Çernobil’in gölgesi tekrar düşüyor
Bazı oyunlar daha çıkmadan önce efsaneleşiyorlar. S.T.A.L.K.E.R: Shadow of Chernobyl de bu oyunlardan biri. İlk olarak 2004 yılında duyurulan oyun, defalarca ertelenerek günümüze kadar geliştirildi. Böylece hem en çok ertelenen oyunlardan biri hem de farklı bir efsane oldu.
Stalker, Ukrayna merkezli, GSC firması tarafından hazırlanıyor. Firma, kendi ülkelerinde yaşanan Çernobil Nükleer felaketini biraz daha eğlenceli şekilde tepki göstermek için, Stalker'ın yapımına girişmiş. Aslında bu, bilgisayar oyunlarının sadece eğlence için değil de, toplumsal sorunları eleştirmek için kullanılabileceğini gösteriyor.
Çernobil kuşkusuz çağımızın en büyük felaketlerinden biri. 26 Nisan 1986 saat 01:23'de nükleer santralin 4.reaktöründe bir dizi patlama yaşandığında, bütün dünya böyle bir şeye hazırlıklı değildi. İnsanlık ilk kez görünmeyen ve öldürücü bir düşmanla mücadele etmek zorunda kaldı. Sonuç ise bu kısa felaket yüzünden, daha ilk günde onlarca ölüm yaşandı. Santralin bulunduğu bölgedeki yaşam alanları hemen boşaltıldı, günümüzde bile insanlar burada yaşamıyor. Oluşan nükleer sızıntı yüzünden, komşu ülkelerde ve Doğu Avrupa'da binlerce kanser vakası yaşandı. Sızıntının etkileri hala sürüyor ve önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Uzmanlara göre, santralin reaktörü bir kere daha patlasaydı, çıkan sızıntı yüzünden tüm Avrupa yaşanmaz hale gelecekti. Neyse ki bu hiç gerçekleşmedi, ancak S.T.A.L.K.E.R'a göre bazı şeyler daha farklı.
Yıl 2006, Çernobil'de nedeni belirsiz bir patlama daha yaşanır. Biz ise olayı araştırmak için görevlendirilen Stalker ekibinin bir üyesiyiz. Görevimiz ortamı kontrol etmek ve kriz durumunu hemen kontrol altına almak.
Geleceği olmayan bir dünya
Yapımcılar slogan olarak bu sözü kullanıyorlar. Oyunda bu sözün ne kadar doğru olduğunu göreceğiz. Ekibimizle Çernobil'e geldiğimiz zaman çok farklı bir dünyayla karşılaşıyoruz. Çıkan yüksek radyasyon çevreyi yaşamaz hale getirmekle birlikte, etraftaki canlıları mutasyona uğratmış. Çernobil bu sefer gerçekten bir cehennem, tek amacımız hayata kalıp buradan kurtulmak.
Oyun ilk kez duyurulduğu zaman, gerçekçi grafikleri ve kullanıcılara sunduğu imkanlarla birlikte büyük ilgi toplamıştı. Yapımcıların ise neredeyse hiç adının duyulmamış olması nedeniyle, güzel makyajlı ama boş bir oyun olacağı eleştirilerine de maruz kaldı. Yapımcılar bu eleştirileri dikkate almış ki, bunca zamandır ertelenip geliştirilmeye çalışıyor. Stalker'ın türü FPS (First Person Shoter) yani sadece silahın ve elimizin gözüktüğü, önümüze geleni vurduğumuz türden oyunlardan. Bu tür insana gerçekçilik verdiği için genelde çok seviliyor. FPS, oyunlarında elimizde çeşitli silahlarla ilerleriz, karşımıza çıkanları vururuz, yaralanınca ise sağlık paketleri iyileşiriz. Ancak Stalker'da bu iş için biraz yerel bir yöntem kullanılmış, belki ilk duyduğunuz zaman şaşıracaksınız ama, oyunda iyileşmek için votka içiyoruz. Yapımcılar, Rusların inancına göre votkanın her derde deva bir içecek olduğunu söylüyorlar. Tabi yerel bir firma olduğu için bu ayrıntıyı oyuna eklemişler.
Stalker Çernobil Nükleer santralinin çevresinde, koskoca şehir neredeyse tek başımıza bir askeriz ve hayata kalmak için çalışıyoruz. Bu mücadelenin yaşandığı devasa mekanlar, gerçek Çernobil'e ile bire bir olarak tasarlanmış. Gerçekçiliği test etmek için, facia yaşandığı zaman santralin müdürü olan kişi, yapımcıların ofisine çağırılmış ve mekanlar gösterildikten sonra fikri sorulmuş. Yapımcı firmanın Ukraynalı olmasının en güzel yanı bu olsa gerek. İyi bir araştırmayla çevredeki her şeyi oyuna aktarmışlar.
Tüm dünya bize karşı
Stalker diğer Ukrayna yapımı, kardeşleri gibi, baştan savma bir İngilizce'yle yapılmış seslendirmelerle karşımıza çıkmayacak. Yapımcılar usta dublaj sanatçıları ve müzisyenleri kullanıp, en az grafikleri kadar etkileyici bir ses ortamı oluşturmak için uğraşıyorlar. Yapay zeka ise oyunda en çok dikkat edilen noktalardan biri. Bir çok oyundaki gibi, karşımıza çıkan yaratık ya da diğer düşmanlar bize amaçsızca saldırmıyorlar. Eğer biz onları kışkırtırsak veya herhangi bir tehlike oluşturursak saldırıya uğrayacağız. Mutasyona uğramış diğer askeri birimler ise yaptıkları taktikler sayesinde bizi zorlayacaklar. Stalker'da her düşmana farklı yapay zekalar yüklenmiş. Böylece hepsi farklı şekilde ve taktiklerle bize saldıracaklar. Bunca düşman ve yaratığın arasında bir de bencil takım arkadaşlarıyla uğraşmak zorunda kalacağız. İlerleyen zamanlar da, cephane ve yiyecek tükendikçe, takım arkadaşlarımız hayata kalabilmek için bizim sahip olduklarımıza gözlerini dikecekler. Hatta bazen ortaklaşa çalışıp, karakterimizi tuzağa düşürmek için uğraşacaklar. Tabii ki onları da öldürmek zorundayız... Oyunda bulunan devasa haritalarda daha rahat dolaşabilmek için, araç kullanabiliyoruz. Tüm bu aksilikler yetmiyormuş gibi doğal olaylara karşı da mücadele etmek zorundayız. İşte oyunun en büyük özelliği de bu. Çünkü diğer oyunlardan farklı olarak, kafanıza düşen yıldırımla ölebiliyorsunuz. Ya da yağan yağmur, silahınızı bozuyor, kar yüzünden donmaya başlıyorsunuz. En kötüsü her yerde nükleer atık olduğu için, fazla maruz kalınca bizde etkilenmeye ve ölmeye başlıyoruz. Bunun için radyasyon ölçen cihazları bol bol kullanmamız gerekli.
Oyunda bizim gibi sağ kalmayı başaran ya da iyi huylu mutant kardeşlerden, silah takası ve alışverişi yapabiliyoruz. Ne yazık ki gerçek yaşantı da olduğu gibi burada da para çok önemli bir faktör. Stalker bize çok geniş silah kullanma seçenekleri sunacak. Sovyetler Birliği’nden kalma silahlardan tutunda, günümüz son teknolojisinin yaratığı canavarlara kadar birçok şeyi satın almak mümkün. Hala yapımı devam eden S.T.A.L.K.E.R: Shadow of Chernobyl, yapımcılara göre bu sefer kesin olarak 2007'nin Mart ayında piyasaya sürülecek.