İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - P.u.S.u

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 15
46
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:36:30 ÖS »
MİSAFİR AĞIRLAMA
Misafir otururken ev sahiplerinin kendi iç meselelerinden bahsetmeleri ayıptır.
Bir şekilde misafir ile nizahlaşmak,onunla didişme derecesinde iddialaşmak ayıptır.
Misafirin giysilerinin kontrolü,yırtığı veya kirlisi varsa farkedilmesi yıkanıp dikilmesi ütülenmesi evin hanımının görevidir. Bu o kadını küçültmez,aksine güzelleştirir saygınlığını ve değerini artırır.
Yatak yorgan yastık gibi şeylerden ailede olan en iyisi misafire verilir.
Misafirin gidişine sevindiğinizi bir şekilde belli etmek çok büyük ayıptır.
Giyinirken misafire yardım etmek giysilerini tutup ayakkabılarını hazırlamak adettendir.
Misafirin gelişinden mutlu olduğunuzu belirten giderken selametle gitmesini ve bundan sonra da gelmesinden mutlu olacağınız belirten bir kısa konuşma yapmak adettendir.
Misafir giderken bir küçük hediye vermek adettendir.
Evden ayrılan misafir aynı köyde oturuyorsa yol başına kadar eşlik edilir, bir araca binip gidecekse aracına bininceye kadar aileden birisi ona eşlik eder.( Seni kapısına kadar uğurlamayanın evine gitme diyen Adige atasözü vardır)
Misafirin de dikkat etmesi gereken kurallar az değildir :
Gittiğiniz evde geçerli kurallara ve onların durumlarının getirdiği şartlara uymak gerekir.
Ev sahibine saygılı davranmak,söyleneni kabul ederek beğenmediklerinizi de fazla belli etmemek gerekir. (misafirlikte size önerilen wunafe(karar)dir ) anlamında Adige atasözümüz olduğunu hatırlamak gerek.
Misafiri olduğunuz ailenin işlerine karışmak ayıptır.
Nezaketen size fikrinizi sorarlarsa o zaman da onları incitmeyecek şekilde düşüncenizi açıklamaktır münasip olan.
Misafirlikte çok fazla yemek,içmek ve yemek seçmek çok büyük ayıptır.
Sağlığınız nedeni ile olsa bile bölye bir şey yakışıksız kaçar.
Sofraya konuşlan yemeği methetmek bir nezakettir.
Hiç bir zaman unutmamanız gereken bir şey ise; sofrada hiç bir şey
bırakmamacasına her şeyi silip süpürmenin Adigelerde ayıp sayıldığıdır.
Çok sık dışarı çıkıp içeri girmek de pek yakışık alan bir şey değildir Adigelerde. Diğer odaları gezip bakınmak,eşyaları inceleyerek sağına soluna bakıp methetmek imrendiğinizi beğendiğinizi gösteren davranışlar içerisine girmek ayıp sayılır.
Ev sahibi kendisi sizi çağırarak gösterirse bile hiç bir şeyi fazlaca methetmeyin “ güle güle kullanın, iyi günlerde kullanın,daha iyisi ile değişmeyi nasip etsin,uğurlu olsun,mutlulukla kullanmayı nasip etsin” gibi iyi dileklerden birisini söylemeniz yeterlidir.
Misafir ne zaman kalkmak gerektiğini ne zaman gitmek gerektiğini kendisi kavrayabilmelidir, misafirin gitmeyi bilmeyeni de makbul değildir.
Acele ile sofraya gelen yemeği bile bırakıp kaçarcasına gitmek de yakışıksız görülür.
Misafir olduğunuz yerde hoşlanmadığınız bir grubun içine düşseniz de oturup kalkmalarını sohbetlerini beğenmeseniz de ev sahibinin hatırına katlanmak zorundasınız.
Bu tür ortamlar Adige sabrının ve nezaketinin ölçüldüğü en önemli yerlerden birisidir.

47
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:36:03 ÖS »
ÇERKESLERDE MÜZİK

Müzik bir milletin hissiyatının,ahlakının ve yaşamının göstergeleri,şarkılar da bu göstergelerin tümünün bir arada yansımasıdır. Bir milletin,bir kavmin milli bünyesinde,o milleti vücuda getiren bireylerin ahlak ve ruh terbiyesinde büyük bir önemi olan müzik,insan topluluklarının ortak duygu,ideal ve kavrayış tarzlarının oluşmasında,aynı zamanda yaşanılan zamanın geleceğe aktarılmasında da en etkili araçtır.
Çerkeslerin halk müziği ve geleneksel müziği, gerek müzik aletlerinin benzerliği bakımından, gerekse güfte ve bestelerdeki amaç ve tarz bakımından yakın benzerlik gösterirler. Çerkes müzik ve şarkıları bireylerin kahramanlığı,ahlak ve fazileti ile aşk ve muhabbet hisleri için birer edep örneğidir. Çerkes müziğinde ahlaka zıt,müstehcen hiç bir yön bulunmaz,bulunamaz.
Kahramanlık,vatana aşk,doğruluk,saygı,şefkat ve yaşamda birlik bizim müziğimizde asli unsurlardır. Çerkes müziklerinin bazıları insanı heyecanlandıran,coşturan,vatana millete bağlılığı ve saygıyı perçinleyen,insanlara dürüstlüğü,sevgiyi ve işbirliğini işaret eden tarzdadır.
Bazıları bireylerin kahramanlıklarını (lhıkhuj uered) veya toplum tarafından yadırganan hatalarını(auan uered) işleyen fakat her halükarda doğruyu ve iyiyi işaret eden bir tarzdadır. Bazıları ise yaşanmış acıklı hikayeleri , bazıları yaşanmış acı olayları anlatan (ğıbze) çerkes müzikleri,çerkes oyunları ile birbirini tamamlayan folklorun iki koludur.
Çerkes müziğinın ve oyunlarının temel şartı olan terbiye ve asalet her zaman ön planda olup tüm dünyanın hayranlığını kazanan bu değerlerimiz aynı zamanda milli kültürümüz için birer tanıtım aracıdır.

Müzik aletleri : Her millet duygularını ahlakını düşüncesini,içinden gelen ruh halini,aşk ve ızdırabını,heyecanını ve üzüntülerini ortaya koyabilmek için kendi sesinin yanısıra başkaca bir ifade vasıtası aramıştır. Çerkeslerde bu genel tavrın ve geleneğin dışına çıkmamış,duygularını anlatabilmek için ifadeye yardımcı bazı araçlara başvurmuşlardır. Eski dönemlerde çok çeşitli olan çerkes müzik aletlerinden günümüze ulaşabilen dört müzik aleti nisbeten bilinmekte ve kullanılmaktadır. Günümüzde çerkes müziğinin icrası için farklı müzik aletleri kullanılmaktaysada hiç birisi bu dört milli müzik aletinin verdiği zevki vermemektedir. Fakat artık bunların da bazılarını kullanan,kullanabilen insanlar anayurt dışında kalmamıştır.
1) Phapşıne.(şık|etspşıne)
Bu müzik aleti tamamiyle özel ve millidir. Bu aleti halk kendileri imal ederler, 3 telli bazıları 4 telli olup telleri at kılından (atın kuyruğundaki uzun kıllardan alınan tellerle) olan ve Lazların kullandıkları kemençe türünden bir sazdır. Abhazlar bu aleti (Apkhırtza) , Kaberdeyler ve Adigeler ise şık|etspşına veya phapşıne olarak adlandırırlar.
Bu saz ciddi ağırbaşlı toplantılarda,erkek meclislerinde çalınır.Çalınma esnasında güzel sesli birisi eski ve tarihi şarkıları(Uered) söyler, harp ve kahramanlık şarkılarını dillendirir,çekilen acıları yapılan savaşları ve ve şehit olan kahramanları anlatan şarkıları,ağıtları söyler. Mecliste (haceş) bulunanlar ise hep birlikte nakaratlara eşlik ederler (buna adige dilinde Deju denir). Bu alet ile havai,hissi,aşki şeyler çalınmaz. Yalnızca kahramanlıklara,yurt savunmasına,veya önemli toplumsal olaylara dair şarkılar ve müzikler dillendirilir. (Bu uered'ler bazen çalgısız olur ve sadece ses ile iştirak edilir) Bu müzik aleti hiç bir zaman umumi eğlence yerlerinde çalınmaz.Herkesin neşesi,zevki için yapılan toplantılarda bu alet yer bulmaz. Ancak Adigelerin kendi meraklarını ve duygularını teskin etmek,atalarını,milli olayları ve değerleri hatırlamak gereği olduğunda,milli meclislerde,tarihi ve milli kongrelerde bu alet ortaya çıkartılır ve çalınır.
Bu aletin kullanım amacı halkımızın milli duygularına hitabetmek,hissiyatını tatmin etmek,mersiyelerle geçmişi anmaktır. Düğün ve eğlencelerde kulanılamaz ve kullanılması da hoş karşılanmaz. Sadece savaşlarda yaralı düşenleri gece sabaha kadar uyutmamak adet olduğundan, bu gibi durumlarda yaralının uyanık bulunması için çalındığı bilinmektedir.
2)Kamıl veya Bjami
Bu alet ney şeklindedir.(Nısaşe)denilen büyük düğünlerde ve buna benzer eğlenceli toplantılarda çalınır.Düğün sahibi kimsenin ekonomik ve sosyal durumuna göre yapacağı için çevrenin bilinen müzisyenlerini (bu müzisyenlere kamılapşe denir) çağırarak bir orkestra oluşturur. Aguaue denilen bir grubun yine düğün sahibinin durumuna göre bu grup ikinci sınıf artistlerden oluşturulduğu gibi kimi zaman da katılımcı gençler tarafından bir koro oluşturularak küçük tahtalardan yapılmış birer aletle (aguts|ik veya phaciç) müziğe eşlik ederlerdi. Bu koro grubu oldukça heyecanlandırır çoşturur eğlenceye daha bir hareket katardı.
3)Pşıne veya armonik
Pşıne bütün özel eğlencelerde ve aile düğünlerinde çalınan tek perdeli körüklü bir müzik aletidir. Bu aleti erkeklerden daha çok kızlar çalarlar.Eskiden armonik çalmayan genç kız pek nadirdi. Hatta dikiş dikmek nasıl bir genç kız için en gerekli beceri ise armonik çalmak ta o kadar gerekli görülür mutlaka kız çocuklarına bu aletin çalınması öğretilirdi. Eski dönemlerde her evde bir armonik bulunur ve istisnasız her genç kız bu aleti çalardı.
4)Pşıne (Pşıne pxenc)
Pşıne pxenc çift sıra perdeli bir armoniktir. Pşıneye kıyasla daha büyük ve ağır olan bu alet daha çok oturarak çalınır. Sesi daha çok piyanoya benzeyen bu müzik aleti de pşıne gibi körüklüdür fakat daha mükemmel bir ses ve daha fazla ses tonu verebilen bu aletin çalınması pşıne'ye göre daha güçtür. Daha çok erkeklerin çaldıkları pşıne pxenc kafkas müziğinin en güzel aletidir. Bu alet Çerkeslerin urıs pşıne olarak ta adlandırdıkları günümüzde kullanılan akordeondur.
Çerkesler müzik sanatklarına ve üstadlarına (sirinapsha) derler. Bu kişiler halk tarafından çok sevilen ve itibar gören kimseler olup hafızaları müzik sanatındaki merak ve yeteneklerinin bir göstergesidir. Adige müziği son yüzyıl içerisinde kafkasyada bilimsel bir şekilde ele alınmış olup çeşitli akademik çalışmalara konu olmuştur. Günümüzde popüler müzik dışında kalan eski Adige halk şarkılarının çok büyük bir kısmı yeniden derlenmiş olup tasnif ve arşiv çalışmaları yapılarak kültürümüze yeniden kazandırılması konusunda önemli ilerlemeler sağlanmıştır.
Önemli tarihi olaylara dair bilgiler ve ipuçları da içeren halk şarkılarımız aynı zamanda sözlü tarihimizin de önemli bir kaynağıdır. Bu nedenle toplumun tüm kesimlerine ulaşacak şekilde yeniden basılarak halkımıza sunulması yanısıra, Kafkasyada yapılan bu çalışmalar ile sürgün edilen halkımızın yaşadıkları ülkelerde yarattıkları şarkılar,ağıtlar ve benzer çalışmaların da birleştirilerek zenginleştirilmesi gerekmektedir.

48
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:35:38 ÖS »
Çerkes Delikanlıları

Çerkes çocukları on yaşını geçince artık delikanlı sayılır. Kendilerinden mertlik özellikleri beklenir ve istenir. Bunu sağlama konusunda Çerkes görgü yöntemleri rekabet kabul etmez.
Ağıtları, şarkıları hala dillerde dolaşan Prens (Pşikoy) Rus ordusuna saldırarak ünlü Baş Komutan General Zass’ı atından aşağıya attığı, generalin bindiği atı alıp getirdiği, o kanlı savaşta üç kez at yararak değiştirdiği, ancak kendisi yorulmayarak: "Atımı sevgilime götürünüz. Başkaları tuzlu su akıtırken kendisi kanlı su akıtsın" diyerek şehit olduğu zaman henüz ergenlik çağına gelmemişti. Değişik savaşlarda sekiz yara almış olan Şeruluk, şehit olduğunda on dört yaşındaydı. Çocukların yükseklik derecesini gösteren bu gibi cesaret örnekleri pek çoktur. Onlardaki bu yeteneği doğanın onlara verdiği özel bir ayrıcalık olarak kabul etmek yerindedir. Çünkü yüksek bir ruh taşıyan Çerkes delikanlısının sağlam kişilikleri hiç bir konuda başkalarından geri kalmasına izin vermez. Kendisine onur ve makam oluşturacak tek aracın soyu ve serveti değil, çok başka özellikler olduğunu bilir. Bundan dolayı Çerkes delikanlılarının hepsinde üstünlük iddiası ve şöhret eğilimi fazladır. Savaş meydanında, toplantılarda, eğlencelerde yüksek görgüsüyle, yüksek kişiliğiyle yaşıtlarına yüksek olduğunu göstermeye çalışır.
Delikanlı arsız değildir. Ancak acizlik bilmez. Uyuşuk ve sessiz yaşamı sevmez. Sonsuz özgürlük diyarı olan bir yerde doğup büyüdüğünü çok iyi bilir. Hareketli ve atak bir ortam içinde canlı ve hareketli olmak gerektiğini bilir. Bundan dolayı ortama uymaya çaba gösterir. Söz kendisine düştüğü zaman oldukça rahat konuşur sorununu dile getirir. Özellikle toplantılarda güzel söz söylemek, Çerkeslerce çok onurlu bir özellik sayıldığı için, o gibi yerlerde sıkılmak, kekelemek, beceriksiz davranmak delikanlı için büyük bir özür ve ayıp sayılır. Bundan sözederken Mr.Bell aynen aşağıdaki açıklamaları yapıyor: "Meclislerde halk işlerini görme sırasında, büyük bir topluluğa karşı insanların hiç sıkılmayarak kolaylıkla anlatıcı ve güzel konuşmalarda bulunması beni hayran bırakmıştı. Bu güzel örnek özgürlüğe, toplulukların çokça olmasına, genel çıkar için herkesin büyük ilgi göstermesine yorumlanabilir. Serbest konuşanların içinde hepsinin üstünde iki kişi mertçe, hatip tavırlar ile benim şimdiye kadar Ayan ve millet meclislerinde avukatlar toplantılarında, tiyatro sahnelerinde seçkin olarak gördüklerimin hepsiyle rekabet ederler
Güzel söz söylemeye, serbest söyleve alışmak için delikanlılar, büyüklerin bulunmadığı ortamlarda alıştırma yaparlar. Aralarında yaptıkları muhabbet toplantılarında bu yeteneklerini geliştirirler. Ayrıca bu toplantılar bir görgü okuludur. Toplantılar açıktır. Gençler orada gördükleri kuralları, gerekli gördükçe göstermeye hazırlanmak zorundadırlar.
Mr.Bell diyor ki: Çerkesler düşüncelerini canlı, çoğunlukla açık ve hızlı bir biçimde ortaya koyma konusunda büyük bir üstünlük gösteriyorlar. Halk, doğaları gereği tartışma ve değerlendirmeye alışkın olduklarından çoğu kez küçük şeyler için tartışma olur.”
İşte bu eğitimin sonucu olarak delikanlıların davranışlarında doğal bir serbestlik, gerçek bir kibarlık görünür. Başka uluslarda hükümdar dairelerine ait sayılan yüksek nezaket ve inceliği Çerkes delikanlıları doğal bir yaşam biçimi olarak öğrenirler. Bu nedenle davranışlarında ikiyüzlülük görünmez, temiz bir doğallık gösterir.
Nefsini dizginlemek Adighe olmanın birinci koşulu olduğu için Adighe delikanlısı hiç bir hareketinde kötü alışkanlıklara düşmez. Her konuda “VERKİĞ” yani kibarlık onun rehberi olur. Çünkü kibarlığı ihmal etmeyi insanlığı bırakmakla bir tutar.
Adighe delikanlısı korku bilmez. Yürek, akıl, irade onun için esas olduğu gibi cesareti cahilce değil akıllıca yapmak ister. Bundan dolayı Çerkesler; “cesurdan korkma o, cesaretini haklı işlerde mücadelede gösterir” derler. Delikanlıların medeni cesaret konusundaki Mr. Bell’in önceden anlatılan sözleri de dikkate değer. “Onlarda korku büyük bir kusur sayılır.”
Çerkes delikanlılarının kahraman yetişmesindeki etkenlerden biri de şiirleridir. Onlarda cinsellik duygularına seslenen şiirler yoktur. Dans müzikleri dışında bütün şiirleri yiğitliğe, iyiliklere ilişkin taşlama ile ağıtlardır.
Her olay üzerine Çerkes ozanları olayda kendini gösterenlerin övgüsünü, becerisizlik gösterenlerin taşlamasını gösteren şiirler söylerler. Böyle şiirler erkek, kız herkesin dilinde dolaşır. Her toplulukta kahramanların adı saygıyla anılır, beceriksizlerin de adları alay ile yinelenir. Bu hareket delikanlıların erdem ve görgüsüne büyük etkiler yapar ve delikanlı bu övgülerde adı geçsin diye ün ve onur sahibi olmasını sağlamak için harikalar yaratmak aşkını taşır.
Mr.J.BELL diyor ki: “Her türlü örgütten ve araçtan yoksun olan Çerkeslerin Rusya'ya karşı bu denli uzun süre direnç göstermelerindeki gizem ve bilgeliği bilmek isteyenler için şu iki nedenden başka bir şey bulamadım. Birincisi, herkesi sosyal görevini yapmaya zorlayan sosyal duygu, ikincisi, bireyler arasında kahramanlık konusunda rekabet bulunmasıdır. "
Çerkes delikanlıları ile kızlarının toplantılarda serbest ve beraberce bulunmalarında erkeklerin mert ve nazik görgülü davranmaları da önemli bir etkendir. Çünkü kızların saygı ve arzusu, erkeğin varlık ve dış görünüşünden çok kibarlığında, mertlik özelliklerindeki ününedir.

49
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:35:03 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜNDE DANS

Çerkes Danslarını , ‘‘Wuc’’ler ve ‘‘Khafe’’ler olmak üzere iki ana başlıkta incelenmek mümkündür.

УДЖХЭР ( Wucxer )

Wuc'ler toplu olarak yapılan danslardır. Bu danslar, daha çok ayinsel bir atmosferde ve Tanrılara yakarılırken, topluca eğlenmenin ve coşkunun bir ritüel olarak icra edilmesidir. Wuc, temelde kozmik bir olgudur. Topokozmik döngüye uygun bir oluşum içindedir. Bu oluştan kopmamışlığında wuc, bir ritüel uygulamadır. Genelde, topluca, katılımlı ve genelde Bay – Bayan birlikte icra edilir. Katılımcılığın genel bir niteliği olsa da, kozmik niteliği olması halinde bireysel (tek) uygulanışı örneklerine de rastlanmaktadır.

Kozmik –Topokozmik Nitelikli Wuc'ler

Aİle YaşamIyla İlgİlİ Wuc’ler

DEMİRCİLERİN WUCI

ДЖЭГУ –CEGU- DÜĞÜN

Kozmik –Topokozmik Nitelikli Wuc'ler

Тхьэшхуэ Удж (Theshxue Wuc): Sonbaharda hasattan sonra, alınan ürünler için Büyük Tanrıya bir şükran ifadesi olarak, yaşlı/genç, kadın/erkek herkesin katılımıyla yapılan bir danstır.

Удж хъурей (Wuc xhurey): Kozmik oluşun ve birlik ile yüceliğin ifadesi olan bir wucdır. Büyük törenlerin sonunda finalde yapılır.

Щыблэ Удж (Ssıble Wuc): Yıldırım düştüğü zaman yapılan bir danstır.

TXьэгьэлэдж Удж (Theghelec Wuc): Thağalec adına; verdiklerine şükran için yapılan danstır.

Созэрэщ Удж (Sozeresh Wuc): Sozeresh töreninde, Sozeresh simgesi etrafında yapılan wucdır.

Хъуромаша (Xhuromashe): Abhaz/Adige’lerin yılbaşı olan bahar gün dönümünde (22 Mart) yapılan kutlamalarda, kırda yakılan ateş çevresinde Xhurome Wered eşliğinde yapılan bir Wuc’dır.

Псыхъуэгуащэ Удж (Psıxhueguasse Wuc): Baharda ve akarsuların içinde yapılan danstır.

ПсэтыH Удж (Psetın Wuc): Genel olarak, bir insanın ölümünde yapılmakta olan wuc olarak değerlendirilmektedir.

Aİle Yaşamıyla İlgİlİ Wuc’ler:

Уэзджэн (Wezcen): Kelime anlamından da anlaşılacağı gibi, bir enerjinin/gücün ortaya çıkması ve var olmasının ritüelidir. Muhtemelen çocuk doğduğunda (ataerkillik surecinde yalnız erkek çocuk için uygulanmaya başlanmıştır) aile fertleri tarafından yapılan bir wucdır.

Нысэ Удж (Nıse Wuc): Gelin getirilirken yapılan bir danstır. İki insanın birleşmesi olan bir evlilik, kozmik nitelikli bir olgu olarak wuc ile ritüelleştirilmiştir.

Гуащэ Удж (Guasse Wuc): Son örneklerinde, genellikle aristokrat ailelere mensup genç kızların eğitimlerini tamamlayıp, bir yetişkin olarak sosyal yaşama katılmalarındaki törende yapılan bir Wucdır.

Нэхущ Удж (Nexuss Wuc): Gelin alındıktan sonra, gece boyu devam eden düğününün bitiminde, tan ağarırken yapılan final Wucıdır.

Удж пыху (Wuc pıxu): Günümüzde törensel niteliği bilinmemekle birlikte zamanla estetik değer kazanarak düğünlerde oynanmaya başlamış ve bu şekliyle günümüze ulaşmıştır.

Удж xэш (Wuc Xesh): Wuc Pıxu gibi, törensel niteliği bilinemeyen fakat günümüze düğünlerde oynanarak intikal eden bir Wuc’dır.

DEMİRCİLERİN WUCI:

ГъукIэ Удж (Ghuch’e Wuc): Demirci Wucıdır. Topokozmik niteliği yoktur; Topokozmik döngü ve tarımsal çalışma dışında bir olgu olan Demircilik, başlı başına ve kendine özgün bir olgudur.

КъафэXэP (Khafexer)

Bu danslar topluluk ya da geniş katılımlı olarak kadın-erkek çiftler, çift gruplar halinde ya da solo olarak icra edilir. Wucların varolan kozmik nitelikleri yanında Khafeler daha insani ve sosyal, o denli de pratik ve eğlenceli bir nitelik taşırlar. O ölçüde değişken tempolu ve ritmiktir.

Къафэ (Khafe): Klasikleşmiş ve orta/yavaş tempoda yapılan bir danstır.

ЗэхуэкIуэ (Zefak'ue): Bay-bayan karşılıklı orta-canlı tempoda bir danstır.

Къафэ къуаншэ (Khafe Khuanshe): Çiftlerin orta-canlı tempoda yarım daireler çizerek oynadıkları bir danstır.

Къафэ хъурей (Khafe Xhurey): Çiftlerin orta-canlı ve dairesel dönüşlerle oynadıkları bir danstır.

Къафэ кIыхъ (Khafe Ch’ıh): Klasik Khafe formunda, uzun bir melodi eşliğinde, çiftlerin karşılıklı uzun gidiş-gelişli olarak oynadığı bir danstır.

Уэркъ къафэ (Werkh Khafe): Worklere özgü orta/yavaş bir danstır.

Къажыхь (Khajıh): Çiftlerin koşarcasına oynadıkları, hızlı/canlı dansıdır.

ЕкIуэкI (Yk'uech'): Khajıh benzeri bir danstır.

ПIэтIэлэй (P'et'eley): Gelinin kaynana odasına girişinde Hatiyak’ue ile bir kızın oyunudur. (Khafe Xhurey’e benzer)

Зыгъэлъэт (Zıghelhet): Uçarcasına hızlı oynanan bir danstır.

Лъэпэрыфэ (Lheperıfe): Ayak ucunda ve ritmik tempolu bir danstır.

Ислъамэй (Yslhamey): Hızlı bir oyundur.

ПлIырыплI къафэ (Pl’ırıpl' Khafe): Dörtlü usta dansçıların klasik ve yaratıcı danslarıdır.

Пщащэзакъуэ Къафэ (Pssassezakhue Khafe): Düğün sona erdikten sonra themadeler tarafından düğünde bulunan kızlar içerisinde dans edişi, xabzeye uygun hareket edişi, tavırları ve duruşu göz önünde bulundurularak, bunları en iyi temsilcisi olabilecek genç kız seçilir ve düğün sonunda tek başına dans ettirilirdi.

Щауэзакъуэ Къафэ (Ssawezakhue Khafe): Aynı kurallar göz önünde tutularak bir genç erkek seçilerek ona da tek başına dans ettirilirdi.

Къэмэрыфэ (Khamerıfe): Kama dansıdır. Demircilik ve madencilikle ilgili bir dans olduğu değerlendirilebilir.

ДЖЭГУ –CEGU- DÜĞÜN

Çerkes’ler için düğün; günümüzde bile yaşlı-genç, kadın-erkek her kesimden insanın katıldığı topluca gerçekleştirilen bir törendir. Çerkes’ler, her etkinlikte olduğu gibi düğünlerini de belirli kurallar içinde büyük bir ciddiyet ve dikkatle gerçekleştirirler.

Düğün düzeninin alınması şu şekildedir:

- Hatiyak'ue ( düğün yapıp, dans edecek gençlerin lideri, dans-yönetmeni), Themadesinden düğün kurmak için izin ister.

Themade, düğünün başlaması için izin verince gençler geleneklere uygun olarak düğündeki yerlerini alırlar.

- Kızlara, eve daha yakın olan yönde yer gösterilir.

- Erkekler onların karşısında yer alır ve yaşlarına göre sıralanırlar,

- Düğün esnasında daha yaşlı birisi veya konuk gelirse, baş tarafta yer verilir.

- Müzisyenler, erkeklerin hemen önünde yer alırlar.

- Themade ve yaşlılar erkeklerin sağında, kızlar ile erkeklerin ortasında, düğünün biraz dışında otururlar.

-Kadınlar ise kızların sağında, kızlar ile erkeklerin ortasında; düğünün biraz dışında kalacak şekilde otururlar.

- Kızlar ve erkekler sıralanırken Themade ve yaşlılar ile kadınların önünü kapatmayacak şekilde iki kenarda boşluk bırakırlar.

Düğün düzeninin alınması esnasında Anavatanda şunlara da dikkat edilirdi:

Evin uzağında, açık alanda düğün kurulacağı zaman bayanlara Uasshemaxue (Elbruz) dağına dönük olan tarafta yer gösterilirdi. Herkes yerini ona göre alırdı. Sadece düğünlerde değil açık her alanda her ne sebeple oturulacak olursa olsun, Themadeler Uasshemaxue’ye yakın olan tarafa oturtulurdu.

Düğün düzeni tamamlanıp düğünün başlaması ve sürmesi şöyledir:

- Hatiyak'ue ilk dansı kızların Hatiyak'ue'si ile yaparak düğünü başlatır.

- Erkek ve kızların Hatiyak'ueleri, düğüne katılan bütün kız ve erkeklerin, büyüklerden ve misafir olanlardan başlamak suretiyle dans etmelerini sağlarlardı.

-Themade düğünden iyi dileklerini belirten güzel sözler söyleyerek ayrılır.

Bu biçimde kurulan düğün günlerce devam eder.

Kurulurken olduğu gibi, düğün sürerken de geleneklere uygun hareket edilir. Düğünler, genellikle güneşin doğma vakti, sabaha karşı yapılan Nexuşh Wuc ile sona erdirilir.


Alıntıdır
Kaynak:CERKES.ORG

50
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:33:24 ÖS »
ÇERKES DÜĞÜNLERİ ÜZERİNE

Genelde kültürün ana temasını oluşturan üç husus vardır. 1- Doğum, 2- Evlilik, 3-Ölüm durumunda yapılan etkinlikler. Çocuk doğduğu zaman bir etkinlik yapılır, evlenirken yapılan etkinlik çok zengin ve ayrıntılıdır. Ölüye de çok değer verirler. Çünkü, Çerkesler'de insana çok değer verilir. Onun için ana başlıklarıyla düğünlerde bugünümüze faydalı olacak konuları dile getirelim, onlar üzerinde duralım...

Köy düğünleri ile bugün şehirlerde yapılan salon düğünleri arasındaki farklılıkları görebilmemiz açısından, önce köy düğünleri hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Kültürümüzde, gelin alma düğünü denilen “Nıseşecegu” ile “delikanlı düğünü” olmak üzere iki tür düğün vardır. “Delikanlı düğünü”, misafir gelen birini onore etmek ya da eğlence amacıyla daha çok gençler arasında yapılır. Gençler, bayanları toplar ve düğün yaparak kendi aralarında eğlenirler. Orada gençler bir araya gelirler. Bu düğünlerde katı kurallar mevcut değildir ve bunlar daha çok eğlenceye dönük düğünlerdir. Sanıyorum, bu geleneği başka hiçbir kültürde görmüyoruz. “Düğün yaptık” dediğimizde insanlar, “kim evlendi de düğün yaptınız?” diyorlar. Bizim kültürümüzde düğün yapmak için mutlaka birinin evlenmesi gerekmiyor, biz 3-5 kişi bir araya geldiğimizde de düğün yapabiliyoruz, veya bir misafirimiz geldiğinde onun için düğün yapabiliyoruz. Fakat, misafir Thamade pozisyonunda ise düğün yapılmaz.

Gelin alma düğününde yani “Nıseşecegu”de ise, gelinin bulunduğu yere gidilerek gelin getirilir. Bu olay 3 gün, 5 gün, bazen bir ay kadar sürer. Gelin alma olayı özellikle kış dönemlerine, işsiz zamanlara denk getirilir ki, uzun uzun eğlenilsin. Kadın, Çerkes toplumunda çok saygıdeğerdir. Dolayısıyla nazlandırılır. Hele genç kızlar daha çok nazlandırılır. Esasında çağrılmadan, buyur edilmeden genç kız düğüne katılmaz. Bu nedenle, düğünden önce, düğüncü aile, kızlarının (kızları yoksa yakın bir akrabalarının) yanına bir delikanlıyı katarak, ev ev dolaşırlar ve genç kızları düğüne çağırırlar. Düğün yapılır; düğün bozulduktan sonra evlerinden alınan genç kızlar, tekrar evlerine götürülürler.

Çerkes düğünlerinde oturmak yoktur. Yaşlı, genç düğüne katılan kim olursa olsun oturmaz. Sadece evli kadınlar gerilerde bir köşeden düğünü seyrederler. Bunun dışında herkesin ayakta durması, ayakta duramayacakların düğüne katılmaması gerekir. Fakat günümüzde düğün yapılırken kızlar oturuyorlar. Bunun organize edilmesi gerekir. Organize eden gençlerden biri, bir delikanlı veya bir kız oturuyorsa, onu düğüne davet etmeli, onun da düğüne katılmasını sağlamalıdır.

Düğünde erkekler bir tarafa, bayanlar bir tarafa dizilir. Düğün yapılan yerin en emin tarafı kızlara verilmelidir. En sağ başta, “baş koruyucu” denilen birisi durur, onun yanında “jan” tabir ettiğimiz “prenses” durur. Onun yanında da Xhıgebz-thamade durur. Yani herkesin duracağı oyun yeri bellidir. Onun yanında varsa misafir kız, daha sonra toplumdaki sosyal yerlerine göre diğer kişiler, en sonda da düğün sahibi aileden bir kız yer alırlar. Bu kızın yanında da koruma görevi yapan bir erkek bulunur.

Düğünlerde kızlar sırayla oyuna çıkar, erkeklerde ise sıra yoktur. Fakat onlarda gelişigüzel bir şekilde çıkamazlar. Bir delikanlı, bir kızı gözüne kestirmiş, onunla oynamak istiyorsa, o kızın sırasına denk getirir, öyle oyuna çıkar. Kendiliğinden de çıkamaz. “Hatiyako” (düğünde oyuna çıkma sırasını idare eden kimse) dediğimiz kişiyi tembihleyerek, hatiyakonun organizesiyle düğüne çıkar. Düğünün esası budur. Kızlar sıra olduklarında, ablası ya da kendi sülalesinden bir büyüğü olan kız arka sırada dikilir, düğüne katılır ama oynamaz.

Düğünler uzun sürdüğü ve sürekli ayakta durulduğu için grup grup, önce misafirler, sonra diğerleri dinlendirilir ve dinlenenlere ikramda bulunulur. Düğünden dinlenmek için çıkarken büyük olan kişiden izin istenir, geri gelindiğinde tekrar gelindiği bildirilir. Yani şimdi yapılan salon düğünlerinde olduğu gibi düğüne gelişigüzel girilip çıkılmaz.

Gelin alma düğününü kim organize eder?


Bir aile gelin alacaksa, kendisine yakın olan, o sorumluluğu yüklenebileceğine inandığı, güven duyduğu bir büyüğüne gider, durumu anlatır. “Hayırlı bir işimiz var, bize aracı olun” der. Ve o kişi bir ön toplantı yaptırır. Düğünün organizasyonunda “Ceug thamade”, düğün thamadesi dediğimiz bu kişi ailenin adına tüm sorumluluğu taşır. Toplantıyı o yapar, “wunafe” yi o yaptırır, gelincileri o gönderir, gelinciler geldiğinde o karşılar. Düğünü olan ailenin mensupları ona yardımcı durumdadır. Örneğin; delikanlının küçük kardeşi ve “şavo” (sağdıç) da ona yardımcı olur.

“Hatiyako” nasıl belirlenir?

“Hatiyako” dediğimiz düğünü idare eden kişidir. Hatiyako da esas “ceug thamade”sine bağlıdır. Düğünden önce yapılan toplantıda o da belirlenir. Zaten köy hayatında, bir küçük yörede, kimlerin ne olduğu bilinir. “Hatiyako”nun işini, sorumluluk, yetenek ve tecrübe isteyen bir görev olduğundan herkes beceremez. Dolayısıyla bu görevi kimin yapacağı hemen hemen bellidir.


Sayın Saim Tuç ile yapılan röportajın “düğün adetleri”ne ilişkin bölümü
Alıntıdır
Kaynak:NartAjans forum

51
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:32:30 ÖS »
ÇERKES İSİMLERİ VE ANLAMLARI

ERKEKLER

Abrek ............Savaşçi, direnişçi
Akanda......... Abazaca erkek ismi
Aşemez......... Nart ismi
Azemet.......... Usta, becerikli
Berkan.......... Mitolojik
Berkuk.......... Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Bersis.............Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Beslan........... Tarihi
Bislan............ Tarihi
Çelekan........ Xabze’ye göre eğitilmiş çocuk
Çelemet......: .Yüce çocuk
Çeleşav........ Erkek çocuk,iyi çocuk
Daryal...........Kafkasya’yı kuzeyden güneye bağlayan geçitin ismi
Elbruz........... Kafkasya’da dağ ismi
Emef............ Uğurlu, aydinlik
Guşan.......... Atak, çevik
Guşav.......... Kalbin oğlu
Jabaği.......... Mitolojik
Jan...............Atak, çevik, becerikli
Janberd........Tarihi
Janberk....... tarihi
Jankat......... Mitolojik
Kafkas
Kambot......Tarihi
Kanbolat..... Tarihi
Kanşav........Xabze’ye göre yetiştirilmiş çocuk
Kuban..........Kafkasya’daki bir nehrin, ovanin ve uygarliğin ismi
Metkan........Eğitilmiş, yüce kişi
Nart............Mitolojik
Nartan.........Mitolojik
Narter.........Mitolojik
Nartkan......Nartlar’in eğittiği
Nerit..........Gözde
Nesij..........Ulaş
Nesren.......Mitolojik
Perit...........Önder
Psefit..........Özgür
Savsur.......Mitolojik
Soslan........Mitolojik ( Asetince )
Timaf........ Aydinliğimiz, uğurumuz
Yelkan.......Mitolojik
Yelmis.......Mitolojik
Yenal...... ..Mitolojik
Yetal..........Mitolojik


KIZLAR

Adiyef..........Mitolojik
Albina..........Kafkasya’da bir ırmak ismi
Bilana..........Ceylan
Dane...........Ipek
Denef..........Ipek
Dijan...........Janimiz
Dinemis......Gözümüzde
Dişeps........Altin suyu
Goşemef... .Uğurlu kadin
Goşeney.....Tarihi
Gunef.........Aydinlik kalp
Gupse........Canan, akraba
Gupset........Kalbini veren, içten, candan
Guşef ........Kalp alan, kalp kazanan
Janserey.....Tarihi
Janseri....... Tarihi
Janset........Tarihi
Jineps........Çiğ damlasi
Laşin........Mitolojik
Mafe........Uğur, aydinlik
Maze........Ay
Mizağo.....Dolunay
Nefin........Aydinlik
Nejan.......Keskin gözlü
Nelit........Parlayan göz
Neris.......Gözde
Nesij........Ulaş
Raşa........Abazaca kiz ismi
Ridade.....Mitolojik
Seteney.....Mitolojik
Sine..........Gözüm
Sinef.........Aydinliğim
Siğnem.......Gözüm
Sinemis.....Gözümde
Sipse........Canim
Tameris.....Yüceltilmiş
Tijan..........Janimiz
Tijin..........Gümüş
Zişan........Bir tek Jan

52
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:31:14 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜ

ÇERKES'LERDE MİTOLOJİ


Toplumlarin yasamlarinda anlami olan önemli olaylar, savas, isgal, afet, salgin hastalik vb. o toplumun insanlarinin dilinde hayal gücüyle süslenerek kusaktan kusaga aktarilarak tasinir. Bu sözlü söylenceler yazi diliyle de aktarilinca daha gerçekçilesir. Yazili ve sözlü bu söylenceler artik o toplumlarin kültürlerinin bir parçasidir. Ve bütün olarak ele alidiginda bir anlamda o toplumun kültürel birikimidir, zenginligidir.
Bir toplurnun geçirdigi sosyo-kültürel degisim evreleri halk destanlari içerisinde kendisini belli eder, ki bu destanlar o toplum yasaminin binlerce yillik birikimini anlatir. "Nart Destanlari ise Kuzey Kafkasya'nin otokhton halklarindan olan Çerkeslerin binlerce yildan bu yana ürettikleri ulusal destanlarin bütününün adidir". Nartlar, Adige, Abazin, Oset, Çeçen, Abhaz ve diger Kuzey Kafkas otokhton boylarinin ortak malidir.
Nartlarla ilgili metinlerde, anaerkil temelden basslayarak, feodalizmin ortaya çikmasina dek geçen dönemden kalma izleri ve akraba iliskilerinin açikca anlatilmasi gibi çesitli toplumsal bisimler betimlenmektedir. Özellikle ataerkil kabile organizasyonu, kendinden sonraki köleci toplum elementleri ile ve hatta feodalite ile katrnerlesmis olarak açikca canlandirilmistir. Kabile sisteminden feodalizmin ortaya çikmasina dek geçen dönem Nart destanlarinda açikca izlenebilmektedir. Destan kahramanlari kadin ya da erkek olabilmektedir, bu durum ataerkil ya da anaerkil toplumsal dönemin urünü oldugunun bir göstergesidir.
Destanlarda toplumsal yasam içindeki sorunlar ve çözümleri, toplumun zenginlikleri, kültürel özellikleri, maddi yasam ayrintilarina dek islenmektedir. Destanlarda; oragin bulunmasi, sobanin kullanilmasi, meyve ve üzüm yetistirmeleri, sarap mayalamalari, ari yetistirmeleri, atesi bulmalari, çelige su vermeleri, madeni silahlar yapmalari gibi toplumun maddi yasamina iliskin olaylar bunun göstergelerindendir.
Çerkes mitolojisi diye adlandirilan Nart destanlari isa'dan önceki çaglardan bu güne, Kuzey Kafkasya halklarinin dilinde, müziginde, sanatinda yer almistir. Destanlarda ana unsur insan yasamini daha mutlu, daha renkli kilacak olan insan sevgisidir. Kültiirel düzey anlaminda bu, ulasilan yer konusunda bir göstergedir.
Mitoloji ve Nartlar adli kitabinda Ö.Özbay, "Uzunyayla köylerin den derledigim kimi destanlari ani-destan karisimi biçiminde sunmaya çalistim" derken, Uzunyayla'da yasayan Çerkeslerin bu konuda halen zengin bir birikime sahip olduklarini göstermektedir.
Çerkeslerin kültür birikimlerinin ve zenginliklerinin önemli bir göstergesi olan destanlar, Çerkes topluluklari varoldugu günden bu yana kusaktan kusaga aktarilmaktadir. Kafkasya'da yasayan Çerkes topluluklarinin mitolojisinin bilimsel bir yaklasimla ele alinmis olmasina karsin, Turkiye'dekiler için bunu söylemek pek olasi degildir. Özbay'in çalismasibu konuda belki ilk adimdir.
Göç yolunda. gelip yerlesen Çerkes topluluklarinin destansal birikimleri ve sahip olduklari, göç tarihindeki düzeyde kalmistir, hatta eksilmis ve bilimsel bir yaklasimla ele alinmadigii için degisime ugramistir. Fakat Çerkes toplumunun kültüründe destanlarin derin , etkisi günümüze kadar devam etmistir denebilir. Arastirmaci Özbay'in Uzunyayla bölgesinde yaptigi derleme çalismalari bunun bir göstergesi olarak anlasilmalidir

53
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:30:21 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜ

İNANÇ SİSTEMLERİ


Din, inanca dayanan doga üstü tasarimlar ve islemler dizesidir. Toplumsal bir olgudur ve üretim sürecinde insanlara egemen olan güçlerin fantastik bir yansimasi olarak toplumsal bilincin özgül bir biçimidir. Din ilkel komünal toplum biçiminin belli bir asamasinda kavranilamayan doga güçleri karsisinda insan güçsüzlügünün yansimasi olarak dogmustur.

Çerkesler çaglar boyunca çesitli inançlar tasimis ve çok çesitli tanrilara inanmislardir. Çerkeslerin eskiden taptiklari belli basli tanrilar; sible, Tleps, Sevseres, Zekotha, Mezitha, Kutij ve Tesub olmak üzere yedi tanedir.

1- sible; savas, yildirim ve adalet tanrisidir. Savasa giderken ondan yardim dilenir, savas kazanildiginda Koç kurban edilir. Yildirim çarpmis a?açlar ve insanlar kutsal görünüyordu.
2- Tleps; Demir ve ates tanrisidir.ibadet'i yüksek sarp daglarda yapilirdi.
3- Sevseres; Firtinalarin, sularin ve irmaklarin tanriçasidir. Sevseres'e bulutlar ve denizler itaat ederdi, yine bu tanriya dualar edilir ve kurbanlar kesilirdi.
4- Zekotha; Gezginler tanrisidir, yolculuk ve kutsal ziyaretlere çikanlari korurdu. Konuk gelis ve gidislerinde su dökmek biçimindeki bu inanistan kalan gelenek, Anadoluda da uygulanmaktadir.
5- Mezitha; Avcilar ve orman tanrisidir.Çerkesler bu tanriya orman gölgesinde ibadet ederdi.ibadet edilen kutsal ormana, Theseg derlerdi
6- Kutij; Adalet tanrisidir. Eski kavimlerde oldugu gibi Çerkesler'de de mese agaci kutsal sayilir, agacin tanrisal bir ruh tasidigina inanilirdi. Çerkes Thamade'leri mese agacinin altinda toplanip savas ve baris islerini görüsüp, dua ederlerdi.
7- Tesub; Savas tanrisidir. Çerkeslerle Hititlerin tanrisiydi. Tesub'a ait heykeller Kafkasya'da bulunmustur. Diger bir adi ise Zevatha'dir. Çerkesler'de bunlar disinda; Oyun ve yilan tanriçasi Blevus ve Yeleus, Bal tanriçasi Merisa, Gök tanrisi Vefatha gibi tanrilar bulunuyordu.
Bu belirttigimiz Çerkes tanriçalari üç gurupta tolanabilir
1- Mutluluk kudret sahibi yaratici tanrilar
2- Dehset ve korku veren tanrilar
3- Doganin çesitli sanatlarin düzenleyicisi ve temsilcisi
Çerkesler belli dönemler için bu tanrilar için dualar ederler, adaklar adarlar ve sölenler düzenlerlerdi.
Çerkesler tarihin ilk döneminden baslayarak doga güçleriyle açikladiklari bu tanrilarina 5-6. yüzyila kadar bagli kalmislar ve onlara inanmislardir.
Özellikle Bizans imparatoru i. Jüstinyen döneminde yani Vi. yüzyilda Hiristiyanlikla tani?tilar. Bizans Cenevizlilerle iliskileri sonucunda Hiristiyanlik ve Yahudilik dinlerini taniyarak bunlari kabul ettiler. Çerkeslerin bu dinlri kabul etmelerine karsilik yinede kendi eski geleneklerini ve inanç sistemlerine devam ettiler.

Çerkesler Yahudilik ve Hiristiyanlik'tan sonra 17.yüzyilda islamiyetle tanisti.18. yüzyilda ise bu din yerlesti, Çerkes topluluklarinin bulundu?u Kuzey Kafkasya'ya savas ve istilalarda, dinsel baskaldirilara hatta muridizm hareketlerine rastlanmaktadir. Yine de her ne sekilde açiklanirsa açiklansin Çerkesler sahip olduklari kültürel degerleri, inanç sistemleriyle bütünlestirmis, kendilerine dogru gelen dinsel ögeleri alip bunlari kullanmislardir. Bunun sonucunda dinsel bir fanatizm görülmeyen Kafkasya'da Çerkes toplulu?u farkli dinsel inanislara sahip olunmasina karsin bir arada huzur içerisinde ya?anmasinida bilmistir.

Çerkes topluluklari Osmanli topluluklarina göç ederken islamiyeti kabul etmislerdi. islamiyetin savunucusu, Halifelik topraklarinda huzur, güven ve refah elde edebileceklerine inaniyorlardi.Yerlestikleri yerlerdeki geleneksel inanç biçimleriyle ters düsseler bile, inanç ve ibadetlerini yine kendi bildikleri biçimde gerçeklestirmislerdir. Bunun sonucunda da, inançlari geregi yasak olsa bile birçok kültürel degerlerini uzun süre korudular. Koruyamadiklari, terk etmek zorunda kaldiklari kültürel degerleri ve inançlarini terk edis nedeni ise; yasadiklari çeliskinin üstesinden gelememek sonucu olusan uzlasma istegindendir, denebilir.

54
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:29:02 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜ

HALK OYUNLARI VE DANSLAR


Genel anlamda halk oyunlari ve dans, insanlarin doga ve toplum olaylarini soyutlayarak hareketlerle anlatimlardan dogmustur. ilk örnekleri ise dinsel ayin ve törenlerde ortaya çikmistir. insanlar danslarla; bir yandan yagmurü, kar, rüzgar ve canlilar yani daga olaylarini anlatirken diger yandan doga üstü olaylarinda anlatmak istemistir.
Her toplumda kendi toplumsal motiflerin islendigi halk danslari o toplumun aynasi görünümüne sahiptir, çalinan çalgi, canlandirilan hareket anlatilan olay, bize o toplumun yasam tarzini ve birikimlerini gösterir. Toplumla birlikte dogan halk danslari süreç içinde toplumsal gelisime ve paralel bir gelisim çizgisi izler.
Kafkas halk danslari yüzyilardir, Kafkasya insaninin günlük yasaminda çok önemli bir yer tutmaktadir. Dügünlerde, bayramlarda, savaslarda, evdeki senliklerde,konukagirlama-ugurlamada, kis ve yaz gecelerinde, arkadas toplantilarinda, dans günlük yasamin bir parçasidir. Bu danslarda toplumun bütün hareketleri bir arada görülebilir.
Çerkesler halk oyunlarini çok severler, oyunlari bilmeyen kisi yok gibidir. Halkin özelliklerini yansitan önemli bir kültür ögesi olarak görülen oyunlar hemen hemen her toplantida, bir araya geliste oynanir. Mizika veya Akardeon esliginde oynanan oyunlarda, kizlar ve erkekler ayri saflarda karsilikli olarak ayakta durmak kosulu ile dizililer ve müzige el vurarak tempo tutarlar.

55
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:28:36 ÖS »
ÇERKES YEMEKLERİ

Çerkeslerin yemekleri kendilerine has özellikler taşır. Yemekler daha çok et ve süt ürünlerine dayanır. Sebzeye pek itibar etmezler. Şişmanlığı kınayan Çerkeslerin kuvvetli ve sağlıklı bünyeye sahip olmalarının yemek kültürleri ile doğrudan alakası vardır.
Pasta
Çerkesler ekmek yerine pasta dedikleri ve ufak darı veya mısır unundan pişirilmiş lâpayı tercih ederler. Pirince daha az kıymet verirler. Pasta yapılacak ufak dârıyı evvelâ ona mahsus tahtadan yapılmış el değirmeniyle çekerek tamamen kabuğunu çıkarırlar. Sonra içindeki beyaz darıyı suda pişirerek pasta yaparlar. Mısırı da değirmene vermeden evvel fırında iyice kuruttukları için pastalık mısır unu bir dereceye kadar kavrulmuş demektir. Bunu da suda kaynatarak pasta haline getirirler. Her nevi pasta istendiği şekle konabilecek derecede katı yapılır. Bazen tuz katarlar bazen katmazlar, pirinci olduğu gibi temizleyip kaynatırlar.
Pastayı şeven denen dibi yuvarlak kulplu demir tencerede kuvvetli ateş üzerinde ve demire temas eden kısmı da kızaracak derecede iyi pişirdiklerinden hamur tadı vermez. Çerkesler sacayağı kullanmazlar. Tencereyi ocağın içine daima asılı duran, istenildiği derecede kaldırılıp indirilebilen ve lehunç-tlexunç adı verilen demir zincire asarak kaynatırlar.
Pastayı karıştırmak için belağ dedikleri küçük bir tahta ve düz kürek kullanırlar.
Tencere yere indirilir belâğla güzel karıştırılıp tekrar asılır. Bu suretle bir kaç defa indirilip bindirilerek iyi bir şekilde pişmesine dikkat edilir. Pasta birlikte yenecek katığa göre sofranın üzerine dâire veya yarım daire şeklinde ince ve uzun olarak konur. Bazen de sofrada bulunacak her misafirin hissesi birbirinden ayrı olarak konur ve bu şekil daha kibar sayılır.
Pasta yekpâre ve daire şeklinde sofraya konursa birlikte yenecek "şıpsı", yağda kızartılmış ve üzerine tereyağı veyahut kaymak konmuş peynir, söğüş et ile yenmek üzere yapılan güzel salça pastanın ortasına oyulan çukura konur. Pişmiş et, kuru peynir, ufak ufak doğranarak pastanın sathına biraz batırılmak suretiyle konur.
Pasta el ile lokma haline getirilerek yendiği için sofradan evvel ve sonra eller behemehal sabunla yıkanır. Temiz peşkirle kurutulur. Hizmet eden sağ eliyle ibriği, sol eliyle leğeni tutar ve dizlerinin üzerine biraz çömelerek suyu döker. Misafirler el yıkamak için yerlerinden ka1dırılmaz. Apleş dedikleri peşkir ekseriyetle kızların ketenden yaptıkları uçları nakışlı, beyaz ve uzunca temiz bir havludur. Fakat yemek yerken kimse kucağına havlu koymaz.
Haluzz-Haluj
Üçken şeklinde yağda kızartılmış peynirli puf böreğine haluz derler. Bir de ince açılmış hamurun içine peynir ve soğan koyduktan sonra yumurta büyüklüğünde veya biraz daha büyük boyda yuvarlak hale getirip suda pişirirler ki buna da psihaluj derler. Su böreği gibidir. Bu börek pek muteber olmadığından ağır misafirlere ikram edilmez. Bazen de suda kaynatıldıktan sonra ve meselâ ertesi gün yenmek istenirse kızartıp da yerler. Haluz sofraya bir sahan içinde olarak konduğu gibi bazen de öylece konur. Koparıp dağıtmamak için el ile tutularak ısırılıp yenir. Haluzz-Haluj pasta gibi ekmek makamında safraya konduğu için yoğurt, kaymaklı süt, tereyağı, bal veya tiritle yenir. Ekseriya hediye olarak akraba ve ahbaplar arasında hediye olarak götürülür. Halujun bir de patatesli cinsi vardır ki bu da şu şekilde yapılır. Patates sayulduktan sonra su içinde kaynatılarak güzelce pişirilir. İçine biraz kırmızı biber, tereyağı, tuz konur ve evvelce hazırlanmış olan açılmış dört köşeli yufka içine konur, yufkanın bir yarım daire şeklinde yapıştırılmasını müteakip biraz durduktan sonra kaynar suyun içine atılır ve kaynatılır. Sıcağı sıcağına yenir.
Meterej
Katıca hamuru uzunca ve ince yuvarlak bir ha1e koyduktan sonra üçer parmak boyunda keserler. Her parçayı ince çubuklar dan yapılmış beyaz ve temiz sepet üzerinde yuvarlayarak içi biraz boş ve üstü kertikli bir hale getirdikten sonra kaynar yağ içinde kızartırlar. Bu suretle yapılan meterej taneleri hediye olarak başka yere gönderilecek ise ince kınnapa dizilir. Haluj gibi bir sahan içine konur ve onun gibi katıklarla yenir.
Mejag
Ufak darı unundan yapılmış cıvık bir hamuru yassı bir kap içine koyarak fırında pişirirler. Mejag adını verdikleri bu yemekleri daha büyük yapmak isterlerse fırının içine kızdırılmadan üç parmak kadar yükseklikte olmak üzere çamurdan büyük bir dikdörtgen yada dörtgen yaparlar. Fırın kızınca bu dikdörtgenin içine cıvık hamur kepçe ile dökülerek ağzına kadar doldurulup pişirilir, piştikten sonra fırının ağzını muvakkaten yıkarak çöreği bozulmadan çıkarırlar. Bir tanesi öküz arabasının içine ancak sığar. Mejagtan icap ettikçe baklava biçiminde ufak parçalar halinde kesilerek sofraya konur. Bununla da haluj ile yenen katıklar yenir.
Bedjın
Yulafın kabuğunu güzelce çıkararak özünü kaynatırlar. Sonra kıvamını buluncaya kadar belağla ça1arlar. Bu bulamacı kaşık ile yerler. Bedjin Avrupalıların "purej"dedikleri yemek ise de ondan lezzetli ve nefis olur. Bedjin sıcak olarak bal şerbetiyle yenir. Biraz yapışkan olduğu için dikkat etmeyenlerin dilini yakar. Bu misafire ikram edilen yemekler arasına girmiyor.
Haluğ ekmek


Ekmeği somun halinde fırında pişirirler. Pide ve yufka yapmazlar. Buğday, mısır unundan yapılan somunlar fırına konurken altının temiz olması için küreğin üzerine genşi meşe yaprağı koyarak fırına atarlar.
Piştikten sonra da sıcak iken yapraklar çıkarılır ve altı güzelce kızarmış olarak servise konur. Çerkesler ekmeği az kullanırlar.

Stir- Çorba
Stir denen çorbaya Çerkesler çok önem vermezler ve az yerler. Mısır çorbası iki suretle yapılır. Mısır evvela (suxu) de döverek kabuğunu çıkarırlar. Sonra suda pişirerek içine bir miktar süt katılır. Bazen az da olsa fasulye tanesi katarlar. Üzerinde yağla haşlanmış biberli soğan gezdirirler. Bunu öğlen dışında yemezler. Bazen de suhuden çıktıktan sonra mısır taneleri 3-4 parçaya ayrılacak surette el değirmeninde kırılır. Sonra birinci usuldeki gibi pişirler. Ufak darı özünden yapılan çorbalar da aynı şekilde pişirilip hazırlanır ve onlara da süt katılır. Ufak darı çorbası daha kibar sayılır. Çorbalar ekmek ile yenir.
Lepsi
Et suyudur. Çerkesler bunu çok severler. Taze eti haşlayıp içine biraz tuz koyarlar. Yerken üzerine az miktarda siyah biber ekerler.
Gumilej
Darı (fug) unuyla baldan ve bazı nebatların eklenmesiyle yaptıkları bir nevi ekmektir. Gumilej kuvvetli bir yemektir. Bu nedenle senelerce muhafaza edilebilir. Çerkesler savaşlarda bunları terkelerinde taşırlar.
Söğüş
Çerkesler tâze eti daima söğüş yani haşlama halinde sıcak yerler. Başka şekilde pişirmeyi bilmezler. Haşlanacak et, sofrada bir adam önüne konabilecek büyüklükte olmak üzere parçalara ayrıldıktan sonra kaynatılır. Haşlanmış et iki şekilde sofraya konur. Bazen parçalar tirit olarak büyük bir kâse ile sofraya konur. Bunu kibarlar yapmazlar. Bunun için başlanmış ve biraz soğutulmuş et parçaları her şahsın önüne pasta parçalarının üzerinde konur. Eti bitirip yemek için yapılan cevizli nefis salçalı tabak içinde yahut pasta müdever ise oyulmuş çukura konur.
Leğejağ- Kuru et
Koyun ve semiz sığır etlerini pastırmalık gibi ince ve güzel kesip tuz ve az sarımsakla iki üç gün terbiye ettikten sonra ocağın içinde seyrek çitler üzerine dizerler. Altında çok ıs vermeyen gürgen ağacından mütedil bir ateş yakılır. Arada çevrilerek bir kaç gün zarfında güzelce kurutulur ve nefis bir et olur. İşte bu kuru eti icap ettikçe şişe takarak köz üzerinde güzelce kızarttıktan sonra birer lokma olacak derecede ufak parçalar halinde doğrayıp pastanın üzerine koyup yerler. Bazen de kızartmadan önce ufak doğranır, sonra tava içinde kızartılıp yağıyla beraber pastanın ortasındaki çukura konur.
Şipsi
Meşhur çerkes tavuğu (Şipsi) çoğu cevizden bulamayanlar yağda kavrulmuş undan ve bazıları da süt ilave ederek yaparlar. Şipsi daima pasta ile yenir. Şipsi pastanın oyulmuş ve kenarları biraz çıkık yapılmış büyük çukurun içine doldurulur. Etler de yarısı dışarıda kalacak ve tutulup çıkarılacak surette çukurun kenarına dizilir.
Değelibj
Kavurma ettir. Etler ufak pârçalara ayrıldıktan sonra kendi yağında kavrulur. Teneke ve kutulara konur yine kendi yağı ile üstü örtülür. Ateşte ısıtılıp pasta ile yenir.
Vedbesim
Kuzu kebabı, hıdrellez kuzusu gibi tandır kebabıdır. Kuzu kesildikten ve iyice temizlendikten sonra yanına baş, ciğer ve böbrek eklenerek sıcak tandıra konur. Tandırın ağzı iyice kapatılarak sıvanır. 2-3 saat bırakıldıktan sonra tandır açılır, ilik gibi pişmiş et bıçakla parçalanır ve tepsiye konur.
Metazz
İyice yoğrulan mayalı hamur açılır, içine çerkes peyniri, biraz da tuz konarak iki yumurta, hacminde kapatılır. Kaynar suyun içinde iyice kaynatılır, sıcak sıcak yenir.
Seheş
Bildiğimiz sütlaçtır. Aynı şekilde yapılır, sıcak ve soğuk olarak yenir.
Suqu
Bir nevi kuru darı unudur. Erler bunları gıda gibi heybelerine koyarlar, seferlere, savaşlara götürürler, gittikleri yerlerde, dağlarda ateş yakıp suda pişirirler ve yerler. Yahut sıcak süt ilâve edilerek pişirilir, tabağa konur ve soğuyunca üzerine kaymak ilave edilerek yenir.
Adighe kueyej-Çerkes peyniri
Evvela iki kilo süt ateşe konur. 2-3 gün önceden kalma ekşi yoğurt suyu süt kaynama derecesine varınca yavaş yavaş kepçe ile dökülür. Süt içinde beyaz topraklar, üstünde yeşil su oluşuncaya kadar hafif ateşte kalır. Tel süzgeç ile süzülür. Şekil vermek için 1-2 defa çevrilir ve ılık iken iki tarafı tuzlanır, bir tabağa konur. Böyle taze iken yendiği gibi bir dolaba veya rafa da konularak kurutulur. Uzun bir zaman dayandığından sonraları da yenir.

56
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:27:55 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜ

GİYİM KUŞAM VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI


Giyim Kusam: insanlar örtünmek ve korunmak için giysiler giyerler. Korunmak için olsa bile giyilen giyisiler, onlari giyen insan topluluklarinin yasayis biçimlerinin göstergelerindendir. Anavatanlari Kafkasya olan ve orada yasayan insanlarin giysileride dogal olarak o bölgenin cografyasini ve insanlarinin etkilerini tasir.
insanlari giyim ve kusamlari; o insanlarin yasamini, kisiligini, sosyo-ekonomik durmunu, toplumsal statüsünü yansitan göstergedir. Çerkes topluluklarinda da böyledir, giyim ve kusamlari yasam biçimlerine uygunlu gösterir.
Kafkas Halk Danslri adli kitapta (Koçkar, 1979; 216-217) çerkes giyim ve kusami söyle aktarilmaktadir: Çerkes erkekleri " Çerkeska" diye adlandirlilan bir giysi giyerlerdi, bu giysinin etekleri diz boyunu geçecek sekilde uzun ve genistir, gögsünde agaçtan yapilmis fiseklikler ve bunlarin gümüsten kapaklari vardir. içine açik tonda gömlek giyilir, kendi rengi ise çogunlukla koyu tonda olur. Baslarina evde kadinlar tarafindan elle yapilmis Kalpak takarlardi, bunlarin üzerine keçi kilindan dövülerek yapilmis yamçi adi verilen bir giysi giyerlerdi. Yasamlarini önemli kismi at üzerinde geçtigi için yamçinin uzun olmasina dikkat edilirdi.Yamçinin boydan boya açik olan önünde boyun kisminda gümüs bir tutturmalik bulunur. Ayaklara bazen diz boyunu asan yumusak deriden yapilmis altin yada gümüs tokalarla baglanabile çizmeler giyilir, bel'de ise üzerinde kilinç, yagdanlik, kama bulunan beli saran deri kemer bulunurdu.
Kamalrin sapi kemik, gümüs yada altin islemeli ve iki agzida keskin olurdu. Kilinçlarin agzinin daha düz, kesici ve delici özelligi olmasina dikkat edilirdi. Boyun yada basa sarilan siyah yada beyaz Çuha'dan yaplmis baslik ise; basi yagmurdan korumak içindir.
Çerkes kadinlari ise zerafet ve asaletlerini yansitan giyecekler giyerlerdi. Kaftan diye adlandirilan giysinin üst kismi vücüda tam oturmustur, bel'e takilan kemerin asagisinda kalan kisim uzun ve yere kadar açiktir. Açiktan iç giysi görülür, bel'den baslayan gümüs, altin, pirinç dügmeler üçgen biçiminde ve boyun altina dogru uzanir. Kaftan mat renklerde olup kadife, ipek, atlas gibi kumaslardan dikilmistir. Kollar genis ve uzun olup üzerinde süsleme sanati örnekleri vardir. iç'lik Kaftan'in içine gelir Üzerinde ve alt etek önünde gümüs,sim-sirma islemeler görülür. Basa kep biçiminde baslik, üzerinde alti, gümüs, sirma, inci islenmistir. Basa dik olarak giyilmasine dikkat edilir. Basa yine basliktan tutturularak ipekli kumastan yapilmis genellikle beyaz basörtüsü örtülür.
Çerkeslerin geleneksel kadin ve erkek iysileri oalrak tanimlanabilecek bu giysiler, Çerkesler tarafindan göç yoluyla geldikleri Türkiye'de terk edilmistir. Göçten sonra bir süre bu giysileri giymeye devam etmisler, daha sonra içerisinde yasadiklari toplumun giysilerini giymeye baslamislardir.

Beslenme Aliskanliklari: Çerkes topluluklarinin beslenme aliskanliklari göçten sonra gelip yerlestiklei topraklarda önemli degisikliklere ugramistir. Fakat yine de kendilerine özgü geleneksel yemekleri yapmaya özel önem verirler.
Misir unundan yapilan ekmeklere artik rastlanmassa bile bolca hamur yemekleri çesidi bulundugu söylenebilir. Hamurdan yapilan yemeklerin içine patates, peynir koyarak haslamak ya da kizartmak yaygin geleneklerdir. Ocak içerisinde et ve peynir kurutma gelenegine artik pek rastlanmaz.
Çerkesle et ve süt ürünleri bolca kullanirlar, özellikle et ürünlerini konuklara sunmak köklü bir gelenektir. Et haslanarak oldugu gibi, tuzlanarak da kizartilip yenir

57
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:26:36 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜ

EŞ SEÇME VE EVLİLİK TÖRENLERİ


Çerkesle genel anlamda, gelenek ve yasam biçimlerinde Türkiye'deki diyer toplumlardan daha genis ve özgürdürler. Onlarda "söz kesilmez", genç kiz ve erkekler çevrelerinde "göz gezdirip" en uygununu arastirirlar. Genelde Lazlardan, Türklerden veya Kürtlerden dahageç evlenirler. Bu evlenme yasinin 25-30'lara kadar çiktigi da görülür.
Çerkeslerde evlenme yasinin yüksek olmasinin bir nedeni; geleneklere göre, büyük kardesin evlenmeden küçügünün evlenmemesidir. Birçok kisi, büyklerin evlenmesini beklerken evlenme yaslarin epey geçiyorlar. Günümüzde bile bu gelenegin sürdügü söylenebilr. Hatta bu gelenek yüzünden bir çok kisi de evlenmeden kalabiliyor. Bir diger neden ise, eslerin olgunluga erismesini bekleme ve üstlendigi aile yükünün sorumlulugunun önemli görülmemesidir.
Diger yandan Çerkeslerde iç güveysi gitmek seklinde bir durum hemen hemen hiç görülmemektedir. Bu ayni zamanda ataerkil aile yapisinin egemenliginden de kaynaklanmaktadir. Ayrica iç güveysi giden erkegin gidmis oldugu ailede söz ve karar sahibi olmayisi çerkes erkegi için kabullenilebilecek bir durum degildir.
Çerkes toplumunda genç kiz ve erkekler arasindaki iliski ve etkilesim son derece açik ve olagandir. "Zekhes" diye adlandirlina toplantilarda kizlar ve erkekler birarada bulunur, bu tplantilarda gençler bir birlerini tanir, konusur, oyunlar oynar, "Ksenlik "yapar. Ksenlik iliskisi flört iliskisine denk düsen bir iliskidir. Bu iliskide genç kiz ve erkek duygu ve düsüncelerini sözlerle paylasarak daha yakindan birbirlerini tanirlar. Bu iliski gençlerin es seçiminde daha dogru ve bildik kararlar almasinada etkilidir. Evlilik öncesi bu sosyal iliskiyi yasamis olan gençlerin evlilikleri, eger gerçeklesirse, daha gerçekci ve saglam temellerde dayanir. Bu yüzden Çerkeslerde esler arasinda çatismalara, bosanma, terk etme, ayri yasama, vb. durumlara çok az rastlanir.
Bununla birlikte Çerkeslerde "görücü usulü" ile evlenmelere çok az rastlanir, yukarida açikladigimiz biçimde bir iliskiye sahip genç kiz ve erkekler eslerini kendileri seçerler, aileler ise bu konuda kendilerine gelen önereyi kabul ederek, kiz isteme, nikah ve dügün gibi geleneklere uygungerekli yükümlülüklerini yerine getirirler.
Gerekliliklerin yerine getirlimesinde, aile ve toplum büyüklarinin ortak karar ve uygulamalari etkilidir.Gençler bu asamadan sonra devreden çikmislardir. Bu islemlerder söz söyleme ve karar alma, onlara etkide bulunma haklari kalmamistir. Aile üyeleri, akrabalar ve bir arada yasayan toplulugun yaslilari gerekli islemleri ortaklasa gerçeklestirir.
Çerkeslerde evlilik saygi uyandiran, mutluluk nedeni olan bir kurumdur. Evlilik kurumu büyük bir dügünle kurulur ve bu dügüne büyük önem verilir.Dügün yapan aileye sosyal yardimda bulunmak bir gelenek oldugu kadar, yardimam katilmamak ayip sayilmaktadir. Dügünlere ailenin tanidiklari ve akrabalar disinda da çevre köylere tek tek haber verilir, davet edilir. Dügüne katilan misafirler köyde yasayanlar tarafindan paylasilarak agirlanir. Dügünler bir kaç gün sürer. Bu dügünlerde evlenen erkek kendi dügününe katilmaz ve ortalikta görünmez, dügün boyunca bir arkadasinin ailesi yaninda kalir. Dügün sonrasi evlenen kisinin evine getirilmesi yine arkadaslari tarafindan düzenlenen küçük bir törenle olur Evlenen kisinin dügün öncesi ve dügün boyunca kaldigi arkadaslarinin evi artik bir akraba evi olarak kabul edilir. Günümüzde bu gelenklerin hepsinin uygulandigi söylenemez, özellikle kentlerde yasayanlarin bu gelenekleri uyguluyabilmesi dahada zorlasmaktadir.

58
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:26:03 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜ

AİLE VE AKRABALIK İLİKŞKİLERİ


Çerkes ailelerinde akrabalik iliskileri çok yaygin ve önemlidir. Akrabalik iliskilerinde bir iç içelik sözkonusudur.genelllikle THAMADE (yasli ve bilge kisi,bütün toplantilarda toplulugun sefidurumundadir) statüstündeki kisilerin aldigi kararlar bu akrabalik ikiskisi içerisinde onlarin tümü için geçerlidir.
Ayni zamanda olaylar, toplantilar disindaki bir araya gelisenlerin hepsinde (yasli-genç) bir Thamade'lik kurumu bulunur. Bu thamde o tplulugun en yaslisidir ve topluluga baskanlik eder. Toplulukta bulunan her birey onun aldigi kararlara uymak zorunda oldugu gibi,onun izniyle davranislarda bulunabilir.
Çerkeslerde aile genellikle genis aile olup, ana, baba, çocuklar ve torunlardan olusmaktadir. Aile bireyleri arasinda sert ve siki bir disiplin vardir, aile küçüklerinin alinacak kararlarda önemli bir katkisi ve etkisi yoktur, fakat kararlarin uygulayicisi durumundadirlar.
Yaslilara ailede ve toplumda ayri bir deger verilir, ailenin reise babadir, kararlari o alir, diger üyeleri ise uygular. Aile reisinin kararlari emir niteligindedir. Erkegin ailedeki bu otoritesi yasi ileledikçe artar ve kabilelerde de etkili olmaya, sefi durumuna geçmeye baslar.
Çerkeslede, çocuklar evlendikten sonra ayri ev kursalar bile, "Büyük Ev" yada " Ana Ev" dedikleri baba evi ile iliskilerini koparmazlar.
Büyük ailede yönetim "ata-baba"dadir. Her is ondan sorulur.Aileyi bir arada tutan,toparlayan odur. Kimse ona sormadan aileyi ilgilendiren önemli bir karar alamaz. Ata-Baba'nin yetkisi yanlizca çocuklari üzerine degildir.Kendisinde küçük olan kardesleri ve aileleri üzerinde de, kendi ailesi üzerindeki haklara sahiptir.
Böyle bir aile büyügü yasamini yitirdiginde, aile fertleri yine ayni hiyerarsiyi korumak kosuluyla, es ve çocuklarini çevrelerine toplayip yeni büyük aileler olustururlar. Ancak yasayacaklari ev eski büyük evin yakinlarinda olmak zorundadir. Kardeslerin bu sekilde ayrilamasina ragmen, uzun süre mal ortaklari devam eder. Mallar bölüsüldügünde baba miras sadece erkeklere düser kizlar bu mirastan yararlanamaz.
Kizlar evlenene kadar baba ya da erkek kardeslerinin evinde kalirlar. Sahip olabilecekleri mallar; giyimleri, takilari ve çeyizleridir. Kadinin evindeki yasam çok rahattir,genç kizlarin baba evinde büyük özgürlüge sahip olmamalarina karsin evlendikten sonra bu rahatliklari ortadan kalkar.
Kardesler her ne kadar ailede bir arada oturuyor olsalar bile, evlenen kardeslerinin ayrilmasi, isini ve malini ayirmasida söz konusudur. Ancak eve bir konuk geldiginde veya disaridan gelebilecek haksizliklara karsi tek vücut olurlar.
Ailede bir is bölümü vardir. Ailede kadin; yeme-içme,ev temizligi, çamasir, çocuk bakimi gibi ev içi islerle ugrasir. Disarda yaptigi isler ise, inek ve koyunlari sagmak,kümes hayvanlarina bakmaktir. Genç kizlar annelerine, erkekler ise babalarina yardirm ederler. Erkekler bir taraftan da ise ev disindaki islere bakarlar ve evi geçindirir.
Ailede çocuklarin yetistirilmesinde temel hareket noktasi, saygi ve sevgidir. Çerkeslerde çocuk yetistirme görevi sade anne ve babanin görevi olmaktan öte daha çok toplumun ortak görevidir.Okul egitimi disindada aileler çocuklarina; insan sevgi, dürüstlük, çaliskanlik, vatan ve millet sevgisi" büyüklere saygi duygusu asilarlar. Çcuk yetistirmeyi toplum borcu olarak bilirler. Çerkeselr atasözlerinde bile bunu, "Çocuk iyi yetisirse, hem ailesinin hemde toplumun çocugudur; ama kötü yetisirse yanlizca ailesinin çocugudur" seklinde vurgularlar.

59
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:25:34 ÖS »
ÇERKES KÜLTÜRÜ

SOSYAL YAŞAM,GELENEK VE GÖR ENEKLERİ


Gelenek, genel anlamda geçmisten gelen ve tolum üyelerinin toplu, köklesmis aliskanliklarini ifade eder. Gelenkler o tolumun geçmisindeki gelir ve geçerli oldugu toplumda da toplumsan yaptirimlara dayanarak, kusaktan kusaga aktarilarak süregider. Gelenekler uygulandiklari zamana ve yere göre degisiklikler gösterir. Görenekler ise daha yaptirimsizdir toplumdaki görgüye dayanirlar, uzun süre geçerliligi ve kullanirligi olanlar gelenek haline dönüsebilir. Toplumda gelenek ve görenekler töre kavramiylada ifade edilebilir, her ikisininde toplumsal yasamda önemli etkileri vardir.
Toplumda insan davranislari benzeserek geçerli hale gelip toplum tarafindan uyulur ve uygulanirsa bu davranislar önce görenek daha sonra da gelenek haline gelir. Gelenek haline gelen davranislar ve toplum dogrulari kusaktan kusaga devredilerek geçerliligini koruyabildigi zamana kadar yasar. Fakat gelenekler toplumun yasam ihtiyacini karsilayamaz hale gelirse bu süre sonunda toplum tarafindan ya degisime ugratilir yada terkedilir. Özetle, gelenek ve görenekler; köklsesmis toplumsal aliskanliklardir.
Çerkez toplumunun çesitli toplumsal aliskanliklari bulunmaktadir ve bu aliskanliklar, 130 yil önce göç yoluyla getirdikleri ülkede bile halen geçerliligini koruyorsa, baska bir degisle bu süreye karsi dayaniklilik gösterebildiyse, bu durum yüzyillardan beri sahip olunan bir yerlesiklikle açiklanabilir.
Günüzde bile izlerine rastlanan gelenek ve göreneklere bakacak olursak; toplumda olabildigince özgör bir iliski yasayan Çerkeslerde gelenek ve göreneklere, degerlere taki bir baglilik söz konusudur. insan iliskilerinde yaratilan bu uyumlu atmosfer, bireylerin topluma ve kendilerine karsi duyduklari uyum davranisi sorumluluguyla ilgilidir. Tarihsel süreç içinde olmus ve toplum tarafindan benimsenmis kurallar ve gelenekleri, Çerkesler "Xhabze" diye adlandirilir.
Çerkesler Kafkasyadan getirdikleri Türkiye'dede bir süre devam eden Feodal özelliklerinden, "Asil"lik ve "Köle"lik kurumlarinin, Çerkes toplumunun kesin çizgilerle olmasada siniflara ayirdigi söylenebilir. Ayrimin daha çok kesinlik kazandigi boylarda, boy tekrar kendi bünyesinde küçük prensliklere ayrilmis olup, bu prenslikler genellikle digerlerinden bagimsizdir, ancak tamamen birbirinden kopuk degildir. Çünkü Çerkes toplumunda yürürlükte olan yasam biçimi kollektivizm üzerine kurulur. Asil sinifta olanlarin çikarlarida bu yasam biçimine uygun düstügü için siniflar arasi sürtüsme ve çatismalara pek rastlanmaz.
Toplumdaki sinifsal farkliligin kopuk olmasina karsin yinede Türkiye'de yakin tarihe kadar Çerkesler arasinda asil siniftan birinin köle siniftan birisiyle evlenmesi seklindeki kurallarin geçerliligini korudugu söylenebilir. Bunun yaninda Çerkes olmayanlardan kiz alip vermemek seklinde sürdürülen bir tavir gelenek ve göreneklerin daha az degisime ugramasinda etkili olmustur, günümüzde ise bu tür iliskilere girilmesi sikça raslanan bir davranis denilebilir.
Çerkeslerde kiz kaçirma yaygin bir gelenektir. Kiz kaçirma eyleminin ilginç yönü bu eylemde zor kullanilmamasidir, yani kizin rizasi olmadan böyle bir ise kesinlikle kalkisilmaz Kizi kaçirmak için erkegin, kiz ailesinden birilerini haberdar etmesi gerekir.Kiz kaçirmaya kendisinin gitmesisart degildir. Kizi erkegin arkadaslari kaçirir ve yakin bir aileye teslim eder. O aile kizin arti ikinci ailesi dermektir. Kizin kaçirilip getirildigi aile kiz evi rollerini yüklenir. Ailelerin anlasmasi ise toplulugun yaslilarina düser. Geleneklere uygun biçimde evlilik törenleri düzenlenir ve gençler yeni yuvalarini kurar.
Kaçma-Kaçirma geleneginde, ailedeki kiz ya da erkegin büyük olanin dururken küçügün evlenmemesinde ekisi oldugu söylenebilir. Yine aile içi evlilik yasagi, annenin sülalesinden bile en uzak kimselerle evlenmeme gibi bir gelenek önmlikle korunmaya çalisilan geleneklerdendir.
Çerkeslerin gelenekleri içerisinde belki en önemlisi sayilan geleneklerden biri büyklere saygidir. Hatta bu konuda en iyi örnek, yaslilarin bulundugu büyük çerkes ailelerinde, evdeki gelin konumdaki hanimin yaslilarin yaninda yemek yememesi, konusmamasi, oturmamasi ve saygili davranmamasi bunun ifadesidir, denebilir.
Bunun disinda Çerkeslerde; bulunan mekana biri geldiginde küçük-büyük herkesin onu ayaga kalkarak karsilamasi, namus ve saygi içinde onurlu yasam, insanlari ayirmadan tümüne sevgiyle yaklasmak, güçsüze yardimci olmak, yedirip-içirmek, konukseverlilik, iyi ve kötü günlerde bir arada olma, yardimlasma gibi geleneklerde yine önemle korunan ve uygulanan geleneklerdir.
Çerkeslerin, Kafkasya'da tarim ve hayvnacilikla ugrasan köylü topluluklari oldugunu herkes tarafindan bilinmektedir. Göç yoluyla gelip bu ülkeye yerlesirken de köy yasamina dayali yerlesimler kurmalari bununla açiklanabilir. Odönemde sahip oldukalr toplumsal iliskiler reodal toplumsal iliskileriydi ve bu iliskilerde köyü yasamina denk düsüyordu. Çerkesler sahip olduklari toplumsal iliskileri en iyi bu tip yasam biçimlerinde gerçeklestirebilirlerdi. Bu yasam biçimi ile ifade etmek istedigimiz sey tabiki sahip olduklari degerler ve kurallardir

60
Genel Kültür / Ynt: Çerkez Kültürü
« : Haziran 05, 2009, 06:24:58 ÖS »
CERKESLER'DE KADIN

ADİGELERDE KADININ YERİ
Hanceriy bir yazısında Şöyle bir olay anlatır :


Yaşlı bir Adige kadınının savaşta üç oğlu varmış.
Bunlardan ikisi cephede can vermişler ve kadının son kalan oğlunu da kanlar içerisinde can çekişirken bir atın sırtında kapıya getirmişler bir gün.
Yaralı adam kapısının önüne gelir gelmez bir kelime dahi söyleyemeden boş bir çuval gibi atın üzerinden yuvarlanıp, anasının ayakları dibine düşmüş ve oracıkta can vermiş.

Kadın hiç bir telaş göstermeden oğlunu getirenlere dönüp sormuş – oğullarım yiğitçe savaştılar mı ? Diğerleri cevaplamışlar – Evet, kahramanca savaştılar,düşman karşısında asla geriye dönmeksizin yiğitçe mücadele ettiler.
Kadın bu sözü duyduktan sonra ancak ölen oğulları için ağlamağa başlamış. Bir yandan ağlayıp bir yandan "babalarına yakışır şekilde yaşayıp ölen yiğit oğullarım,güzel evlatlarım " diyerek ağıtlar yakıyormuş. Kadın bir an duralamış ağlamasını kesmiş ve şöyle söylemiş: "Hayır ben şanssız,bahtsız bir kadın değilim,yüreğim rahat oğullarımın akibetlerini bilerek,yiğitçekahramanca öldüklerinden emin olarak evlatlarım için ağlayıp yas tutacağım,ama şanssız ve bahtsız değilim.

Hanceriy bu olayı anlattıktan hemen sonra ekliyor ve şöyle diyor devamında : Gördünüz mü Adige kadınını, onun mitolojideki kadın kahramanlardan farkı nedir ?
Dışarıdan Kafkas halklarını gözlemleyenler açısından ele alacak olursak bunların pek çoğu Adigelerin kadına bakış açısını tam olarak kavrayabilmiş değillerdir,hala da böyleleri vardır günümüzde.
Kadının özgürlüğünü sınırlayan doğu kültürleri ile Adige kültürünü bir tutanlar maalesef hala mevcut .
Elbetteki bu kanaat büyük bir yanılgı olduğu gibi bu tür düşünenleri haklı çıkartacak hiç bir örnek te gösterilemez.
Hanceriy bir başka yazısında Adigelerin kadına bakışlarının Asya’daki diğer müslüman halklar gibi olmadığına örnek olarak Met çunatıko Yusuf İzzet paşadan naklen şöyle söyler : " Doğu toplumlarında olduğu şekilde Adigeler’de kadın ağır işlerde çalıştırılmaz.
Onlarda adet olduğu şekilde bizde erkekler bir kenara çekilip kadını sert yamaçlarda ziraat işlerinde,tarım işlerinde bahçe işlerinde çalıştırmazlar…"
Adigelerde erkeğin kadına el kaldırdığı , küfrettiği veya aşağılayıcı sözler söylediği duyulmuş görülmüş değildir.
Ve bu tür hareketler çok büyük bir ayıp olarak karşılanır toplum tarafından.
Dolayısıyla da Adigelerin kadına bakışlarını islamın yaklaşımıyla aynı görmek ve Adigelerin kadını müslüman doğu toplumlarının bakış açısı ile değerlendirdiğini söylemek doğru değildir.
Adige töresinin kadına verdiği değeri ve kadına bakışını yansıtan pek çok örnek vardır söylencelerimizde.
Mesela Seteney guaşe,Adiyuh, Meliçıphu,Dahenağue,Laşın ve benzeri pek çok örnek görebilirsiniz bu konuda.
Söylencelerden örneklediğim bu kadınlar hepsi aynı veya birbirinin benzeri karakterde değillerdir,onlara dair anlatılan olaylar da belki birbirinin zıddı olaylardır fakat bunların hepsinde Adige kadınına dair,Adigelerin kadına bakışına dair güzel örnekler bulabilirsiniz.
Bu söylencelerde örneklerini görebileceğinin bakış açısı ve değerlendirme biçimi bir kaç yüzyıldan günümüze kadar önemini yitirmeksizin devam edegelen bir Adige töresidir.
Mesela Seteney Guaşe'yi ele alalım.Onun Mitolojideki yeri diger kahramanlarla kıyaslandığında hiç te küçümsenmeyecek kadar önemlidir.Hatta daha ileri giderek "belki de seteney guaşe olmaksızın nart destanları bu günkü önemini kazanamazdı" diyebilirim.
V.İ.Abaev bu konuda şöyle söyler: "Eğer Nart destanlarından bir erkek kahraman eksilse bir şey olmaz ama Seteney bu destanların -olmazsa olmaz-karakteridir."
Şoten Askerbiy "Kadının üstünlüğünü ve değerini gösteren bu destanın bir benzerinin dünya kültürlerinde ve mitolojilerinde olmadığını" söyler bir yazısında.
Nart destanlarındaki erkek kahranmanların pek çoğunun öldüğünü veya bir şekilde yaşamlarının son bulduğunu görürsünüz fakat bu destanların hiç bir yerinde Seteney Guaşenin öldüğünü söylemez,bir yoruma göre bu onun yaşamının son bulmasını kabullenemeyen o halkın isteğinden ve destanı bağlayış biçiminden kaynaklanır.
Çünkü Seteney güzeldir,akıllıdır,alımlıdır,o nartların annesidir,danıştıkları akıl hocalarıdır,ileri görüşlülüğü ile onların gözüdür,sevecenliği ve ile iyiyi ve güzeli gösterendir,namuslarıdır kısacası.İncelediğinizde dürüstlük ve açıksözlülükte seteney'i gölgede bırakabilecek bir başka tanrı yoktur Adige mitolojisinde.
Günümüzde bile seteney güzelliğin,dürüstlüğün,ileri görüşlülüğün,asaletin ve aklın bir tarifi gibi görülür, bu gün bile Adigeler,Abhazlar,Asetinler kadını yüceltmek ve methetmek istediklerinde " o seteneydir, seteney gibidir" vb. İfadeler kullanırlar.
Bir diğer örnek olarak meliçiphu'ı alırsak o seteney gibi bilge,güzel,akıllı değildir mesela. Bu söylencenin ortaya çıktığı dönem ataerkil topluma geçildikten sonraki zamandır. Bu söylencede verilmek istenen mesaj " gerçek kadın güzelliği ile değil aklı ile kendisini kabul ettirendir " şeklinde özetlenebilir kısaca.
Buradaki kadın kahraman küçük ve zayıf,sıradan,hatta komik bile denebilecek bir kişiliktir ilk bakışta, fakat incelendiğinde görülürki burada da kadının toplumdaki yerine,önemine ve Adigelerin kadına bakışına dair pek çok örnek vardır.
Adigeler kadına en çok değer veren halklardan biri olagelmişlerdir herzaman.Gerek toplumu ilgilendiren genel işlerde,gerek kendi cemiyeti ve dar çevresi,gerekse aile çevresi içerisinde her zaman kadının çok önemli bir yeri ve değeri olagelmiştir.
Bütün bunların ötesinde sadece Adige töresini incelemiz bile kadının yeri ve önemi konusunda yeterince bilgi sahibi olmamız için yeterlidir.
Hanceriy bir yazısında Kadına gösterilen saygının Adige töresinde en önemli geleneklerin başında yeraldığını belirterek şöyle söyler : Öldürülen birinin intikamını almak için kılıç elde yola çıkan bir grup, araya bir kadın ricacı girdiğinde yollarından döner ve silahlarını bırakırlar.
Bu ve bunun benzeri örnekler pek çoktur eski Adige söylencelerinde.
Eskilerde tüm toplumu ilgilendiren önemli konularda kadınlara danışıldığı zamanlar ve bu tür olayları anlatan pek çok örnek vardır. Fakat zaman içerisinde Adigelerde de kadın toplum işlerinden çekilmiştir , fakat yinede aile ve toplumdaki saygınlığı aynı şekilde günümüzde de devam etmektedir.
Adige töresinde kadına saygı sadece namus kavramı ile açıklanamaz. Erkek için öngörülmeyen pek çok hak kadına verilmiş ve saygı bu ilişkilerin temeline olmazsa olmaz koşul olarak konulmuştur.
Bir kadının hatırını kırmak,onu incitmek ve ona karşı saygısızca davranmak en ayıp işlerden biri olarak görülür.
Adigelerde kadına verilen değer yaşamın her alanında belirgin bir biçimde gözlemlenebilir.
1829 yılında Kafkasyada bulunan Belçikalı bir bilimadamı olan Jan şarl de bess şöyle anlatır kitabında : "Bir atlı yolda bir kadın ile karşılaştığında,atından iner ve atını kadın'a verir binmesi için;eğer kadın bunu kabul etmezse adam atının gemini tutarak kadına gideceği yere kadar yaya olarak eşlik eder."
Bir atlı yolda bir erkekle karşılaştığında eğerinin üzerinde hafifçe doğrulup onu selamlaması yeterli idi,fakat eğer bir kadınla karşılaşmışsa atından inip onu selamlamak ve ona bir süre eşlik ettikten sonra yoluna devam etmek gerekirdi.
Bir gurup erkeğin oturduğu bir odaya kadın davet edildiğinde veya öyle bir ortama kadın geldiğinde kadın en iyi yere oturtulur ve erkekler ayağa kalkarak ona güzel sözler söylerler gönlünü alırlardı. Sofrada olanın iyisi kadına ikram edilirdi,odada bir kadın olduğu sürece sert bir ifade ile konuşulmaz.kötü söz ve küfür benzeri kelimeler kullanılmaz,bu tür konuşmalar kadına duyurulmazdı.
Kadının gözü önünde hayvanlar kamçılanmaz,onlara vurulmaz,bir yolculuğa çıkılacaksa, kadınlar sürücünün at'ı(veya öküzü) kamçıladığını görmeyecek şekilde oturtulurlardı.
Çeşmelerde veya derelerde kadın suyunu doldurup işini bitirmedikçe atlılar oraya atlarını sulamak için girmezlerdi.
Dörtnala giden atlı eğer kadınların olduğu bir yerden geçiyorsa yavaşlardı,silahını göstererek tutmaz,kadının olduğu yerde silah çıkmazdı.
Eğer erkek bir kapı önünden geçerken bir kadının odun kırdığını veya benzer ağır bir iş yaptığını görürse yanına gider o işi kadının elinden alıp kendisi yapar ve sonra yoluna giderdi.
Yolculukta kadının rahat etmesi için azami özen gösterilir, eğer dağda,ormanda veya yolda yemek yenecekse kadına yemek yaptırılmaz bu iş erkekler tarafından yapılırdı.
Görüldüğü gibi Adige toplumu töresinin gereği olarak kadını en üst mertebede tutmakta ve ona hakettiği değeri vermektedir.
Bunun yanısıra büyük sıkıntılar çekip baskılara uğrayan,pek çok hakkı gaspedilen kadınlar da olmuştur toplumumuzun içerisinde.Fakat bunun asıl sorumlusu Adige toplumu ve töresi olmayıp sonradan pek çok geleneğimizin deforme olmasına yolaçan din kaynaklı davranış biçimleri ve bunu kendi çıkarları için en iyi şekilde kullanan feodalitedir.
Bu tür istisnalar hiç bir zaman Adige toplumunu ve töresini tümüyle sorumlu kılmaz ve kapsamaz fakat yinede günümüzde bile o dönemlerden kalmış ve Adige kültürüne uygun olmayan pek çok hatalı davranış biçimi hala muhafaza edilmektedir maalesef.


Mıjey Mihail. Adige töresi ve bugünümüz- İsimli kitabından alıntı.
Adige Psalhe gazetesi 12.5.2001 Nalçik Çeviri : Ergün YILDIZ


Not: Yazida vurgu yapilan Islam dogu kulturune ait islam anlayi$idir tahmin edilebilcegi gibi islamdaki kadinin yerinden bahsedilmemektedir!!!

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 15