ByKuS.OrG

GENEL => Aşk - Sevgi => Hikaye ve Yazılar => Konuyu başlatan: Gamzeli - Temmuz 17, 2008, 10:00:59 ÖS

Başlık: Nedir ki hayat
Gönderen: Gamzeli - Temmuz 17, 2008, 10:00:59 ÖS
’Nedir ki hayat?’’ Bunun yanıtını aramakla geçer tüm ömrümüz.Tam bulduğumuzu düşündüğümüz de ise birden soluveririz,yapraklarımız dökülür,dallarımız kırılır,bedenimiz çürür…Artık gücümüz kalmamıştır ki onu tutmaya,tutsak bile onu korumaya dermanımız kalmamıştır ki…Hep haksızlığa uğradığımızı düşünür yakınırız durmadan,zaten hiç gülmemiştir bize hayat,kader hep çelme takmış,felek de türlü oyunlar oynamıştır bize.Bizim hiç suçumuz yoktur aslında, bütün suç hayattadır.Biz hep oyuncu olmuş, bir türlü başrolünü oynadığımız oyunun senaryosunu yazamamışızdır.

Çocukluk bir çırpıda geçmiştir,bir şey anlamamışızdır.Komşunun bahçesinden erik çaldığımızı,çelik çomak oynadığımızı,uzun eşek oynarken de nasıl atlayışımızla arkadaşlarımızı yere yıktığımızı hatırlarız hayal meyal.Zaten o günlerde ailemiz de bizi hiç anlamamıştır.Ama bir öğretmenimiz vardır yine de kıyıda köşede hepimizin.Belki de bizim adına ‘’aşk’’ dediğimiz ama adı ‘’hayranlık’’ olan duygularımızın sebebi öğretmenimiz.Bir bakışının bizim için dünyalara bedel olduğu öğretmenimiz.Hepimiz hatırlarız az çok, başımızı ilk okşadığı günü,sonra okulun biteceği gündeki göz yaşlarımızı…Ha unutmadan o çocukluk yıllarından kalma pamuk şekerimizin,elma şekerimizin de tadı hala damağımızda gezinirken,uçurtmamız da kim bilir belki de hala uçuyordur özgürce, masmavi gökyüzünde Sait Faik’ in ‘’Son Kuşlar’’ıyla birlikte…Baksak mı acaba hala orada mı diye?

Gençliğe adım attık hani günün birinde de...O da nasıl geçti hiç anlamadık ki!Artık aşk değil aşklar doldurmuştu hayatımızı ama biz onların hiçbirini hatırlamaz hale geldik.Neydi yaşadığımız,hayatımızı sadece hevesler mi doldurmuştu? Düşünür düşünür üzülürüz …Sonra bir gülümseme kaplar aniden içimizi hemen,yüzümüze yansır ,gözlerimiz ışıldar hatırlarız o yılları, geçer önümüzden bizim başlıksız şiirimizin dizeleri.Nasıl da okulu kırmıştık?Maçına gitmiştik belki de Fener’in ya da buluşmuştuk kız arkadaşımızla da okulun yanındaki pastanede bir şeyler içerken onunla ‘’olmayacak’’ geleceğimizi konuşmuştuk veya muhallebiciye gitmiştik de ağzımız tatlanmıştı…Ya ‘’Annem babam görürse!..’’ korkularına ne demeli?Az mı saklandık köşe başlarında,mektuplar yazdık gizliden,resimler verdik mendillere sarılı...O günün endişeli yüzünün bugünlerde bizi gülümseteceğini nerden bilirdik…Sonra…

Çalışmak lazımdı hem de çok.Herkesin dilindeydi bu kelime.Belki de kelime dağarcığımıza eklediğimiz hiç unutulmayacak bir sözcüktü bu ‘’çalışmak’’. Hep günleri yedik,soruların ve sorunların içinde,gelecek için lazımdı ama gelecek için derlenirken bugünün bittiğinin farkına varmamıştık.Gençlik gidiyor mu ne?

Belki de ilk ayrılışımız oldu ana kucağından yar ocağına,vatan kucağına gidişimiz.Ağladık ,üzüldük,sevindik,heyecanlandık,korktuk…Ne çok duygu varmış meğer…Hepsini öğrendik bir bir.Düşünmedik hiç; acaba bunlar bizi nasıl bittirir? Hepsi bir oldular yüklendiler bize.Hepsini yaşadık,..istemesek de çoğunu yanımızda yamacımızda yaşadık, yaşattık…Sonra ne oldu peki?Eee artık büyümüştük,ama annemize bunu bir türlü anlatamadık,hala arkamızdan bağırdı pencerelerden,’’Üzerine hırkanı almayı unutma,üşütürsün,vakitli gel,sen anlamazsın…’’ Hatta ’’Sütünü iç!’’ Abartmıyorum değil mi?Abartıyorum…Peki,belki azıcık abartıyorum ama ben değil,kalemim...Neyse,bunlar bize ‘’Offff!’’ kelimesini öğretirken,asıl acı kelimenin ‘’Yok!’’ olduğunu öğreneceğimiz günler de kapımızdaydı elbet.Öğrendik...İş istedik ’’Yok! ‘’çıktı, aş istedik ‘’Yok!’’ çıktı -hadi kafiyeli olsun- eş istedik o da ‘’Yok!’’ çıktı.İşin olmadığı aşın olmadığı yerde zaten ‘’eş’’ olur muydu?Ama yine de başardık.Analarımız-babalarımız sağolsun,bizi bir şekilde düşündüler; kurdular mesut yuvamızı…Mesut yuvamızı,mutlu yuvamızı,huzur dolu mesut yuvamızı…Hep mutlu ve huzur dolu olsun istedik ama ah o ‘’Yok!’’ yok muydu?Oydu bizi bitiren kendine benzeten, yok eden.Hayat kavgasının içinde bakamadık yüzüne şöyle bir derinden o en güzelimizin,dinleyemedik akşamüstü taş plakta Zeki Müren’in billur sesini,yürüyemedik ada sahillerinde ve mehtaba da çıkmadık Heybeli’de…Hep hayalini kurarken yine hayallerde kalıverdi her şey, onun son nefesini verdiği gün…Bilmezmişiz meğer bir yarımızın o olduğunu, bunu da onun yokluğunda anlayıverdik-okuyucum o günde değilsen eğer sen hayalden kurtar hayatını ve başlığını koy bu şiirin- Her şey bitti sandık ama bitmemişti.İlk anne baba olma heyecanını bize yaşatan varlık karşımızdaydı ve bizim de ona aynı sırayla şaşmadan bize yapılanları bir bir yapmamız gerekiyordu.O yapamazdı ne de olsa,hala ‘’çocuktu’’ …

Ve galiba yaşlandık.Eğer yaşlanabildiysek tabi.Sigaranın kurbanı,trafik kurbanı,terör kurbanı…kurbanı,kurbanı,kurbanı,kurbanı olmadıysak bir köşe başında yaşlandık büyük ihtimal.Aynaya baktık,saçlar ak ak olmuş.İyi de galiba yalan söylemiş Cahit Sıtkı ‘’Yolun yarısı 35!’’ derken…70 demez oysa kafa kağıdı .Hayatı anlamışız artık,’’Siz gelirken biz dönüyoruz.’’ demeye başladık sık sık.Çocuklar hep abla derdi,ağabey derdi de bize, şimdi ne oldu da amca olduk,teyze olduk anlamadım…Tamam tamNe Oldu Ne Oldu Ne Oldu panlamak istemiyorum sadece.Anlayacağımı anladım,hayat sadece iki kelimeymiş :

Anneme,babama,kardeşlerime,eşime,çocuklarıma,mazid e kalan güler yüzlü öğretmenime,muhallebicide buluştuğum kıza,’’Son Kuşlar’’la uçan uçurtmama,…’’SENİ SEVİYORUM’’ demekmiş…Geç olduğunu düşündünüz bir an belki de,geçti aklınızdan bir bir,peki hiç yok mu yine de bunu musalla taşına giderken bile olsa söyleyebileceğiniz bir sevdiğiniz?


Hayat,nedir hayat?Yarından emin olmadığımız gelecek mi adını bile koymadığımız geçmiş mi?İşte böyle bakakaldık ,ortalarda kalakaldık başlıksız şiirler gibi adı olmayan geçmişimizle…Sessiz yakarışımızla,çığlıklarımızla kalakaldık…Yine de…


Hayat...