Gönderen Konu: Akut Prostatit  (Okunma sayısı 1046 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı OĞUZHAN

  • Süper Mod
  • *
  • İleti: 2183
  • Rep Gücü : 869
  • Cinsiyet: Bay
  • Ne Mutlu Türküm Diyene !
    • Profili Görüntüle
Akut Prostatit
« : Mayıs 24, 2009, 03:14:51 ÖS »

Akut Prostatit

     

 Prostat büyümesi ve kanseri orta yaş üzeri erkeklerin hastalığı kabul edilirken, prostatın iltihabi hastalıkları sıklıkla genç insanları etkiliyor. Prostat, dış idrar kanalının arka 4-5cm’lik kısmını, arka üretra denilen bölgeyi çepeçevre saran bir organ. Prostatın kanalları direk olarak arka üretraya açılıyor ve bu nedenle idrar içerisindeki her türlü mikrop prostatı etkileyebiliyor. İdrardaki bakteriler küçük kanallar yoluyla prostata ulaşarak iltihaba yol açabiliyor. Prostat iltihabı, mikrop alındıktan sonra hemen ortaya çıkıp şiddetli şikayetlere yol açabiliyor. Bu tür ani prostat iltihaplanmasına “akut prostatit” deniliyor. Makat bölgesinde şiddetli ağrı, idrar yaparken yanma ve hatta idrar yapamama gibi şikayetlerle kendini gösteriyor. Sebebi genellikle idrar kaynaklı mikroplar olan akut prostatit yüksek ateşe yol açıyor. Yapılan idrar tetkikinde genellikle bakteri üretilebiliyor. Akut prostatitte kanda bakılan PSA oldukça yüksek seviyelere ulaşıyor. Bu durumu kanserle karıştırmamak gerekiyor. PSA’daki bu yükselme birkaç ay içerisinde normale düşüyor. Akut prostatit teşhisi çoğunlukla klinik olarak yapılıyor. Ani başlayan şiddetli idrar şikayetleri, makatta ağrı, PSA yüksekliği, idrarda bol lökosit veya mikrop görülmesi teşhis için yeterli kabul ediliyor. Makatan yapılan muayenede prostat oldukça gergin ve ağrılı olarak hissediliyor. Ancak prostat muayenesi, çok ağrılı olduğu ve buradaki mikropların kana karışmasına yol açabileceği için önerilmiyor. Akut prostatit, tedavi edilmediğinde mikropların kana karışmasına bağlı şoka ve ölüme sebep olabiliyor. Klinik olarak teşhis edildiğinde derhal tedavinin başlatılması gerekiyor. Çok kısa sürede uygun kan düzeyine ulaşmak için damar yoluyla güçlü antibiyotik tedavisine başlamak gerekiyor. Tedavide üçüncü kuşak sefalosporinler (seftriakson) veya kinolon grubu (siprofloksasin) antibiyotikler kullanılıyor. Belirli bir kan antibiyotik düzeyi elde edildikten ve klinik cevap alındıktan sonra en az 6 hafta süreyle antibiyotiklerin ağızdan alınan formlarının kullanılması gerekiyor.