İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - 3ng1n

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10
31
Bilim Haberleri / Virüsten pil üretmeyi başardılar
« : Haziran 20, 2009, 02:09:35 ÖÖ »
Bir süredir virüsleri kullanarak enerji üretmeye çalışan bilim adamları en sonunda virüslü pil üretmeyi başardı

MIT (Massachusetts Institute of Technology) araştırmacıları, 2006’dan beri üzerinde çalıştıkları ‘virüs kullanarak enerji üreten pil’ projesini en sonunda hayata geçirdi. Konu üzerinde çalışan uzmanlar, bakterilere saldıran ve onları yutarak yok edebilen makrofaj türü virüsler üzerinde yaptıkları genetik değişiklikler sayesinde, virüslerin pilin ana parçaları sayılan anot ve katotu oluşturmasını sağladı.

M13 adı verilen virüsün iki geninde değişiklik meydana getiren bilim adamları, güçlü bir lityum-iyon pil elde ederek pilin yapısında bulunan demir fosfat üretimini sağladılar. Araştırma ekibinin başkanı Prof. Angela Belcher konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Enerji üretiminde kullandığımız mikroskopik canlılar virüsten ziyade bakteriyofajdır” şeklinde konuştu. Bu pilin virüs içerdiği için canlı bir organizma olduğunu belirten Belcher, organik pil olarak kullanılabileceğini, doğaya bir zararı olmadığını vurguladı.

Ürettikleri piller sayesinde bir iPod’u 40 saat çalıştırmayı başardıklarını belirten Belcher, gelecekte elektrikle çalışan arabalar için bu teknolojiyi kullanmakta sakınca görmediklerini de sözlerine ekledi

32
Bilim Haberleri / Uzayda ısı yalıtımının geleceği belirleniyor
« : Haziran 20, 2009, 02:07:58 ÖÖ »
NASA, Orion adını verdiği yeni uzay aracında kullanılmak için ısı kalkanı olarak kullanılacak materyali seçtiğini açıkladı.

İSTANBUL - Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), Orion isimli uzay aracının ısı yalıtımı için kullanılacak malzemeyi seçtiğini açıkladı.

NASA yaptığı açıklamada, genişletilmiş bir araştırma sürecinden sonra Avcoat ablator sisteminde karar kılındığını belirtti.

Orion, NASA'nın yeni nesil uzay mekiği sistemi olacak Constellation Program'ın bir parçası. Astronotları 2015 yılından itibaren Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ), 2020 yılından itibaren de Ay'a getirip götürmede kullanılacak araç, yolculuğu sırasında karşılaşabileceği sıradışı koşullara karşı olabilecek en iyi şekilde tasarlanıyor.




NASA, resmi sitesinde yaptığı açıklamada Orion'un Ay'dan dönerken 2760 derece santigratlık sıcaklığa maruz kalacağını, bu sıcaklığın UUİ'den dönüş sırasında gözlenen sıcaklıktan tam beş kat fazla olduğu belirtildi.

Binlerce testin ardından gelinen en son teknolojik noktada Orion'un beş metre genişliğindeki ısı kalkanında kullanılabilecek tüm materyallerle denemeler yapıldığını belirten araştırma yöneticisi James Reuther, Avcoat ablatorun şimdiye kadar yapılan tüm canlandırmalarda güvenirliğini tescillediğini söyledi.

33
Bilim Haberleri / Türk bilimadamlarının başarısı
« : Haziran 20, 2009, 02:01:18 ÖÖ »
Termik santrallerde dışa bağımlılığı azaltmak için önemli bir adım atıldı.

Tübitak-Marmara Araştırma Merkezi, süper alaşımlı bin 500'e yakın parçayı yerli hale getirdi. Türkiye gaz türbinlerini üretebilen ülke olacak.

Tübitak-Marmara Araştırma Merkezi, süper alaşımlı bin 500'e yakın parçayı yerli hale getirdi.

Böylece Türkiye gaz türbinlerini üretebilen ülke konumuna kavuşacak.

Tübitak Marmara Araştırma Merkezi Malzeme Enstitüsü, Hamitabat Santralı gaz türbinlerinde kullanılacak bin 500'e yakın süper alaşımlı parçanın üretimini tamamladı.

Nikel-kobalt karışımı bu ürünler Hamitabat Santrali'nde 19 bin saat süreyle kullanılarak denendi.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, "Biz artık yedek parça yapan bir ülke değil aslında türbinlerin kendisini hemen hemen yapabilecek duruma geleceğiz bu müthiş bir gelişme çok anlamlı bir gelişme bunu yapan bir ülke türbinleri yaptığı gibi biraz daha ilerisinde uçak yapabilir diğer türbinleri yapabilir." diye konuştu.

Seri üretime geçmeye hazır parçaların yerlileştirilmesiyle 700 bin İsviçre Frangı tasarruf edilecek.

34
Bilim Haberleri / Uzay, 118 km yukarida basliyor
« : Haziran 20, 2009, 02:00:13 ÖÖ »
Kanadalı bilim adamları, uzayın sınırının deniz seviyesinin 118 kilometre yukarısında başladığını hesapladı.

Journal of Geophysical Research dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Kanada'nın Calgary Üniversitesi tarafından tasırımı yapılan ve Amerikan Havacılık ve Uzay Kurumu (NASA) tarafından iki yıl önce fırlatılan Supra-Thermal Ion Imager adı verilen cihaz, 200 km irtifadan topladığı verilerle uzayın sınırının hesaplanmasına yardımcı oldu.

Araştırmada, uzayın sınırı atmosferin göreli yumuşak rüzgarları ve hızı saatte bin kilometreyi aşan uzaydaki parçacık yüklü daha şiddetli akıntıların izi takip edilerek hesaplandı.

Calgary Fizik ve Astronomi Bölümü Doçenti David Knudsen, uzayın sınırın hesaplanması için daha önce de ölçümler yapıldığını, ancak üst atmosferin rüzgarları da dahil olmak üzere, tüm bileşenleriyle ilk kez incelendiğini belirtti.

35
Bilim Haberleri / Kuyrukluyıldız yaklaşıyor...
« : Haziran 20, 2009, 01:58:47 ÖÖ »
Lulin kuyrukluyıldızı dünyaya hızla yaklaşmaya devam ediyor...

İngiliz Telegraph gazetesinde yer alan habere göre, ilk defa 2 yıl önce Çinli gökbilimcilerce keşfedilen Lulin kuyrukluyıldızı önümüzdeki birkaç gün içinde Dünya'ya en yakın noktadan geçecek.Çıplak gözle görülebilecek kuyrukluyıldız Dünya'nın 61 milyon 155 bin 72 kilometre yakından geçecek.

Kuyrukluyıldız Libra takımyıldızı yakınındaki bu hareketini yakalayan NASA'nın Swift GRB keşif uydusu tarafından takip ediliyor.

Güneş sistemindeki tüm gezegenler ve diğer maddeler güneşin etrafında saat yönünün tersine hareket ederken, Lulin kuyrukluyıldızı saat yönünde hareket ediyor.Ve bir optik ilüzyon sayesinde kuyrukluyıldız dünyaya yaklaştıkça kuyruğu öndeymiş gibi görünüyor.

Temmuz 2007'de 19 yaşındaki meteoroloji öğrencisi Quanzhi Ye ve Chi-Sheng tarafından Tayvan'da bulunan Lulin Gözlemevi'nde keşfedilen kuyrukluyıldızın adı da buradan geliyor. Ye, keşfettiği kuyrukluyıldızın güzel görüntüsünün çıplak gözle de görülebileceği için heyecanlandığını belirtiyor.

NASA'dan yapılan bir açıklamada, 24 Şubat 2009 tarihinde Dünya'ya en yakın konumda olacak kuyrukluyıldızın Güneş'in doğuşundan kısa bir süre önce karanlık gökyüzünde belireceği günbatımından sonra da gökyüzünün güneyine doğru izlediği yolun dörtte üçünü kat etmiş olacağı belirtiliyor.

36
Bilim Haberleri / Kleopatra acaba nereli?
« : Haziran 20, 2009, 01:58:18 ÖÖ »
Antik Mısır'ın güzelliğiyle ünlü efsanevi Kraliçesi Kleopatra'nın daha önce düşünüldüğünün aksine Yunan değil, Afrika kökenli olduğu öne sürüldü.

Avusturya Bilimler Akademisi'nden Dr. Hilke Thuer, Efes'teki çalışmaları sırasında Kleopatra'nın kardeşi Prenses Arsinoe'nin mezarını bulduklarını söyledi. Thuer'e göre mezardan çıkan kemikler, Arsinoe'nin Afrikalılara özgü bir iskelet yapısının olduğuna işaret ediyor.

Hilke Thuer, "Ptolemais hanedanın bir üyesinin mezarını ve iskeletini bulmak bir arkeolog için eşşiz bir şey. Arsinoe'nin annesinin Afrikalı olduğunun ortaya çıkması geçek bir şok. Bu bulgular, Kleopatra'nın ailesi ve kardeşiyle ilişkisine dair önemli ipuçları veriyor." dedi.

BBC belgeselini sunan arkeolog Neil Oliver ise, Kleopatra, Julius Sezar ve Marcus Antonius'ün tarihin efsanevi figürleri olduğunu anımsatarak şunları söyledi:
''Richard Burton ve Elizabeth Taylor'un canlandırdığı bu figürlerin gerçek birer insan olduklarını hatırlamak neredeyse imkansızdır. Ama onları gerçek insanlar olarak karşısınızda görmek, sarsıcı birşey.''

''Laboratuvarda Kleopatra'nın öz kardeşinin kemiklerine dokundum. Onun Kleopatra'ya, belki Sezar ve Antonius'a dokunmuş olabileceğini düşününce tüylerim diken diken oldu. Tarihin bu dev figürleri bir anda ete kemiğe büründü."

37
Bilim Haberleri / Pankreas kanserine 50 bin işaret
« : Haziran 20, 2009, 01:57:46 ÖÖ »
Jonhs Hopkins Üniversitesi’nden bir araştırmacı Pankreas kanserinin işareti olabilecek 50 bin biyo işaretten oluşan bir liste yarattı.

İSTANBUL - ABD'nin ilk araştırma üniversitesi olarak tanınan Jonhs Hopkins Üniversitesi'nden bir araştırmacı, şimdiye kadar bilinen pankreas kanseri işaretlerinden 50 bin tanesini bir araya getiren bir çalışma yaptı.

Doçent Dr. Akhilesh Pandey, var olan kısıtlı kaynaklara ek olarak yapılan çalışmanın biyo işaretlerin klinik değerini arttırmak için iyi niyetli bir çaba olduğunu kaydetti. Pandey, stratejilerin geliştirilmesi için büyük resmin görülmesinin önemli olduğunu belirtiyor.

Pandey ve ekibi pankreas kanserini ortaya çıkarabilecek 2,516 potansiyel biyo işareti ortaya çıkardı. Pandey'in ekibinin ortaya çıkardığı bulgulardan 200'den fazlası dört veya daha fazla makalede üzerinde durulduğu için kısa listeye kaldı. Bilim insanları, bazı proteinlerin kansere yakalanmayan hastalarda daha verimli olduğunu da ortaya çıkardı.
Pandey, araştırmalarını derinleştirmek için ihtiyaç duyduğu motivasyonun önde gelen diğer kanser araştırmacılarının da kendisi gibi pankreas kanserini tanılamak için işaret olarak kabul edilebilecek birçok bulguya rastlamış olmasından geldiğini ifade ediyor.

"Tedavi etme ve veritabanı oluşturma süreçleri çok eğlenceli konseptler değiller" şeklinde konuşan Pandey, "Ancak heyecan verici yeni keşifler yaptığımız sürece kataloglarımızı güncelleyip başkalarıyla paylaşacak kadar vakit harcamaya motivasyonumuz oluyor" dedi.

PLoS Medicine isimli dergide yayınlanan araştırma raporunda, dünya genelindeki diğer araştırmacılara 50 bin maddeden oluşan listede yer alan biyo işaretlerin incelenmesi ve doğruluklarının test edilmesi istendi.

38
Bilim Haberleri / Yüksek frekanslı sesler, ışığa çevrildi
« : Haziran 20, 2009, 01:57:09 ÖÖ »
Bilim dünyası boş durmuyor!

Yüksek frekanslı sesler, ışığa çevrildi




Amerikalı bilim insanları, elektrik sinyallerini sese dönüştüren bir prosesi tersine çevirerek ilk kez yüksek frekanslı sesleri ışığa çevirmeyi başardıklarını açıkladı.

Nature Physics dergisinde yayımlanan makalede, Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndan araştırmacılar, geliştirdikleri yeni teknolojinin, bilgisayar yongaları, LED'ler ve transistörlerin daha da geliştirilmesini sağlayacağını belirtti. Cep telefonları gibi cihazlarda bulunan piezo-elektrikli hoparlörlerin insan kulağının duyabileceği düşük frekanslarda çalıştığını kaydeden araştırmacılar, bu prosesi tersine çevirerek, ışığı üretmek için, insan kulağının duyabileceğinden 100 milyon kez daha yüksek frekanslı ses dalgaları kullandıklarını ifade ettiler.

Bu karmaşık araştırmanın başında yer alan Michael Armstrong, geliştirdikleri prosesin, yüksek frekanslı seslerin ışığa çevrilmesini çok doğru bir şekilde görmeyi sağladığını söyledi.

39
Bilim Haberleri / Buzul altında yaşayan bakteri topluluğu
« : Haziran 20, 2009, 01:56:21 ÖÖ »
Diğer TEKNO & BİLİM haberlerini okumak için tıklayınız...

Antarktika'da bir buzul altında milyonlarca yıldır ışık almadan yaşayan bir bakteri topluluğu bulundu.


Talyor Buzulu altından gelen kan rengindeki bir akıntıyı inceleyen bilim adamları, sülfür ve demir alaşımları üzerinde milyonlarca yıldır yaşamını sürdüren bir bakteri topluluğu bulduklarını açıkladılar.

Science dergisinin yarın yayına girecek sayısında sonuçları yayımlanan araştırmanın başında bulunan Harvard Üniversitesi bilim adamlarından Jill Mikucki, şimdi yanıtını bulmak istedikleri büyük soruları şöyle sıraladı:

"Buzulların altında bir eko sistem nasıl varlığını sürdürüyor? Bu bakteriler yüzlerce metrelik buz altında, milyonlarca yıldır sürekli soğuk ve karanlık bir ortamda nasıl yaşayıp, varlıklarını sürdürebiliyorlar?"

Araştırma ekibinden, Montana Eyalet Üniversitesi bilim adamlarından John Priscu ise bulunan bakteri topluluğunun çok uzun bir süredir olağanüstü koşullarda varlığını sürdürmüş olması nedeniyle, diğer gezegenlerde yaşamın nasıl mümkün olabileceğini açıklayabileceğini ve buz altında yaşamın nasıl var olduğu konusunda bir model oluşturabileceğini belirtti.

Araştırmacılar bakterilerin yaşadığı su kütlesinin, 1,5 milyon yıl önce buzulun bir gölün üzerine kayması sonucu, buzulun kütlesi ile göl tabanı arasında sıkıştığını, ancak arada sıkışan su kütlesinin, okyanus suyundan 4 kez daha tuzlu olması nedeniyle donmadan kaldığına inanıyor.

Sıkışan su kütlesine, yüksek bir buz kütlesi altında olması ve kıyıdan çok uzak olduğu için doğrudan buz delinerek ulaşılamıyor, ancak su kütlesinden gelen akıntının bir kısmı alınarak inceleme yapılabiliyor.

Jill Mikucki, akıntıdan alınan örnekler üzerinde incelemeye başladığında örnek kütlenin oksijen içermediğini gördüğünü ve o anda ilginç bir bulguyla karşı karşıya olduğunu anlayarak "eureka" (buldum) dediğini söyledi.

Bayan Mikucki'nin bulduğu bakterinin büyük kısmının -karada bulunmayan- denizlerde yaşayan mikroorganizmalardan geldiği ve açık okyanus sularında bulunan ışık ve gıdalar olmadan yaşayabildiği belirtildi.

Araştırmacılar, bulunan bakterinin atalarının milyonlarca yıl önce okyanusta yaşadığını ve bakterilerin bulunduğu gölün Antarktika'daki vadiler yükseldiğinde bir miktar deniz suyunu ana okyanus kültesinden ayırması sonucu oluştuğunu ve daha sonra da bir buzulun gelerek bu su kütlesinin üstünü kapattığını düşünüyor.

40
Bilim Haberleri / Dünya 5 derece daha ısınırsa..."
« : Haziran 20, 2009, 01:55:53 ÖÖ »
Bilim adamları, Birleşmiş Milletler tarafından 2 yıl önce ortaya atılan en kötü iklim değişikliği senaryolarının gerçeğe dönüşmekte olduğu ve bunun da milyonlarca kişiyi etkileyebileceği ve kitlesel göçlere yol açabileceği uyarısında bulundu...

Kopenhag'da düzenlenen ve 2 binden fazla uzmanın katıldığı toplantıyı organize eden komiteye başkanlık eden Dr. Katherine Richardson, yeni araştırmalar sunulduğunu belirtti. Ellerinde daha fazla veri olduğunu kaydeden Richardson, "kitlesel göçlere" dikkati çekti.

İklim değişikliğinin maliyetine ilişkin İngiliz hükümet raporunu da yazan ekonomist Lord Nicholas Stern de bilim adamlarının küresel iklim değişikliğine karşı etkili tedbirler alınmaması halinde dünyada neler olacağına ilişkin konuşması ve bunları siyasetçilere anlatması çağrısında bulundu.

Stern, "Gelecek yüzyılda dünya 5 derece daha ısınırsa bunun milyonlarca kişi için dramatik sonuçları olacaktır" dedi. Deniz seviyesinin yükselmesinin yerleşime elverişsiz alanlara yol açacağı dolayısıyla kitlesel göçlere neden olacağı uyarısında bulunan Stern, bunun da şiddete, çatışmalara sebep olabileceğini söyledi.
Lord Stern, bunun sonucunda da yüz milyonlarca hatta milyarlarca kişinin yer değiştirmek zorunda kalacağını hatırlatarak, bunların çatışmalara yol açabileceğini ve dünya çapında yüz milyonlarca insanı yerlerinden edecek onlarca, yüzlerce yıllık uzun çatışma dönemleri görülebileceğini anlattı.

Kopenhag'da üç gün süren ve dün sona eren toplantıda bilim adamları, hükümetlerarası iklim değişikliği paneli tarafından 2007'de hazırlanan raporun ardından yeni bulguları ele aldı.

41
Bilim Haberleri / Matematik, Artık Hayat Kurtarıyor!
« : Haziran 20, 2009, 01:55:26 ÖÖ »
Tıptan işletme yönetimine kadar birçok farklı disiplinle ara kesit oluşturan bu bilim dalı, önemini daha da artırmış durumda.

'Bu dersin bize ne faydası var?' Matematik öğretmenlerinin en çok karşılaştığı sorulardan biri bu. Çoğumuz matematiği anlamaya çalışmak yerine bu sorunun cevabına kafa yorduk, eğitim sürecinde.

Günlük hayatımızda basit hesapların dışında yeri yoktu çünkü! Hocaların "Matematik muhakemeyi geliştirir." sözü ise ikna edici gelmiyordu. İşte şimdilerde bir ezber bozuluyor. Gelişen teknolojiyle matematik de hayatın içinde yer almaya başlıyor. Daha doğrusu, bu gerçek, matematiğe mesafeli duranların bile anlayabileceği şekilde kendini gösteriyor artık.

Tıptan işletme yönetimine kadar birçok farklı disiplinle ara kesit oluşturan bu bilim dalı, önemini daha da artırmış durumda. Örneğin tıpla birleşmesinden oluşan yeni 'matematiksel tıp' bilimi erken tanıda, hatta tedavide önemli bir işlev görüyor. Matematiksel tıbbın geliştirdiği yöntemler, kanser ve kalp hastalıklarından hücre modellerine kadar tıbbın birçok alanında kullanılıyor. Matematiksel yaklaşımlar klinik çalışmalarda olduğu kadar, hastane ve sağlık kuruluşlarının yönetimlerinde de başarılı sonuçlar veriyor.

ABD, Kanada, İngiltere ve İsrail gibi bazı ülkeler matematiksel tıp disiplinine ayrı bir önem veriyor. Üniversitelerde açılan ayrı fakülte ve enstitülerle yetinmeyen bu ülkeler büyük bütçeli özel araştırma merkezleri de kuruyor. Hatta bazı hastaneler matematiksel tıp üzerine ayrı birimler açıyor. Klinik ve sağlık sistemlerinde kullanılması durumunda etkinlik ve verimliliği artıran, özellikle çağımız hastalıklarından kanser, AIDS ve kalp sorunlarının tedavisinde kullanılan bilim henüz ülkemizde bilinmiyor. Medikal istatistik alanında çalışmalarıyla bilinen Tennessee Üniversitesi İstatistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamparsum Bozdoğan (64), bu bilimin daha da gelişeceğine, tıbba önemli katkılar sağlayacağına vurgu yapıyor. Tabii bir de hatırlatmada bulunuyor: "Türkiye'deki sağlık sektörü ve kamunun bu alana yatırım yapması ülke için önemli bir adım olur. Bu konuda başarı sağlanabilmesi için tıp, matematik, istatistik ve veri madenciliği bilimleri ile uğraşan bilim adamlarının ortak çalışma yapması gerekiyor. Bu şekilde başarı sağlanır ve Türkiye bu alanda geri kalmamış olur."

Bu noktada akla bazı sorular geliyor: Matematiksel modeller tıpta nasıl kullanılıyor? Matematiksel tıp insanoğluna ne gibi faydalar sağlayacak? Bu ve benzeri soruları Türkiye'de 'matematiksel tıp' ve 'sağlık sistemleri mühendisliği' alanlarında çalışan sayılı akademisyenlerden Doç. Dr. Eyüp Çetin'e sorduk. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Sayısal Yöntemler Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çetin'in (34) anlattıkları bu bilim dalının anlaşılması açısından oldukça önemli.

-Matematiksel yaklaşımlar sağlık alanında ne ifade ediyor?

Tıbbi kaynakların son derece kısıtlı olması, var olan kaynakların da etkin kullanılamaması sonucu dünyada her yıl yüz binlerce kişi hayatını kaybediyor. Tıpta ve sağlık sistemlerinde sayısal (kantitatif) tekniklerin kullanılması ile hasta kayıpları azaltılabiliyor. Yani hayat kurtarılıyor. Matematiksel ve istatistiksel yöntemlerin aktif hâle getirilmesi önlenebilir hataları da büyük ölçüde azaltıyor. Bir araştırmaya göre, önlenebilir hataların yüzde 98'inin sistemden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, hem klinik uygulamaların hem de sağlık sistemlerinin etkinliğinin sorgulanması gerekiyor. Bu noktada, matematiksel modeller imdada yetişerek tıpta ve sağlık hizmetleri planlamalarında çok etkili bir araç oluyor.

-Matematiksel modeller nasıl hayat kurtarabiliyor?

Günümüzde tıp ile matematiğin kesiştiği alanlar arttı. Matematiksel bilimler tıbbın klinik problemlerinin çözümünde etkin olarak kullanılıyor. Mesela, artık 'matematiksel onkoloji' adı verilen bir alt disiplin doğdu. Bu bilim dalı tümörün gelişimi, davranışlarının tanımlanması, incelenmesi, teşhisi ve tedavisinde destekçi. Çok başarılı uygulamalar var. Kanser prognoz yöntemleri, anjiyogenez, pH düzenleme, hücre-hücre yapışması, hücre-ilaç etkileşimleri, radyoterapi ve kemoterapi planlama akla ilk gelenler. Örneğin, ölümcül gliyoblastom (beyin tümörü) vakasında kullanılmak üzere 2000'de geliştirilen bir diferansiyel denklemden oluşan matematiksel model tedavide başarı sağladı. Geliştirilen bu model tümörün hangi yöne doğru yayılacağını çok sıhhatli bir şekilde ortaya koyuyor. Böylece, radyoterapi ve cerrahi operasyonlar daha başarılı planlanarak, hastanın daha uzun yaşaması sağlanıyor.

-Hastalıkların teşhisinde bu yöntemler nasıl kullanılıyor?

Başarılı uygulamalar var, teşhis ve tedavide. Örneğin prostat kanserinde biyopsi iğnelerinin sayısı ve hangi bölgeye hedefleneceği sorunu vardır. Doğal olarak mümkün olan az iğne sayısı ile en fazla oranda kanserli hücreyi yakalamak arzu edilir. 2003'te ABD'de yapılan bir çalışmada, prostat kanserini teşhis etme olasılığını maksimize eden bir optimal biyopsi protokol modeli geliştirildi ve daha az iğne ile daha yüksek oranda kanserli hücreler teşhis edilebildi.

-Peki tedavide durum nasıl?

Şüphesiz birçok matematiksel model var literatürde. 2006'da yaptığımız ve ABD'de önemli bir dergide yayımlanan çalışmamızı örnek olarak verebilirim. Bu çalışmada kanser hücrelerinin toplam tahribatını maksimize ederken aynı zamanda doza bağlı tüm yan etkileri ve maliyetleri minimize ettik. Biliyorsunuz, kanser tedavisindeki yan etkiler ileride ölümcül vakalara sebep olabiliyor. Geliştirdiğimiz model her ne kadar immüno, kemo ve radyoterapiden oluşan kompakt bir tedavi modeli olsa da mesela radyoterapi modeline kolayca indirgenebilmekte.

-Başka ne gibi klinik uygulamalar var?

Matematiksel modeller genel olarak kanser üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak diğer klinik alanlarda da varlık gösterebiliyor. Örneğin tıbbi biyoloji, nöroloji, pediatri ve psikiyatride sayısal yöntemler kullanılıyor. Matematiksel tıp açısından kardiyoloji açık bir alan.

-Modellerin hastane ve sağlık kuruluşlarının yönetiminde de etkin kullanıldığını söylediniz. Bunu biraz açar mısınız?

Karar verme probleminin olduğu hemen her yerde matematiksel modeller kullanılabilir. Optimal hastane yeri seçimi, hekim/hemşire nöbetlerinin çizelgelenmesi, optimal personel atama, optimal fiyatlandırma, hasta kuyruklarının analizi, ameliyathane hizmetlerinin optimizasyonu, hastanelerde enfeksiyon kontrolü, etkinlik analizleri gibi birçok probleme çözüm bulabiliyoruz sayısal yaklaşımlarla. Diğer taraftan, epidemiyolojik, aşı ve biyoterör modelleri ile kan ve organ dağıtım modelleri gibi çalışmalarla sağlık hizmetlerinin makro planlaması yapılabiliyor. Örneğin, en son geliştirdiğimiz bir kan bankası lokasyonu modeliyle, kan bankalarının konuşlanacağı bölgeler optimal olarak öneriliyor. Matematiksel tekniklerle -hastalığın teşhis ve tedavisinden tutun, makro sağlık sistemine kadar- tıbbın her alanında yaklaşık yüzde 10-40 civarında iyileştirmeler sağlanabiliyor.

- Örnek verebilir misiniz?

2008'de açıklanan bir çalışmaya göre; 1999-2000 arasındaki verilerden New York City'de sadece ambulans gecikmelerinden dolayı akut miyokardiyal infarktüs (kalp krizi) sebebiyle ölen hastaların sayısı 201-390 arasındaydı. Söz konusu dönemde kalp krizinden 9743 hasta hayatını yitirmiş. Bunun üzerine ambulans sisteminin daha etkin çalışması için matematiksel formüller geliştirilmiş. Böylece ölümlerin azaltılması hedeflenmiş.

-Siz matematiksel tıp alanında çalışıyorsunuz; ama Türkiye'de bu bilim pek bilinmiyor...

Maalesef bilinmiyor. Dünyada bu disiplinlerarası konuya gerçekten yoğun ilgi var. Ülkemizde de bu disiplinler arasındaki geçişlerin süratle sağlanması gerekiyor. Artık matematik, istatistik ve veri madenciliğinin de katkısıyla çoğu tıp problemine çözüm getirilebiliyor. Hastane, sağlık kuruluşları ve sağlık politikası yöneticileri de sayısal yöntemlerin gücünün farkına yeterince varmış değil henüz. Daha iyi hasta memnuniyeti, daha mutlu sağlık çalışanı, etkin sağlık servisi ve daha çok kâr için gerekli olduğunu düşünüyorum kantitatif yaklaşımların.

- Bu disiplinin Türkiye'de de etkin kullanılması için neler yapılmalı?

İÜ Onkoloji Enstitüsü'nde verdiğim 'matematiksel onkoloji' konulu konferansta ve benzeri toplantılarımda tıpçıların yakın ilgisini gördüm. Dolayısıyla dünyada olduğu gibi ülkemizde de, matematik ile tıp bir araya getirilebilir. Bu alanda ortak kongre, konferans düzenlenebilir. Ayrıca, tıp fakültelerinde ve lisansüstü sağlık bilimleri enstitülerinde sayısal derslerin artırılması yoluna gidilebilir. Dünyaya paralel olarak bu ilişki kurumsal hâle getirilebilir. Örneğin, University of Nottingham'daki 'Center for Mathematical Medicine and Biology' gibi merkez ya da enstitüler kurulabilir. Üniversitelerde ya da kurumsallaşmış hastanelerde bu konuda birimler kurulmalı. Dünyaca ünlü Harvard Business School'da 2005'te Sağlık İnisiyatifi birimi kuruldu. Bu birim son zamanlarda, yakınlarına böbrek vermek isteyip de böbreği uymayanlar arasında 'böbrek değişimi'ne imkân tanıyan bir matematiksel model geliştirdi ve bu proje New England'da başarılı şekilde uygulanıyor.

42
Bilim Haberleri / Gecegörüşünün sırrı çözüldü
« : Haziran 20, 2009, 01:54:17 ÖÖ »
Alman bilim adamları, geceleri avlanan hayvanlarda iyi gece görüşü sağlayan DNA'nın bir unsurunu keşfetti...

Münih kentindeki Ludwig-Maximilans Üniversitesinden bilim adamları, geceleri avlanan hayvanlarda yaptıkları araştırmalarda, fotoreseptör hücrelerinin kendilerini, her gözde milyonlarcası bulunan ve ışık toplayan mini merceklere dönüştürdüğünü gördü.

Cell dergisinde yayımlanan araştırmada, sadece geceleri avlanan hayvanlara özgü bu fotoreseptör hücrelerinin, ışığın tüm yönlerde dağılırken aynı zamanda da ileriye doğru odaklanmasını ve böylece geceleri çok az bir ışığın bile gözün içine fark edilecek kadar ilerlemesini sağladığı belirtildi.

43
Bilim Haberleri / Çin'in uzay sondası Ay yüzeyine düştü
« : Haziran 20, 2009, 01:53:35 ÖÖ »
16 aylık bir görev için Ay yüzeyini keşfe gönderilen Chang'e 1 isimli uzay aracı Ay yüzeyine kontrollü bir şekilde düşürüldü.

Çin Halk Cumhuriyeti'nin üç aşamalı Ay projesinin birinci aşamasını tamamlamak üzere 2007 yılında fırlatılan Chang'e 1 isimli uzay aracı görevini tamamlayarak kontrollü bir şekilde Ay yüzeyine düşürüldü.

Çinli yetkililerin yaptığı açıklamaya göre, Chang'e 1 isimli araç, dün TSİ 11:13'te 16 aylık görevini başarıyla tamamlayıp, bir sonraki aşama için veri sağlaması amacıyla ay yüzeyine düşürüldü.

Çinli yetkililerin, bir sonraki aşamada gönderilecek uzay aracının ay yüzeyine daha yumuşak bir iniş gerçekleştirebilmesi için gerekli olan deneyimi elde etmek amacıyla düşürdükleri araç, Ay yüzeyinin ayrıntılı haritasını çıkarmıştı.

Çin'in üç aşamalı Ay projesi, 2012 yılında Çinli bir astronotu Ay yüzeyinde yürüyüşe çıkarmayı hedefliyor. Ülke aynı zamanda bu projenin sonunda elde ettiği yöntem bilgisini Ay yüzeyinde kurulacak bir uzay üssü için de kullanmayı düşündüğünü açıkladı.

44
Bilim Haberleri / Kıskançlık lobu keşfedildi
« : Haziran 20, 2009, 01:52:47 ÖÖ »
Bilimadamları beyinde kıskançlık lobu buldu.

Bilimadamlarının bulduklarını açıkladıkları kıskançlık bölümü insanların aşk acısı ya da sevgililerini kıskandıklarında hissettikleri neredeyse fiziksel acıya yakın olan acının da yönetildiği bölüm.

Bilimadamları bu keşifle beyinle ilgili hastalıklar, ruhsal bakım ve danışmanlık alanında önemli gelişmelere ışık tutulmasının beklendiğini söylüyor.

45
Bilim Haberleri / Okyanuslarla kaplı gezegen
« : Haziran 20, 2009, 01:51:30 ÖÖ »
20 ışık yılı uzaklıkta, cüce bir yıldızın etrafında dolaşan tamamı okyanuslarla kaplı olabilecek bir gezegen bulundu.


 
Tahmin edildiği kadarıyla Güneş Sistemi dışındaki en küçük gezegen olan Gliese 581 e, ilüstrasyonda en öndeki gezegen olarak gösteriliyor. Astronomlar yeni güneş sisteminin Gliese 581 e'nin dışında, sırasıyla Gliese 581 b (yıldıza en yakın olarak görülen), c (ortada bulunan) ve d (mavimsi gezegen) olmak üzere 4 gezegeni olduğunu belirtiyor.



İSTANBUL - Gliese 581d ismiyle adlandırılan gezegen yeni bir keşif değil ancak, astronomlar bu gezegenin yıldızı etrafında dolaştığı yörüngesi üzerinde yaptıkları derin araştırmalar sonucunda, yüzeyinde sıvı halde suyun bulunmasına olanak tanıyacak "yaşanabilir bölge"de bulunduğunu tespit etti.

Cenevre Gözlemevi'nde bulunan Michel Mayor'ın "yaşanabilir bölge içinde bulunan en küçük kütleli gezegen" olarak ifade ettiği gezegenin, ilk keşfedildiğinde kendi yıldızı etrafındaki dönüşünü 83 günde tamamladığı tespit edilmişti ancak, yapılan son ölçümler bu sürenin 66 gün olduğunu ortaya koyuyor.

Yörünge dönüşünün tamamlanış süresinin daha kısa olması, gezegenin yıldıza daha yakın, daha kısa bir yörünge izlediğine işaret. Dünya kütlesinin 7 katı büyüklüğünde olan Gliese 581d, bu nedenle Jüpiter gibi dev gaz gezegenlerden biri olamayacak kadar küçük, dünya gibi kayalık bir gezegen olamayacak kadar da büyük olduğu anlamına geliyor.

YENİ SINIF
Bilim insanları, gezegenin büyüklüğünden dolayı yüzeyinin buzlar ve metanla kaplı Uranüs ya da Neptün'e benzediğini, ancak yıldızına yakınlığı dolayısıyla yüzeyinin buzla değil, kilometrelerce derinliğe sahip suyla kaplı olabileceğini bildirdi. Bu da Gliese 581d'nin "Okyanus Gezegenler" adı verilen yeni bir gezegenler sınıfının ilk temsilcisi olabileceği anlamına geliyor.

Bilim insanları, Gliese 581d'nin buz ve metanla kaplu Uranüs ve Neptün'e olan benzerliğinin, yaşanabilir bölgenin sıcaklığı sayesinde bozulacağını ifade ediyor. Bu durumda "Okyanus Gezegen" öngörüsünün güçlü bir ihtimal olduğu belirtiliyor.

Gliese 581d gezegeninin yörüngesi ile ilgili yapılan araştırmalar sırasında ortaya çıkan bir başka gezegen olan Gliese 581e ise, Dünya'dan sadece 1.9 kat büyüklüğe sahip. Şimdiye kadar Güneş Sistemi dışında bulunan ve normal bir yıldız etrafında bulunan en küçük gezegen olan Gliese 581e, yıldızına oldukça yakın bir yörüngede seyrettiği için yüzünde su olma ihtimali yok denecek kadar az.

Bilim insanları Gliese 581d'nin kayalık bir gezegen olduğunu tahmin ediyor. İki gezegen de Şili'de bulunan ESO teleskopuna takılmış HARPS adı verilen spektrograf (tayfçeker - spektrumları ölçmeye yarayan aygıt) ile belirlendi.

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10