“Allah insanın içine iki kalp koymamıştır.” (Ahzab; 4)
Sevginin kemali kalbin bütünüyle Allah’ı sevmesindedir. Evet herkes Allah sevgisini iddia eder. Nefis Allah sevgisini iddia ettiği vakit, onu bir takım alâmetler ile denemedikten sonra, şeytanın aldatmaları ve nefsin hilelerine aldanmamalıdır. Nitekim muhabbet temiz bir ağaçtır. Kökü sağlamdır ve dalları göklere doğru yükselir. Meyveleri kalpte, dilde ve azalarda belirir. Gönül sevdiğini görmek ona kavuşmak ister. Dünyadan göç etmeden sevgilisine kavuşmasının imkansız olduğunu kavrayan kimsenin ölümden kaçmaması, ondan korkmaması gerekir.
Şu bir gerçektir ki, Allah-u Zülcelal’in kulunu sevdiğinin en açık ve şaşmak alameti, onu hayır ve taatlara muvaffak etmesi, şer ve günahlardan korumasıdır. Böyle kimselerin hali, hadis-i kudside şöyle anlatılmıştır:
“Ben kulumu sevdiğim zaman, onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, anladığı kalbi olurum. Benden bir şey isterse, istediğini veririm. Bana sığınırsa kendisini korurum.” (Buhari, İbn Mace, Beyhaki)
Bütün hadis alimlerinin belirttiğine göre, bir bedevi:
“Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet ne zamandır?” diye sordu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem:
“Kıyamete ne hazırladın?” diye karşı bir soru sordu. Bedevi:
“Ona Allah ve Resulünün sevgisini hazırladım.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem:
“Güzel şey hazırlamışsın. Çünkü kıyamette kişi sevdiğiyle beraber olacaktır.” buyurdu. Bu hâdiseye şahit olan Enes bin Malik radıyallahu anh şöyle demiştir;
“Müslüman olduğumuz günden beri bu habere sevindiğimiz kadar hiç sevinmemiştik. Çünkü bizde Allah’ı ve Resulünü seviyoruz. Bu yüzden kıyamet gününde sevdiklerimizle beraber olmayı umuyoruz.” (Müttefekun Aleyh)