İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - P.u.S.u

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 7
31
Bayanlara Özel / Bayan Yöneticilik ve Liderlik
« : Haziran 02, 2009, 07:04:37 ÖS »
TARİHSEL SÜREÇ İÇERSİNDE KADIN İŞGÜCÜ

Kadınlar, tarihsel süreç içinde, her dönemin koşul ve niteliklerine göre değişen biçim ve statülerde çeşitli ekonomik faaliyetlere katılmış olmalarına karşın, ilk kez sanayi devrimi ile birlikte, "ücretli" olarak ve "işçi" statüsü altında çalışma yaşamı içinde yer almışlardır. Bu nedenle, tarihsel süreç içinde kadın işgücü incelenirken; sanayi devrimi temel başlangıç noktası olarak alınarak, kadınların çalışma yaşamına katılmaları sanayi devrimi öncesi ile sanayi devrimi sonrası şeklinde iki ayrı dönemde ele alınmalıdır:

1. Sanayi Devrimi Öncesinde Kadının Konumu

İlkel toplumlarda insanlar başlangıçta, göçebe bir yaşam tarzı içinde, avcılık ve toplayıcılık yapmak suretiyle yaşamlarını sürdürürken, kadın aile içindeki cinsiyete dayalı işbölümünde önemli roller üstlenmekteydi. Nitekim, bu söz konusu işbölümü içinde, erkek çoğunlukla, yaşanılan alandan uzakta avcılıkla uğraşırken; kadın ise; bitki toplayıcılığı ile çocukların bakımı, beslenmesi, soğuğa, sıcağa ve yırtıcı hayvanlara karşı korunmasıyla uğraşmıştır. O dönemde erkekler avcılık yaparken, kadınlar bazı tohumlu bitkilerin ekim-biçim işlerinin yanı sıra kolay yoğrulabilen balçığı şekillendirip, pişirmek suretiyle, çanak-çömlek yapmakta, incelikli bir mekanizma olan tezgah kullanarak ,iplerini dokunmuş bezler haline getirmekteydi. Anaerkil bir aile yapısının hakim olduğu avcı-toplayıcı toplumlarda kadınlar, her bakımdan üstün bir statü ve saygınlığa sahiptiler. Zaman içerisinde, insanoğlu, göçebe yaşam tarzını yavaş yavaş terk etmek suretiyle yerleşik düzene geçmiştir. Yerleşik yaşam tarzı, toplumların ekonomik, sosyal ve siyasal yapılarında köklü değişikler meydana getirmiştir. Hızla yerleşim merkezlerinin kurulmasının ardından mübadele ekonomisi doğmuş, ticaret başlamıştır. Nitekim bu değişim süreci içinde, üretim araçları tekniğinin gelişimi ile tarımsal faaliyetler giderek gelişmeye başlarken; madencilik ve balıkçılık gibi yeni işkolları ortaya çıkmıştır. Bu olumlu gelişmelere karşın, insanoğlunun doğaya ve hemcinslerine karşı mücadele ve egemen olma çabaları savaşlara neden olmuştur. İşte bu noktadan itibaren fiziksel güç ve üstünlük ön plana çıkarak, giderek önem kazanırken; yaşanan bu değişim, kadın ve erkeğin önce aile daha sonrada toplumdaki statü ve rollerini derinden etkileyerek, köklü değişikler yaratmıştır. Bu gelişmeler kadını, erkeğe oranla daha pasif ve ikincil plana itmiştir. Erkeğin; bu dönemde toplumsal statüsünün giderek güçlendiği görülmektedir. Nitekim; bu dönemde erkekler avcılık,madencilik, üretim araçlarının yapımı ve kullanımı, çobanlık, balıkçılık ve askerlik gibi fiziksel güç gerektiren işlerle uğraşırken; kadınlar ise; yemek, temizlik, çocuk bakımı, dikiş- nakış gibi geleneksel ev ile ilgili işlerle uğraşarak, aktif üretim sürecinden hızla evlerine çekilmişlerdir. Böylece ataerkil aile düzeni ortaya çıkmıştır.
Ataerkil aile düzenin egemen olduğu yıllarda, işgücü gereksinimi, savaşlardan elde edilen en önemli ganimetlerden biri olan büyük bölümünü kadınların oluşturduğu kölelerden karşılanmaktaydı. Ailenin reisi olan erkek, aile bireylerinin olduğu gibi, aynı zamanda kölelerin de mutlak hakimiydi. Ancak, kadın kölelerin de, erkek kölelerle birlikte aynı oranda güç ve performans göstermek suretiyle üretime olumlu katkılarda bulunmaları nedeniyle, kadın ve erkek köleler arasında bir ayrım yapılmamaktaydı.
X.yüzyıla kadar süregelen kölelik düzeni, yerini ortaçağdan itibaren feodal düzene bırakmıştır. Bu dönemde özellikle kırsal bölgelerde, tarımsal faaliyetlerde yoğun bir şekilde kadın işgücünden yararlanıldığına tanık olunmaktadır. Nitekim, bu dönemde tarımsal üretim, serf statüsünde tüm aile fertleri tarafından gerçekleştirilmekte, kadınlarda senyöre ait topraklarda, üretimde aktif olarak yer almaktadır. Yine Ortaçağda Avrupa’sında terzilik, ayakkabıcılık ve fırıncılık, kadınların erkekler ile birlikte en yoğun olarak çalıştıkları işkollarının başında gelmekteydi. Bu dönemde, kadınlar, siyaset ve savaş gibi erkek işlerine dahil edilmeseler de çalışma yaşamında da ev yaşamında da etkin bir konuma sahiptiler.

2. Sanayi Devriminden Günümüze Dek Kadının Konumu

Buharın üretim sürecinde kullanılması ile, ilk kez İngiltere'de dokuma sektöründe başlayan Sanayi Devrimi, daha sonraki yıllarda hızla diğer batı Avrupa ülkelerine de yayılırken, özellikle dokuma sektöründe işgücünün büyük bir bölümünü de kadınlar oluşturmuştur. Sanayi Devrimi, ilk kez ve bugünkü anlamı ile ücretli kadın işgücü kavramının doğmasına yol açan en önemli tarihsel gelişme olarak değerlendirilmektedir. Çünkü, kadın ilk kez Sanayi Devrimi ile birlikte, ekonomik bir gelir karşılığı bir başkası hesabına çalışmaya başlamıştır.
Sanayi Devrimini izleyen yıllarda, dokuma sektöründeki gelişmelere paralel olarak, kadın işgücü sayısı hızla artmış; bu durumda özellikle teknik gelişmelerin, üretim tekniğini basitleştiren makinelerin, işbölümü ve uzmanlaşmanın kadın emeğinden yararlanmayı kolaylaştırması ve dokuma sektöründe kadın işgücünün, erkeklerden çok daha başarılı olmalarının büyük rolü olmuştur. Buna karşılık, o dönemde hakim olan iktisat anlayışının, "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" sloganı ile ifade edilen katı bir liberal anlayışa dayalı olması, kadın işgücünün ücretlerinin erkeklerden çok düşük olmasına yol açmıştır. Bu bakımdan, bu dönem; kadın işgücünün düşük ücretler ve çok ağır çalışma koşulları altında çalışmaları sonucunu doğurmuştur.
I. ve II. Dünya Savaşı'nın yaşandığı yıllara gelindiğinde, kadın işgücünün ekonominin tüm kesimlerinde sayıca arttığı, özellikle de savaş sanayiinde silah altında bulunan erkek işgücünün yerini aldığına tanık olunmaktadır. Bu dönemde kamu ve hizmet sektörlerinde yaşanan büyüme, kadınların toplam işgücü içindeki oranlarını hızla arttırmıştır. Ayrıca, II.Dünya Savaşı'ndan sonra uluslararası sosyal politikanın gelişiminde de önemli adımlar atılması, kadın işgücünü koruyucu ve destekleyici hukuksal düzenlemelerin geliştirilmesine yol açmıştır.
I950'li yıllardan günümüze dek kadın işgücü açısından dikkati çeken en önemli nokta; çalışma yaşamında aktif olarak yer alan kadın sayısındaki artışdır. 50'li yıllarda Brigitte Bardot, güzelliğin simgesi olarak skandallar yaratan "Ve Allah Kadını Yarattı" filmiyle, bir özgürlük akımı başlatmıştı. Bardot'un masumlukla perdelenen dişi havası, kadınlığından gurur duyan, feminen kadınların da önünü açtı. 1950'ler, savaş şartlarının yorduğu kadınlar için hızla değişimin yaşandığı bir dönemdi. Güzellik ürünleri, makyaj gibi unsurlar kadın hayatında daha fazla yer almaya başlarken, "çalışan kadın" kavramının önlenemez yükselişi başladı. 1960'lardaysa kadınların hayatında,"mini etek" devrimi, John Lennon ve Beatles'ın özgürlük çağrısı yapan şarkılarının etkisi gözlenir oldu. 1970'lerde, doğaya dönüş, doğu felsefesi, sosyal eşitlik, feminizm gibi kavramların etkisiyle beraber kadınların toplumdaki rolü, yüzyıldaki en önemli dönüm noktasını yaşadı. Bu dönemin iyimser havasını, 1980'lerde maddiyatı ön plana alan "benmerkezci" bir düşünce biçimi aldı, kadınlar da iş dünyasında hızlı adımlarla sivrilmeye başladı. 1990'lar ise "imaj çağı"nın başlamasıyla sağlıklı yaşamın, kariyer kadar aile hayatının önem kazandığı yıllardı. Bu hızlı değişim sırasında "genetik devrim" de yaşandı.
Günümüzde kadın işgücü sayısının artmasındaki faktörleri şöyle sıralayabiliriz:
ü Hizmet sektöründeki gelişmeler
ü Dünya genelinde çalışan kadınları koruyucu ve destekleyici yasaların ve uygulamaların artması,
ü Demografik gelişmeler,
ü Eğitim olanaklarının artması,
ü Standart dışı çalışma şekillerinin ortaya çıkması ve giderek yaygınlaşması,
ü Aile boyutunun giderek küçülmesi ve çekirdek ailelerin yaygınlaşması,
ü Evlenme oranlarında azalma, buna karşılık boşanma oranlarında artış,
ü Toplumların kadınların çalışmasına yönelik tutumlarında meydana gelen olumlu gelişmeler,
ü Çocuk bakımı ve diğer hizmetlerdeki iyileşmeler
Tüm bu gelişmeler, günümüz literatürüne mavi ve beyaz yakalı işgücü kavramından sonra "pembe yakalı işgücü" kavramının da eklenmesine yol açmıştır. Nitekim, bu günümüzde kamu ve özel sektörde büro vb. gibi işlerde çalışan ve sayıları gün geçtikçe artan kadın işgücünü nitelendirmektedir.

BAYAN YÖNETİCİLİK VE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER

İş hayatında ağırlığın endüstriyel üretimden bilgi ve hizmet sektörlerine kayması pek çok işin tanımını, organizasyonların yapısını ve işleyişini değiştirmiştir. Bilgisayar, iletişim, finans, sağlık ve eğitim sektörlerinin öne çıkmasıyla iş tanımlarında bilgiye dayalı yetkinlikler üzerinde daha çok durulmaya başlanmıştır. Amacı her şeyi kontrol etmek olan, emir komutaya dayalı, hiyerarşik yapı içinde katı kurallar uygulayan, çalışanların otomatik maaş artışları ile yetindiği, liderin rolünün emir vermek ve her şeyi bilmek olduğu, bilginin kontrol altında tutulduğu geleneksel yönetim anlayışı yerini kadınların liderliğindeki yeni insancıl yönetim anlayışına bırakmaktadır. Bu yeni yönetim anlayışında amaç değişimi sağlamaktır. Hiyerarşik yapının yerine merkezde liderin olduğu bir ağ organizasyon modeli anlayışı yerleşmektedir. Çalışanlar performanslarına göre değerlendirilmekte ve ödüllendirilmektedir. Lider çalışanlara model olmakta, onları motive etmekte, yetkilendirmekte, yaratıcılığı arttırmakta ve onların en iyiyi yapmalarını sağlamaktadır. Bu tarz yönetimde daha başarılı olan kadın liderler bilgiyi paylaşmakta, ortak çalışmayı benimsemekte ve çalışanlarını açıklayıcı öğretme sistemi ile bilgilendirmektedir. Yeni modelde ceza yerini ödüle bırakmaktadır. Bilginin güç kaynağı olduğu ve liderlerin insanlara az zaman ayırdığı geleneksel kapalı yönetim tarzı, yerini bilginin paylaşıldığı açık sisteme ve liderlerin insanlara değer verip zaman ayırdığı ilişkilere duyarlı yönetim modeline bırakmaktadır.
Eğitimleri ve uygun yetkinlikleri nedeniyle bilgi çağının yarattığı yeni mesleklerin pek çoğunu kadınlar ele geçirmiştir. Bu yönetim anlayışında ve uygulamalarında kadın yöneticiler, çoğu kendilerinden kaynaklanan bazı sorunları aştıklarında çok başarılı yöneticilik ve liderlik örnekleri sergilemektedirler. Önemli olan bu sorunların ya da engellerin farkında olmak ve bunlarla baş edebilme istek ve kararlılığını göstermektir. Kadınların çalışma yaşamında kadın olmaları dolayısıyla, bir diğer ifade ile cinsiyet faktörüne bağlı olarak karşılaştıkları sorunları iki ana grupta toplamak mümkündür:

İş Yaşamında Karşılaşılan Sorunlar
2. Aile Yaşamında Karşılaşılan Sorunlar
* Eğitim ve mesleki eğitimde eşitsizlik:
* İş bulma ve yükseltilmede eşitsizlik,
* Ücretlendirmede eşitsizlik
* Sosyal haklardan yararlanmada eşitsizlik
* İş-Aile Çatışması
* Ev İşleri
* Çocuk Bakım Sorunu

Türk kadın yöneticileri iş hayatında yaşanan rol ikileminin getirdiği bireysel ve kurumsal zorluklarla karşı karşıyadır:
Kadın yönetici, üst düzeye çıktıkça yalnızlaşma endişesi ve başarı korkusu yaşar. Başarılı kadın yöneticilerin çok hırslı oldukları, rekabetten hoşlanmadıkları ve etraflarındaki insanların duygularını iyi anlayıp onları istedikleri gibi yönlendirdikleri düşüncesi yaygındır. Üst düzeylere çıktıkça, başarılı kadın yöneticiler giderek yalnızlaşırlar ve bu nedenle onlar da diğer insanları yakınlarında tutabilmek için ya özel yaşamlarından ya da kariyerlerinden özveride bulunurlar.
Kurumsal anlamda zorluk ise sayıca azınlıkta olduğu üst düzey yöneticiler arasında kendini kabul ettirmek ve yetkinliklerini kanıtlamak için daha çok çalışmak zorunda olmasıdır. Bunun yanı sıra, eşine ve çocuklarına karşı sorumlulukları nedeniyle seyahatler, uzun süreli eğitimler, uzayan toplantılar ve şirket yemekleri de genellikle kadın yöneticilerin sorunları olarak ortaya çıkar.
Türk kadın yöneticilerin iş hayatında yükselişinde yaşadıkları rol ikilemini (anne, eş, yönetici, kadın vs.) aşmaları için uygun ortamların yaratılması gereklidir. Eğer kadınlar kendi başına bırakılırsa bütün rol çeşitlilikleri ile başedebilirler. Farklıkları yönetme, esneklik, uyum, zor durumlarla baş etme, duygularının farkında olma ve onları yönetme konularında kadınlar daha başarılıdır. Ancak sorun, toplumsal rol paylaşımlarında kadına düşen rollerin tanımlanmasından kaynaklanmaktadır.
Bu sorunlara karşın günümüzde, değişen yönetim anlayışının gerekleri kadınlar tarafından daha iyi yerine getirilmektedir. İletişim, ekip çalışması, sürece odaklanma, etkili dinleme ve empati, coaching, müzakere becerileri, stres yönetimi, değişim yönetimi, farklılıkların yönetimi gibi konularda kadınların daha başarılı oldukları görülmektedir.

KADIN VE LİDERLİK

Harvard İş Yönetimi Okulu’ndan Rosener, kadınların, geleneksel liderlik rolünü en az erkekler kadar sürdürebilirken, içlerinden gelen farklı bir liderlik biçimine de sahip olduklarını söylüyor. Bu olguyu kadınların toplumsallaşma süreci ve meslekteki yaşantıları ile açıklıyor. Rosener kadınların liderlik tarzını “etkileşimci” ve “dönüşümcü” olarak niteliyor.
Örümcek ağı modeli olarak bilinen bir yapılanmanın yaratıcısı olan Frances Hesselbein yıllardır Amerikan Kız İzciler Birliği’nin başında bulunan bir kadın yöneticidir. Peter Drucker onu “Amerika’nın en iyi profesyonel yöneticisi” olarak niteliyor. Örümcek ağı modeli, merkezdeki liderin çevresinde, iç içe geçen çemberler halinde düzenlenmiş bir örgütlenme yapısıdır. Çemberler yalnızca merkezde birbirleriyle bağlantılı olmakla kalmayıp, çapraz işlevleri temsil eden bir dizi bağlantılarla da kesişiyorlar. Sıkça örülmüş bir örümcek ağına benzeyen yapı, kuruluşun değerler sistemini birebir simgeliyor: Çember herkesi içine alır, kucaklar, sık ama esnek, dolayısıyla akışı ve hareketi kolaylaştıran canlı bir işleyiş sağlar.

Kadın Liderlerden Öğrenilecekler

Görüş Birliğine Dayalı Kararlar ve Katılımcılık: Kadınlar, Hesselbein örneğinde olduğu gibi, merkezdeki lidere bağlı, birbiriyle ilişkili ekiplerden oluşan, liderin çok çeşitli kaynaklardan bilgi almasını sağlayan bir yapıyı tercih ediyorlar.
Erk: Kadınlar için erk, birlikte çalıştıkları üzerinde bir baskınlık ve denetim kurma aracı değil, paylaşılarak çoğalacak bir enerji ve güç kaynağıdır.
Bilgi ve Beceriyi Paylaşmak:Bilgi ve uzmanlığı kadınlar, her çalışanın katılımcılığını ve lider yetkinliklerini artıracak biçimde paylaşma anlamında kullanıyorlar.
Çatışma Yönetimi: Erkekler için olumsuz ve tehdit edici bir şey olan çatışma, kadınlar için meseleleri masaya yatırıp çözmek için bir etkileşim ve katılım fırsatı.
Destekleyici iş ortamı: Kadınlar destekleyici iş ortamı oluşturmaya çok değer veriyorlar. Sıcaklık, anlayış, özendirme, dinleme, empati, karşılıklı güven oluşturma kadınların liderlik anlayışının merkezinde yer alıyor.

SONUÇ

“Dünyadaki ilk yönetici bir kadındı. Bu yönetici Havva idi. Bir şey söyledi ve yaptırdı. Elmayı Adem'e yedirdi”

Kadınlar çalışma yaşamına girerken ve de çalışma yaşamında geleneksel rolleri ve bu rollere uygun toplumsal beklentilerle çalışma yaşamının bağdaşmaması gibi çeşitli nedenlerden ötürü engellerle karşılaşıyorlar. Bu engellere rağmen kadınlar yüzyıllardır ev dışında en az erkekler kadar başarılı çalışıyorlar. Rengarenk çini vazoları onlar boyuyor, incecik iplikleri onlar dokuyor, konservelerin bezelyelerini onlar ayıklıyor, sanayide taşımaları yasaklanan kilolarca yükü tarlada onlar taşıyor.
İş ve siyaset dünyasında gerek Türkiye'de gerekse dünyada erkeklerin egemen olduğu biliniyor. Bunun en önemli nedeni ise; erkeklerin başarılı olmaya odaklanması ve buna göre programlanmasıdır. Fakat bu durumun gün geçtikçe değişim gösterdiği ve kadınların da yeni fikirlere açık ve kendi birikim ve yeteneklerini maddi kazanca dönüştürmeye eğilimli oldukları profesyonel kadın yöneticiler arasında kabul edilen ve ispat edilen bir görüş olmuştur. Kadın yöneticiler işbirlikçi, destekleyici, anlayışlı, uzlaşmacı, katılımcı olmalarının yanı sıra gücü paylaşılabilen unsur olarak görmektedirler. Bu nitelikleriyle önümüzdeki yüzyılda aranan özelliklere çok uygun bir yapı sergiliyorlar.
Küresel rekabet koşulları işyerlerinde etkin ekipleri öne çıkarırken ve kurumları ileri götüren ve sürekli değişimi sağlayan insan becerilerine yatırım yapılıyor. Kadın liderler tam da bugünün iş dünyasının ihtiyacı olan taze bir üslup getiriyorlar. Geleceğin lideri, “erkek” gibi mücadeleci ve sonuç odaklı, “kadın” gibi paylaşmacı, geliştirici, güven ve işbirliği odaklı olmak zorunda. Yarının kurumlarına, aklı kadar yüreğiyle de önderlik eden kılavuzlar yol gösterecek.

32
Bayanlara Özel / Kadınların Alış Veriş Tutkusu
« : Haziran 02, 2009, 07:03:13 ÖS »
Kadınların Almadan Yapamadığı Ürünler

Çoğu kadın dışarı çıktığında ihtiyacı olmasa da alışveriş yapar eve mutlaka ufak ya da büyük bir paketle döner. Kadınlar ihtiyaç olmasa da almadan yapamadıkları şeylerin aksesuarların başında neler geliyor merak ediyor musunuz?

Türkiye olarak kadınlara sorduk; "İhtiyacınız olmasa da aldığınız aksesuar?" nedir? Anketimize katılan 86.763 katılımcımızdan yüzde 30.2'si ihtiyacı olmasa da "ayakkabı" almaktan alıkoyamadığını belirtti. Aksesuarlarda ikinci sırada sürpriz bir ürün vardı..

İşte kadınların almadan yapamadığı aksesuarlar..

    * % 30.2 Ayakkabı
    * % 23.7 Toka
    * % 16.9 Çanta
    * % 7.1 Yüzük
    * % 6.5 Saat
    * % 6.4 Kolye
    * % 6.4 Bileklik
    * % 2.8 Fular

33
Bayanlara Özel / Evlilik ve Aile Hayatı
« : Haziran 02, 2009, 07:02:27 ÖS »
Peygamberimin Sevdiği Müslüman

Ailesine Karşı Görevlerini Yerine Getirmeli

ALLAH TEÂLÂ kullarının dünyada mutlu olmasını ve huzurlu yaşaması istedi.

Bu sebeple onlara kendi cinslerinden eşler yarattı.
Aralarında sevgi ve merhamet var etti,
ve onlara oğullar ve torunlar verdi.

Çocuğun kulağına ezan okumalı
Bir Müslüman, Allah kendisine çocuk nasip edince, İslâm geleneğine uyarak onun sağ kulağına ezan okumalıdır. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti böyledir; torunu Hz. Hasan doğunca onun kulağına ezan okumuştur.
Böylece çocuk ilk defa, Allah’tan başka tanrı olmadığı, Muhammed aleyhisselâm’ın da Allah’ın Resûlü olduğu gerçeğini duymuş olacaktır.
Dünyaya geleni ezanla karşılamak, âhiret yolcusunu kelime-i tevhîd’i telkin ederek uğurlamak bir İslâm geleneğidir.

Akîka kurbanı kesmeli
Çocuk, Cenâb-ı Hakk’ın bir lütfudur. Maddî durumu elverişli olanlar, bu lütfa sevindiğini göstermek üzere bir kurban kesmelidir. Allah’a şükrün bir ifadesi olan bu kurbana akîka kurbanı denir.
Akîka kurbanı, Sevgili Peygamberimizden öğrendiğimize göre; doğumdan bir hafta sonra kesilir.
Çocuğa ad konur.
Saçı tıraş edilir ve saçların ağırlığınca fakirlere para dağıtılır.
Kurban kesemeyecek olanlar, çocuk doğunca adını koyabilirler.
Peygamber Efendimizin, oğlu İbrâhim’e daha doğduğu gün ad koyduğu ve bunu “Bu gece bir oğlum doğdu; ona dedem İbrâhim’in adını verdim” diye ifade buyuduğu da sahih bir rivayetle bilinmektedir.
Hz. Fâtıma; çocukları Hasan, Hüseyin, Zeynep ve Ümmü Gülsüm dünyaya gelince, Peygamber Efendimizden öğrendiği gibi, çocukların saçlarını kestirip tarttı ve saçların ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak dağıttı.

İyi bir ad koymalı
Ana babanın önemli görevlerinden biri çocuklarına iyi bir ad koymaktır.
Çünkü Peygamber Efendimiz,
- kıyamet gününde, herkesin hem kendi, hem de babasının adıyla çağırılacağını,
- bu sebeple çocuklara güzel isimler koymak gerektiğini söyledi.
Çocuğa mânâsı, söylenişi güzel adlar; Allah dostlarının, peygamberlerin isimleri konmalıdır.8
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Allah’tan başkasına kulluk anlamı taşıyan, putperestliği hatırlatan, kısacası İslâm âdâbına uymayan isimleri değiştirmiştir.
Çocukları eğitmeli
Anne babanın çocuklarına karşı görevleri vardır.
Peygamber Efendimizin benzetmesiyle, herkes bir tür çobandır ve herkes sürüsünden sorumludur. “Erkek ailesinin, kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır.”
Anne babanın ailesine karşı sorumluluğunun başında çocuklarını eğitmek gelir. Allah Teâlâ çocukları dindar yetiştirmeyi, böylece onları Cehennem ateşinden korumayı emreder.
Peygamber Efendimiz; iki kız çocuğu olup da, onları yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye eden kimse ile, kıyamet gününde yan yana bulunacaklarını müjdeler.
Üç kız çocuğunu himâye edip büyüten,
güzelce terbiye eden, evlendiren, ve daha sonra onlara iyiliklerini devam ettiren kimsenin Cennetlik olduğunu bildirir.
İki veya üç kız kardeşini himâye eden, eğitip yetiştiren kimseyi de aynı güzel sonuçla müjdeler.
Korunması ve eğitilmesi gereken çocuk, kendisinin veya başkasının yetimi olabilir. Peygamber Efendimiz, yetimleri himâye eden kimselerle de Cennette yan yana bulunacaklarını haber verir.
Anne baba çocuklarının namaz kılmasıyla ilgilenmeli ve bunu ısrarla takip etmelidir.
Peygamber Efendimiz, namaz öğretiminin yedi yaşında başlamasını, daha sonra da titizlikle izlenmesini ister.
Çocuklara İslâm geleneği, özellikle de selâm verip alma edebi öğretilmelidir. Onları buna alıştırmak için, Peygamber Efendimizin yaptığı gibi çocuklara selâm vermeli ve Müslümanların birbiriyle selâmlaşmasının önemi anlatılmalıdır.

Eşiyle iyi geçinmeli
Allah Teâlâ erkeğe eşiyle iyi geçinmesini emreder.
Peygamber Efendimiz de;
- kadınlara iyi davranmayı, onlarla iyi geçinmeyi ister;
- onların değişmeyecek bazı huylarını değiştirmeye kalkmanın onları kırabileceğini söyler;
- hattâ bunun ayrılmaya yol açabileceğini haber verir.
Peygamber Efendimiz kadınları dövmeyi şiddetle yasaklar.
Kadınları dövenlerin hayırlı kimseler olmadığını ifade eder.
Hz. Âişe, Peygamber aleyhisselâm’ın, hiçbir eşine el kaldırmadığını belirtir.
Dövmek şöyle dursun, Resûl-i Ekrem, insanın kendi eşine kin beslemesini bile doğru bulmaz ve şöyle buyurur:
“İnsan, eşinin bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.”
Resûl-i Ekrem erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları olduğunu dile getirir.
Buna göre erkek:
- eşine kendi yediği ölçüde yedirecek;
- giydiği seviyede giydirecek;
- yüzüne vurmayacak;
- yaptığı işin ve kendisinin çirkin olduğunu söylemeyecek;
- onunla bir süre yatağını ayırmak zorunda kalsa bile, bunu kendi evinde yapacak, böylece eşini başkalarının yanında incitmeyecektir.
Kadın da eşiyle iyi geçinecek; şöyle ki:
Eşi kendisiyle beraber olmak istediğinde ona sebepsiz yere itiraz etmeyecek; ederse, bunun, Allah’ın gücenmesine ve meleklerin kendisine beddua etmesine yol açacak kötü bir davranış olduğunu bilecek; kocasının uygun görmediği kimseleri evine almayacak; eğer kocasını memnun ederek ölürse, Allah Teâlâ ona Cennetini ikrâm edecektir.

Ailesinin geçimini sağlamalı
Yine Peygamber Efendimizeden öğrendiğimize göre:
Allah’ın rızâsını kazanmak için para harcanması gereken yerler vardır. Bunların içinde insana en çok sevap kazandıran, Allah rızâsını gözeterek ailesinin geçimi için para harcamaktır.
En hayırlı ve imanı mükemmel insan aile fertlerine hayırlı olandır.
Yardım etmeye, geçimini üstlendiği kimselerden başlamalıdır.
Geçimini sağlaması gerekenleri ihmâl etmek büyük bir günahtır
Güzel geçinmek için eşinin ağzına bir lokma koymak bile sevaptır.
M.Yaşar Kandemir

Eşinizi Doğru Tanıyın

Cemil Tokpınar
Ailevî sorunların meydana gelmesinde ve sürmesinde en önemli faktörlerden birisi, eşlerin birbirlerini yanlış tanıması ve yanlış anlamasıdır. Sorun olan ailelerde iki taraf da, kendisini hatasız ve kusursuz görüyor. Her zaman en doğruyu kendisinin yaptığını, gereken fedakârlığı gösterdiğini, ancak hep haksızlığa uğradığını düşünüyor.
İşte burada Nasreddin Hoca'nın ünlü bir fıkrası akla geliyor. Bir gün aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişi Hocanın yanına gelir. Birinci adam, olayı kendi açısından güzelce anlatır. Bunu dinleyen Hoca:
"Haklısın" der.
Sözü alan diğer adam da, kendine göre nasıl haklı olduğunu bir güzel açıklar. Hoca aynı şekilde:
"Haklısın" der.
Olaya şahit olan Hocanın eşi dayanamaz ve itiraz eder:
"Hocam nasıl olur, ikisine de haklısın, dedin."
Hoca, biraz sıkılır ve eşini tasdik etmekten başka çare bulamaz:
"Hanım, sen de haklısın."
Aslında eşler arasındaki olaylar, tıpkı bu fıkrayı andırır. Neredeyse tüm ikili ilişkilerde "yüzde yüz haklı" olan taraf yoktur. Herkes aralarında geçen olayları kendi açısından değerlendirir ve bir bakıma herkes haklıdır. İşin asıl önemli yanı şudur: Eşlerden birisinin olumlu veya olumsuz davranışı, diğerini etkiler. Bu yüzden eşinizi doğru tanımak, onun davranışlarını doğru yorumlamak zorundasınız. Eğer davranışın ardında yatan niyeti keşfedemezseniz, boşu boşuna kendinizi üzer, yanlış değerlendirmelere gidersiniz.
Bu konuda ilginç ipuçları vereceğine inandığım iki mektubu özetlemek istiyorum. İkisi de aynı kişiye ait. İlki, ikincisinden iki ay önce yazılmış. Karamsar, ümitsiz, suçlayıcı bir mektup. šöyle diyor okuyucumuz ilk mektubunda:
“Ben, bir sene dinî nikâhla evli kaldım. Sizin aileyi etkileyen psikolojik sorunlar hakkındaki görüşlerinizi öğrenince, öyle bir ferahladım ki, anlatamam. Beyimin, bahsettiğiniz gibi, hırçın, aşırı kıskanç, şüpheci bir sürü huyları oldu. Başlangıçta böyle değildi. Bir senedir beni aşağılayıp, hakir gördükçe, ben sadece ağlayabiliyordum. Zamanla uzaklaştım. Onu tanıyamıyordum. Kocam olduğu için hakkını biliyor, ne derse kabul edip, hizmet etmeye çalışıyordum. Eşim aslında çok dindar ve iyi kalplidir. O hep şeytanın vesvesesinden bahsederdi. Bunun için bir hocaya gidip muska bile yaptırdık. Ama fayda vermedi hiçbiri. Bu, bizden de kaynaklanabilir. Bana, ‘Seni ezmeme izin verme’ diyordu. Ama nasıl izin vermeyeyim; bağırarak, hak aramak olmaz ki? O zaman pek bilinçli de değildim. Ona yardım edemedim. Eminim o da böyle istemezdi.
“Sorunlar böyle devam edince boşandık. Ailesi önceden doktora götürmüş. Ama, psikiyatristlere antipatisi olduğu için devam ettiğini sanmıyorum. Bugüne kadar onu suçlayıp, nefret etmeyi, böylece aklımdan çıkarmayı çok denedim. Ama, başaramadım. Çünkü, hâlâ çok seviyorum. Sizin psikolojik sorunlar üzerine yazdıklarınızı öğrenince onu daha çok sevmeye başladım. Demek ki, sıkıntılarımız hastalıktan dolayı imiş. İnşaallah böyle hastalara tez zamanda şifa verir Rabbim. Bundan sonraki hanımına iyi davranması için dua ediyorum. Tabiî, gönül ister ki, düzelsin, iyileşsin de bana dönsün. Pek umudum da yok ya, Allah bilir artık.”
Görüldüğü gibi, psikolojik sorunların aileyi sarstığı bir örnek var. Eşler, ne birbirlerinden vazgeçebiliyorlar, ne de mutlu olmanın yolunu bulabilmişler. Birbirlerini tanımıyorlar ve anlamıyorlar. Sonuçta, yanlış davranış içindeler. Ama bunun farkında değiller. Çünkü, doğru yaptıklarına inanıyorlar.
Aradan iki ay geçince aldığım mektupta, bakış açıları değişiyor, okuyucum eşini değil, kendisini suçluyor. İşte bir dizi olumlu gelişmenin müjdecisi olan satırlar:
“Bu, size yazdığım ikinci mektup. Rabbime hamdolsun, size öyle hayırlı, sevinçli haberlerim var ki... Öncelikle Ömür Boyu Aşk isimli eserinizi okudum. Gördüm ki, eşime karşı ne kadar hatalarım olmuş. Üzüldüm ve pişmanlık duydum. Sonra düşündüm, acaba başarabilir miyim, diye. Hani diyorsunuz ya, ‘İnanırsanız, başarırsınız’ diye. Ben inanamıyordum ki... Korkuyordum, ya eşim beni sevmiyorsa artık, diye. Ancak geçenlerde doğum günü vardı eşimin. Öncelikle Cenab-ı Hakkın rızası için bir tebrik edeyim, dedim. 6 kez mesajlaştık. Sonra telefonla görüştük. Ne kadar mutluyum anlatamam. Onu kötü zannettiğimi, kızıp nefret ettiğimi sanıyormuş. Ben de, şefkatle, dünyada en çok kendisine güvendiğimi, kötü duygular beslemediğimi açıkça söyledim. Helâlleştik. İlerisi için hoş ve temiz bir adım attık. Sizlere de şükran borçluyum. Hakkınızı ödeyemem. Bu günahkârın bir derdini çözmeye vesile oldunuz. Yalnız ben bu evliliğin neden bir sene sürdüğünü şimdi anlıyorum ki, biz tam olarak İslâmiyeti yaşamıyoruz.”
Görüyorsunuz, sevgi, şefkat, olumlu yaklaşım, başkasından önce nefsini suçlamak, nasıl küllenen bir ateşi tekrar tutuşturabiliyor. İnşaallah, atılan bu iyi niyet çekirdeği sümbüllenir ve meyve veren bir ağaç olur.
Yalnız burada yanlış anlaşılmaması gereken bir nokta var. Eşler kendilerini doğru ve haklı görürken, bunu kötü niyetle yapmıyorlar. Ne yapıyorlarsa, doğru zannettikleri için yapıyorlar. Bu da düzelmeyi kolaylaştırıyor. Yoksa insanlar bilerek ve kötü niyetle birbirlerini üzseler, bunun düzelmesi çok zor. İşte burada hikmek, feraset ve basiretle hareket etmeniz gerekiyor. Can alıcı nokta şurası: Davranışları düz mantıkla değerlendirmeyin; davranışın arkasındaki niyeti anlamaya çalışın.
Zaten bizim iddiamız, insanların iyi niyetli olduğu ve hızla davranışlarını iyileştirecekleri şeklinde. Yılan gibi zehirlemekten lezzet alan hemen hemen yoktur. Çünkü, evlenmek başlı başına iyi ve güzel insanların eylemidir. Evlenmişse; sevgiye, şefkate, ilgiye, iffete, sadakate, vefaya değer veriyor demektir. Böyle değerli duygular taşıyan insanların mükemmel bir evlilikle mutluluğun zirvesine çıkmaları ise zor değil. Yeter ki, bunun için bir çaba içine girsinler.
Yukarıdaki mektup da gösteriyor ki, eşlerin en büyük problemlerinden birisi, birbirlerini doğru tanımamak. Bir okuyucum anlatmıştı. Almanya'daki bir akrabası, kendisini telefonla arayıp, "Biz yengenle geçinemiyoruz, boşanacağız" diye acı bir haber veriyor. 75 yaşında ve 50 yıldır evli olan bu kişiye okuyucum, "Acele etmeyin, evlilikle ilgili birkaç kitap göndereceğim. Onları okuduktan sonra kararınızı verin" diyor.
Yarım asır evli kalmışlar ve sonunda sabırları tükenmiş. Oysa biraz daha sabretseler, Azrail zaten onları boşayacak. Demek ki, geçimsizlik, katlanamayacakları bir sınıra dayanmış.
Ne var ki, olaylar bekledikleri gibi gelişmiyor. Okuyucum evlilikle ilgili üç kitap gönderiyor. Bir hafta sonra boşanmak isteyen akrabası telefon edip şu müjdeyi veriyor: "Kızım, biz boşanmaktan vazgeçtik. Meğerse 50 yıldır birbirimizi tanıyamamışız."
Bir insan nasıl olur da yarım asırlık eşini tanıyamaz, diye düşünmeyin. Çok şaşırtıcı ve acı da olsa, yaşanmış bir gerçek bu. Üstelik hemen her evli insan az ya da çok yaşıyor bunu.
Birbiriyle evlenmek için önlerindeki engellerle yıllarca savaşan çiftler, evlendikten bir müddet sonra birbirine giriyorlar. "Tanıyamamışım" diyorlar. Haklılar. İnsanları tanımak kolay değil. Ve asıl zor olan, sevdiğiniz kişiyi evlenmeden önce tanımak.
Eşinizi doğru tanımak size ne kazandıracaktır? Tanıdığınızda hoşlanmayacağınız yönlerini görünce evlenmekten vazgeçecek veya boşanacak mısınız?
Elbette ki hayır! Öğrendiğinizde hemen vazgeçeceğiniz bazı bilgiler mutlaka olabilir; ama "doğru tanımak," hoşlanmadığınız durumda hemen vazgeçmek için değil; ona uygun davranışları sergilemeniz için.
Eşinizin kişilik özelliklerini, yeteneklerini, güçlü ve zayıf yönlerini, duygusal ihtiyaçlarını, korktuğu ve hoşlandığı şeyleri, temsil sistemlerini, sevgi dilini, beğeni ve beklentilerini bilirseniz, onu doğru tanımış; bu bilgilere uygun davranışları gösterirseniz de, doğru davranmış olursunuz.
Tabiî burada birer kelime olarak andığım tanıma noktalarının her biri geniş bir şekilde açıklanmaya muhtaç.
Acaba siz ve eşiniz, hangi kişilik tipine sahipsiniz? Bugüne kadar bilinen dört farklı kişilik tipi var: Popüler neşeli, güçlü kararlı, mükemmeliyetçi ve barışçıl sevecen.
Bunlar birbirinin zıddı veya alternatifi değildir. İyi veya kötü diye de nitelendirilemez. Sadece hayatımıza zenginlik ve renk katan birer farklılıktır. Eğer bu farklılığı, sizi mutsuz edecek bir olumsuzluk kabul ederseniz, gerçekten mutsuz olursunuz.
Eşinizin kişilik tipini keşfettiniz ve bu hoşunuza gitmedi diyelim. Hiç zorlamayın. Onun kişiliğini değiştiremezsiniz. Ama o kişiliğe göre davranırsanız mutlu olursunuz. Kişilik değişmez, ama karşılıklı hoşgörü ve anlayışla, daha esnek hâle getirilebilir. Kişiliği değiştirmeden de, davranışlar değiştirilir, kontrol altına alınır ve yönlendirilir.
Diyelim ki eşiniz mükemmeliyetçi bir kişilik tipine sahip. Evde her şeyi dağıtmanızdan elbette rahatsız olacak. Çünkü, o her şeyin tertipli ve düzenli olmasını istiyor. Yapacağı işi önceden plânlamayı seviyor. Onun dünyasında rastgele işler, pejmürdelikler olamaz.
Eğer kendinizin ve eşinizin kişilik tipini öğrenmek isterseniz, Florence Littauer'in "Kişiliğinizi Tanıyın" isimli kitabını gecikmeden okuyun. Bu vesileyle eşinizi tanırsanız, onun kişiliğine uygun davranırsınız.
Kişilik tipleri gibi, sevgi dilleri de farklıdır. Sevgi dili, birbirimize sevgimizi gösterirken kullandığımız formüldür. Bilinen sevgi dilleri beş tanedir. Bunlar, hizmet davranışları, onay sözleri, nitelikli beraberlik, fiziksel temas ve hediye almaktır. Sırasıyla örneklemek gerekirse, yemek pişirmek bir sevgi ifadesidir. Takdir etmek, beğendiğini söylemek sevgiden gelir. Birbirinize odaklanarak birlikte vakit geçirmek ancak sevgiyle mümkün. Eşinizin elini tutmak ve çiçek almak da bir sevgi ifade biçimidir.
Acaba eşiniz, bu beş farklı sevgi ifade biçiminden hangisinden daha çok hoşlanıyor? Birisi, en önemli olandır. Yerine göre hepsinden ez veya çok hoşlanan insanlar da vardır. Ama birisi, daha önceliklidir. Asıl isteği, nitelikli beraberlik olan eşinize, yıllarca çiçek taşımanız pek anlam ifade etmeyebilir. Çünkü o çiçekten çok, sizinle birlikte olmayı arzu ediyor. Eşinizin sevgi dilini fark ederseniz, boşuna kürek çekmekten kurtulursunuz.
Eğer Dr. Gary Chapman'ın "5 Sevgi Dili"ni okursanız, eşinizin bilinmeyen yönünü keşfedersiniz. Ona bu bilgi ışığında davranırsanız, sizi şok edecek mutlulukları yakalayabilirsiniz.
Peki, ya eşinizin zekâ çeşitlerinden hangisine sahip olduğunu biliyor musunuz? Zekâ deyince aklımıza hep matematiksel zekâ ve güçlü hafıza gelir. Bir çocuğun matematiği güçlüyse, onun zeki olduğuna inanırız. Çok konuşan, çok hareketli ve hep yaramazlık yapan çocuğun pek zeki olduğuna inanmayız. Sessiz duran çocuk, usludur. Çok konuşan ve hareketli çocuğa, sessiz ve sakin olması için, "šurada uslu uslu otur" deriz. "Us" akıl olduğuna göre, suskunluk ve hareketsizlik, "akıllılık"la eşanlamlıdır. Halbuki, çok konuşan çocuk, "dilsel zekâ"ya, aşırı hareketli bir insan da, "bedensel zekâ"ya sahiptir. Birincisinden iyi bir spiker, iyi bir standapçı; ikincisinden de ünlü bir sporcu olabilir.
Zekâ, matetiksel bilgiden ya da üstün ezberleme gücünden ibaret değildir. Kaldı ki, hafızayı güçlendirmenin de bir yöntemi vardır.
Eşinizin insanlar arası ilişkilerde başarısı varsa, "sosyal zekâ"ya sahip demektir. Müziksel zekâ, doğa zekâsı, bireysel zekâ, görsel zekâ, diğer zekâ çeşitleridir. Size düşen, eşinizin ve çocuklarınızın hangi zekâ çeşidine sahip olduğunu fark edip, onu geliştirmenizdir.
Özetle, bugünkü bilim, "çoklu zekâ"yı kabul etmiştir. Buna göre, zeki olmayan insan yoktur. Sadece farklı zekâlar vardır.
Maalesef, bırakın eşini detayllı bir şekilde tanımak, yıllardır evli oldukları halde eşinin belirgin on özelliğini bile sayamayan kadınlar veya erkekler var. İsterseniz bir deneyin. Siz ve eşiniz, birbirinizin on belirgin özelliğini bir kâğıda yazın ve birbirinize gösterin.
Bakalım yazdıklarınız doğru mu?
Eğer yanlış veya yetersizse, hiç gecikmeden eşinizi tanımaya bakın. Unutmayın: Bunun için ne kadar çaba harcasanız, değecektir.

34
Bayanlara Özel / Ev Hanımlığı Diploması
« : Haziran 02, 2009, 07:00:18 ÖS »
Milli Eğitim Bakanlığı, “ev hanımlığı”nı da artık diplomalı hale getiriyor...Ev işleri işlerini yapacak elemanların yetiştirilmesi amacıyla Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde “Ev ve Aile Hizmetleri” bölümü açıldı. Buradan yetişen “ev hanımları” hem ev işlerini daha nitelikli ve bilimsel yapacak, hem ellerindeki belgelerle kolaylıkla iş bulabilecek, hem de istemeleri halinde üniversiteye gidebilecekler.

Milli Eğitim Bakanlığı, her alanda diplomalı profesyonel elemanların yetiştirilmesi amacıyla yeni çalışmaları uygulamaya koymaya devam ediyor. Bakanlığın son uygulaması ise “ev hanımlığını” diplomalı yapmak oldu. Bakanlık Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, ev işlerini yapacak elemanların yetiştirilmesi amacıyla “Ev ve Aile Hizmetleri” bölümünü hizmete soktu. Buradan yetişen elemanlar ellerindeki belgelerle hem piyasada kolaylıkla iş bulabilirken, istemeleri durumunda ise üniversite eğitimlerini sürdürebilecekler.

EV HANIMLARI ARTIK TÜM EV İŞLERİNİ KENDİ BAŞINA YAPABİLECEK

Kız Meslek Liseleri'nde yeni açılan “Ev ve Aile Hizmetleri” bölümüne ilk öğrenciler de kaydedildi. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından bu bölümler için hazırlanan müfredatta “Ev Sorumlusu” ve “Ev Yöneticisi” olacağı belirtildi. Bu bölümlerden mezun olanlar, “Tüm ev işlerini kendi başına yürütme bilgi ve becerisine sahip nitelikli kişi” olacak.

Ev sorumlusu ve ev yöneticisi olmak isteyenlerin, ev ve aile ile ilgili konulara ilgi duyan, temiz, titiz, sorumluluk sahibi, zaman ve enerjiyi değerlendirebilen, problemleri kendi başına çözebilen, bir işi planlama ve uygulama yeteneğine sahip, güvenilir, iş güvenliğine dikkat eden, sağlık problemi olmayan bireyler olması gerekiyor. Çalışma saati sınırlaması olmadığı belirtilen ev yöneticilerinin, çalışma esnasında dikkatli olmadıkları takdirde yanma, kayma, düşme, kesilmeler, elektrik çarpmaları ve hava gazı, doğal gaz zehirlenmeleri gibi kazalarla karşılaşabileceği uyarısı yapıldı.

ÖSS’DE EK PUAN ŞANSI

Ayrıca, Ev Sorumlusu ve Ev Yöneticisi olacak mezunlar, tatil köyü, otel, motel, konuk evi, gibi konaklama hizmeti veren kuruluşlarda da çalışabilecek. Mezunlar “Aile Ekonomisi ve Beslenme Öğretmenliği”, “Aile ve Tüketici Bilimleri Eğitimi” ve “Sosyal Hizmetler” bölümlerini seçmeleri halinde de ÖSS'de ek puan alabilecekler. Mezunlar ayrıca “Ev Ekonomisi Yüksekokulu” ve “Sosyal Hizmetler Yüksekokulu”na sınavsız geçiş yapabilecek.

EV DÜZENİ EĞİTİM GÖRECEKLER

“Ev ve Aile Hizmetleri” tanıtım modülüne göre ev yöneticisi olarak yetiştirilecek öğrencilere 4 yıl boyunca, kişisel bakım yapmak, iş ve iş güvenliği önlemlerini almak, çalışma programı yapmak, ev alma/kiralama, taşınma ve düzenleme işlerini yürütmek gibi dersler verilecek. Ayrıca ders programında, kapı ve pencere, mobilya, aksesuar temizliğinin yanı sıra bulaşıkları yıkama, temiz mutfak araçlarını yerleştirme, mutfak dolaplarının temizliğini yapmak, mutfak ve banyo çöp atımını yapma, banyo temizliğini yapmak gibi dersler de yer alacak.

35
Bayanlara Özel / Kadınlar Tek Kelimeyle Harikadır
« : Haziran 02, 2009, 06:59:46 ÖS »
Kadınların tümü harikadır. Hiç fark etmediniz mi? Kadınlar gerçekten insanın aklının alamayacağı kadar güzel, sevecen, şefkatli, dürüst varlıklar… Bir kanatları eksik desem yalan söylemiş olmam…

Sevgilisini hastayken terk eden ya da iflas etmiş kocasını iflas ettiği yerde bırakıp giden kadın bulamazsınız. Aramanız lazım ama inanın bulamazsınız. En çok kötü gün dostudur kadın… Erkeğe ne olursa olsun destek ve yardımcıdır. Kadın erkek için tek kötü söz söylemez.

Maddi zevkler asla umurunda olmaz. Sevgili 365 gün evde oturalım dese gıkı çıkmaz, param yok dese, bir entariyle ömrünü geçirir, ses etmez. Evlenecek adamı özellikle parasız, pulsuz ve mümkünse evsizlerden arar… Kocasıyla senede birkaç gün sahilde çekirdek çıtlatsa mutlu olur, başka bir şey istemez.

Kadınların hepsi iyidir. Bir tane numara çevirenine rastlanmamıştır, sevdiği erkeği sömüreni yoktur, başka bir kadının sevgilisini ayartmaya çalışanı görülmemiştir…

Kumar oynayan kadın da yoktur mesela… O kadın kahvesi denilen yerlerde hayatın güzel yönlerini tartışır kadınlar, kocaları işte çalışırken, zaten adamların da yorulduğu yok.

“Evlenirsem çalışmam, bana kocam baksın” diyen kadın duydunuz mu hiç ama “Zengin karı alacağım rahat edeceğim” diyen erkek çoktur.

Sevişmek isteyen kadın var mıdır? Gecelik ilişkilere giren kadınlar? Hâşâ!

Çocuğunu sokağa bırakan kadın var mı mesela? Hayır! O çocuk oynarken kendi kaybolur hep…

Bir kadın mı buldunuz hemen fanusa koyun saklayın… Eşsizdir, biriciktir, harikadır… Bir daha bulmanız zordur.

Kadın dedin mi dur orada, ağzını açma!

36
Bayanlara Özel / Dünyanın En Güzel Kadınları Türk Kadınları
« : Haziran 02, 2009, 06:59:07 ÖS »

   
Dünyanın En Güzel Kadınları Türk Kadınları


Estetik cerrahı Prof. Dr. Onur Erol, dünyanın en güzel kadınlarını, İsveç, Ukrayna ve Türk kadınları olarak sıraladı. Ege Bölgesi Diş Hekimleri'nin bilimsel kongresinde konferans vermek üzere Antalya'ya gelen ünlü estetik cerrah Prof. Dr. Onur Erol, “Dünyanın en güzel kadınları hangi ırktan” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Genel konuşmak doğru olmamakla beraber, Avrupa'nın kuzey bölgesindeki, İsveçli kadınların bir grubu çok güzel. Ukraynalı kadınlar da güzel ama Türk kadınları da çok güzel. Çünkü Türk kadını kendisine bakmayı öğrendi. Onun için yurt dışından gelenler kadınlarımıza bayılıyor. İklim şartları, beslenme bozuklukları nedeniyle insanlar çöküntüye uğrayabiliyor. Bu olmasa bizim ırkımızın aslında en güzel ırklardan olması lazım. Çünkü karışmış. Anadolu'da o kadar çok medeniyet olmuş ki o medeniyetler insanları karıştırmış ve güzel bir şey yapmış. Bu sayede genetik hastalıklarından da uzaklaşmışız. Bizim iyi beslenmiş, iyi yetişmiş insanlarımız çok güzel görüntü sergileyebiliyorlar.”
Buğday tenli Türk erkeklerinin de kendilerine bakmaları halinde çok yakışıklı olduklarını belierten Prof. Dr. Erol, “Bence bizim erkelerimiz diğer ırklardan daha iyidir. Dünyada çok güzel erkekler var ama erkeğin yakışıklı olması önemli” dedi.

VAROŞ KADINLARININ ESTETİK TALEBİ

Eskiden yalnızca sahne sanatları yapan kadınların estetik yaptırdığı gibi bir izlenim olduğunu, ancak son 10-15 yıldır toplumun hemen her kesiminden insanların estetik ihtiyacı duyduğunu ifade eden Prof. Dr. Onur Erol, estetik müdahalenin varoşlardaki kadınlar arasında da çok yaygınlaştığını bildirdi. Prof. Dr. Erol, şöyle devam etti:
“Estetik müdahale varoşlara kadar yayıldı. Artık her tür insan estetik için geliyor. Türbanlısı da iş kadınları da... Günümüzde 'body imaj' çok önemli sayılıyor. Vücudu güzel olanın kendine güveni geliyor. Sanatçı hem kendi için hem de mesleği için estetik yaptırıyor. Diğerleri kendisi için estetik yaptırıyor. Bu, iş yerine de sosyal hayata da olumlu yansıyor. Üniversite sınavını kazanan öğrenci, önce burnunu yaptırıyor, üniversiteye yeni burnuyla gidiyor. Yeni çevresi, arkadaşları onun burnunun estetikli olduğunu bile fark etmiyor.”

KARADENİZLİLER BURUN, DOĞULULAR KILLARINDAN ŞİKAYETÇİ

Dünya tıp literatürüne “Turkish delight-Türk lokumu” adını verdiği burun ameliyatı yöntemini kazandıran, bu konuda dünyanın çeşitli ülkelerinde konferanslar veren Prof. Dr. Erol, Karadenizli insanların burunlarının genellikle büyük ve sivri, Güney Doğuluların ise etli ve büyük olduğunu söyledi. Onur Erol, şöyle devam etti:

“Karadenizliler sivri ve iri burun, doğulu erkekler ise aşırı kıllanma yüzünden estetik merkezlerine geliyor. Onlar zamanında kıllarını iplikle aldırıyorlardı. Şimdi lazer epilasyon çıktı. Doğulu erkekler lazer epilasyonu sırtlarına, boyunlarına uygulatıyor.”

KENDİSİ DE ESTETİKLİ

Prof. Dr. Onur Erol, kendisinin de estetik yaptırıp, yaptırmadığına ilişkin soru üzerine, yüzünde üç ayrı müdahale olduğunu belirtti. Onur Erol şöyle konuştu:

“Kaşımda estetik var. Kaşım asıldı. Göz kapağımın üzerinden bir yer ve alında estetik müdahale var. Bir de kendime termaj (Bir çeşit doku sıklaştırma yöntemi) yaptırdım. Termaj ile derin tabakalardaki doku sıklaştırılıyor. Sarkan dokular büzüşüyor. Ama bu yöntem, yüz germe ameliyatının alternatifi değildir. Yüz germe ile termaj birlikte yapılabilir. Bu, yüzü zinde tutar. Termaj yalnızca yüze uygulanmıyor. Karın ve kalçaları da topluyor. Bu yöntem, yeni yeni uygulanıyor.”

KİM NE İÇİN GELİYOR?

Prof. Dr. Onur Erol, estetik müdahale için yaş grupları ve cinsiyete göre farklı amaçlar güdüldüğüne de işaret ederek, 18-25 yaş grubundakilerin daha çok burun ameliyatı, bu gruptaki kızların meme küçültme veya büyütme, basenleri sıklaştırma amacıyla da hekime başvurduklarını bildirdi.

Kadınların 25 yaşın üzerinde “yüzdeki yorgun ifade” konusunda başvurduklarını söyleyen Erol, bu yaş grubundaki erkeklerin ise gözünün üzerine binen kaşlarını kaldırmak için müdahale istediklerini kaydetti.

Erol, 40-55 yaşlarında insanların daha aktif ve hayata bağlılıklarını göstermek istediklerini, bu kesimin gençliğinin son demlerini yaşadıklarını sandıklarını, bu yüzden estetik yaptırdıklarını belirtti. Prof. Dr. Onur Erol, şöyle dedi:

“Bu yaş grubundaki insanlarda daha diri, daha hoş görünmek ihtiyacı doğuyor. Hem iş çevreleri hem sosyal yaşantıları bakımından bu önem kazanıyor. Yüz germe talebi oluyor. Yüzdeki sarkıklar için basit askılar yapılıyor.”

Prof. Dr. Onur Erol, bu yaştaki kadınların sarkan memelerini toplattıklarını, erkeklerin ise saç ektirmeye yöneldiklerini söyledi.

ESTETİK MÜDAHALENİN MALİYETİ

Prof. Dr. Onur Erol, Türkiye'de estetik müdahalenin maliyetinin ABD'nin onda biri, Avrupa'nın ise 5 ile 8'de biri olduğunu açıkladı. Onur Erol, “ABD'de, bin 500 dolara da ameliyat yapan vardır, 30 bin dolara da... Türkiye'de ise neredeyse ücretsiz ameliyat yapmak isteyenler çıkabiliyor. Çünkü uygulama yaparak, işi öğrenmek isteyenler var” diye konuştu.

Prof. Dr, Erol, ABD'de hasta bulamayan plastik cerrahlar bin-1500 dolara razı gelirken, New York'taki ünlü bir plastik cerrahın yüz germe için 30 bin, şakaktan askı için 20 bin, göz kapağı için 25 bin, boyundaki sarkmalar için 20 bin dolar talep edebildiğini söyledi.

İşte Türk Kadinlari...

37
Bayanlara Özel / Aşk Hata Kabul Etmez
« : Haziran 02, 2009, 06:57:58 ÖS »
Çok mutlu bir beraberliğiniz var ve onu sonsuza dek yaşatmak istiyorsanız bazı yanlışlardan uzak durmalısınız.

Kendinize önem gösterin

Dağınık olduğunuz zamanlar kadar farklı giyindiğiniz zamanlarda olsun. Dantel gecelikle olduğunuz kadar eşofmanlarla da seksi olmayı ve kalmayı bilin.

Annecilik oynamayın

Erkeğe gereğinden fazla ilgi göstermeyin. Annesi gibi davranmayın. Yaptığınız her şeyi birlikte yapmaya çalışın. Sorumluluk alması gerektiğinde sizi hayal kırıklığına uğratmaz. Zaten sorumlu bir erkek sizi bunca yükün altında bırakmaz.

Kıskançlık kıskacına düşmeyin

Kıskançlık hissi onun sevgisini hak etmediğinize dair derin bir korkunun dışavurumudur. Başka bir kadına ilgi gösteriyorsa bağırıp çağırmayın (çok aleni) ya da ortalığı birbirine katmayın (çok çaresizce). Kulağına baştan çıkarıcı sözler fısıldayın, ona acımasızca kur yapın. Böylece ilgisinin size kaymasını sağlayarak kendinizden şüphe duymanıza yol açan yıkıcı hislerden kurtulacaksınız.

Sıkıcı sorulardan kaçının

Kadınların sorduğu bazı sorular anlamsız ve feci şekilde sinir bozucudur. Erkek arkadaşınızın size bağlı kalmasını istiyorsanız "Beni ne kadar seviyorsun?", "Sence ben şişman mıyım?", "O gömleği bu pantolonla giymeyeceksin değil mi?" , "Yemeğe çıkıp sonra da sinemaya gitmek yerine video kiralayıp pizza ısmarlasak olmaz mı?" gibi sorular sormaktan kaçının.

38
Bayanlara Özel / Şiddet ve Kadın Üzerine
« : Haziran 02, 2009, 06:55:39 ÖS »
Şiddet ve Kadın üzerine

Şiddet egemen gücün ve ideolojinin kendi üstünlüğünü ve gücünü korumada gösterdiği tepkisel bir tavırdır.Egemen gücün en önemlisi toplumsal dayanağı Aile ile başlıyor.Şiddetin meşruluğu egemen güç,sistem içinde Devlet Babada sembolleşirken onun en küçük çekirdeği ailede ise evin reisi.Baba yada abilerde şekilleniyor.Egemen güç için her zaman bir otorite gerekir.Şiddet kimi zaman Devlet kimi zaman koca,Baba ve abi olarak çıkar.karşımıza...
Sistem coğu kez şiddetin,dayağın meşruluğu temelinde eğitir insanı ''Kızını dövmeyen dizini döver'' ile çıkar karşımıza Dayak yiyen kadın için mutlaka bir sebep aranır.Toplumsal yaşantımızda şiddet o denli içselleştirmişiz ki dayağın mutlaka haklılık yönünün olduğunu düşünürüz.Okula başlayan küçük çocuklarımızı bile teslim ederken hocam,eti senin kemiği benim diyerek daha küçüçük beyinlere ve bedenlere bunun gerekliliğini vurgulayak başlarız eğitime.TVlerde izlediğimiz ,gazetelerde okuduğumuz haberlerin coğu şiddete yöneliktir.İşkencede insanlar öldürülür,gözaltında kaybedilir.Bilmem hangi apartmanın kaçıncı katında çıkan çatışmada hangi insanlar öldürülür.Yine mahale sakinleri dışarıya taşınan cesetlere yuh çekerler.Öldürülenleri alkışlarlar...Şiddet artık dışarıya sokağa taşmıştır.
Ya namusa yönelik şiddete ne demeli Okullarda okula geç gelen,erkek arkadaşlarının elini tutan,yanağından öpen vb.gibi tüm sevgi biçimlerinin onları ''kızlık muayenesine'' kadar oradanda intiharlara götüreceğini hiçkimse bilmez mi?Diğer töre cinayetleri,tecavüze uğrayan masum kadınların aile bireyleri tarafından öldürülmesi...
Gündelik yaşamızda şiddet içselleşmiştir.Bizim farkına ve olumsuzluklarına bakmadan kabullerek devam eden gelenekselleşen bu tavırla hergün karşıya geldiğimiz olaylardan da kimi kez gururla bahsederiz ki.Kızlara laf atan taciz eden delikanlının ardından 'o delikanlıdır,olsun o kadar'' dediğimiz taciz yada tecavüze uğrayan kadın için mutlaka fingirdemiştir,kuyruğunu sallayan dişi köpektir,kadın kısmının gece vekti işi ne var'' demek çifte standartlı namus anlayışımızn ürünü değilmi?Dolayısıyla;kadın erkeğin elinin kiriyse şiddet,taciz,tecavüz kadın için kaçınılmaz olur...
Egemen gücün gösterdiği bu tavır aileden çıkmış,toplumsallaşmıştır.Yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir haklılık temelinde meşrulaştırılmıştır.Sistem kendi devamlılığını kutsal saydığı aile ile tamamlar.Aile devletin candamarıdır.Bu nedenle evde dayak yiyen kadına,dayak yiyen çocuğa karşı olmak,aile içi şiddete karşı olmak.toplumsal şiddetin karşısında olmak gerekir.
Hergün bir biçimiyle karşılaştığımız,meşrulaştırılmış şiddete karşı olmak insanlığın onuruyla yaşaması için bir gerekliliktir.

39
Bayanlara Özel / Kadın ve Erkek Arasındaki Farklar
« : Haziran 02, 2009, 06:54:42 ÖS »
Kadınlar ve erkekler arasındaki 45 fark

Kadınlar ve erkekler arasında 45 temel fark olduğunu biliyor muydunuz? Çok şaşırtıcı gerçekler var..

Ergenlik sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır. Bu da daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına, dolayısıyla da sivilceye neden olur.

Vücut kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.

Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha eğilimlidirler. Bunun açıklaması da testosterona bağlanmaktadır. Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.

Spor: Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak kadınlar daha dayanıklıdırlar.

Kan: Erkeklerde 4.5, kadınlarda 3.6 litre kan vardır. Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır. Toplam olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır, bu da kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir: 140/88. Bu değer kadınlarda 130/80'dir.

Yüzme yeteneği: Kadınlar derilerinin altındaki yağ tabakası nedeniyle daha iyi yüzerler.

Yaş dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması, uykusuzluk, şişmanlama, gece terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.

Vücut ısısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.
Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70'i sudan ibarettir. Kadın vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.

Cinsel organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında bulunur ve kolayca yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup korunmadadır.

İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.

Ses telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri daha tizdir.

Vücudun ağırlık noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı olduğundan, kadınların ağırlık noktası erkeklerinkinden daha aşağıdadır.

Duyu organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek gözü ayrıntıları daha iyi seçer.

Enerji harcaması: Erkekler hareketsiz halde, vücudun metrekaresi başına ortalama 39,5 kalori yakarlar. Ka

Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır. Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27'sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15'tir. Kadın vücudunda erkeklerden 3,5 kg daha fazla yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın bölgesinde toplanırken kadınlarda daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.

Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.

Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.

Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomun içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX olarak bulunur.

Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.

Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru, bu yüzden de daha hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.

Mastürbasyon: Erkeklerin yüzde 93'ü, kadınların yüzde 62'si kendini mastürbasyonla tatmin eder.

Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.

Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.

Antikorlar: Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek yakalanırlar.

Ağlamak: Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar. Genellikle de saat 19.00-22.00 arası.

Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.

Dölleyebilme yeteneği: Erkekler ileri yaşa kadar, kadınlar ise menopoza (yaklaşık 50 yaş civarı) kadar dölleyebilme ve döllenebilme yeteneğine sahiptir. Erkeklerde sıcaklığın artışıyla dölleyebilme yeteneği azalır. Kadınların döllenmeye müsait oldukları en uygun olan oda sıcaklığı 17 derecedir.

Safrakesesi taşı: Kadınların yüzde 20'sinde, erkeklerin yüzde 8'inde safrakesesi taşı oluşur.

Kalp atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar: Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80'dir.

Gelişme: Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler (10'a 8 oranında). Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye başlarlar ve 20 yaşına kadar bu büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken 17-18 yaşında bu gelişme durur.

Sıcaklık duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.

Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55 yaşındaki bir kadın bedensel gücünün yüzde 90'ına sahiptir. Oysa aynı yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde 70'ine sahiptir. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir. Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan çabuk yaşlanıp kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını psikolojik olarak erkeklerden çok daha kolay kabullenirler.

Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha güçlüdürler.

Buluğ: Erkekler buluğ çağını 10-15, kadınlar 9-14 yaşları arasında yaşarlar.

Yaşam süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.

Bacaklar: Erkeklerin bacakları daha uzun ve kaslıdır. Bu yüzden kadınlardan daha hızlı koşar, daha uzağa zıplarlar.

Vücut ölçüleri: Erkek ortalama 175 cm boyunda ve 73,5 kg ağırlığındadır. Göğüs çevresi 98,5cm , beli 80,4cm'dir. Kadın ortalama 160 cm boyunda olup 61,2 kg'dir. Göğüs çevresi 90,1; kalça genişliği 96,5 cm; beli 74,3 cm'dir.

Adem elması: Gırtlaktaki adem elması adlı çıkıntı sadece erkeklere hastır.

Solunum: Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir. Kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynı olup 12 bin litredir.

Cinsel organda tüylenme: Genital tüylenme, erkeklerde göbeğe kadar çıkarken kadınlarda göbeğin altında yatay bir çizgide biter.

40
Bayanlara Özel / Kadınların Hoşlanacağı Erkek Tipleri
« : Haziran 02, 2009, 06:53:58 ÖS »

1-ROMANTİKLER
Kesinlikle klasik romantizme inanırlar. Buluşmalara çiçeksiz gitmez ev ziyaretlerine giderken çikolatalarını almayı ihmal etmezler. Sürekli ellerinde telefon kız arkadaşlarını ararlar gözlerinin içine bakıp onlara sevgi sözcükleri söylemekten kendilerini alamazlar.

Neden bu kadar çekici: Kadınlar romantizmi severler. Sevilmek ve ilgilenilmek fikri onlara hep cazip gelmiştir. İçindeki romantik tarafı bu tip erkeklere daha rahat gösterdiğinden bu tip erkekler kadınların birinci tercihidir.

2-KENDİNE GÜVENENLER
Kendinden emin ve koruma içgüdüleri yüksek erkeklerdir. Kendine o kadar güvenir ki iş arkadaşlarınızdan erkek arkadaşlarınızdan sizi kıskanmaz ve ne yaparsanız yapın arkanızda dururlar.

Neden bu kadar çekici: Kadınlar kendine güvenen erkeklere bayılırlar. Eğer o kendini mükemmel görüyorsa siz de görürsünüz. İmrenilerek bakılan bir kendine güven abidesi olması haliyle kadınlara çekici gelir.

3-SANATÇILAR
Anı yaşayan erkek tipidir. Spontane sürprizler ve el yapımı hediyeler onların ilgi alanına girer. Hayatında değilseniz olmak isteyenlerdensinizdir!

Neden bu kadar çekici: Her kadın kendini biricik ve özel hissetmek ister. Sanatçı olmasından dolayı yaratıcı zekası karizması asi karakteri düşünceli ve saygılı yapısı onu karşı konulmaz kılar.

4-YABANCI UYRUKLULAR
Egzotiktirler. Dünyayı gezmiş ve sonunda sizinle karşılaşmıştır. Bilgiye açtır. Sürekli size bir şeyler anlatma ve sizin anlattıklarınızı beynine kazıma halindedir. Kendi ülkenizden olmadığı için de hep bir cazibesi vardır.

Neden bu kadar çekici: Karizma karizma karizma! Yabancı bir ülkeden geliyor olması ve gizemli duruşu daima kadınlarda mıknatıs etkisi yaratır.

5-ÖZGÜR RUHLULAR YA DA KÖTÜ ÇOCUKLAR
Rüzgarın kendilerini sürüklediği yöne giderler. Bir yere ve bir kişiye bağlı kalmak istemezler. Macera adamıdırlar ve genellikle motosiklet sahibidirler. Onlarla yolculuk yapan her kadın (10 dakikalığına bile olsa) kendilerini onların rüzgarına kaptırıverir.

Neden bu kadar çekici: Her kadın bir parça asi olmak ister. Daha da ilginci asi olanı bulunca asi olduklarına inanırlar! Asla tamamen elde edemeyeceğini bilen acı çekmeyi seven kadınlar bu tip erkeklerden hoşlanırlar.

6- ZEKİ OLANLAR
Her konuda bilgi sahibi olan hazır cevap espri kabiliyetine sahip karşısındakini dinlerken verdiği tavsiyeler yüzünden bir çeşit ’guru’ olan erkek tipidir. Kadınlar yanlarında asla sıkılmazlar.

Neden bu kadar çekici: Bir süre sonra ilişkinizin monotonlaşma şansı yoktur. Sürekli kendini yeniler sizi düşünür ve düşünmekten asla vazgeçmez. Entelektüel konuşmaları sayesinde kendinizi dünyanın en zeki erkeğiyle birlikteymişsiniz gibi hissedersiniz. Bu erkekler kariyer düşkünü kadınların bir numaralı tercihidir.

7- DÜŞÜNCELİ ERKEKLER


Yemeğe gittiğinizde siz sandalyeye oturana kadar başınızda bekleyen otomobile binerken kapınızı açan duygusal ve aşırı centilmen erkeklerdir. Eve gitmek istediğinizde ya da filmden sıkıldığınızda bunu siz daha söylemeden anlayabilecek karakterdedir.

Neden bu kadar çekici: Bu tarz erkeklerin kadınları ellerinde tutamadığını düşünenler yanılıyor. Özgür ruhlu veya zeki olan erkeklerde aradıklarını bulamayan kadınların son durağı düşünceli erkeklerdir. Uzun süreli ilişki düşünen kadınların hayalindeki erkek de bunlardan biridir.

41
Bayanlara Özel / Aşk Mı Daha Önemli Güvenmek Mi?
« : Haziran 02, 2009, 06:53:20 ÖS »
Tutkulu ama belirsizliklerle dolu bi aşk mı yoksa dingin ama huzurlu bir ilişki mi? Kararsız kaldıysanız yazımızı mutlaka okuyun.

Siz de aşk ve güveni aynı erkekte bulabilen şanslı azınlıktan mısınız? Aşk hayatınız heyecan ya da güven vaat eden ciddi bir yol ayrımına geldiyse harekete geçmeniz gerekir. Bunun için yapmanız gerekenleri bilmek istiyorsanız yazımızı okumaya başlayın.

İçinizde uzun zamandır bir sıkıntı var. Sık sık aklınıza takılan ve içinden bir türlü çıkamadığınız bu sıkıntının kaynağı belli aslında. Birkaç gün önce, birlikte olduğunuz erkeğe duyduğunuz heyecanın artık kaybolduğunu ve gözlerinizin yeni tanıştığınız o yakışıklıyı aradığını fark ettiniz. Birlikte olduğunuz erkeğe güveniniz tam. Kalbinizin başkası için çarptığını hissettiğinizde yanlış karar vermemek için kendinize biraz zaman verdiniz. Sonuçta gördünüz ki ayaklarınız sizi, aşkı yeniden hatırlatan adamın kapısına götürüyor. Onun yanındayken heyecandan tir tir titriyorsunuz. Gün boyu yaşamınızdaki bu yeniliği düşünüyorsunuz.

Fakat diğer yandan hayatınızda kollarında huzur bulduğunuz biri var. O size aşkın şiddetli ateşi yerine sakin bir deniz kenarı vaat ediyor. İlişkinizde her şey belirli sizin için. Sırtınızı yaslayabileceğiniz kendinden emin bir gövdesi ve sizi teskin eden bir ses tonu var. Diğeri ise; adı aşk olduğundan bir o kadar cesur, özgür ve belirsiz... O halde bu durumda ne yapacaksınız? Aşkın tılsımı ile güvendiğiniz adam arasında kaldıysanız önerilerimize kulak vermenizi tavsiye ediyoruz.

Sakin olun

Kadınlar güven duymadıkları bir adamla birlikte yaşamak yerine yalnız kalmayı yeğlerler. Bunun için; bir kadını güven duygusundan alıkoyan tek şey aşktır. Aşkın getirdiği heyecan ve bilinmezlik aslında çoğu kadını tedirgin eder. Yeni bir aşk kapınızdayken eliniz kolunuz bağlı kaldıysa öncelikle sakin olmalı ve ardından derin bir nefes almalısınız. Bu aşamada kendinizle ve ne istediğinizle ilgili bir değerlendirme yapmanız gerekiyor.

Bundan sonra yaşamınızı nasıl şekillendirmek istediğinizi bilirseniz hangi yöne doğru adım atmanız gerektiğini kararlaştırabilirsiniz. Burada önemli olan nokta kendinizi tanımanız ve hayatınızda nasıl bir erkek olmasını istediğinizi bilmenizdir.

İki erkeği kıyaslayın

Uzun zamandır birlikte olduğunuz partnerinizle hayatınıza yeni giren erkeğin fiziksel çekiciliklerinin farklı olması çok doğaldır. Sizin için önemli olması gereken şey; aşkı ve güveni size sunan bu iki erkeğin karakteristik özellikleridir.

Birlikte olduğunuz adam; sakin, ağırbaşlı, yaşam kriterleri belli, şefkatli, açık ve net, kısacası evlenmek için ideal biri olabilir. Oysa diğeri; kokusu ve teniyle farklı, gizemli ve sürprizli, tavırları çoğu zaman güven vermeyen ancak bir o kadar sempatik ve çekici bir erkek modeli yansıtabilir. Şöyle bir düşününce sevgilinizi seçmenin mantıklı bir karar olduğunu söyleyebilirsiniz. Ne de olsa o sizinle vakit geçirmekten hoşlanır, yemeğe gittiğinizde oturacağınız sandalyeyi hafifçe çeker, alışverişlerinize karışmaz kısacası sizi çok rahat ettirir.

Fakat aşık olduğunuzerkeğin yukarıda saydığımız özelliklerin tam tersine sahip olması mümkündür. O, mağazalardaki uzun kuyruklardan hoşlanmaz, nerede olduğunuz ve zamanınızı nasıl geçirdiğinizle çok ilgilenmez. Ortak ilgi alanlarınız ve yapacaklarınız sınırlıdır. Mesela siz daha çok şiir okumayı seversiniz, o borsayla ilgilenir. Sizin tarihi mekanlara ilginiz vardır onun araba yarışlarına...

Aslında yapınıza ters düştüğü halde neden aşık olduğunuz yeni birinin peşinden koştuğunuza bir türlü anlam veremezsiniz, işte size açıklama: Aşkta zıt kutuplar birbirini her zaman çeker. Bunun için yeterli asgari kıyaslamayı yaptıktan sonra iki erkeğin benzer durumlardaki tepkisini ölçmeye çalışın.

Her ikisini de belli bir zaman geçene kadar aramayın. Bu sürenin sonunda verecekleri tepkiden hangisinin sizi daha çok istediğini anlayabilirsiniz. Acaba hangisi sizi çılgınca özlediğini itiraf edecek?

Pişman olmaktan korkmayın

Her ne olursa olsun vereceğiniz karardan dolayı pişman olmamanız gerektiğini bilmelisiniz. Çünkü bu sizin yaşamınız ve kararlarınızın sonuçlarına katlanmak zorunda olan kişi yine sizsiniz. Bunun için yapacağınız küçük testler ve duygularınızın rehberliğinde varacağınız sonuçtan dolayı mutlu da olabilirsiniz, hayal kırıklığına da uğrayabilirsiniz. Bu sizin için oldukça önemli. Sonuçta güven duyduğunuz erkeği seçtiğinizde hayat boyu huzur içinde yaşayacağınızı kimse garanti edemez.

Öte yandan duygularınıza güvenip aşık olduğunuz erkekle birlikte olduğunuz zaman da sonsuza kadar her şey mükemmel gidecek diye bir şey yok. Eğer verdiğiniz kararların arkasında durup, olaylara cesurca yaklaşmazsanız yaşam boyu istediğiniz gibi hareket edemezsiniz. Bu durumda hayati kararlar verirken pişman olma korkusunu kafanızdan atmalı ve risk almaya hazır olmalısınız.

Zamana bırakın

Bu tür arada kaldığınız durumlarda işi oluruna bırakırsanız her şeyin rayına oturduğunu görebilirsiniz. Böylelikle hata payınız azalacak. Böylelikle erkek arkadaşınızın size ne kadar değer verdiğini ya da sizi heyecanlandıran yakışıklının neler hissettiğini gözlemleyebilirsiniz. Bu süreç içerisinde bütün taşlar yerinden oynayabilir ve seçiminiz hakkında daha sağlıklı gerekçeler öne sürebilirsiniz. Belki güven duyduğunuz erkeği gerçekten sevdiğinizi anlayacak veya aşık olduğunuz kişiye içten içe güven duymaya başlayacaksınız. Zaman içerisinde düşünceleriniz giderek daha anlamlı halde şekillenirken nasıl bir yaşam sürdürmek istediğiniz sorusuna verdiğiniz yanıt son halini alacaktır. Eğer hayatı (tabii kontrollü bir şekilde!) akışına bırakırsanız çelişkide kalmak ve ayrıntılarda kaybolmak yerine mutlu olmaya odaklanabilirsiniz. Böylece doğru erkek tanımlamalarınız ve ideal ilişki hakkındaki yorumlarınız değişecektir.

Vereceğiniz karar her ne olursa olsun mutluluğu yakalayacağınıza inanın. Çünkü bu sizin hayatınız ve en önemlisi sizin doğrunuz. En önemlisi şunu hiç aklınızdan çıkarmayın: Hayat mutluluğu bekleyecek kadar uzun değildir, mutluluğu kendiniz yaratmalısınız!

42
Bayanlara Özel / Kadın Olmanın Dayanılmaz Cazibesi
« : Haziran 02, 2009, 06:52:27 ÖS »
İşte kadınlarin "İyi ki kadınız" dedirten sözleri ve bunu kanıtlayan gerçekler...

* Aşık oluyoruz... Korkmadan.

* Kırıizı ışıkta yanımızdaki arabanın bizden önce çıkması ya da bir aracın bizi sollaması bizim için "hiçbir şey" anlamina gelir.

* Her yerde ve her koşulda ağlayabiliriz.

* Sıgaradan sararmış bıyıklarımız yok.

* Arabamızın yolda patlayan lastiğini değistirmeyi bilmesek de olur.

* Pantolon giymek bizim için fizyolojik olarak en az etek kadar rahattır.

* Kişiliğimiz, kullandiğımız arabanın beygir gücü ile doğru orantılı olarak değerlendirilmiyor.

* "Damsız girilmez", bize bir şey ifade etmiyor...

* Vücudumuzda kas olacak diye bir zorunluluğumuz yok.

* Kozmetik ürünlerinden sonuna kadar yararlanıyoruz.

* Asla dış görünüşümüzle ilgili yalan telkinlerle, kendimizi kandırmaya çalışmıyoruz.

* Duygusal saçmalıklar adina kredi sahibiyiz... Çiçek ve çikolata istiyoruz.

* Evde, banyoda, kıl dökmeyiz...

* Dokunduğumuz bedenin herhangi bir kısmından silikonlarin fışkırma korkusunu duymayiz.

* Sünnet olmuyoruz...

* Meslek grubunda "ev kadını" diye kebap bir seçenek var...

* Birinden hoslansak da "ilk adim atma kabusu"ndan muafız...

* Gelinlik ve damatlık... Her ikisini de sevgili damat ödüyor...

* 3 dubleden sonra "Feci sarhoş olurum" diyebiliriz rahatlıkla...

* "Çirkin" kadın yoktur.

* Kısa boy mu? Topuklu ayakkabılar ne güne duruyor ki?

* Yaşımız ne olursa olsun bir uçan balon taşıyabilir, pamuk helva ve elma şekeri de yiyebiliriz.

* Her sabah traş olmak zorunda degiliz.

* Istediğimizi almamiz için söylememiz yeterlidir...

* En sevmedigimiz insanlara bile, öyle gerekiyorsa eğer, yeterince dayanabiliriz.

* "Anneme gidiyorum" diyerek kapiyi çarpmak bize yakisan bir ayricalik.

* Saçımızı boyayabiliriz. 20 yaşında bile...

* Çığlık atabiliyoruz. Sevinince, üzülünce ve korkunca...

* Aradığımız adresi, kaybolmadan önce sormayı akil edebiliyoruz...

* Askere gitmiyoruz.

* Annelik duygusu... Apayrıdir...

* Sevgilimize, ağabey ya da babamıza ait gömlek, kazak, mont, T-shirt'leri giyebiliyoruz.

* Hayatımızın hiçbir döneminde kravat takmak zorunda değiliz...

* Mücevherler bizim...

* Yağmurda asla semsiyesiz kalmayiz.

* Bir gün önce çıkardığımız çoraplarımızı evin altı üstüne gelmeden, üstelik de kimselere sormadan bulabiliyoruz.

* Kol saatimizin, aynı zamanda hesap makinesi, takometre, barometre, termometre ve radyo olmasi gerekmiyor.

* Özel günleri parmağımıza kırmızı iplik bağlamadan da hatırlayabiliyoruz...

* "Kahve"ye gitmiyoruz.

* Istemezsek hiçbir sekilde hesap ödemeyebiliriz.

* Yürürken ceplerimizden bozuk para, anahtar, çakmak vs. sesleri gelmez...

* Gece geç saatlerde eve bırakılma şansımız var..

* Toplu tasima araçlarinda ayakta kalma ihtimalimiz çok düsük.

* Gece yarısı yataktan sıvısip, zeytinyağlı dolma, börek ve "hain köfte" yemiyoruz.

* Futbol mu? Bizim tuttuğumuz takım genelde kaybetmez.

* Başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.

* Berberde kimse yüzümüzü kolonya ile ovuşturarak gözlerimizi çıkartmıyor.

* Pantolon almaya çıkıp eve uçak maketi, uzaktan kumandalı araba ile dönmüyoruz.

* 30'undan sonra kel olma korkusu yaşamıyoruz.

* Brad Pitt'in en seksi posterini odamızın duvarına özgürce asabiliyoruz.

43
Bayanlara Özel / Kadınlar Neden Aldatır? İhanet Eder?
« : Haziran 02, 2009, 06:51:48 ÖS »
Sanmayın ki , sadece erkekler aldatıyor, kadınlar da aldatıyor.

Kadınlar tüm dünyada yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren önemli bir değişim geçirmeye başladılar. Kendi yerleşmiş geleneksel rolünü zaten temelden görev edinmiş olan kadın, üretime olan katkısı arttıkça, hak arama motivasyonuna da sahip olmaya başladı.

Hakları konusunda dünyaya meydan okumaya karar veren kadın, kimi zaman bu meydan okuyuşun sınırları içine kendi cinsel özgürlüğünü de katmaya karar verdi.

Bazı kadınların içlerinde bulundukları ilişkilere rağmen bir başka ilişki yaşamaları, bir bedel kesmek adınadır. Neye bedel kesildiği durumdan duruma değişiklik gösterebilir. Bazen bedel, birlikte olduğu erkeğin kendisine haksızlık ettiği algılamasından kaynaklanır, bazen geçmişte annesinin yaşadıklarının intikamıdır.
İçinde bilemediği bir boşluk duygusu yaşar bazı kadınlar. Görünürde her şey yolunda gibidir. Ama onlar bir şeylerin eksik olduğunu hissederler. Kendilerine o an içinde bulundukları ilişkiye girme motivasyonunu sağlayan faktörler hayatlarındaki önemi kaybetmiştir. Çünkü pek de sevgi değildir o motivasyon. Belki sevgi sanılmış ve pek çok duygu idealleştirilmiştir ama zaman içinde gerçekler kendini göstermiş ve yüceleştirilen kurgu sona ermiştir. Amaç sevgi olmaktan çıkıp, özlem duyulan bir hayata kavuşmak olarak belirdiğinde, amaca ulaşıncaya değin, gözü hiçbir şey görmüyordur. Amaca ulaşıldığı andan itibaren, ne yaparsa yapsın dolduramadığı sevgi ve ilgi alma ihtiyacı bir kez daha onu başka mecralara sürükleyecektir.

Bazı kadınlar ise, içlerinde kaynağını bilmedikleri bir suçluluk duygusu ile yaşarlar. Suç daima cezayı gerektirir. Çok iyi gittiğini düşündüğü bir ilişkinin içinde dahi olsa, bilinçaltında aslında yaşadıklarını hak etmediği duygusu hüküm sürer. Kendi kendisini sabote eder. Aldatır.

Kadının kendine güvensizliği bazen kendisini yönlendiren güç olur. Kendini güçsüz hissettiği sürece, gücü hissedebilmenin yolunu kendini güce teslim etmekte bulur. Zihnindeki çağrışımlarda gücü çağrıştıran her ne ise ona gider, neler kaybettiğinin farkında olmadan. Her gidişinde ve güce sahip olmak için kendisini verişinde, güce sahip olmak bir yana daha da güçsüzleştiğinin farkına varmaz. Kendine güvenini iyice yitirdiği, hayatta var olduğunu hissetmek için birileri tarafından seçilmesi gerektiği duygusu ile bir kısır döngüye girer.

Her aldatan kadının kendince bir hikayesi vardır. Pek çoğu çözümlenebilir ve kayıplar önlenebilir. Ama bir de, önlenmesi pek mümkün olmayan durumlar vardır. Temel değerleri çarpık yapılanmış ve değer sistemini kaybetmiş kişiler, yaşadıklarını doğru dürüst sorgulamazlar bile. Yaşadıkları ile ilgili sorumluluk duygusundan uzaktırlar.

44
Yeni Üyeler Buraya / Merhaba Forum Sakinleri
« : Haziran 02, 2009, 06:47:44 ÖS »
Kendimi Tanıtayım

En belirgin özelliği: Merhamet
En büyük emeli: Rahat etmek
En büyük hatası: Kendini kötülemesi
En büyük arzusu: Dünyayı dolaşmak

Sabır, eli açıklık ve duyarlılık bu kişinin en önemli nitelikleridir. Büyük bir inandırma yeteneği vardır. Sessizce herkesle iyi geçinir. Dürüst, vicdanlı, bağlı ve uysaldır. Her çevreye kolayca uyum sağlayabilir. Genellikle hayal dünyasında yaşar. Yaşam görüşleri ciddi fakat gerçekçi değildir. Çift karakterlidir. Gerçekten bu kişi, diğerleri için bir bilmecedir. En önemsiz konuları bile gizli tutar ama önemli konularda sırlarını verebilir.
*
Dış etkenlerden oldukça kolay etkilenebilir. Duyarlı, acı gerçeklerden her zaman kaçan, dünya dışı bir kişidir.
*
Güçlü bir mizah duygusu vardır. Bu alay etme niteliği ve olayları gülünç yönde ele alması, arkadaşları tarafından pek hoş karşılanmaz. Kararsızlıkları, zayıflıklarıyla kendisine karşı hoşgörülü oluşu yüzünden, kendi kendisinin düşmanı olabilir. Kendine güvensizlik en önemli özelliklerindendir. Tersliklerden korkar. Dünyanın onu yıkmaya çalıştığını ya da kaderin ona hep karşı olduğunu düşünür. Yakınlarının onu anlamadığını, yanlış anladığını düşünüp kendine eziyet eder. Amaçsız, sıkılgan, ürkek, aynı zamanda iradesizdir. Aşırı duyarlıdır ve hatalarını üstlenmez. Dayanıksız ve iradesizdir. Sanat ürünleri veren ruhsal duyguları çok güçlüdür.
*
Başkalarına merhametle, acılarını hafifletmek üzere ya yardım eder ya da mistik bir biçimde dua eder. Ama gerçeklerle yüz yüze gelmez.
*
Kolay kolay ölçeğe gelmez, disiplin ve olağan şeylere uymaz; ancak iyi yürekli, sevimli ve yumuşak olduğundan, arkadaşları onun içinde bulunduğu karmaşayı anlayamazlar.
*
Düşünce ve kararlarını biçimlendirebilirse de bunu nasıl başardığını bilmez. Birtakım düşünceleri vardır ama hangisinin doğru ve iyi olduğuna karar veremez. Düşüncelerinin çoğu uygulanamaz olduğundan, kırmadan bu işin olamayacağını ona anlatmak gerekir.
*
Dinsel inançlara oldukça yatkın bir insandır. Sezgi gücü çok önemlidir. Bu nedenle ruh doktoru ya da medyum bile olabilir.
*
Evliliğin gündelik sorunlarına kolay ayak uyduramaz ama çok iyi bir âşık, duygusal bir sevgili olabilir. Disiplin gerektiren, yüksek sesle yapılacak, gürültülü işlerden hoşlanmasa da hizmet işlerinde disipline uyar. Bilimsel değil, artistik işler ona göredir.
*
Zevkli bir insan olup konforlu evlerde yaşamak ister. Konukseverdir. Evlenirse çocuklarına disiplin veremez ve çocukları şımarık olur. Kendi eksiği olan düzensizlik, vaktinde bir yere yetişme gibi davranışlarda çocuklarına örnek olmamalıdır.
*
Bilinçaltında başkalarının görüşlerinden etkilenir ama bunun farkında olmaz. Sıkça ikileme düşüp kafasını kolay kolay toplayamaz.
*
Yarışmacı değildir. Kişisel tartışmaya girmektense kaçmayı tercih eder. Kaçamadığı ya da sabrı tükendiği zaman çığrından çıkar, yatışamaz, inatçı ve dik kafalı olur, anlaşmaya yanaşmaz.
*
Dünyevi şeylere pek değer vermez. Kadercidir. Kendi kaderini kendisinin çizebileceğini öğrenmelidir. Onu tanımlayan cümle "İNANIYORUM"'dur.


80’s Music & Oldies Music dinler , yerli olarakta 90’s pop & Arabesk Sever

45
Forum Oyunları / Bir Üstteki Üye
« : Haziran 02, 2009, 06:43:18 ÖS »
Üstteki hakkında yorum yapıyoruz   :huh

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 7