.

Hz. Musa'nın, �Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez� demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.

Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.

Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.

Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, �Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?� diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, �Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?� diye Peygamberimize soru yönelttiler.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı:
�Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, �Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?� diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.�

Bunun üzerine müşrikler:
�Vallahi dos doğru tarif ettin� dediler, ama yine de iman etmediler.

O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, �Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur� diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir �Sıddîk, tereddütsüz inanan� ünvanını aldı.



Peygamberimiz neden mirac�a çıktı?
Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.
Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.

Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.

Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.

Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi...


Peygamberimiz, Allah ile nasıl görüşebilir?
Soru: �Bize herşeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakka binlerce senelik mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?�
Cenab-ı Hak herşeye herşeyden daha yakındır, fakat herşey O� na sonsuz şekilde uzaktır.
Meselâ, güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir.
Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km. uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir.
Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Cenab-ı Hak herşeye yakındır, ama herşey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmiş; bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır.


Bir insan nasıl göklere çıkabilir?
Soru: �Bunun bir örneği var mıdır? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?�

Yerküremiz, yani Dünya bir yılda yaklaşık 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret, bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet bir insan bedenini şimşek gibi Rahman'ın Arşına çıkaramaz mı?


Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz mıydı?
Soru: "Öyleyse ise neden Miraça çıktı? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?"

Cenab-ı Hak görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için, kâinat fabrikasını ve merkezini gezdirmek, insanlığın amel ve ibadetlerinin âhiretteki neticesini göstermek için Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamı oralara davet etmesi gayet makuldür. Sadece ruhu ve kalbi ile değil, bu seyahate bedeninin de iştirak etmesi gerekir.

Görünen âlemin anahtarı olan gözünü, işitilen âlemin anahtarı olan kulağını Arşa kadar birlikte alması gerektiği gibi, ruhunun sayısız görevlerini üstlenen âlet ve makinesi hükmünde olan mübarek bedenini Arşa kadar çıkarması akıl ve hikmet gereğidir.

Zaten Cenab-ı Hak Cennette bedeni ruha arkadaş ediyor. Çünkü pekçok kulluk görevine ve sınırsız lezzetlere ve acılara beden kaynaklık etmektedir.
Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaşlık edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa Cennetü'1-Me'vâ'nın gövdesi olan Sidretü'l-Müntehaya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın zatının arkadaşlık etmesi hikmetin tâ kendisidir.

Peygamberimiz Miraça sadece ruhen çıkmış olsaydı, zaten mucize olmazdı. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çıkabiliyor.



Peygamberimiz kısa zamanda nasıl gidip geldi?
Soru: "Birkaç dakikada binlerce yıllık mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?"

Cenab-ı Hakkın sanatında hareket ve hızın derecesi farklı farklıdır. Sesin hızı ile ışığın hızı, elektriğin hızı, hatta ruhun ve hayalin hızı birbirinden bütünüyle farklıdır. Gezegenlerin hızları da birbirinden farklıdır. Meselâ ışığın hızı 300.000 km/sn iken sesin hızı 360 km/sn'dır.

Acaba Peygamberimizin lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olması, ruh hızında hareketi nasıl akla ters gelebilir?

Yine bir insan on dakika uyusa bazı olur ki, bir yıllık iş görebilir. Hatta bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, rüyada işittiği sözleri, konuştuğu kelimeleri toplansa uyanıkken bir gün, belki daha fazla bir zaman gerekir.

Demek ki bir zaman dilimi iki kişiye göre değişebiliyor, birisine bir gün, diğerine de bir yıl hükmüne geçebilir.

İşte Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Burak'a binerek şimşek gibi bütün kâinatı gezip İlâhi huzura çıkıp Rabbiyle sohbet şerefine ermiş, Onun cemalini görmüş, emirlerini alıp dönüp gelmiştir.


Miraçın benzeri bir olay var mıdır?
Soru: "Peygamberimizin Miraça çıkması mümkündür. Fakat her mümkün gerçekleşmiyor. Bunun bir benzeri var mı ki kabul edelim?"
Miraçın çok örnekleri vardır:
Bir insan, gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çıkabilir.
Bir bilim adamı, astronomi kanunlarına binerek tâ yıldızların arkasına bir dakikada gidebilir.
İman sahibi her insan, namazın hareketlerine düşüncesini bindirerek bir çeşit Miraçla kâinata arkasına alarak İlâhî huzura girebilir.
Kalb gözü açık bir veli, İlâhî sırlara kırk günde ulaşabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî gibi bazı evliyanın bir dakikada Arş-ı Âlâya kadar ruhen çıktıkları bildiriliyor.
Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arşa, Arştan yeryüzüne gidip geliyorlar.
Cennette, Cennet ehli mü'minler, Cennet bahçelerine kısa bir zamanda çıkabiliyorlar.
Bu kadar örnekler gösteriyor ki, bütün evliyanın sultanı, bütün mü'minlerin imamı, bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraça çıkması, dönmesi, bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve şüphesizdir.



Miraçla gelen hediyeler
Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: �Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.� Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular.
İkincisi: İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor.
Mü'minler merak ediyorlar. �Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık� derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir.
Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir.
Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir.
Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. �Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz� buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.
Beşincisi: İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, �Sen paşa oldun� dense ne kadar sevinir.
Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.)


Miraç Gecesi Namazı
Miraç gecesi kılınacak namaz on iki rekattır. İki rekatte bir selam verilerek kılınacak olan namaz on iki rekat ile bitirilir. Her rekatte Fatihadan sonra on kere ihlas okunur. Kılınma zamanı yatsı namazı kılındıktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir. Bu oniki rekat namaz bittiği zaman selamdan sonra yüz defa :

�Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim� duası okunur.

Ardından da yüz kere istiğfar yapılır



Miraç Gecesinin Gündüzünde Kılınacak Namaz
Miraç gecesinin gündüzünde öğlen namazını kıldıktan sonra sonra dört rekat namaz kılınır.
Bu namazın;birinci rekatında Fatiha� dan sonra bir kere Felak suresi, ikinci rekattan sonra bir kere Nas suresi, üçüncü rekatta üç kere Kadr suresi, dördüncü rekatta elli kere İhlas suresi okunur.



Kaynaklar:
1. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, 31. Söz
2. Mübarek Aylar Günler ve Geceler
3. Üç Aylar İbadet Rehberi






4
DİNİ RESİMLER / Dünyanin Her Yerinden Müslümanlar
« : Temmuz 10, 2009, 01:08:02 ÖÖ »
ALLAH'a Sükür icin...

Inanan Gönülleri...

Birlesen Kalpleri ile,

Herkez Diyor...


أشهد أن لا إله إلا الله محمد رسول الله











































5
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / ÖYLE ÇARESİZİM Kİ..(dua)
« : Temmuz 08, 2009, 02:30:26 ÖÖ »
Öyle çaresizim ki RABBİM,

çarelere ermiyor aklım...

Bir yüzüm solgunken, isyankar öbür yanım...

Öğütleri masal gibi dinliyorum...

Nasihatler ninni misali geliyor,

başımı sallıyorum.. sanki anlamış gibi...

Beni takipte ızdırap.. Peşimden gelir kabuslar...

Kimsem yokmuş şu dünyada senden başka!..

Merhametine uzatıyorum ellerimi...

Senin rahmetinle yıkamak istiyorum kirli tövbelerimi..

Dizginle çılgınlıklarımı...affet günahlarımı..

Ey affetmeyi seven RABBİM, sil göz yaşlarımı..

Sen teselli et beni, serinlik sun şu bağrıma...

Vardır bunda da bir hayır..

Hayırlı kederlerimi sen sevdir bana!..

Tıpkı geceye saçılan yıldızlar gibi,

ömrüme ışık olsun, sıkıntı anlarımda ettiğim dualar..

Hüzünlerde olgunlaştır beni..

Cahilim çok cahilim..

Sen yolum ol! Sen sonum ol!

Sen tut elimden, sana giden yollarda nurum ol!

Dağlar kadar günahlarıma,

bir avuç tövbe kırıntısı getirdim...

Sen derman ol şu volkanlarıma...

Sensiz bir yürek ne kadar boş!..

Affeyle Ya Rabbel alemin...

Amin..

alıntı

6
Edebiyat ve Şiir / Selam Sana Ey Şehir!
« : Temmuz 08, 2009, 02:28:29 ÖÖ »

Hiç girmediğim sokaklardan geçeceğim.
Kesmetaş kaldırımların üzerinden,
balkonların altından,
ırmağın kıyısından,
sesimin yankısını çoğaltarak geçeceğim
geçilmez sanılan tüm geçitlerden.
Bir İbrahim ateşi saracak bedenimi.
Nemrut’un beynine hücum edeceğim.
Geçeceğim ırmaklardan bir bir.

Bütün yanlış saatleri doğruya ayarlayıp,
şehrin yıkık dökük sokaklarından
üstüm başım toz içinde geçip,
bu yeryüzü bizimdir diyerek çığlık çığlığa;

Ey Kudüs kalbim ol
Ey Kudüs kalbim ol

diye diye
Gireceğim bir şehrin kapısından.
Ne soylu çıkacak sesim ne bahtiyar.
Ardımda bıraktığım toprakların
kutsallığını okuyarak Kudüs’ün
semalarına, yeryüzü kılcal damar gibi
gökyüzü şahdamar, dillere düşmemiş
marşlarla gireceğim şehrin kapılarından.

Şafak vakti bir tanıdık rüzgâr öpecek
alnımdan. Apak olacak alnım.
Ellerimin ıslaklığı serinletecek kavrulmuş yürekleri.
Ne asude baharlar kalacak içimde
ne terkedilmiş sevdalar.
Sesim yangın yeri gibi çıkacak.

Bombalar yağdıkça üzerine,
zalimler lanetini yağdırdıkça;
Gazze Gazze diye çarpan yüreğim çıkacak yerinden.
Günyüzü görmemiş çocukların
cennete koşar adım giderken,
gün gelecek ve onların nuru
gözlerini kör edecek;
hâlden bilmezlerin,
aman tanımazların gözlerini.

Kalbimi emanet ettiğim
ne kadar mabet varsa
hepsinden bir nur var avucumda.
Her nebi bir dua bırakmış kalbime.
Koşa koşa gireceğim
bir ışık mabedinden içeri.
Üstüm başım yıllanmış
zulmetlerde sınanmış defalarca.

Ne kadar mahcubum,
ne kadar kolum kanadım kırık.
Bir taş olsun atamamak zulmün üzerine,
bir yara olsun saramamak ne büyük acı.
Sessizliğimden sıyrılıp
karşıma çıkan duvarlara,
sessizliğimden sıyrılıp
ölümü aklına getirmeyenlerin
yüzlerine haykıracağım.
Zulmünüz âbâd etmeyecek sizi.
Kendi kanınızda
gün gelip boğulacaksınız.
Ben duaları,
ben yürekleri gere gere içime
“buradayım” diyeceğim.

Cennetim olacaksın.
Ey şehir,
seni yakından sevmek de var
ama bir kemend var boynumda.
Sana yakın dualar gönderdikçe
sanki diriliyor
ölmüş ne kadar hücrem varsa.
Geçip giden günü elimin tersiyle itip
sen geldikçe gözüme
ey şehir
kemiklerim yerinden
çıkacak gibi oluyor.
Seni aklımın,
yüreğimin en sağlam yerine koyuyorum.
Nakış nakış sen olacaksın her yanımda.
Gökyüzünün aydınlanacağı güne kadar başım dik,
sürdüreceğim direnişimi.

Sevileceklerin en güzelini seviyorum.
Seni seviyorum ey şehir.
Cennetim olacaksın.

Mustafa Uçurum | Tasfiye 19

7
Her Telden / SEVGİ'Yİ YÜKLEYEN PROGRAM...
« : Haziran 25, 2009, 03:08:32 ÖÖ »
Müşteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGİ yüklemek için ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: İlk olarak KALBİM dosyasını açmanız lazım. Açtınız mı?

Müşteri: Evet açıldı. Ancak şu anda GEÇMİŞ_ACILAR.EXE, DÜŞÜK_GÜVEN.EXE, HASET.EXE VE GÜCENME.EXE isimli programlar da çalışıyor. Onlar çalışırken SEVGİ yükleyebilir miyim?

Yetkili: Problem değil. Yüklediğiniz anda SEVGİ otomatik olarak GEÇMİŞ_ACILAR.EXE'yi silecektir. Gerçi bir süre geçici hafızada kalabilir ama artık diğer programları etkilemez. SEVGİ er veya geç DÜŞÜK_GÜVEN.EXE'yi silerek YÜKSEK_GÜVEN.EXE isimli bir modül yükleyecektir. Ancak siz, HASET.EXE VE GÜCENME.EXE'yi mutlaka kendiniz kapatmalısınız. Bu programlar SEVGİ'nin yüklenmesine engel olurlar. Onları kapatabilir misiniz lütfen?

Müşteri: Tamam kapattım, SEVGİ otomatik olarak yüklenmeye başladı. Bu normal mi?

Yetkili: Evet ama unutmayın ki bu sadece temel program. Üst sürümlerinin yüklenmesi için başka KALP'lerle bağlantı kurmanız gerekiyor.

Müşteri: Haydaa... Daha şimdiden hata mesajı verdi. Ne yapmam gerekiyor?
Yetkili: Mesaj ne diyor?

Müşteri: Hata-412! Program iç sistemde çalışmıyor! Bu ne demek?
Yetkili: Endişelenmeyin, bu çok rastlanan bir sorun, çözümü de var. Hata mesajı, SEVGİ programının başka kalplerde çalışmaya hazır olduğunu ancak sizin kalbinizde çalışmadığını söylüyor. Biraz karmaşık bir programcılık dili oldu galiba... Sade bir dille şöyle diyor: 'Programın başkalarını sevebilmesi için önce sizin kendi sisteminizi sevmeniz gerektiğini' söylüyor.

Müşteri: Peki ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: 'Kendimi Kabullenme' isimli dosyanın içinde bulacağınız KENDİNİ_AFFETME.DOC, KENDİNE_GÜVENME.TXT, DEĞER_BİLME.TXT VE İYİLİK.DOC isimli dosyaların üzerine tıklayıp hepsini KALBİM dosyasına kopyalayın.

Müşteri: Tamam. Başka bir şey var mı?

Yetkili: Şimdi çalışacaktır gerçi ama, biz ilerisi için de tedbir alalım... SÜREKLİ_KENDİNİ_ELEŞTİR_HAYATI_ZEHİR_ET.EXE diye çok uzun isimli bir dosya vardır. Onu bütün sistemde tarayın ve gördüğünüz her dosyadan silin, sonra çöp kutunuzdan da atarak tamamen kaybolduğundan emin olun!

Müşteri: Yaptım. Hey harika... Neler oluyor?.. KALP temiz dosyalarla doluyor. GÜLÜMSEME.MPG monitöre geldi. SICAKLIK.COM, BARIŞ.EXE ve MEMNUNİYET.COM hepsi KALP'e yerleşiyor.
Yetkili: Güzel, demek ki SEVGİ yüklendi ve çalışıyor. Şu andan itibaren her şeyle başa çıkabilmeniz gerekiyor. Yalnız telefonu kapatmadan önce son bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Müşteri: Nedir?

Yetkili: SEVGİ programı ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini tanıştığınız herkese verin. Karşılığında onlar da başkalarıyla paylaşacak ve sonunda size tertemiz modüller olarak dönecektir... Mutluluklar...
Müşteri: Teşekkürler. Size de mutluluklar..

9
DİNİ PROGRAMLAR / Kuran-ı Kerim- 3D- Bakmaya Doyamayacaksınız
« : Haziran 25, 2009, 02:58:20 ÖÖ »
Arkadaşlar harika görselliğiyle 3D Kuran-ı Kerim...
İndirdiğinize pişman olmayacaksınız...
Arşivlik bir çalışma...


İsmi üzerinde 3D çalışma...Dilediğiniz doğrultuya çevirme seçeneği...
Sayfaları tek bir hareketle süzülerek açma,
Dilediğiniz sayfaya işaret koyma seçeneği...v.b...

İndirdiğinize pişman olmayacaksınız...[/b][/color]
http://rapidshare.com/files/180249111/Kuran-__305__Kerim-3D-baturay.rar

10
Buyrun bir tiklayisla indirin:

http://rtsoft.dilafilm.com.tr/diger/ArTrSoz.exe



11
DİNİ PROGRAMLAR / Şifalı bitkiler sözlüğü
« : Haziran 25, 2009, 02:52:14 ÖÖ »
Tanıtım:
Birçok kaynaktan faydalanilarak hazirlanmis; Şifalı bitkiler sözlüğü programı ile hastalıklar ve tedavileri hakkında bilgiler bulabilirsiniz, ayrıca program içinde ilk yardım, bitki resimleri, ideal kilo hesabi ve program içi arama kategorileri bulunuyor. Program tamamen ücretsiz olup reklam destekli olarak dağıtılmaktadır.


http://rapidshare.com/files/103531561/sifalibitkilerV.2.0.rar.html

12
DİNİ PROGRAMLAR / Hicri - Miladi Cevirici
« : Haziran 25, 2009, 02:50:46 ÖÖ »
Bu programla en azindan hicri ne zaman dogdugunuzu belirlersiniz  :ok

http://www.videoveses.com/ilimdiyari/programlar/Hicrimiladicevir.zip

13
Önce kalb ile yüreğin tarifini yapalım! Kalb, göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir. Buna, yürek denir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyanı gibidir. Buna, kalb veya gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur. Hayvanlarda bulunmaz.

Bedendeki bütün a’za, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnanmak, sevmek, korkmak kalbin işidir. İtikad eden, yani iman eden ve kâfir olan, kalbdir. Güzel, iyi ahlakın ve kötü huyların yeri kalbdir. Kalbi temizlemek için riyazet ve mücahede lazımdır. Riyazet, nefsin arzularını yapmamaktır. Nefsimiz, haramları, mekruhları arzu eder. Bunlardan kaçmak lazımdır. Mücahede, nefsin istemediği şeyleri yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik ve ibadet yapmak istemez. İyilik ve ibadet ederek kalbi temizlemelidir! Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, dinimizin emirlerine uyar, yasak ettiklerinden kaçar. Kalbi kötü olan kimse, İslamiyet’ten kaçar. Dinimizin emirlerini gericilik, tutuculuk olarak kabul eder. Dine uymamayı da ilericilik, uygarlık, özgürlük olarak bilir.

Namaz kılmayan ve kendisine farz olan diğer ibadetleri yapmayan kimsenin kalbi temiz olmaz. Günah işleyenlerin kalbi temiz olmaz. Günah kalbi karartır. Zaten namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Hatta namaz kılmayana kâfir diyen âlimler bile olmuştur. Namaz kılmayanın, içki içenin kalbi çok kararmış demektir. Her türlü rezaleti işleyip de, sen kalbe bak demek, dinsizlerin veya din cahillerinin sözüdür. Bir yazar, kitabında, bir fasıkı överken, "Çok içki içerdi. Şarabı hamamın kurnasına koyar, oradan içerdi; fakat tertemiz, pırıl pırıl bir kalbi vardı" diyor. Allahü teâlâ ve Peygamber efendimiz, namaz kılmayanın ve içki içenin kalbi temiz olmaz buyururken, cahil yazar, böyle söylemekle Allah’ı ve Resulullahı yalancı çıkarmaya çalışıyor.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hâsıl olur. Eğer tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Harâiti]

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın emirlerini yapmamak kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktır. İmanın alameti, dinin emirlerini seve seve yapmaktır. [Namaz kılmayıp günah işleyenin, (Benim kalbim temiz, sen kalbe bak) demesinin ne kadar cahilce bir söz olduğu buradan da anlaşılır.] Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmayan Kalb ölmüş demektir. Kalbde, ya dünya sevgisi veya Allah sevgisi bulunur. Allah’ı anarak, ibadet yaparak, kalbden dünya sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi, kendiliğinden dolar. Günah işleyince, kalb kararır, hastalanır, dünya sevgisi yerleşir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hali, bir şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar. Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez. İçine su koyunca da, bu suyu çıkarmadan başka şey koyulmaz. Kalb de bardak gibidir. Kalbi Allah sevgisiyle doldurmak için, başka her şeyi temizlemek lazımdır. Bir kalbde iki veya daha fazla sevgi bulunamaz. Kur’an-ı kerimde, (Allah, insanın içinde iki kalb yaratmamıştır) buyuruluyor. (Ahzab 4)

Nefs-i emmare, dine inanmaz. Bunun için, nefsi, tezkiye etmek, kötülüklerden temizlemek ve faziletlerle doldurmak gerekir. Şems suresinde (Nefsini tezkiye eden [kötülüklerden temizleyip faziletlerle dolduran] kurtuldu. Nefsini günahta, dalalette bırakan zarar etti) buyuruldu. (Şems 9–10)

Hadika kitabında buyuruluyor ki:
Haram işleyenlerin, sen kalbime bak, kalbim temiz demeleri yanlıştır. Kendini ve Müslümanları aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına uyanın kalbi temiz olur. Peygamber efendimiz, (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O, artık sevap işleyemez olur) buyuruyor. (Bezzar)

(La ilahe illallah) kelimesini çok söylemek, kalbi temizlemekte çok tesirlidir. Her gün, belli miktar okumak iyi olur. Abdestli ve abdestsiz söylenebilir. (1/14)

Rabbimizin gazabını söndürmek için (La ilahe illallah Muhammedün Resulullah) güzel kelimesinden daha faydalı bir şey yoktur. Bu güzel kelime, Cehenneme götüren gazabı söndürünce, daha küçük olan başka gazaplarını elbette söndürür. Bu güzel kelime, Kıyamet için ayrılmış olan 99 rahmet hazinesinin anahtarıdır. Küfür karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek için, bu güzel kelimeden daha kuvvetli, hiçbir yardımcı yoktur. Bir kimse, bu kelimeye inanınca, imanın zerresi hâsıl olur. (2/37)

Allah’ı anmanın, La ilahe illallah demenin faydalı olabilmesi için dinimize uymak şarttır. Farzları ve sünnetleri yapmak ve haramlardan ve şüphelilerden sakınmak lazımdır. (1/190)

Kalbin Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmesi onu karartır, paslandırır. Bu pası temizlemek lazımdır. Temizleyicilerin en iyisi sünnet-i seniyyeye uymaktır. Sünnet-i seniyyeye uymak, nefsin kalbi karartan isteklerini yok eder.

14
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / NAMAZ KILMAMAYA BAHANEN Mİ VAR???
« : Haziran 24, 2009, 11:54:19 ÖS »
namaz kılıyormusun?

Evet mi ? Hayır mı ?


Evet ise sorun yok Cenab-ı Allah kabul buyursun İnşallah...

Hayır ise lütfen okuyun ve biraz düşünün...


Neden namaz kılmıyorsun???

Namaz kılmamak için bir sebebin mi var yoksa?


Ne olabilir ki namazdan önemli olan sebep???

Dur ben tahmin edeyim:

Namaz kılacak vaktin yok değil mi? Ya da Namazdan daha önemli bir işin ya da

Allah'a kulluğu unuttuğumuzdan.

Sence hangisi ?

Ama onların da yoktu !!!



Ya Bedir Savaşına ne demeli:

Savaş hiç durulmuyordu aksine gittikçe kızgınlaşıyordu, bu arada ikindi vakti çıkmak üzereydi, ama kılacak zamanda yoktu müslümanların karşısında en az on katı düşman vardı, kenara çekilipte namaza duramazdın, ya da namazı kılmıyacaksın değil mi bence en kolayı bu...!?


Ya onlar ne yaptı Peygamberimiz 300 kişilik ordusunu ikiye ayırdı yarısı geriye çekildi, diğer yarısı daha ileri atıldı ve daha bir kuvvetle savaştı, ve geriye çekilenler Peygamberimizin imamlığında namazlarını kıldılar; bitince de diğerleri ile yer değiştirip onlar savaşmaya başladı diğerleri geri çekilip namazı eda ettiler.

Sence onların zamanı var mıydı ?

Çok aşırı yogunsun değil mi evde toptan kılarsın hepsini nede olsa kazaya bırakırız öyle kolaylık var...!!!


Bir vakit namazı terkedene 80 sene azâb olunacaktır, şeklinde hüküm yer almıştır buna dayanabilecekmisin ???

Peki ya hiç kılmayan !!???



Allah (cc) buyuruyor ki:
'Kitablarını sağlarından alanlar cennettedirler. Mücrimler hakkında sorarlar: 'Sizi cehennem çukuruna ne sürükledi?' Mücrimler diyecekler ki: 'Biz (dünyada) namaz kılanlardan değildik. Yoksullara yedirmiyorduk. Batıla dalanlarla birlikte dalıyorduk. Kıyamet gününü de yalanlardık. Ta ki ölüm bize gelene kadar (bu hal üzerindeydik) '
(Müddessir Suresi: 40-47)


Cabir ibn Abdullah (ra)'den rivayet edilmiştir. Nebi (sav) buyurmuştur ki:
'İman'la küfür arasındaki şey namazı terk etmektir.'
(Tirmizi: 2618, Kitabu's-Salat: 887 ve İbni Ebi Şeybe İman: 44 sahih olarak rivayet etmişlerdir.)


Bir düşün bakalım bu kadar vakti ne için harcıyorsun, dünyalık için değil mi?

İyi para kazanayım, rahat yaşayayım, param pulum olsun hepsi bunun için değil mi?

Bir daha düşün sen önce, kim götürmüş bir bez parcasından başka bir şey, orada rahat etmek için kim biriktirebilmiş veya götürebilmiş kazandıklarını?

Oraya gittiğinde ilk sorulacak soru ne biliyor musun?

Yaa o zaman ne cevap vereceksin, vaktim yok diyemezsin, yer bulamadım diyemezsin, işim vardı diyemezsin değil mi?

Belki şunu dersin: 'Bu kadar çabuk beklemiyordum ölümü yoksa kılacaktım ileride namazımı kaza namazıda kılacaktım'... ama senin yaşın genç daha yaşlanınca kılarsın değil mi hem o zaman bol bol vaktinde olacak, ya yaşlanamazsan...?

Namaza yetişmek için koşan bir çocuğa Hz.Ömer(RA) 'Sen daha çocuksun bu kadar telaş etmene gerek yok sen daha çocuksun namaz sana farz değil' demişti de çocuk cevap vermişti:
'Amca, amca! Bu işin büğüyü küçüğü olur mu? Daha dün mahallemizde bir çocuk öldü.
Üstelik benden de küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok.
En iyisi her yaşta buna hazır olmalı.


Sen hâla gencim de...?



Aaa olmadı hastasın değil mi onun için kılamıyorsun, özür dilerim...

Ama iyileşmen için namaz kılman gerektiğini biliyor musun?

Öyle dememiş mi Peygamberimiz 'namazda şifa var' kalk bi kıl bakalım namazını hastalığın kalıyor mu o zaman???

Ama ayakta duramıyorsun değil mi?




Oturarak kıl, oturamıyorsunda (yatalaksın)

Kafanla kıl o zaman, yoksa tamamen felç mi geçirdin (şimdi yırttın galiba) zannetme ki yırttın!!!

O zaman da gözlerinle kıl bak bu kadar kolaylık var, eminim başka bahanelerinde vardır değil mi?

Yaa boş ver hem sen niye namaz kılacaksın önemli olan kalp değil mi? Senin kalbin temiz kılsan ne olacak ki?

O 'Güzeller Güzeli' Hz. Muhammed(SAV)'in kalbi kapkara mıydı, pislik içinde miydi de, ayaklarının altı şişinceye kadar namaz kılardı?

Eee gördün mü kalbin Efendimizin kalbinden de mi temiz acaba???

Değil, değil mi?

Bu da olmadı var mı başka bahanen kalmadı mı yoksa uyduracak bir şeyler?

Bahanelerini dinleme(me)k isterim veya dur bunlarıda ben tahmin edeğim...

Sabah namazına uyanamıyorsun, sabahın köründe kim kalkacak ki uykunu mahvedeceksin değil mi?

Ya aşık olduğun kız yada erkek
Seninle sabah 5'de buluşalım deseydi sen ne yapardın saatini kurar erkenden yatardın,
hatta uyanamam diye uyumazdın o gece, peki seni çağıran senin rabbin...!?
Yaa boşver değil mi????

Yemeğini yemeden öğleyi geçirmiyorsun belkide zevkini çıkara çıkara 1 saatte yersin yemeği değil mi, yemek daha önemli değil mi ???

Ya ikindi ne olacak ??

Dur şimdi zaten yoruldun bütün gün birde bu arada namaz olur mu ?

Ya akşam namazı ???

Ooo sende yaaa daha eve gidilecek, yemek yenilecek, zaten akşam vakti de kısa yetişemiyorsun degil mi?

Yatsı namazını hiç sorma değil mi ?

O saatte namaz mı kılınır yemek yedik güzelce tıka basa doldum kanepeye uzanıp dizi, film izleme vakti dimi aaa...!!!

Bunlara bulabiliyorsun değil mi vakit aman sende çok oldun dur bi dizi izleyecegiz 1 saat şurda ?

1 :ÖLÜ İSEN

2: DELi İSEN

3: BEBEK İSEN

4: HAYVAN İSEN

5: İNKARCI (KAFiR) İSEN

Ama yok, nasıl olur sen Ölü veya Deli değilsin, üstelik kocaman Adam'sın ve İnsan'sın, Allah korusun Kafir'de değilsin, demek ki NAMAZ'dan kurtulamazsın.....................

Hem bak doğada her şey 'O' na SECDE ediyor sen daha ne duruyorsun ???

Öyle bir namaz kılacaksin ki Mevlana'ca:


Namaza tekbirle girmek,'İlahi, biz senin huzurunda kurban olduk' demektir. Tekbir getirerek kurban kesildi gibi, tekbirle namaza başlamak da, 'Allah'ım canımız sana feda olsun' anlamındadır.

Namazda kıyama durmak, Allah'ın huzurunda kıyametteki muhasebeyi hatırlatır. Kul, biraz sonraki hakkıyla yerine getiremediği kulundan ve işlediği günahlardan dolayı, utancından ayakta durmaya dermanı kalmaz, rükuya eğilir.

Başı rükuda iken 'Hak'kın suallerine cevap ver' diye ilahi ferman gelir. Kul, rükudan başını mahcup olarak kaldırır. Ayakta duramaz, yüzüstü secdeye kapanır.

Tekrar ona, 'Secdeden başını kaldır! Yapmış olduklarından haber ver' diye ferman gelir. O, yine mahcup bir halde başını kaldırsa da, tekrar yüz üstü kapanır.

Var mısın böyle namaz kılmaya ?


Veysel Karani gibi geceleri gündüzleri namazla geçirmeye var mısın?

Öyle güzel bir namaz kılarmış ki mübarek, bir geceyi sadece kıyamda, diğer bir geceyi sadece rükuda, diğer bir geceyi de sadece secdede geçirirmiş...

Hz. Ali(RA) gibi, savaşta yediği okun acısından cıkaramıyorlar, ancak Hz. Ali(RA) namaza durunca çıkarıyorlar hem de kılı bile kıpırdamıyor, soranlara da 'Biz namaz kılarken can kuşumuzu salıveririz' demiş mübarek insan, var mısın böyle namaz kılmaya ?

Hz.Rabia gibi, gözlerinde yaş kalmayıncaya kadar namaz da ağlamaya var mısın?

Ve O GÜZELLER GÜZELİ Peygamberimiz, namazı en güzel kılan O kimse onun gibi kılamazdı, var mısın onun ümmeti olarak namaz kılmaya?

Hadi ey kalbim durma artık tövbe et ve Yaradanına en güzel hamdini sun, temizle kalbini pislikten, dünyalıktan ve kula yakışır bir şekilde MEVLA'ya yaklaş...


Hadi be ruhum hadi be kalbim uymayın siz o nefsime o hep konuşur ve sizi kötüye götürür,
siz ondan güçlüsünüz, siz ona hükmedersiniz hadi kırın onun gücünü...

Biliyorum yapacaksın sen bunu hadi o zaman bak Bilal-i Habeşi(RA) ezanı okumaya başladı

Öyle bir namaz kılacaksin ki ezanı okuyan Bilal-i Habeşi olacak, namaz kıldığın yer Mescid-i Haram(KABE) olacak ve İmamın Hz. Muhammed Mustafa olacak ve Hz. Ebubekir, Hz. Ömer,
Hz. Osman, Hz. Ali ve Sahabe-i Kiram ile birlikte namaza duracaksın...

Öyle bir namaz kılacaksın ki, sırat köprüsünün üzerinde olacaksın aşağısı cehennem ve karşısında YÜCELER YÜCESİ ALLAHÜ TEALA ve Meleklerle saf tutarak...

Haydi şimdi namaz zamanı, haydi şimdi kurtuluş zamanı...

Önünde bunlar var... her isteğinin gerçekleşeceği sonsuz yaşam yurdu CENNET var....

KURTAR KENDİNİ...

15
DİNİ HİKAYELER VE YAZILAR / sair nabi'yi aglatan şiir
« : Haziran 24, 2009, 11:52:36 ÖS »
Şâir Nâbi’yi ağlatan şiir

ÖMER ÖZVEREN
Şair Nâbî, Sultan 4. Mehmed döneminde hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yola çıkar. Kafile Medine-i Münevvere’ye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Resûlullah (sas) Efendimiz’e bir an önce ulaşma özlemiyle Nâbî’nin gözüne uyku girmemiştir. Fakat kafiledeki bir paşa, hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış, uyumaktadır.
Hz. Peygamber’in (sas) beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla kasidesini bir anda irticalen söyleyiverir. Kafile şafak vakti Medine-i Münevvere’ye girmektedir. Ravza-i Mutahhara’nın minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır. Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar. Nâbî, dikkat eder, okunan kendi şiiridir. Hemen minarenin kapısına koşar. Müezzine, “Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nereden öğrendin?” der. Müezzin şöyle cevap verir: “Bu gece rüyamda Efendimiz’i (sas) gördüm, bana dedi ki: ‘Ya müezzin kalk yatma. Benim ümmetimden bana âşık bir zât benim kabrimi ziyarete geliyor. Muhabbetinden benim için şu kasideyi söylemiştir. İşte bu cümlelerle minareden onu istikbal et.’ dedi. Ben de hemen kalktım. Abdest aldım. Peygamberimiz’in iltifatına mazhar olan âşık acaba kimdir diye düşünerek minareye koştum. Öğretildiği gibi okudum.” Nâbî, “Ümmetimden mi dedi?” diyerek sevincinden oracığa bayılıp düşer.
Sakın terk-i edebden…..
Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu
Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ’dır bu
Felekde mâh-i nev, Bâbüsselâm’ın sîne-çâkıdır
Bunun kandili Cevzâ, matla’-i ziyâdır
Habib-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazilette
Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu.
Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil
Amâdan açdı mevcûdât düş çeşmin tûtiyâdır bu.
Muraât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı Kudsiyandır cilvegâh-ı enbiyâdır bu

***
Açıklaması: Burası Allah’ın sevgilisinin beldesidir. Cenâb-ı Hakk’ın nazar buyurduğu, Ravza-i Nebî’dir. Bu gökteki yeni ay, Bâbüsselâm kapısının yüreği yanık âşığıdır. Ayın kandili Cevzâ yıldızı bile ışığının nurunu ondan almaktadır. Burası, Allah (cc)’ın sevgilisinin ebedî istirahatgâhının, türbesinin bulunduğu yerdir ve fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk’ın arşının bile üstündedir. Bu toprağın ziyâsından, yokluğun karanlıkları ortadan kalktı. Bütün yaratılmışların görmeyen gözleri açıldı, çünkü bu toprak, gözlere şifa veren sürmedir. Bu dergaha edep ölçülerini gözeterek gir; çünkü burası meleklerin tavaf ettiği ve peygamberlerin tecelli ettiği bir yerdir

Sayfa: [1] 2 3 ... 37