İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - bilge

Sayfa: [1] 2
1
Edebiyat ve Şiir / Varlığın Ödüldü bana Yokluğun Ölüm
« : Şubat 29, 2008, 10:51:10 ÖS »
Telaşlı yağmurların karanlığı emziren şehrimin üzerine pamuksu bulutların kambur sırtından düştüğü bir gecede kaleme aldım bu mektubu.Yüreğimi kalem bilip hüzün sinmiş duvarlarıma mıhladığım yokluğunu kazıdım yırtılmış bulutların avuçlarına. Hasretine akan gözyaşlarımı ayak uçlarında desteleyip suskunluğunu yazdım yüreğimin çorak topraklarına.

Gittiğin gün bir kız çocuğunun ağlamaklı gözlerine bıraktım yüreğimi. İadesiz mektupların ıslak pullarına yapıştırdım yağmura özenen kirpiklerimi. Yokluğunda hep zifiri karanlıklara sürüldüm. Her gece taş dibeklerde öğüttüm kangren acılarını. Sensizliğe uyandığım her sabah sıcak gülüşlerinde ısıttım pencerelerime düşen karakışları. Sesinin sıcaklığına yaslanıp uyuduğum her gece sonrası gözyaşlarımla yıkadım saçlarında gezinecek haylaz rüzgarları. Ve sensizlikte acılarını sırtlanıp dört duvar yalnızlığına sürgüledim adının geçmediği tüm cümleleri..

Umutlarını baharlara gelin edip benden uzaklara gittin. Sen gittin, kırmızı yağmurlar yağdı gözlerimden kurak topraklara. Sen gittin, çocuksu sevinçlerim idamlık düşlerimden kanatlanıp göç etti sıcak baharlara. Sen gittin, yetim kaldım mavilerin içinde. Gittin lakin bir türlü kabullenemedim sessizce gidişini. Gözlerinde siyah- beyaz hatıra olsam da bir türlü terk edemedim Cennet kokulu yüreğini. Sen yokken ince kirpiklerinden düşüp kuru toprağa diz çöken ıslak gözyaşlarını kaldırdım omuzlarıma. Sen yokken iki dudağında öldürüp nikotin sinmiş küllüklere defnettiğin bahar kokulu nefeslerini topladım küçük avuçlarıma. Hep tek başıma savaştım yokluğunla.Tek başıma dalaştım kör yalnızlığı giyinmiş suskunluğunla.Benden gitsen de, uzaklardaki varlığını yaşama sebebi bildim sensiz savaştığım kör ayazlarda. Unutsan da beni, yüreğimi ayak uçlarına serdim gecenin arsız karanlığında..

Unuttun mu sevgili; varlığın ödül yokluğun ölümdü bana. Ayak uçlarına serilmiş acılarınla savaşacakken “ ellerini “ ellerimden, “ gözlerini “ gözlerimden çektin unutmadım. Yokluğunda kirpiklerimde emzirdiğim yetim ceylanların çığlıklarını sen üzülme diye satırlara yazamadim yapamadım. Ben seni düşünürken, sen gözlerimi yağmurlara emanet edip baharlara gelin gittin. Sen gittin ya şimdi, ellerini bir daha tutamayacak kadar yasak, gözlerine bir daha bakamayacak kadar haramsın bana…

Yarım kalmiş yüreğimle gözlerindeki Cenneti solumaya gelmişken seni “ biz “ edemeyen neydi ? Aynı yürekle gülümseyip aynı gözlerde ağlarken “ bizi” aynı fotoğraf karesine sığdıramayan neydi ? Cevapsız sorular, nedensiz susmalar...

Ömrümüze ve önümüze konulmuş engelleri azimle sabırla bir bir aşacaktık seninle. Acılara göğsümüzü siper edip ayrılıklarla süngüsüz savaşacaktık birlikte lakin olmadı, başaramadık. Daha fazla büyütemedik zamansız açan sevda baharını. Daha fazla gülümsetemedik bu aşkı. Mutluluk adına giriştiğimiz tüm savaşları bir bir kaybettik. Aynı yürekte yeşeremeden solduk ne yazık ki. Şimdi
git(me) sevgili. Yalnızlığın koynuna at(ma) beni. Daha fazla kanatma naif yüreğini. Daha fazla ağlatma ince kirpiklerini. Ve giderken sensizliğini helal et bana. Ve hiç bilme; umutları kırılan bu yürek, Cennetin hayaline adadı seni....
Unutma sevgili; benden gitsen de hala " bende " yaşamaktasın. Yokluğunda kâh İsmail''in boğazına sürülen kör bıçağın yüzünde susturdum adınla başlayan yakarışlarımı kâh Eyyubun dermansız yaralarına inat semaya yükselmiş suskun dualarında uyuttum sana hasret gözkapaklarımı. Ve sensizlikte perdelerime inen yalnızlığa aldırış etmeden içimde büyüttüm seni. Yokluğunda kâh İbrahim''in düştüğü kor ateşlerde kuruttum gözyaşlarımı. kâh Yusuf''un kaybolduğu kör kuyularda avuttum kanayan çığlıklarımı. Seni hep kimsesizliğimde büyüttüm. Ben seni hep sensizliğin gölgelerinde yaşattım. Ben seni hep "içimde " yaşattım ve sana söz sevgili; nefes aldığım müddetçe hep içimde yaşayacaksın. Çün sen yasaklımsın; adını çığlık çığlığa haykıramadığım...

“ Sensizlikte anladım ki;
Seni yaşamak,
Her nefesime ölümü sığdırıp
İki gülüşünle hayata bakabilmekmiş…”



2
Bayanlara Özel / Hangi mevsimin kadınısınız?
« : Şubat 28, 2008, 04:49:18 ÖS »
Dört mevsim var. Ama kendinizi sadece bir mevsimde daha mutlu, huzurlu ve canlı hissediyorsunuz. Çünkü siz, o mevsimin kadınısınız. Şimdi yapacağınız tek şey ait olduğunuz mevsimi bulmak ve stilinizi ona göre belirlemek...

İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. İnsanın hayatı boyunca kim bilir kaç kere yaşadığı, uyum sağlamak zorunda olduğu mevsimler.

Kimimiz güneşe aşığız. Gökyüzünde ateşten bir top gibi yerini aldığında kabımıza sığmayız. Kimimiz dökülen yapraklarıyla, hüznüyle sonbaharı severiz.

Nisan yağmurları altında ıslanmaktan zevk alırız her ilkbahar. Ya da bütün siyahları örten beyazlığa kaptırırız benliğimizi. Sebep ne olursa olsun sonuçta birini tercih ederiz diğerlerine. Amerikalı modacılar mevsimlere uygun stilleri belirlemişler.

Sizin yapacağınız tek şey ise, ait olduğunuz mevsimi bulmak. O kadar!

Kış kadınları

Linda Evangelista gerçekten bir kış kadını. Siz de kendinizi, ünlü manken gibi kışın mutlu ve dinamik hissediyorsanız, tipik bir kış kadınısınız demektir. Düz saçlar, topuzlar, örgüler sizin için en uygun modeller. Fondöten seçiminde bej tonlarını tercih edin. Allık için pembe, fuşya size gidecek en iyi renkler. Allığınızla doğru orantılı bir ruj mutluluğunuza mutluluk katacaktır! Kıyafet seçiminizde ise canlı mavi, kırmızı, gri, fuşya ve mor gibi renklerden kolay kolay vazgeçmeyin. Sizin için renk seçimi kadar rahatlık da çok önemli. Giydiğiniz kıyafetlerin içinde huzurlu olmak ve rahat etmek istiyorsunuz. Çünkü kış mevsimi size huzuru ve mutluluğu çağrıştırıyor.

Yaz kadınları

En tipik örnek ünlü top model Cindy Crawford. Sıcak, cana yakın, masum... Tıpkı yaz mevsimi gibi! Bu tip kadınlara dalgalı saçlar çok yakışır. Özellikle de saçının ve teninin rengine uygun yapılan bir röfle güzelliğine güzellik katar. Pembe allığınız varsa, ne mutlu size! Bu renk bir allık yaz kadınına hoş bir hava verecektir. Ruj seçiminde de canlı pembeler, mercanlar tercih edilmeli. Kıyafetlerinizde de pembe ve mavi renkleri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Yaz mevsimi size mutluluk ve canlılık verdiği kadar, içinizi de ısıtıyor.

Sonbahar kadınları

‘‘Bu mevsimin kadınına en iyi örnek benim’’ diyor Eva Herzigova. Hüznü ve karamsarlığı biraz sevdiğini de itiraf ediyor. Bukleler, lüleler saç stiliniz için çok uygun. Makyajınıza; bej, dore tonlar gibi ten renginize yakın saydam renklerde seçeceğiniz bir fondötenle başlayın. Allığınızı kızıl kahve ve somon renklerinden seçebilirsiniz. Kıyafetlerinizde ise koyu yeşiller, kırmızılar, turuncular, petrol ve pas rengi size en çok yakışacak renklerdir. Giysilerdeki koyuluk ve matlık ruh halinize en iyi giden türden olmalı.

İlkbahar kadınları

Bu mevsimin kadınları iddialı güzellikleriyle dikkati çekiyor. En iyi örnek de mankenliği bıraktığını söylemesine rağmen geçtiğimiz günlerde İtalya'da bir defileye çıkan ve göz kamaştıran Claudia Schieffer. Saç renginde küllü renklerden ve koyu kestaneden kaçınmalısınız. Erkeksi kesimler ya da doğal görünümlü ve hareketli saçlar sizin için en uygunu. Fondötende saç ve ten renginizi gözardı etmeyin. Turuncu, kayısı rengi kıyaflerinizde ideal seçim.

3
Makyaj / Hızlı Makyaj
« : Şubat 28, 2008, 04:38:42 ÖS »
Hızlı Makyaj

Amacınız ister cildinizdeki kusurları örtmek, ister yüzünüze hafif bir renk vermek olsun, yeni çıkan fondotenler kusursuz sonuç veriyor.

Krem fondotonleri cildinize yaymanızın en ideal yolu, sünger kullanmaktır. Yanaklar ve buruna biraz daha fazla sürmeniz gerekebilir.

Toz allık, yüzünüzde çizgiler oluşmasına neden olur ve doğal olmayan bir görüntü sağlar. Bu nedenle krem allıklarla daha iyi bir sonuç elde edebilirsiniz. İnce bir tabaka krem allığı elmacık kemiklerinizin üzerine sürün ve parmak uçlarınızla yayın. Teninize en uygun rengi seçmek için, renklendiricileri elinizin üzerinde test etmelisiniz. Yüzünüze en uygun renk tonu elinizdedir.

Toz ya da sıkıştırılmış pudranın üzerine krem allık sürmeyin. Eğer yakınlarda allık fırçanız yoksa, elmacık kemiklerinizin üzerine bir iki nokta ruj sürün ve bunu ellerinizle yayın.

4
Bebek Sağlığı / Bebeğiniz ve Uyku
« : Şubat 28, 2008, 04:31:13 ÖS »
Bebeğiniz ve Uyku

Bebeğinizin doğması ile birlikte en çok özleyeceğiniz şey kesintisiz ve deliksiz bir uyku olacaktır. Fakat hiç heveslenmeyin bebeğiniz büyüyene kadar bu özleminizi ertelemeniz gerekecek.  Bebeğiniz ilk aylarda kendi ihtiyacı kadar uyuyacak ve bu uyku herhangi bir düzende değil tamamen rastgele ve bebeğinizin isteğine göre olacaktır. Bebeğiniz büyüdükçe gündüz uykuları azalacak ve uyku zamanı geceye kayacaktır, böylece uyku düzeni sizinkine uyacağı zaman ancak sizde rahat geceler geçirmeye başlayacaksınız. Fakat büyümesiyle daha farklı sorunlar çıkabilecek, örneğin yatma zamanı geldiği zaman sizin yanından ayrılmasını istemeyecek, yanlız kalınca huzursuz olacak ya sizin yanında kalmanızı isteyecek yada sizin yanınıza gelmeye çalışacaktır. Gecenin herhengi bir saati uykusundan kalkıp " kalkın benimle oyun oynayın " diyecektir. Bu sorunları yaşamamak için bebeğiniz büyüdükçe belli bir uyku alışkanlığı ve düzeni sağlamanız bebeğinizin ve sizin avantajınıza olacaktır.

Bebeğinize göstereceğiniz anlayış ve sevgi dolu yaklaşımlar ile bu sorunların üstesinden geleceksiniz.

Özellikle geceleri yatma zamanının yaklaşmasıyla birlikte bunu sakince ve huzurlu bir ortamda bebeğinize belli edin, gün boyunca oyun oynayan ve hareket eden bebeğiniz akşama doğru yorulmuş olacaktır. Uyku saatlerinin yaklaşması ile aşırı hareketlerden kaçının sakinleşmesini sağlayın. Oyun oynayacaksa bile daha sakin ve az hareketli bir oyun oynatın. Böylece sakinleşen bebeğiniz daha rahat uyuyacaktır.
Bebeğinizin sakinleşmesine ve uyumasına yardımcı olacak güvenli bir emzik kullanabilirsiniz.
Bebeğinizin yaşına uygun olarak yatağına güvenliğinide dikkate alarak ilgisini çekecek bir oyuncak koyabilirsiniz.
Bebeğinizin odasında hafif bir müzik çalabilirsiniz, böylece hem sakinleşmiş olacak hemde sese alışacaktır.
Yatağına bağlayacağınız bir müzikli dönence sakinleşmesine ve uykuya yardımcı olacaktır. ( bu tür malzemeleri her zaman güvenlik unsurlarını düşünerek seçin ve kullanın.)
Karanlıktan korkmaması için ve sizin onu rahatça kontrol etmeniz için bir gece lambası kullanabilirsiniz.
Bebeğinize güzel sözler, masallar, hikayeler ve ninniler söylemeniz faydalı olacaktır.
Belli bir süre onun yanında oturarak veya elini tutarak uykuya hazırlamanız faydalı olabilir.
Bebeğinizi asla sallayarak uyutmaya çalışmayın, bu yöntem size başta çok kolay gelse bile, uzun bir zaman boyunca bebeğiniz büyüyene kadar hep sallamak zorunda kalırsınız. 
Bebeğiniz uyurken onu duymak için bebefon veya görüntülü bebefon kullanabilirsiniz.
Geceleri genellikle mama yerine su vererek geceleri acıkmasını ve mama isteğini önleyebilirsiniz.
Geceleri altının temiz olmasına özen gösterin böylece hem pişikleri önlemiş olursunuz hemde bebeğinizin huzursuz ve ıslak kalmadan uyumasını sağlarsınız.
 Uyku alışkanlıkları bebekten bebeğe değişiklik gösterir ve siz bunu yaşadıkça uyku problemlerini daha rahat çözeceksiniz. En önemlisi bütün uyku sorunlarınızı her zaman Doktorunuzla paylaşın.
Her bebeğin uyku düzeni ve alışkanlığı farklılık gösterir ortalama olarak bebekler,

 
1 haftalık'ken yaklaşık 16 saat,
1 aylık'ken yaklaşık 15 saat,
3 aylık'ken yaklaşık 14,5 saat,
6 aylık'ken yaklaşık 14 saat,
1 yaşında yaklaşık 14 saat,
18 aylık'ken yaklaşık 13,5 saat,
2 yaşında yaklaşık 13 saat,
3 yaşında ise yaklaşık 12 saat uyurlar

 
Gece ve Gündüz Uykuları

Bebeğinize gece ve gündüz arasındaki farkı mutlaka öğretmeniz gerekir. Gündüz yemek yenilir, oyun oynanır, gezmeye gidilir fakat gece olduğunda ise mutlaka yatılır ve uyunur. Bebeğiniz doğduğu günden itabaren bunu anlamalı ve alışmalıdır. Bebeğiniz gündüz ve gece uykuları arasındaki farkı mutlaka anlamalıdır, mümkünse bebeğinizi gündüzleri odasını dışında ve aydınlık bir yerde uyutun, geceleri ise odasında ufak bir gece lambası ile veya karanlıkta uyutun. Gün boyunca oynayan, emekleyen, koşan bebeğinizin dinlenmesi için gündüzleride uyuması gerekecektir. Gündüz uykuları bebeklerin dinlenmesi ve enerji toplaması için gereklidir.







5
Bebek Sağlığı / BEBEĞİNİZİ NASIL GÜVENLİ TUTARSINIZ
« : Şubat 28, 2008, 04:27:59 ÖS »
BEBEĞİNİZİ NASIL GÜVENLİ TUTARSINIZ :
Bebekler sizin düşündüğünüz kadar kırılgan değildir. Dolayısı ile onu taşırken ya da gezdirirken rahat olun. En önemli konu ilk birkaç haftada boynu ve başıdır. Onlara dikkat etmelisiniz.


--------------------------------------------------------------------------------


BEBEĞİNİZİ YATAKTAN NASIL ALMALISINIZ :
Başını ve boynunu destekleyerek alın.

Yatar pozisyonda kaldırın :
Bir elinizi başını desteklemek için boynunun altına koyun. Diğer elinizle sırtından tutarak kaldırın.

Direkt yukarı kaldırın :
Başını ve boynunu bir elinizle desteklerken diğer elinizle omuz ve göğsünden tutarak yukarı kaldırın.

Önce sırt üstü pozisyondan yüzüstü pozisyona getirin :
2 kolunun altından tutarak yüzüstü yatar konuma getirin. Daha sonra bir elinizle 2 bacağının arasından karnını tutun, diğer elinizle göğsünden tutarak yatay pozisyonda yukarı kaldırın.
--------------------------------------------------------------------------------


NASIL YATIRMALISINIZ :
Başını desteklediğinizden emin olun. Eğer başı hızla arkaya düşerse, bebeğiniz düşüyormuş hissine kapılabilir.
--------------------------------------------------------------------------------


KOL ASKISI :
Askılar, eğer serbest ellere ihtiyacınız varsa oldukça kullanışlıdır. Bebeğiniz çevresini izleyebilir.Hafif sallanma hareketi duygusal yapısını canlandırır ve size çok yakın olduğu için kendini güvende hisseder. Fakat çok sıkılmadığından ve başı ile boynunun iyice desteklendiğinden emin olun.
--------------------------------------------------------------------------------


BEBEĞİNİZ NASIL TAŞINMAYI SEVER :
Mümkün olduğu kadar vücudunuza yakın olup cilt temasını hissetmek isteyecektir. Bu şekilde kendisini mutlu ve güvende hisseder.
--------------------------------------------------------------------------------


KUCAKLAMAK :
Kucaklarken, kolunuzun kanca gibi olan şekli bebek için iyi bir pozisyondur. Kafası kolunuzun üst tarafında, vücudunun diğer kısımlarından biraz yukarıda dinlenip destek alma şansı bulur. Diğer kolunuzla yatar pozisyonda tuttuğunuzda, bu hamilelikte anne karnında bulunduğu konuma çok benzer. Bundan dolayı kendisini rahat ve güvende hisseder. Bu pozisyon ayrıca göz teması sağlar. Bu şekilde sizi konuşurken ya da gülerken izleyebilir.

Omzunuzun üstünden bakabilmesi:
Bu pozisyonda bebeğinizin başı omzunuzun hemen üzerine gelecek şekilde taşırsınız. Bu şekilde o da çevresinde olup biten her şeyi görebilir. Bir kolunuzla poposunun altından tutarken diğer elinizle de sırtı ve boynundan tutarak güvenli bir şekilde taşımalısınız. Başını kontrol edebilmeye başladıktan sonra isterseniz tek kolunuzla da taşıyabilirsiniz.
--------------------------------------------------------------------------------


TERS ETKİLER İÇİN FAYDALI POZİSYON :
Yüzü aşağıda yere paralel olarak tutarsanız bu karın ağrıları için oldukça iyidir. Bütün bebekler bu konumda sallanmayı severler.

6
Anne ve Çocuk / Bebek Gelişimi
« : Şubat 28, 2008, 04:23:26 ÖS »










Çocuğunuzun gelişimini takip edebilirsiniz

Bebek ve Gelişim bölümümüz ortalama olarak bir bebeğin gelişimi gözönüne alınarak hazırlanmıştır.
Her bebeğin gelişimi kendisine özel ve özgü olarak gelişir, bebekten bebeğe bu gelişim aşamaları farklılık gösterebilir. Bebeğinizin gelişiminin aşağıda anlatılan durumlara uymaması mutlaka bir sorun var anlamına gelmez.
Bebeğinizin gelişim seyrini mutlaka her kontrolde doktorunuzla paylaşmalısınız.

İki haftalık bebeğiniz neler yapabilir?

Bebek kollarını ve bacakları hafif bükülmüş olarak yatar.
Bu dönemde emme, yakalama, arama gibi yeni doğan dönemine ait refleksler (otomatik hareketler) bebeğin tek hareketleri olabilir.
Zaman zaman bakışınızı yakalayıp size bakabilir. Bu durumda ona bakarak, gülümseyerek, başınızı sallayarak yanıt vermeye çalışın.
Bulanık görür. 20-25 cm mesafeyi seçebildiği için onu tutanı çok rahat görebilir.
Henüz başını kaldıramaz, yatarken dönemez ve oturamaz.
Sakin olduğu kısa dönemler olacaktır; bu dönemlerde ona şarkı söyleyin, konuşun, evde gezinin.

--------------------------------------------------------------------------------

Bir aylık bebeğiniz neler yapabilir?

Görebilir, duyabilir, tat alabilir, acıyı hisseder!
Başını tutabilir, karın üstü yattığında başını sağa-sola çevirebilir.
Emerek kendini sakinleştirebilir.
Agu- ıkınma sesi- kumru sesi-mırıldanma gibi sesler çıkarmayı dener.
Kısa süreli izleyebilir, yakın tutunca dikkatle bakabilir.
Sizi tanıdığını belli edebilir. Sesinizi duyunca sakinleşebilir.
El ve ayaklarının farkına varmaya başlar

--------------------------------------------------------------------------------

Iki- üç aylık bebeğiniz neler yapabilir?

Başını daha uzun süre tutabilir, göğsünden destek alıp kalkmaya çalışabilir.
Ellerini bacaklarını sallamaya, basmaya çalışabilir.
Parmaklarını açabilir, ellerini birleştirip ağzına götürebilir ama henüz elini bütün olarak kullanır.
Gülmeye başlar, tanır. Tek heceli sesler çıkarmaya, cıvıldamalara başlar.
90-180 derece izleyebilir.

--------------------------------------------------------------------------------

Dört aylık bebeğiniz neler yapabilir?

Etrafıyla ilgilenmeye başlar, yatmak değil oturmak ya da dolaştırılmak ister. Biraz destekle 1-2 dakika oturabilir.
Karnının üstüne yattığında elleriyle itip minik push-up’lar yapar, hatta bir tarafa dönebilir.
Uzanıp cisimleri iki eliyle kavrar, biraz inceleyip sonra ağzına götürür. Salyası bollaşır.
Kendi kendine oynayabilir. < li>Tek heceler 4-5 aylarda çıkmaya başlayabilir, ancak anlamlı değildir.
Çığlık atmayı dener.
Bebeğinizin kişiliği belirginleşmeye başlar. Size tüm yüzü ve vücuduyla yanıt vermesi yakındır.

--------------------------------------------------------------------------------

Altı aylık bebeğiniz neler yapabilir?

Artık herşeyi görüp izleyebilir.
Destekle oturabilir. Eğer ek gıdalara geçtiyseniz kaşıkla beslenmeyi bebek otururken yapmalısınız.
Her iki yöne de dönebilir. Yüzükoyun yatarken poposunu havaya kaldırmaya bile çalışabilir.
Bebek 3 boyutu kavrayabilir ve büyüklük ve şekillerine göre cisimleri gruplandırabilir.
Aynada arkasında sizi görürse arkasına bakıp sizi arayabilir.
Bir eliyle kavradığı cismi diğer eline geçirebilir, iki saplı bir bardaktan yardımınızla su içebilir.
Cisimleri birbirine vurur, ellerini birleştirir, oyuncağını tek eliyle tutabilir.
Sesli güler, çığlıklar atar.
Bebeğiniz artık eğlenmeye başlar. Sizinle saklambaç oynayabilir.
Yabancıları ayırmaya başlayabilir.
Emme, baloncuklar çıkarma, yalama konuşma öncesi hareketlerdir.

--------------------------------------------------------------------------------

Dokuz aylık bebeğiniz neler yapabilir?

Bebekler ayağa kalkmak için kendilerini çekmeye başlarlar.
Ses çıkarmak için bir şeyleri birbirine vurmaya bayılırlar. “baba”, “mama” gibi sesler çıkarmaya başlarlar.
Bebeğiniz bu dönemde eşyaları, kaplara koyup çıkarabilir.
Bazı 9 aylıklar destekle birkaç adım bile atabilir. Bebeğiniz ayrıca, dizlerini kırarak eğilmeyi ve ayakta durduktan sonra tekrar oturabilmeyi öğrenir.
Bu yaştaki bir bebek hareket etmenin verdiği özgürlük duygusu ile dört ayak veya iki ayak üzerinde, hareket etmek, ulaşmaması gereken şeyleri almak ister.
Bu yaşta belki de merdivenleri emekleyerek çıkabilir ve eşyalara tutunarak hareket edebilir.
9-10 aylık olunca bebekler bir şekilde oda içinde sürünerek, emekleyerek, eşyalara tutunup sıralayarak dolaşmaya başlarlar.
Bir oyuncağını uzaklaştırırsanız, gittikçe daha çok kendine güvenen bebeğiniz buna karşı çıkacaktır. Aslında artık kendi istek ve ihtiyaçlarını belirtmeyi öğrenmeye başlıyor.
Problem çözme yeteneği gelişir ve şimdi şeffaf bir kabın içinde gördüğü oyuncağı almak için direkt uğraşmak yerine kapağını açmayı dener.
Dil gelişimi

Kelimeleri kullanmasa da, onları anlar. “ba”, “ma” gibi heceleri tekrarlayarak gerçek kelimeleri taklit etmeye uğraşır ( sakın çok heyecanlanmayın, henüz konuşamıyor, ancak heceleri tekrarlıyor).
Kelimelerinizden çok, tonlamanızdan anlam çıkarır.
Onunla ne kadar çok konuşursanız-yemek hazırlarken, araba kullanırken, üzerini giydirirken-, o kadar çabuk iletişim yeteneklerini geliştirir.
Bir çalışm ada çocukların bir gün içinde ne kadar çok kelime duyarsa, o kadar zeki olduklarını gösterilmiş (tabi ki televizyondan veya arka plandaki sohbetlerden duyulan kelimeler değil; bebeğinizin anlamasına yardım etmek için konuşmalar interaktif olmalı).


--------------------------------------------------------------------------------

Bir yaşında bebeğiniz neler yapabilir?

Kendi başına ilk adımlarını bu yaşta atabilir. (aslında bunu bundan sonraki birkaç hafta veya ay yapamayabilir, yani eğer bu ay yürüyemezse üzülmeyin).
Çoğu çocuk bu ilk adımları parmak ucunda, ayakları dışa dönük olarak yapar.
Kaşık kullanarak her ne kadar ağzını ıskalasa da kendini beslemeye başlayabilir.
“Mama” ve “baba” dışında birkaç kelime daha bilebilir
Uyduruk bir dille konuşabilir
Her şeyi itmek, fırlatmak ve yere çarpmanın çok eğlenceli olduğunu düşünür.
Oyuncağını size verir, geri alır.
Blokları bir kaba doldurur, boşaltır. Bu kaplar ve tavalar için de geçerlidir.
Küçük olanları, büyük olanların içine koyar, ayrıca onları birbirine çarparak korkunç gürültüler çıkarır.

--------------------------------------------------------------------------------

Onbeşinci ayda çocuğunuz neler yapabilir?

Artık yürüyor hatta koşmaya çalışıyor olabilir. Eğilip yerden bir cismi rahatça alır.
Parmağıyla işaret eder, vücut kısımlarını bilebilir. Çizgi çizebilir.
Üst üste 2 küp koyabilir.
Çocuğunuz yeni şeyleri kurcalamaktan, araştırmaktan zevk alır.
Yeri süpürmek, silmek, çamaşır yıkamak gibi aktiviteleri taklit edecektir.
En az 1 anlamlı kelime söyler.

--------------------------------------------------------------------------------

Onsekiz aylık çocuğunuz neler yapabilir?

Koşabilir, topa vurabilir
İki basamaklı bir komutu yerine getirebilir. Hafızası gelişmeye başlar.
Vücut kısımlarını bilir
5-10 kelimesi olabilir
İsteklerini belirtebilir
3-4 küple kule yapabilir. Anahtarları, düğmeleri çevirebilir.
Saçını tutmak, sallanmak, parmak emmek gibi kendini rahatlatıcı bazı alışkanlıkları oluşabilir.

--------------------------------------------------------------------------------

İki yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

İki yaşında fiziksel gelişim

Sürekli hareket halindedir
Kolay yorulur
Koşar ve tırmanır
Tek başına merdiven iner ve çıkar
Ayak ucuna basarak yürümeyi becerebilir
3 – 5 küpü üst üste koyar
Rastgele çizgiler çizerken artık kontrollü yazmaya başlar
Büyük butonları açıp kapatabilir
Tuvalet ihtiyacında daha bağımsızdır ( hala biraz yardıma ihtiyacı olabilir )
Gece uykuya yatırmak zorlaşabilir
İki yaşında sosyal gelişim

Oldukça gerçekçi taklitler yapar
Kardeşleriyle daha fazla ilgilenir
Cinsiyetini bilir
Hayali bir oyun arkadaşı yaratabilir
Diğer çocuklarla birlikte olmak ister ama onlarla oyun oynamaz
Paylaşmayı sevmez
Her şeyi “benim” diye sahiplenir
Diğer çocukları tırmalayabilir, ısırabilir, vurabilir veya itebilir
İki yaşında duygusal gelişim

Kolay sinirlenir ve çok sabırsızdır
Bağırıp çağırır, yumruklar atar
Kendi istediklerini yapmak ister
Günlük düzen bozulunca sinirlenir
İki yaşında zihinsel gelişim

Konuşmaya ilgisi artmıştır
Çocuk dili kullanır
3-5 kelimeli cümleler kurar
Konuşabildiğinden daha fazla sayıda kelimenin anlamını bilir
Kendi işini kendi yapar
İkna etmek giderek zorlaşır
Alternatifler arasında seçim yapamaz
Her çocuk farklıdır. Belirli tavırlar,davranışlar ve vücut gelişimi her bireyde biraz değişik olacaktır. Bizleri birbirimizden ayıran işte bu farklarımızdır. Burada sunduğumuz gelişim kategorileri çocuğunuzun bulunduğu gelişim seviyesini daha iyi değerlendirebilmeniz içindir. Bu özelliklerin hepsini taşımasını beklemeyin.


--------------------------------------------------------------------------------

Üç yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

Üç yaşında fiziksel gelişim

Kendi kendine yardımsız yemek yer
Zıplar, koşar, parmak ucuna basarak yürür
Üç tekerlekli bisiklet sürer
Merdiven inip çıkar
Kendi soyunabilir , giyinmek için yardıma ihtiyacı vardır
Büyük butonları açıp kapayabilir
Pastel boyaları daha iyi kullanır
Süt dişleri düşebilir
Üç yaşında sosyal gelişim

Anne –babasını idolleştirir
Telefona cevap verir
Büyüklerden onay almak ister
Sınırlamaları sürekli test eder
Sıklıkla yalnız oynamayı tercih eder
Hayali bi r oyun arkadaşı olabilir
Diğer çocuklarla oyunlar kurar
Oyunda sırasını bilir
Üç yaşında duygusal gelişim

Daha sakin ve uyumludur
Bazen ağlama ve tutturmaları olabilir
Yabancı olduğu nesne ve faaliyetlerden korkabilir
Bazen bebek gibi davranabilir
Rüyaları hakkında konuşmaya başlayabilir
Üç yaşında zihinsel gelişim

Yaşını, adını, soyadını, oturduğu semti bilir
Yaklaşık 1.000 kelime bilir
Bazı gramer prensiplerini kavrar
Bazı hikayeleri tekrar tekrar dinlemekten hoşlanır, öğrenebilir
Temel renkleri tanıyabilir
Bazı çok basit sorumluluk üstlenebilir
Merak edip sorular sorar
Dikkat süresi birkaç dakikadan uzun değildir.
Her çocuk farklıdır. Belirli tavırlar,davranışlar ve vücut gelişimi her bireyde biraz değişik olacaktır. Bizleri birbirimizden ayıran işte bu farklarımızdır. Burada sunduğumuz gelişim kategorileri çocuğunuzun bulunduğu gelişim seviyesini daha iyi değerlendirebilmeniz içindir. Bu özelliklerin hepsini taşımasını beklemeyin.


--------------------------------------------------------------------------------

Dört yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

Dört yaşında fiziksel gelişim

Sıçrama,koşma, tırmanma yeteneği artar
Kolay yorulur
Sakardır
Bağırmaktan hoşlanır, beklenmedik seslerden korkar
Kendi kendine tuvalet ihtiyacını karşılar
Kendi giyinir, soyunur, fermuarını çeker
Bildiği nesnelerin resmini çizer
Dört yaşında sosyal gelişim

20 dakika süreyle televizyon seyreder
Son karar için ailesine danışır
Sınırlamaları test eder
Tepkinizi gözlemek için argo sözler kullanır
Grup aktivitelerine hazırdır
Farklı cinsiyet rollerini bilir
Yetişkinlerin aktivitelerini taklit eder
Dört yaşında duygusal gelişim

Zaman zaman bebek gibi davranır
Yeni korkular gösterebilir
Şakacı olma eğilimindedir
Dört yaşında zihinsel gelişime

Yaklaşık 1.500-2.000kelime bilir;4-5 kelimeli cümleler kurar
Eğlenceli, abartılı hikayelerden hoşlanır
Ona kadar sayabilir; bazı şekilleri tanır
Bazı zaman kavramlarını anlamaya başlar (dün,bugün,yarın)
Sürekli “neden” diye sorar
Yardımsız oyuncaklarını toplar
Basit işlerde yardım etmeyi sever
Doğru ve yanlış arasındaki farkı anlamaya başlar
Hayal ile gerçek hayatı ayırma yeteneği gelişir
Her çocuk farklıdır. Belirli tavırlar,davranışlar ve vücut gelişimi her bireyde biraz değişik olacaktır. Bizleri birbirimizden ayıran işte bu farklarımızdır. Burada sunduğumuz gelişim kategorileri çocuğunuzun bulunduğu gelişim seviyesini daha iyi değerlendirebilmeniz içindir. Bu özelliklerin hepsini taşımasını beklemeyin.


--------------------------------------------------------------------------------

Beş yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

5 yaşında Fiziksel gelişim

Süt dişleri düşmeye başlayabilir
Sağ veya sol el tercihi belirginleşir
Ayrıntılı yapıları kurar
Kolay yorulur
Kendi başına banyo yapar, yemek yer, giyinir, tuvalete gider
Semistructured oyunlara katılmaya başlar
Hareketli oyunlardan hoşlanır
Sesli ritim çalgılardan hoşlanır
Doğum ve üreme hakkında sorular sorar
Beş yaşında duygusal gelişim

Duygularını kelimelerle ifade etmeye başlar
Kolayca utanır
Ölüm hakkında duygular ortaya çıkar
Aşırı yaramazlıklar yapar
Bağımsızlıktan hoşlanır
Ağır başlı ve güvenilirdir
Beş yaşında sosyal gelişim

Kurallara daha fazla uyumludur
Bazen ispiyon (tattle), kötü söz (name-call), vurma, itme gibi davranışlar gösterebilir
Farklı cinsiyet rollerini bilir
Basit grup ödevlerine uyum gösterir
Büyükleri sevindirmekten hoşlanır
Diğer çocuklarla daha rahattır
Aile aktivitelerine çok ilgilidir
Beş yaşında zihinsel gelişim

Harf ve kelime farkını anlamaya başlar
Oyunları daha fazla süreyle devam ettirir
Gerçekleri ister
Temel renkleri bilir
Sağ ve sol kavramını anlar
2.000-2.500 kelime bilir
Kolay ev işlerine yardım edebilir
Adres ve telefon numarası öğ renebilir
10’a kadar sayabilir
Karşıtlık kavramını anlamaya başlar
Paraları ayırt eder
Sabah, öğleden sonra, akşam, dün, bugün, yarın gibi kavramları anlar
Gerçek hayat ile hayal ürünü arasındaki farkı daha iyi ayırt eder
Tek düşüncenin kendisininki olduğuna inanır
Her çocuk farklıdır. Belirli tavırlar,davranışlar ve vücut gelişimi her bireyde biraz değişik olacaktır. Bizleri birbirimizden ayıran işte bu farklarımızdır. Burada sunduğumuz gelişim kategorileri çocuğunuzun bulunduğu gelişim seviyesini daha iyi değerlendirebilmeniz içindir. Bu özelliklerin hepsini taşımasını beklemeyin.


--------------------------------------------------------------------------------

Altı yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

Altı yaşında fiziksel gelişim:

Oyunlarda aktif rol almayı sever
Bazı motor kabiliyetleri gelişmektedir
Banyo yapmak istemeyebilir
Mum boyayla iyi boyar ancak yazı yazma ve kesmede zorlanabilir
Altı yaşında duygusal gelişim

Ruh hali oynaktır
Eleştirilmekten hoşlanmaz
Yanlış yapmaktan çekinir
Altı yaşında sosyal gelişim

Oyun oynarken kurallar koyar
Arkadaşlarını değerlendirebilir
Yaşıtlarıyla ortak oyunlar kurar
Özgürlüğüne düşkündür
Altı yaşında zihinsel gelişim

Basit ev işlerini yüklenebilir
100’e kadar sayabilir
Şekil, zaman, renk, sayı gibi kavramları daha iyi anlar
Kaza ve maksatlı davranışları artık algılayabilir
Dikkat süresi 15 dakikayı geçmez
Fikir farklılıklarının olabileceğini anlar
Her çocuk farklıdır. Belirli tavırlar,davranışlar ve vücut gelişimi her bireyde biraz değişik olacaktır. Bizleri birbirimizden ayıran işte bu farklarımızdır. Burada sunduğumuz gelişim kategorileri çocuğunuzun bulunduğu gelişim seviyesini daha iyi değerlendirebilmeniz içindir. Bu özelliklerin hepsini taşımasını beklemeyin.


--------------------------------------------------------------------------------

Sekiz yaşında çocuğunuz neler yapabilir?

Sekiz yaşında fiziksel gelişim:

Yazı ve çizgisi ince motor yeteneğinin artmasıyla hızla ilerleyecektir
Dış görünümü ve davranışları konusunda rahattır
Kilosu ve boyuyla ilgilenir
Sonsuz enerjisi vardır
Sekiz yaşında sosyal gelişim :

Tartı şır, bazen üstünlük taslar
Aynı zamanda sevgi dolu ve tepkilidir
Başkalarının fikirlerine yorumlar getirir
Arkadaşları arasında gruplaşmalar başlar
Sır saklar
Karşı cinse biraz hırçındır
Sekiz yaşında zihinsel gelişim :

İdealistir
Çeşitli projeler geliştirir; koleksiyon yapar
Verilen işi bitirmekten gurur duyar
Sekiz yaşında ruhsal gelişim :

Hemen utanır
Korku, kızgınlık, üzüntü gibi duyguların paylaşıldığını hisseder
Umudu kolay kırılır
Her çocuk farklıdır. Belirli tavırlar,davranışlar ve vücut gelişimi her bireyde biraz değişik olacaktır. Bizleri birbirimizden ayıran işte bu farklarımızdır. Burada sunduğumuz gelişim kategorileri çocuğunuzun bulunduğu gelişim seviyesini daha iyi değerlendirebilmeniz içindir. Bu özelliklerin hepsini taşımasını beklemeyin

7
Tiroit yetmezliği metabolizmayı yavaşlatan ve bu nedenle kişilerde önceki kilolarına göre %15-30 oranında kilo alınmasına neden olan bir hastalıktır.

Bu nedenle tiroit bezi yetmezliği tedavi edilmeden kilo vermek çok zordur. Tiroit hormon ilaçları (Levotiron veya Tefor gibi) ile hastaların çoğunda tedaviyle birlikte kilo verme oluşursa da hastaların % 17’si kilo veremez. Özellikle menopozdaki kadınlarda bu durum daha sık görülür. Hem menopoz hem de tiroit yetmezliği kilo vermeyi engeller.

Tiroit bezi yetmezliği olmadığı halde kilo vermeye çalışan kişilerde belirli bir kilo verdikten sonra kilo kaybının azaldığı veya durduğu bir dönem oluşur. Bu durum vücudun kendini koruma mekanizmasıdır. Vücudumuz daha fazla kilo verilmesine direnç göstermeye başlar. Bu direnç tiroit hormonlarının azalmasıyla olabildiği gibi bazı başka hormonların salınmasının artması ile de oluşur. Kalori alımı yani yenilen gıda alımı azaldıkça vücudumuzda bulunan T4 hormonunun T3 hormonuna dönüşümü azalır ve sonuçta hücrelere giren ve etkili olan T3 azaldıkça metabolizmamız yavaşlar ve kilo veremeyiz.
Kalori alımı azaldıkça yani diyet yaparken az yemek yedikçe vücudumuzdaki yağlardan salgılanan Leptin isimli hormon kanda azalır. Azalan leptin hormonu ise beyindeki iştah merkezini uyararak iştahı artırır ve gıda alınmasını sağlar.

Kilo vermeyi engelleyen hormonlardan birisi Ghrelin hormonudur. Bu hormon mideden salgılanmakta ve kana karışarak beyine ulaşıp yemek yemeyi artırmaktadır. Kilo vermek için diyet yaparken bu hormon kanda artmakta ve daha fazla kilo verilmesini engellemektedir. Bu hormonun salgılanmasını önleyecek bir ilaç ise henüz yoktur.

Bazı minerallerin eksiklikleri de kilo vermeyi engeller. Manganez, krom çinko, kalsiyum ve magnezyum eksikliği özellikle çok önemlidir. Bu minerallerde saptanan eksikliklerin tedaviyle düzeltilmelidir.

T4 hormonunun T3’e dönüşmesinde selenyum minerali de etkili olduğundan kilo veremeyen kişilerde selenyum eksikliği olup olmadığına bakılması gerekir. Selenyum eksikliği varsa bu eksiklik giderilir. Ayrıca çinko, demir, bakır mineralleri de T4’ün T3’e dönüşümünde etkilidir. Bu minerallerde eksiklik olup olmadığına da bakılması gerekir.

Omega-3 alımını artırmak kilo vermede faydalı olabilir. Omega-3 yağ asitleri tiroit hormonlarının hücrelerdeki etkisini artırmaktadır.
Kanda insülin hormonu yüksek ise kilo vermede sıkıntılar oluşur. İnsülin yüksekliğini azaltmanın önemli bir yolu şeker yükü yüksek olan karbonhidratları yememektir. Beyaz ekmek, şeker, makarna, patates, kek, tatlı, çikolata gibi şeker yükü fazla gıdalar insülin hormonunu kanda iyice artırarak kilo vermenizi önler. Bu gıdalar yerine tam buğday unundan yapılmış ekmek (köylü ekmeği gibi), kepekli makarna, nohut, kuru fasulye, mercimek, bezelye, sebze ve meyvelerle beslenmek gerekir.

Tiroit yetmezliği olan hastalarda metabolizma yavaşladığından alınan karbonhidratların (unlu, şekerli gıdaların) sindirilmesi veya parçalanması ve kandaki şekerin hücrelere girmesi zorlaşır. Bu nedenle vücut daha fazla insülin salgılayarak kan şekerini düşürmeye çalışır. İnsülin arttıkça da iştahta artma ve kilo alma oluşur. İnsülin hormonundaki yükselmeler gün içinde kan şekerinde düşme yaptığı için de yorgunluk, baş dönmesi, bitkinlik, öfkelenme, birden sinirlenme, bağırma ve açlık hissi oluşur. Sizde bu belirtiler varsa kan şekerinizde düşmeler oluyor demektir. Bunu anlamak için 3-4 saatlik şeker yükleme testi yaptırmanız gerekir.
Stresli kişilerde stres hormonu dediğimiz kortizol artmaya başlar ve artan kortizol hormonu da kan şekerini yükseltir.
Yukarıda söz edilen faktörler hipotiroidili bir hastada kilo almaya, kan şekerinde düşmelere neden olur. Eğer kilo veremezseniz ileride bu defa şeker hastalığı gelişir.

Bu nedenle karbonhidrat ve yağdan fakir bir beslenme ile ve egzersiz yaparak kilo vermeyi denemelisiniz.
İyi beslenmenize ve egzersiz yapmamıza rağmen zayıflayamıyorsanız doktorunuz size bazı ilaçlar verecektir. Bu ilaçlar zayıflamanıza yardımcı olur.
Hipotiroidili hastalarda selenyum desteği almak T4 hormonunun T3’e dönüşümünü artırarak dokulardaki tiroit azlığını veya metabolizma yavaşlamasını artırmaya faydalı olabilir. Bu nedenle selenyum ölçümü yaptırınız. Eksiklik varsa doktorunuz size selenyum desteği için ilaç verecektir.
Kilo veremeyen tiroit yetmezlikli hastalarda T4 (Levotiron veya Tefor) ve T3 ilaçlarını birlikte almak bazen faydalı olabilir. TSH hormonunu 1.5-2.5 arasında tutacak şekilde doktorunuz bu ilaçları ayarlayacaktır.

Yukarıdaki önlemlere rağmen kilo veremeyen kişilerde altta yatan diğer nedenleri araştırmak gerekir. Bunlar depresyon, stres, uyku bozuklukları, bazı mineral ve vitamin eksikleri ve gıda allerjileri olabilir. Özellikle selenyum, çinko, ve demir eksikliği varsa bunların tedavisi kilo vermeniz açısından çok önemlidir.
Bazen TSH hormonu normal olduğu halde kilo veremeyen hastalarda anti-TPO antikoru yüksek olabilir. Anti-TPO antikor yüksekliğinde tiroit bezinin çalışmasında hafif bozukluklar olabilir. Çok hassas TSH ölçümleri ile bu durum anlaşılabilirse de gizli tiroit yetmezliğin tanısı için TRH testi yapılabilir. TRH sonrası 25nci dakikada TSH 15’den yüksek çıkarsa tiroit bezi az çalışıyor demektir.

Özetle; tiroit yetmezliği olan kişiler kilo veremiyorsa şu nedenler araştırılır:

1. İlaç yeterince alınıyor mu? TSH düzeyi istenen seviyede mi? TSH düzeyi 1-1.5 düzeyine indirmekle kilo verme sağlanabilir.
2. Gıda allerjisi olup olmadığını araştırmak gerekir. Gıda allerjisi varsa kilo vermede sıkıntı olur.
3. Kanda insülin düzeyine bakılır. İnsülin yüksek ise ona yönelik tedaviler uygulanır.
4. Kalori azaltılmasını yeterince yapmamış olabilirsiniz
5. Selenyum, B vitamini, yağ asitleri, magnezyum ve kalsiyum eksikliğiniz varsa kilo veremezsiniz
6. Psikolojik stres varsa düzeltilmelidir. Stresi olan kişilerin kilo vermesi zordur.
7. Kanda anti-TPO antikoruna bakılır. Yüksek ise ona yönelik tetkik ve tedaviler yapılır.
8. Diğer hormon bozuklukları olup almadığı araştırılır (Kortizol eksikliği, yumurtalık kistleri, prolaktin hormon yüksekliği, kan kalsiyum azlığı gibi).



8
Komik Yazılar / Çocukları çok seviyor, çocuk istiyorsunuz
« : Şubat 28, 2008, 04:10:55 ÖS »

    Emin misiniz? Tekrar soruyorum; emin misiniz? Karar vermeden önce,çocuklu yaşama kendinizi hazırlamaya ne dersiniz?
        1-) Köşe başındaki süpermarkete gidin. Hiçbir şey satın almadan kasaya yönelin ve cebinizdeki bütün parayı kasiyere verin. Daha sonrada yandaki eczaneye gidin kredi kartı ile ilaçlar alın. Akşam saat 17:00 ile 22.00 arasında elinizde yaklaşık 4 kg. ağırlık taşıyarak sürekli ev içinde volta atın. Saat 22.00'de ağırlığı yatağa bırakın. Saati 24.00'e kurun ve yatın uyuyun. Saat tam 24.00'de kalkın.4 kg. ağırlığı tekrar elinize alın ve saat 01.00'e kadar evin içinde dolaşın. Ağırlığı tekrar yatağa koyun. Saatin alarmını 03.00'e kurun. Yatın. Uyuyamayacağınız için tekrar kalkın; bu kez elinizde ağırlık olmadan evin içinde dolanıp durun. Koltukta kendinizden geçin.03.00'te çalan alarm ile fırlayın, 15 dakikalık uykunun sersemliği ile yatağa yönelin, ağırlığı elinize alın. Saat 04.00'e kadar elinizde ağırlık varken karanlıkta dolanın ve bu arada yüksek sesle çocuk şarkıları, ninniler söyleyin. Kendinizden geçerek bir süre daha uyuyun. Böylece toplam uyku miktarınızı 45 dakikaya yükseltin. Kahvaltıyı hazırlayın. Güleryüzlü olun ve bunları 5 yıl boyunca her gece tekrarlayın.
        2-) Eve canlı bir ahtapot getirin...5 yıl boyunca düzenli bir biçimde her sabah onu giydirmeye çalışın. Ayrıca ahtapotu bir çuvala, hiçbir kolu dışarda kalmayacak şekilde, en kısa zamanda sokmanın provasını yapın.
        3-) Bir kavun alın. Kavunun üstünde bir delik açın. Kavunu uzunca bir iple tavana asıp, sallayın. Kavun sağdan sola sallanırken, bir kaşık sıcak su alın,.sallanan kavunda daha önce açmış olduğunuz deliğe,yere dökmeden sokmağa çalışın.
        4-) Ağzınızdan çıkan her cümleyi en az beş kez daha tekrarlayarak konuşmaya alışın. Bunu bir yaşam biçimi haline getirin.
        5-) Dışarıya çıkmak için giyinin. Banyonun kapısı önünde tam tamına yarım saat bekleyin. Aşağıya inin. Kapının önünde beş dakika bekleyin. Sonra tekrar eve dönün.Tekrar dışarıya çıkın. Evin önündeki yolda yürümeye başlayın. çok ama çok yavaş yürüyün. Yürürken de yerde gördüğünüz her sigara izmaritini, cikleti, kirli kağıdı,mendili, karıncayı dikkatle ve uzun uzun seyredin. Aniden "yeter artık senden çektiğim" diye avazınız çıktığı kadar bağırın. Eve geri dönün. Her gün böyle yürüyüşler yapın.
        6-) Süpermarkete gidin.Yanınıza da orta büyüklükte bir keçi alın: Süpermarkete girince keçiyi serbest bırakın.Daha sonra da keçinin içerde kırıp, tahrip ettiği her şeyin parasını sorgusuz sualsiz peki deyip ödeyin.
        7-) Evdeki koltuklara tereyağı bulayın. Perdelere de reçel bulaştırın.
        8-) Mutfakta pişmekte olan bir adet balığı çalın ve onu misafir odasında bir yere saklayın. Balığın odada 5 ay kimse tarafından bulunmadan kalmasını sağlayın.
        9-)Evdeki yeni sulanmış çiçeklere elinizi sokun ve aldığınız çamurlar ile temiz duvarlar üzerinde figürler yaratın.
Nasılmış, çocuklu yaşama hazır mısınız? Bir daha DÜŞÜNÜN...


9
Sizin Şiirleriniz / Acele Karar Vermeyin
« : Şubat 28, 2008, 04:06:20 ÖS »
Acele Karar Vermeyin
 
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış...Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş."Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu.Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler."Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.." "Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler...Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeyeçalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara."Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş."O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez." Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..." "Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şnssızlık olduğunu sadece Allah biliyor." Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış: "Acele karar vermeyin.Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir.Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.Buna rağmen akıl,insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.Bir kapı kapanırken, başkası açılır.Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."

10
Sizin Şiirleriniz / Bana Hayatı Öğreten Adam(Deneme)
« : Şubat 28, 2008, 03:56:19 ÖS »
Gene aynı yerden yazıyorum sana... Sen aynı yerde misin bilinmez. Sevgilim gidişinin arkasından aylar geçti, yıla döndü. Belki geleceksin diye bekledim. Gelecek misin?
    Giden unutulurmuş bebeğim.. Ben unutamadım, gidişinden sonra çok ağladım, sensizliğe dayanamadım, sensizlikte yandım. Sonra elime kalemimi alıp hep sana yazdım. Kitaplığımda çok şiirlerim var, çok sevdaları anlatan yazılar, hepsi sana...
    Aslında sen unutulursun, gidenlerin hepsi unutulur ama ya yaşananlar... Unutmaya çalışırken hatırlana o anlar.. Sana bunları hatırlatıyorum ben unutmasam da belki sen unutmuşsundur diye... Ağlamıyorum da artık çünkü sen öğrettin bana gülmeyi, sen öğrettin bana hayatla alay etmeyi... Bana o kadar şey öğrettin ki, beni baştan yaratan sen oldun. Şimdi nasıl unutayım, kendime baktıkça hatırlıyorum seni...
    Şimdi seni çok özlüyorum çok...ama biliyorum sende unutmadın beni gittiğin yerlerde...gözünde arkada olmasın sevdiğim beni bıraktığın yerde yaşıyorum seni... Sensizlikte zor çekilmiyor ama bunu bile öğrettin bana... Daha neler neler öğrettin... Tek başıma yaşayabileceğim bir aşk bıraktın bana...
    Sen bana güzelliği, doğruluğu bıraktın ve bir gün beni arasan aynı yolda bulacaksın.
    Senden sonra ayakta durmakta zorluk çektim, farkındasın biliyorum ara sıra yıkıldım. Şimdi ayakta durabiliyorum ama arada seni yanımda istiyorum. Bir arıyor sesini duyuyorum, yüzünü görmesem de rahatlıyorum. Sana bir defa sıkıca sarılmak istediğimi söylüyorum. Dayanamayacağını söylüyorsun. Şimdi sensiz yollardayım,gelmeyeceğini bilsem de beni bulunmayan bir dürüstlükle sevdiğini ve hep seveceğini biliyorum....


11
Edebiyat ve Şiir / ÖZLEDİM SENİ
« : Şubat 28, 2008, 03:50:54 ÖS »
Şimdi nerelerdesin? Bu sefer yazdıklarımın, yüreğimin acısının adresi yok! Satırları yazmakta bile zorlanıyorum. Sen gideli kelime haznem daraldı. Tek başıma kaldım buralarda...
Ansızın dalıyorum, sürekli yollara bakıyorum ve işin acı tarafı gelmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Ah Sevgili! Çok hayallerimiz vardı. Hayata dair, aşka dair, ikimizin kaybettiklerine dair. Yazık! Hayallerimiz yarıda bile kalmadı.. Şimdi de mi kadere atılacak suç? "Kaderde var mı?" diyerek!

Sen yoksun ama ben gene sana yazıyorum her günün ardından(!)
Gözyaşlarımı, aşkımı, özlemimi yazıyorum ve sevgili her zamanki gibi seni özlemle bekliyorum. Bensiz üzülme olduğun yerlerde; çünkü ben seni yüreğimde taşıyorum, sensizken bile...

Kimseye söylemiyorum seni sevdiğimi sana bile (!) Çünkü içimde yaşıyorum seni, sen de beni... Bizim aşkımızın kuralı da bu, baştan beri belli..

Ah Sevgili(!) Özledim be seni.. Geleceksin biliyorum ve sabırla bekliyorum. Çünkü seni ölümsüz bir aşkla seviyorum.


12
Sizin Şiirleriniz / Çok Zor Aşkım
« : Şubat 28, 2008, 03:46:49 ÖS »
Seni düşündüğüm an bitiyor sorunlar,
Sana sarıldığım an başlıyor güzel anlar,
Ve sen yanımdayken kıskanıyor bizi bütün sevdalar

Yanımda yoksun ya;çaresizim
Saçımıda toplamadım bugün;acıyor içim,
Bliyorsun,sensziliğe alışık değilim,
Harap oldum,çok bitkin halim...

Genede arada gözlerim gülüyor,
Çünkü gülüşünü hatırlıyor,
Anlatmak istiyorsevgisini anlatamıyor,
Sensizlik büyük cesaret çekilmiyor...

Ağlamak,gülmek,yanmak,
En büyük zorluklara dayanmak,
Zor da olsa aşkı yaşatmak,
Çok zor aşık olanı anlamak..


13
Sizin Şiirleriniz / BU KENT
« : Şubat 28, 2008, 03:44:49 ÖS »
Öyle bir yalnızlığın ortasındayım ki;
Neden herkes suskun
Neden hiç kimse yok buralarda;
Niye kaldım gene onunla; yalnızlıkla..
Herkes gitti bir ben kaldım buralarda
Yeri göğü inleten bir çığlık atmak geliyor içimden
Belki ışıklar yanar evlerde,
Belki bozulur sessizlik, sesimle..
Gidiyorum, düşünüyorum,
Sanki karanlık olan bu kenti
İçinde hayalleriyle, fahişeleriyle
Üzerimde taşıyorum..
Bu kentte mi paylaştım dostluğumu
Bu kentte mi paylaştım aşkımı
Bu kent mi aldı varımı, yoğumu
Öyle bir yoğundu ki trafik
Gidemiyorduk ileri,
Herkes mutlutdu, her taraf ışıklara esir..
Belki de yolumu kaybettim,
Bilmiyorum ben nerdeyim,
İşte gene geldi aklıma gidişin
Feryatlarda, çığlıklarda kalbim,
Niye gitmiştin..
Ve sen öyle bir sevgiliydin ki sevgilim
Giderken elveda bile demedin..
Sen sevdiğimdin benim..
Aklıma geldiğinde huzurla dolardı içim
Gitmişsin... Niye gitmişsin..
Bu kent neler aldı benden,
Ben ona seni verdim
Sen sadece seni almadın giderken
Şimdi içimdeki külleri yok etmeyeceğim,
Yok etmeyeceğim ki;
Bir gün alev aldığında
Yangınım göklere vardığında;
Seni de yaksın, tıpkı beni taktığın gibi..
Bir gün verecek mi bu kent bana seni
Verse de ben alacak mıyım geri
Gidişin bu kadar yıktı beni
Niye gitmişsin? Niye.. Niye..

14
Sizin Şiirleriniz / DÖNME GERİ
« : Şubat 28, 2008, 03:43:02 ÖS »
Geleceksen diye bekledim,
Seveceksin diye özledin,
Bir gülüş, biraz sevgi istedim,
Sen sevmedin ama ben delice sevdim...

Ah sevgili(!)
Biraz uçuksun, biraz da deli
Hiç mutlu olmadım
Kalbine girdim gireli...

Gelişin nasıldı bilmiyorum
Ama gidişini hiç unutmuyorum
Aklıma geldikçe ağlıyorum
Kızgın değil, kırgınım sana,
Artık gelme istemiyorum...

Ah sevgili(!)
Gör sevgili
Öldürdün şu kalbi,
Unutur muyum yıllar geçse seni
Özledim desem de, gelme geri..

15
ORTOPEDİK ÖZRÜN TEDAVİSİNDE EGZERSİZ UYGULAMALARI
Egzersizler, t edavi amacıyla kullanılacağı zaman akla günlük hayatta kullandığımız hareketlerin biraz dışında, probleme yönelik özel tasarlanmış hareketler gelmelidir. Ortopedik özre yol açan problemin tedavisine yönelik egzersizler; kas, kemik, eklem durumuna, kayıp olan ve var olan fonksiyonel kapasiteye göre özel olarak tasarlanmalı, kısa ve uzun vadedeki hedefler belirlenerek hastaya öğretilmeli ve sonuçları değerlendirilmelidir. Gerektiğinde egzersizler değişikliklere ve durumlara göre yeniden planlanmalıdır.

Özel olarak planlanmış egzersizlere ulaşmak için mutlaka doktora ve fizyoterapiste başvurulmalıdır. Her birey için uygulanacak egzersiz farklıdır.

A- Ortopedik Probleme Yönelik Olarak Kullanılan Egzersizlerin Amaçları;
Var olan bir fonksiyonel yetersizliğin kalıcı bir özre dönüşmemesi amacıyla önleyici olarak, oluşmuş ancak henüz esnek bir yapıda olduğu için giderilebilir olan, bir şekil bozukluğunun kalıcı bir hale gelmesini önlemek için,
Ortopedik ameliyatlarla düzeltilmesi planlanan bir probleme bağlı olarak oluşan kas kuvvet dengesizliğini gidererek dokuların ameliyata hazırlanması ve ameliyat sonrası toparlanmanın kolaylaştırılması için,
Ortopedik özre rağmen var olan fonksiyonel kullanım kapasitesinin arttırılması için, var olan ortopedik özür nedeniyle gelişebilecek ikincil ortopedik sorunların oluşmasını engellemek için,
Kişilerin günlük yaşamda çevrelerine olan bağımlılıklarının azaltılması yada ortadan kaldırılması için egzersizlerden yararlanabilmekteyiz.
B- Tedavi Amacı İle Kullanılan Egzersiz Yöntemleri

1- Normal Eklem Hareketleri: Eklemlerimizde normalde var olan, ancak bazı problemlerle kısıtlılıklar gelişebilen hareketleri, belirli aralıklarla düzenli olarak tekrarlayarak bu eklemlerin hareket sınırlarını korumaya yönelik olarak yapılan egzersizlerdir. Bazen bir kol kırığı sonrasında kolun uzun süre alçıda durması ve ardından korku nedeniyle hareketsiz tutulması dirsek ekleminin hareketinin kısıtlanmasına yol açar. Burada sözü edilen hareket abartılı, zorlayıcı, dirençli bir hareket değildir ancak hangi ekleme ait hareketler yapılıyorsa o eklemin hareket yönü iyi bilinmelidir ve hareket olabildiğince sınırlı yapılmalıdır.



2- Kuvvetlendirme Hareketleri: Hareketi sağlayan ve istemli olarak kasılabilen kasların kuvvetlenebilme ve zayıflayabilme özelliği vardır. Çeşitli hastalık ve problemlerde kaslar bazen kullanılmamaya, bazen içerisindeki bir maddenin eksikliğine bazen de beyinden gelen komutların anormalliğine bağlı olarak eklemleri yeterince destekleyecek ve hareketi sağlayacak kadar kuvvetli bulunmaz. Böyle durumlarda, zayıflamış olan kasların kuvvetlendirilmesi fonksiyonun ortaya çıkarılmasına yardım edeceği gibi bazen gövdenin yada başın dik tutulmasına, anormal kasılmaların yada kuvvetsizliklerin ortaya çıkaracağı zararlı etkilerin önlenmesine yardım eder. Kuvvetlendirici hareketler, daha çok eklem hareketinin bir ağırlık yada dirence karşı yapılmasıyla oluşturulur.



3- Germe Hareketleri: Hareketi sağlayan kasların yeterli bir şekilde çalışabilmesi için normal boylarında olmaları gerekir. Bazı ortopedik problemlerde eklemdeki şekil bozuklukları nedeniyle yada kastan kaynaklanan bir nedenle kasın kasılabilme özelliğini yitirdiği durumlarda kasın kat ettiği mesafe kısalır. Bu pozisyonda uzun süre kalınması ile kas zamanla normal boyuna dönebilme özelliğini yitirir. Kasın gerilmesi bu gibi durumlarda, özellikle de kas normal boyuna dönebilme özelliğini yitirmeden önce çok önemlidir. Germe hareketlerinin doğru uygulanmasının yanı sıra kişinin ağrı toleransına ve gerilen kasın yapısına göre süre ve şiddetinin doğru olarak ayarlanması da son derece önemlidir



Ortopedik özrün önlenmesi, tedavi edilmesi yada mevcut potansiyelin korunması konusunda egzersizler her zaman el üstünde tutulması gereken yaklaşımlardan olmalıdır.

Sayfa: [1] 2