İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - HayaL

Sayfa: [1] 2 3 ... 15
1
ByKuS.TUBE / Ayşegül : Türkü Gözlerin
« : Aralık 23, 2008, 08:04:13 ÖS »
[google_video=425,350]8516373876108604283&[/google_video]

sen yokken yüreğim öksüzdü
sevgide , ilgide dilsizdi
ölü bir ruh idi beden
hasretinde her dem keder

gözlerimi kapadı
aklım sende kaldı
türkü gözlerin ,
beni ah benden aldı..

ama yoksun ,
hani yoksun..

baktığım her yerde sendin.!
sesin , gitarım , güzel ellerin ,
ulaşamadığımda bükülür belim..
üzülür , kırılır , incinirim..

gözlerimi kapadı
aklım sende kaldı
türkü gözlerin ,
beni ah benden aldı..


2
Genel Kültür / Sivrisinekler Kimleri Isırır?
« : Ekim 01, 2008, 03:41:12 ÖS »
Florida Üniversitesi'nde uzman Dr. Jerry Butler, "10 kişiden birinin diğerlerine göre sivrisinekleri daha çok çektiğini" belirtiyor. Sivrisineklerde dişiler insanları ısırır, erkek sinekler ısırmaz. Dişi sivrisinekler, yumurtalarının gelişmesi için insan kanına ihtiyaç duyar. Sivrisineklerin daha çok kilolu, iyi beslenmiş insanları ısırdığına dair veri henüz bulunamadı. Dr. Joe Conlon, "insanların büyüklükleri ya da kokuları sivrisinekleri yönlendirebilir" diye belirtti. Yapılan 400 civarındaki farklı inceleme oldukça zahmetli oldu, katılanların çoğu ilk başta kaşınmaya başladı. Genetik yapı gereği insanların yüzde 85'i sinek ısırıklarından kolay etkileniyor. Vücut kimyamızda, cilt yüzeyinde sineklerin dikkatine çeken elementler bulundu.

Cilt yüzeyindeki vücut kimyasalları önemli
Sivrisinekler, cilt yüzeyinizde steroid ya da kolesterolün yüksek olduğu yüzeye sahip insanlara saldırılar.. Tabi ki bu tüm sineklerin üşüştüğü insanların kolesterollerinin yüksek olduğunu göstermez. Sivrisinekler ayrıca, ürik asit gibi bazı asitlerin yüksek olduğu kişilere de gelir.

Hamileleri daha çok ısırıyor
Sineklerin saldırma süreci ciltle temas etmeden önce başlar. Sivrisinekler hedefe ulaşmadan 50 metre önce koku alabilir. Uzun süre önce ya da yeni dışarı verilen ortamdaki karbondioksit sinekleri çeker. Büyük insanlar çocuklara göre çok daha fazla karbondioksit verir. Bu nedenle sinekler çocuklardan daha çok yetişkinleri ısırır. Hamile kadınlar da daha fazla karbondioksit verdikleri, daha hareketli oldukları ve vücut ısıları yüksek olduğu için sivrisinekleri çeker. Eğer bahçeye çıktığınızda sivrisinekler sizi ısırıyorsa, bunun nedeni karbondioksit, hareketleriniz ve yaydığınız ısıdır.

Sivrisinekler nerelere gizlenir?

Sadece vüct kimyanız sivrisineklerin size saldırmasına neden olmaz, nerede olduğunuz da önemlidir. Sivrisineklerin en yoğun olduğu yerler kıyılar veya sahillerdir. Kıyılardan uzakta olmanız güvende olduğunuz anlamına gelmez, sivrisinekler bir yemek için 40 mil uçabilirler. Herhangi bir su kaynağı onların üremesi için potansiyeldir, özellikle durgun suları tercih ederler. Eğer böyle bir çevrede oturuyorsanız sivrisineklerin ürememesi için ilaçlama yapmanız ya da bu tür yarasız su kaynaklarını kurutmanız gerekir. Sivrisinekler çölde bir su kenarında aktif olabilirler ancak Alaska gibi soğuk bölgelerde yaşayamazlar. Sivrisinekler 175 milyon yıldır dünyamızda varlar ve tamamen ortadan kalkacak gibi görünmüyorlar. Günümüzde satılan sineksavar ilaçlar ve diğer ürünlerle sizi ısırmasını en aza indirebilirsiniz ancak kutuların üzerinde belirtilen kullanma talimatlarına mutlaka uymayı ihmal etmeyin.

3
Genel Kültür / ''LOL'' Nedir,Ne Değildir???
« : Ekim 01, 2008, 03:39:11 ÖS »
1)üç ingilizce kelimenin kısaltılmış halidir LOL. açılımı laughing out loudly’dir. yüksek sesle gülmek anlamına gelmektedir. ancak knight online, ultima online ve facebook gibi oyun ve ortamlarda anlamını bilmeyen 10 yaş ve altı çocuklar tarafından kullanıldığı da sıkça gözlemlenebilen bir gerçektir.

2)sesli gülmek öznel bişidir sesi çıkaran sensin sonuçta ama bir şeye çok gülünmesini ifade edilmek için kullanılır bu kısaltmadır.

3)birine küfür etmek yerine "sana sövdüm." gibi saçma ve samimiyetsiz bir cümle kurmak ne kadar anlamsızsa , gülmek yerine de "sana güldüm" tarzı samimiyetsiz "lol" yazmak da o kadar anlamsızdır.

4
Genel Kültür / İnterneti Karısı İçin Buldu!
« : Ekim 01, 2008, 03:38:33 ÖS »
Vinton Cerf, 1970lerde genç bir matematik mühendisiydi. Kulakları duymayan karısı dünyayla rahat iletişim kurabilsin diye interneti icat etti.

Haftalık dergisi son sayısında internetin mucidi Vinton Cerf?in hikayesini anlattı.

Vinton Cerf, 1970li yıllarda üniversiteyi yeni bitirmiş, yirmili yaşlarının sonunda bir matematik mühendisiydi. Doğuştan kulakları duymayan Carinne?e aşık oldu. Carinne, kimseyle iletişim kuramıyor, telefonla bile konuşamıyordu. California Üniversitesi Matematik Mühendisliği?nde bilgisayarlar arası bilgi transferiyle uğraşan Cerfin ise tek isteği karısını mutlu etmekti. İnternet, o zamanlar askeri amaçla kullanılan bir sistemdi. Sivillerin kullanamadığı internet, kısa sürede 200 ayrı sivil kuruma yayıldı. Cerf interneti geliştiren bilim adamları arasındaydı. Ancak o daha önemli bir şey yaptı ve interneti karısının da kullanabileceği bugünkü haline getirdi.

En çok karım sevindi
Eğer bunu yapmamış olsaydı internet denilen uçsuz bucaksız dünyada kimse istediği bilgiye ulaşamazdı. Cerf bugün, Karım artık üniversitede okuyan oğlumuzla bile internet yoluyla konuşabiliyor. Kimbilir belki de interneti karımı mutlu edebilmek için icat etmişimdir? diye konuşuyor.

5
Genel Kültür / Neden kaşınırız?
« : Ekim 01, 2008, 03:38:05 ÖS »
Ne oluyor da kaşınma ihtiyacı hissediyoruz?
Bu soruya yanıt vermek için bile kafanızı kaşımanız gerekmiş olabilir. Tuhaf değil mi? Zira ben de kaşıdım ve bu konuyu araştırmaya koyuldum. Bulduğum bilgileri de paylaşmadan edemedim.

Normal bir kaşınma hissi için, beynimiz deri altındaki sinir hücrelerine vakti geldiğinde kaşınma eyleminin sinyalini iletiyor. Sinir hücreleri harekete geçiyor ve kaşınmamız gerektiğini anlıyoruz. Çünkü derimizin yenilenmeye ihtiyacı var. Ölü hücrelerin, birçok başka yolla vücuttan atılması gibi bu yolla da atılarak yenilenmesi gerekiyor. Bunu da kaşınırken, havlu ile kurulanırken, giyinirken ya da soyunurken bir anlamda sağlıyoruz. Bir an aklıma eski zamanlarda zırhlarla savaşmak durumunda olan şövalyeler geliyor. Onlar için ne de büyük bir sorun olmuştur bu konu, düşünsenize!

Neyse! Kaşıntı hissi komplike bir olay. Çünkü bize bu hissi veren sinir hücreleri, beyinden aldıkları emirle aynı zamanda acı hissini de iletmekle yükümlü olan sinir hücreleri... Dolayısıyla bir yerimizi gereğinden fazla kaşıdığımızda duyduğumuz acının sebebi de bu.

Öte yandan, kaşınma hissi vücudumuzu bir saldırıya karşı korumamız gerektiğinde de oluşabiliyor. Sivrisinekler, arılar ve türlü haşere sistemimize saldırmak için türlü sebepten fırsat kolluyorlar. Vücudumuz ise onların bu saldırılarından korunmak ve bir saldırı halinde sistemin kalkanlarını harekete geçirmek için bize kaşınma hissini veren sinyaller gönderiyor. Bu vesileyle kan dolaşımı hızlanıyor ve saldırı bölgesinde bir takım kimyasal tepkimeler sonucu vücut savunmasını hazır etmeye çalışıyor, direniyor, saldırıya karşı tepki gösteriyor.

Kaşınma, başka bir açıdan beyinde rahatlama duyusunu da harekete geçiriyor. Sistemimiz rahatlamak istediğinde kaşınma isteğini bu yüzden başlatıyor olabilir.

Biliminsanları aynı zamanda HIV, bazı kanser türleri, karaciğer bozukluğu ya da böbrek yetmezliği gibi sebeplerle kaşıntı problemi yaşayan yaklaşık 30 milyon insan olduğunu ifade ediyorlar. Bu tür sebeplerle başlayan ve durmayan kaşınma hissi ise gece uykularını etkileyecek derecede insanları aşırı kaşınmaya sevkedebiliyor. Aşırı kaşınma sebebiyle açılması muhtemel vücut yaralarından mikrop kapma olasılığı ise vücudun bağışıklık sistemine karşı risk oluşturabilecek enfeksiyonların habercisi olabiliyor.

Kaşınmanın toplum içinde uygun bir davranış olmadığını savunanlar da var. Fakat kaşınan kişinin vücudunda bir sağlık problemi olması ihtimali de göz önünde bulundurulacak olursa kaşınmanın aşırı olduğunu düşünenler bir doktora görünseler iyi olur.

Son olarak, bunu da yazmadan edemeyeceğim; vücudumuzdan dökülen ölü deri hücreleri olmasaydı ev mite'ları neyle besleneceklerdi, değil mi ama?

Aslında bu açıdan da bakarsak mutlu olmalıyız. Çünkü hepimizin böylelikle beslediği bir sürü evcil(!) hayvanı var. Ne güzel!

6
Genel Kültür / Niçin Tesßih Çekiyoruz ¿
« : Ekim 01, 2008, 03:36:12 ÖS »
Boncuk, kemik, taş gibi küçük parçaların bir ipe dizilmesi insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insanlar avladıkları avın parçalarını ip benzeri şeylere dizer, bir sonraki avda başarı getirmesi için üzerlerine takarlardı. Daha sonraları bu tip takılar kötülüklerden ve düşmanlardan koruması için savaşlarda da takılmaya başlandı. Bugün bile bazı taşların özel uğurlar getirdiklerine inananlar vardır.

Boncukların dini amaçla ve duaları saymada kullanılmasına ilk olarak Hindistan'da, Hindu inanışında rastlanıyor. Tespihin ataları Hindistan'dan doğuya, sonra Ortadoğu'ya, en sonunda da Avrupa'ya yayılıyor. Tespihin kullanış amacı Müslümanlık, Hıristiyanlık (Katolik), Hinduizm ve Budizm'de aynı olup hepsinde de duaları ve dualar arası bölümleri saymada kullanılır.

Tespihin İslam dünyasında ne zamandan beri kullanıldığı kesin olarak belli değildir. Hz. Muhammed'in tespih taşıdığına dair bir kayıt yoktur. Hatta belki Osman Gazi, belki de Fatih Sultan Mehmet'de tespih kullanmadılar. Arşivlerde tespih ile ilgili bilgilere ancak 16. yüzyılın sonlarına doğru rastlanmaktadır.

Ne var ki, Hz. Muhammed zamanında namaz ve dua sırasında hurma çekirdeği veya çakıl taşı kullanıldığı bazı hadislerden anlaşılmaktadır. İslam'da Peygamber'in namaz kılarken sünneti olan 'Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahüekber' kelimelerini 33'er defa tekrarlamanın hangi tarihte başlayıp, yayıldığı da bilinmiyor.

Yüce Yaratıcı'ya 99 ayrı isim veren İslami anlayış, onu anarken, her isim için bir işaret olmak üzere ipe dizdiği bu 99 taneli şeye de 'tespih' adını vermiştir. Çeşitli malzemelerden yapılan tespihteki tane sayısı 33, 99, 500 veya 1000 olabilir.

500 ve 1000'lik tespihler daha ziyade tekkeler ve dergahlarda zikr için kullanılırlardı. Tekke şeyhleri, hastaları veya bir muradı olanları, iyileşmeleri veya muratlarının olması için bu tespihlerin içinden geçirirlerdi.

Tespih çekmek, tespih tanelerini birer birer işaret parmağı ile baş parmak arasından geçirmektir. Ancak günümüzde tespihi bir oyuncak veya el alışkanlığı olarak kullananlara, sallayarak veya çeşitli figürler meydana getirerek dolaşanlara, hatta tuttukları futbol takımının renklerine göre yapılmış tespihleri çekenlere sıkça rastlanmaktadır.

Aslında tespih çekmek din adamlarına özgü bir davranışmış gibi algılanır ama halk arasında da neredeyse bir alışkanlık haline gelmiştir. Tespih çekmenin daha çok kırsal kesimlerde yaygın olmasının nedeninin tespihin boş elleri meşgul edebilme özelliği olduğu ileri sürülüyor. Sıcak aylan tarımsal çalışma ile geçiren, sürekli ellerini kullanmaya alışmış kişilerin kış aylarında bu boşluğu tespihle doldurduklarına inanılıyor.

Günümüz biliminin tespih çekme alışkanlığına bakış açısı biraz değişik. Bilim insanları, beynimizin, çalışma yaşamının güçlükleriyle, sorunlar, endişeler ve korkularla sürekli baskı altında tutulduğunu, bunun sonucunda sinir hücrelerinin aşırı yorulup yıprandığını ve beynimizi rahatlatmak, onu özgür bırakmak, dikkatimizi başka tarafa yöneltmek için tespih çekmenin çok etkili ve faydalı olduğunu söylüyorlar.

7
Genel Kültür / DügünLerde Pasta Kesme
« : Ekim 01, 2008, 03:35:07 ÖS »
Günümüzde düğüne, evlenen çift tarafından bir pastanın kesilmesiyle başlanılması vazgeçilmez bir adet haline gelmiştir. Pastanın kat kat yüksekliği biraz da sosyal statü olarak görüldüğünden gelin ile damat, boylarını aşan bu pastaları, kılıç gibi uzun bir bıçak kullanarak ancak kesebiliyorlar.

Buğday, tarih boyunca bereket, doğurganlık ve mutluluğun sembolü olduğundan başlangıçta, düğün törenlerinde, iyi temenniler gelinin başına buğday dökülerek sunuluyordu. Evlenmemiş veya evlenmeyi bekleyen genç kızlar, kısmetleri açılsın diye bu buğday duşunun kendilerinin de başlarına isabet etmesi için uğraşırlardı. Tıpkı günümüzde, gelinin elindeki buketten fırlattığı çiçekleri aynı inanışla yakalamaya çalışan genç kızlar gibi.

Romalılar devrinin başlangıcında aşçılar çok saygın bir meslek grubunu oluşturuyorlardı ve bu aşçılar milattan yaklaşık 100 yıl önce adeti biraz değiştirdiler. Bu buğdaylarla küçük, tatlı kekler yaptılar. Kekler şüphesiz gelinin başına atmak için değil, yemek içindi, ama bir şey atmayı alışkanlık haline getirenler bu tatlı kekleri de gelinin başına atmaya devam ettiler.

Daha sonraları bu adetin devamı olarak, düğüne getirilen keklerin bereket getirmesi için gelinin başı üstünde ufalanması, ardından da evlenen çiftin bu kek kırıntılarını birlikte yemesi gibi bir adet başladı. Zaman geçtikçe misafirler de evlerinden getirdikleri fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler ve bala bulanmış bademlerle düğün törenine katkıda bulunmaya başladılar.

Adet hızla Avrupa'nın batısına, oradan da İngiltere'ye geçti. İngiliz aşçılar kekleri bir çeşit biraya batırıp kendilerine has düğün pastalarını yarattılar. Ortaçağın başlarında ise bu adet bir süre unutuldu. Gelinin başına buğday ve pirinç dökülmesi tekrar moda oldu.

Ne zaman ki, dekoratif ve süslü bisküviler, yağlı çörekler ortaya çıktı, adet yine değişti. Misafirler bunları evlerinde yapıp düğüne getirmeye başladılar. İngiltere'de ise bu getirilenler üst üste yığılmaya başlandı. Yiyecek yığını ne kadar yüksekse o kadar iyi, o kadar çok bereket habercisi idi. Evlenen çift bu yığının üzerinden birbirlerini öptükten sonra öncelik gelinde olmak üzere yiyecek tepeciğinin yenilmesine başlanıyordu.

İngiliz ve Fransız aşçılar arasındaki yaratıcılık, en iyi, en dekoratif ve en lezzetli pastayı yapma yarışı süreci içinde düğün pastası adeti de yayıldıkça yayıldı, düğün törenlerinin olmazsa olmazları arasına girdi.

8
İlginç Resimler / Hangi çikolatayı isterdiniz?
« : Mayıs 08, 2008, 11:57:57 ÖS »













9
İlginç Resimler / İlginç Gitarlar
« : Mayıs 08, 2008, 11:47:18 ÖS »







10
İlginç Resimler / Güneşin aydan doğuşu
« : Mayıs 08, 2008, 11:40:15 ÖS »



















11
Aşk - Sevgi / Bu da BöyLe YaRıM KaLsıN..
« : Mayıs 08, 2008, 11:19:53 ÖS »

Seni sana rağmen yaşadım ben.
Hep kaçışlar dolu , hep eksik…
Bir yanını tamamlasam...
Mutlaka başka bir yerden açık veriyordum.
Tamamlamaya uğraştıkça...
Senin gizlerinde kaybolup gidiyordum.
Bedenine değil,
Ruhuna taliptim ben.
Bu yüzden bu kadar zorlanıyordum.
Ben bir adanın değil, bir kıtanın kaşifiydim.
Yola çıkmıştım bir kere dönüşüm yoktu;
Ama, öyle çok duraklıyordum ki,
Geriye dönüm baktığımda
Başladım yerden birkaç metre bile
Uzaklaşamadığımı fark ediyordum.
Üstelik menzilin ucundaki sen,
Benden daha hızlı yol alıyordun,belli ki kaçıyordun.
Ufukta bile görünmeyen seraptın artık...
Kaç kez ‘vazgeç’ dedim kendime kaç kez o yolun kenarındaki ormana girip yok olmayı düşündüm.
Zaten yaşadığımda bu değil miydi?
Seninle birlikte varlık bulmayı düşünürken ,
Senin olamaman yokluk hissinden başka ne verebilir ki bana?
Oysa nasılda coşku doluydum başlarken…
Gecelerimi de gündüzlerimi de sana adamaya hazırdım.Her gün yeni bir yönünü öğrenip şaşıracaktım.
Seninle yaşadığım hiçbir şeyin dadını unutamayacaktım.
Sen, sonbahar rüzgarında kopmuş , serseri bir defne yaprağı ben sana dal olacaktım.
Hangimiz yaprak, hangimiz dal karıştırıyorum artık.Ben bu uykuları uyuyalı çok olmuştu.
Şimdi aynı uykuları yeniden uyuyorum.Acı uykusu , hüzün uykusu , korku uykusu…
Bir gece birinin bir gece diğerinin sonsuzluğunda kayboluyorum.
Ne garip kendimi kuşatma altındaki bir ordunun komutanı gibi görüyorum.

İhanetler içindeyim…

Ben düşmanı alt edemediğimden değil,
bu arkadan vuruşlar yüzünden yeniliyorum.
Bir beyaz bayrak gerekiyor artık bana.
Bütün mevzilerini kaybetmiş bir komutanın onurunu daha
fazla zedelemeden teslim olmayı bilmesi gerek.
Uzun sürmez esaretim.
İçimde bu yenilginin acısını yıllarca taşıyacak olsam bile bir yolumu bulup kavuşurum özgürlüğüme.

Gidiyorum.
Geride yaşanmamış zamanları bırakarak...
Sende ürkekliğinle baş başasın…
Hep tamamlanacak değil ya, buda böyle yarım kalsın

12
Resim / İçimin boşluklarına düş.Ben sana değmem
« : Mayıs 08, 2008, 11:15:43 ÖS »











13
Resim / Gözlerin Hala Benim Mi
« : Mayıs 08, 2008, 11:12:20 ÖS »













15
Aşk - Sevgi / Ölümü kokluyorum
« : Mayıs 08, 2008, 10:51:58 ÖS »
öLümü KokLuyorum..

Ölümü kokluyorum
Işığı farkedebilen çok az insan var
Karanlıkların içinde kalmaktan korkan
Gerçeklikler peşinde kaybolmaktan korkan
Bildiklerim göstermek istediklerimden çok farklı
Ruhumun içinde birikiyor
Hissettiklerimi kaybetmek canımı acıtıyor
Sadece ufak bir hayalde ve ufak bir zaman diliminde
Önemli gelebilecek herşey istemsiz varoluyor
Bu her insanın tek başına yaşayabilecegi
Kendini mutlulukla kandırabilecegi bir kaç güzel an
Uyandıgında içinde sadece acı bırakan
Bitimsiz duyguların cenneti
ama görebildigim tek şey neden cehennem?
Ölümü kokluyorum
Işığı farkedebilen çok az insan var

Sayfa: [1] 2 3 ... 15