İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - spooky

Sayfa: 1 ... 24 25 [26]
376
ByKuS Muhabbet / Sigaranın İsraile Faydaları
« : Ağustos 24, 2007, 10:29:54 ÖS »
--------------------------------------------------------------------------------

Her gün sigara içen Müslümanlar 9.6 milyon dolar İsrail’e para gönderiyor.

Her gün sigara içen Müslümanlar 9.6 milyon dolar İsrail’e para gönderiyor.
İşte CIA’nın resmi istatistik bilgilerinden bir bölüm:

1. Dünyadaki toplam nüfus: 6.5 milyar.

2. Toplam Müslüman sayısı ise: 2 Milyar.

3. Sigara içen insan sayısı: 1.15 milyar.

4. Sigara içen Müslüman sayısı ise: 400 milyon.

5. En büyük sigara üreticisi: Phillip Morris.

6. Phillip Morris’in kazancının yüzde 12’si İsrail’e gider.

7. Günlük, Müslümanların Phillip Morris’e kazandırdığı cirosu: 800 milyon dolar.

8. Ortalama kâr yüzdesi ise: Yüzde ondur.

9. Phillip Morris’in, Müslümanlardan ortalama günlük kârı: 80 Milyon dolar.

10. Böylece her gün sigara içen Müslümanlar 9.6 milyon dolar İsrail’e para gönderiyor

377
ByKuS Muhabbet / Türkiyede Aptallık
« : Ağustos 24, 2007, 10:28:14 ÖS »
Bizde aptallık para eder!
GÜZEL ve Dahi adlı yarışma programı yayından kaldırıldı. Kararı RTÜK değil, Show TV yönetimi verdi... Gerekçe, Türk kadınının cahil, zeki gençlerin ise asosyal ve beceriksiz olarak gösterilmesine gelen eleştiriler... Bu görüşü savunanlar çoğunluktaydı. Ama oradaki gençlerin halini çocuklarına gösterip, "Bak kendini geliştirmezsen bunlar gibi olursun" diyen ebeveynler ve bu kötü örnekleri görüp, kendine çeki düzen veren çocuklar da vardı. Bence artık yarışmayı bir kenara bırakıp, "genç kızlarımızı nasıl bu hale getirdiğimizi" sorgulama zamanıdır. Programın ilk bölümü yayınlandıktan sonra olayın "kurmaca" olduğunu yazmıştım. Kastettiğim, kızların aptalca yanıtlarının önceden yazılıp, ellerine tutuşturulması değildi. Yarışma, adayların "seçim" sürecinde kurgulanmıştı. Yani kızlar arasında en "gelişmemiş" olanlar, erkekler safında ise en "inek"ler seçilmeye çalışılmıştı. Yoksa "aptallık" sonradan öğretilen ve gün boyunca "aksatmadan" başarılabilecek bir meziyet olamazdı!.. Yapımcı Fatih Aksoy'la görüştüm. O da yemin billah etti ve kızların yanıtlarına asla müdahale etmediklerini söyledi. Kızlara IQ testi uygulanmadığına göre, sadece verdikleri yanıtlara bakarak gerçekten aptal mı olduklarını yoksa "zekice" aptalı mı oynadıklarını bilemeyiz. Ama benim bildiğim bir gerçek var ki, Türkiye'de "aptalı" oynayan daima kazanır. Hani geçen gün "Cumhuriyet 1975'te kuruldu" diyen Rüya'nın yanıtını bu köşeye taşımıştım ya, sonradan hatırladım ki bugün sahnelerin en fazla para kazanan ve "adından bal damlayan" bir şarkıcısı da yıllar önce aynı yanıtı vermişti. Gazeteler, magazin programları günlerce bundan söz etmişti. Sonra ne oldu? Gazeteci sevgilisinin de desteğiyle zirvelere doğru kanatlandı... Magazin alemine bir bakın... Güzel ve aptallardan daha çok söz edildiğini göreceksiniz. Bir şarkıcı ya da manken ne kadar "abuk sabuk" konuşursa, ne denli cahilce fikir beyan ederse, o kadar kıymete biniyor. Önce medyada zirve yapıyor, sonra da ekstralarını ikiye üçe katlıyor. Akıllı, uslu olanlar ise yerlerde sürünüyor!.. Aptallığa yatırımın en fazla kazandırdığı bir ülkede kim "akıllı" olmak ister ki?

378
ByKuS Muhabbet / Lolita Ne Demek?
« : Ağustos 24, 2007, 10:25:41 ÖS »
LoLiTa ne demek, düşünün bakalım biraz!!!


Bundan çok değil on yıl kadar önce 10-14 yaşlarındaki kız çocuklarının nasıl giyindiklerini hatırlıyor musunuz…?

Genellikle cicili bicili tokaları, fırfırlı etekleri olurdu… kılık kıyafetlerinden henüz çocuk olduklarını anlardık… onları tanımakta ve yaşlarını algılamakta hiç mi hiç zorluk çekmezdik.

Yetişkin giysilerinin aksine, giysi biçimleri onların masumiyetini ve yapısal büyümemişliklerini sembolize ederdi.

Özel günleri olduğunda – mezuniyet gibi, yakın bir akrabalarının düğünü gibi- en şirin giysiler kız çocuklarınınki olurdu.

Çıtı pıtı genç kızlar veya henüz çocukluktan kurtulamamış tavırlar hep devredeydi.

…düğünlerde veya eğlencelerde sahneye çıkıp oynadıklarında sevimli görünürlerdi.

Yaptıkları figürler, çevreyi eğlendirip, yüzlerde gülücük oluşturmaktan öteye gitmezdi.

Onlara her bakışımızda içimizdeki çocuğu görmüş gibi olurduk… “ahhh ahhh…şimdi onların yerinde olmak vardı…!” dercesine iç çekiştirirdik…

Bugün…? Yani günümüzde…?

Kız çocuklarının kılık kıyafetleri değişti.

Farklılaşan giyim trendleri en fazla küçük kız çocuklarımızı vurdu… fırfırlı etekler, cicili bicili giysilerin yerini, ne kadar korkunç ki, seksi kadın kıyafetleri aldı…

…eteklerin boyları iyice kısaldı öncelikle… hadi kısaldı diyelim… giysiler bedene oturmaya başladı… annelerinin kıyafetlerinin küçük modellerinden öteye gitmemeye başladı.

Üzerindeki bluz kadın modeli mi genç kız modeli mi anlaşılamaz oldu… mezuniyet törenlerinde giydikleri giysiler garipleşti…!!

Ablalarının, annelerinin yaşına uygun olan gece kıyafetlerinin, boyutça küçültülmüş ama maalesef yaşça uygun hale getirilmemiş modellerini giymeye başladılar… son derece seksi bir nişan kıyafetinin, kendi bedenine göre dikilmiş halini giyinir oldular…

…danslarındaki figürler değişti… şıkıdım şıkıdım oynanan oyunlardan, sahnelerde stipriz yapan ve tüm bedenini seksi bir objeye çeviren dansçılar(!) gibi oynamaya başladılar.

Vücutlarına yaptırdıkları sözüm ona dans figürleri, yaşlarının hiç de kaldıramayacağı boyutlara ulaşmaya başladı… sahnede dans mı ediyorlar, yoksa onu bunu kışkırtıcı hareketler mi yapıyorlar belli değil havasına büründü.

…iyi de bu hallere nasıl geldik… geçmişin “masum kız çocuğu” nasıl oldu da “Lolita”ya döndü…?

…Lolita’yı tanıyor musunuz…?

1955’lerde yayımlanan bu romanı okuyanlar bilirler… veya bir dönem beyaz perdeye aktarılmıştı… ve neredeyse lolitayı tanımayan kalmamıştı…

…yayımlandığı dönemde ve filme aktarıldığında epeyce ilgi çeken ve pek çok anlamda spekülasyona neden olan bu kitap (-ki nedense ‘eser’ demek içimden gelmiyor) günümüzün de trendlerini belirlemeye başladı.

…nasıl mı.?

Prof. Dr. Kerem Doksat’ın geçtiğimiz günlerde mail attığı bir yazı ilgimi çekti. Uzun zamandan beri hakkında yazı yazmak istediğim bu konuyu sizlerle de paylaşmak istedim sevgili okurlar…

Kerem Hoca’nın kaleminden, bilmeyenler için, bu kitabın özetini geçeyim. Kendi ifadelerimle yazmak istedim ama hocanın üslubu hoşuma gittiği için üzerinde oynama yapmadan, onun dilinden aktarmak istedim sizlere…

“Nabokov 1955’de yayınlanan romanında çok kültürlü, birkaç lisan bilen Humbert adındaki bir akademisyenin ilginç hikâyesini anlatır.

Yapayalnız yaşayan bir dul olan Charlotte Haze’nin Amerika’daki evinde bir oda kiralayarak Avrupa’yı terk etmiştir Humbert. Bu göçün altında yatan sebep ise ne ilimdir ne de fendir;

Charlotte’nin on iki yaşındaki güzel kızı Dolores Haze’yi tanıdıktan sonra ona vurulmuştur. Zamanla da küçük kızın ismini duygusal bir kısaltma ile Lolita diye anmaya başlar. Esasen, Humbert’in kendini bildi bileli câzibeli ergenlik öncesi çağı kızlara (nimfetler: nymphets) karşı tutkusu olagelmiştir.

Kendisi hayatının ergenlik öncesi döneminde iken çocukluk sevgilisini veremden dolayı kaybetmiştir ve oraya takılıp kalmıştır. Dul Charlotte ve Humbert evlenirler; karısına hürmette kusur etmeyen damat gözünü ve aklını küçük kızdan ayıramamaktadır aslında.

Bir süre sonra Humbert’in günlüğünü ele geçiren Charlotte okudukları karşısında donakalır! Kocasının aslında küçük kızına âşık olduğunu ve kendisine karşı bir şey hissetmediğini öğrenen kadıncağız beyninden vurulmuşa döner.

Kızını ondan kaçırarak kurtarmaya çalışır ama Humbert sonunda Lolita’yı bulur ve aralarındaki ilişki sürer ve pek çok hazin olay yaşanır…”



Günümüzde sokaklarda “küçük kadınlar” şeklinde dolaşan kızlar görmeye başladık. Kadınsı hareketler, kadınsı giyimler, kadınsı tavırlar, kadınsı konuşmalar, kadınsı çekicilikler… vs.

Eskiden 11-15 yaşında cicili bicili kıyafetlerle gördüğümüz kız çocukları, artık 30-40 yaşındaki seksi kadınlar gibi giyinmeye, yürümeye başladılar.

Özellikle lüks semtlerde dolaşan, yaşının gerektirdiği davranış kalıplarının çok dışında hareketler sergileyen bu kızlar, maalesef onların çaresizliğini dört gözle bekleyen 30-40’lı yaşlardaki kötü niyetli erkeklerin tuzağına düşmeye başladılar.

Kısacası “Lolita Sendromu” diye bir şey ortaya çıktı sevgili okurlar…!

Ne izlediğimiz önemlidir… çocuklarımıza ne izlettiğimiz önemlidir… ne kadar korkunç ki sanat adına(!) yazılan kitaplar veya çevrilen filmler, zaman içinde sistematik olarak toplumun ahlaki yaşam şekillerinde yozlaşmalara ve olumsuz noktalara doğru sapmalara yol açıyor.

Lolita öyle hayatımıza girdi ki, genç bir manken ortaya çıksa, bu kelimeyi duymaya başlıyoruz…!

…“lolita manken falanca…”

…işin garip olan tarafı o manken de bu lakaba bayılıyor… halinden çok memnun görünüyor…

“…Yahuuu insan bir düşünür…!” kim bu lolita…?? ben kiminle özdeşleştiriliyorum diye… üvey babası tarafından göz konulan ve küçükcük yaşına rağmen seks objesi haline getirilen ve onun –yaşından dolayı henüz gelişmemiş- seksüel yanlarından istifade edilmeye çalışılan bir küçük kız…!

…kişi olarak algılanmayan… kişi olarak değer görmeyen… kişilik özellikleriyle ilgilenilmeyen… kişilik yapısı umursanmayan… cinsel bir nesne… metaa… obje… seks objesi… bunların ötesinde hiçbir şey değil… sadece beden imgesi olarak algılanan varlık…!

…seviniyor manken kızlarımız… ya da kendisine lolita denilenler… lolitanın ne olduğunu bile bilmeden… “Siz bana ne demek istiyorsunuz… ben bir kişiyim… kişiliğim… varlığım… var olduğum ve insan olduğum için değerliyim… insani vasıflarımla hayattayım…” diyemeden…!

Lolita sendromu neredeyse hızla yayılmaya başladı sevgili anne-babalar… çocukluktan hızla sıyrılıp, cinsel ögelerin hızla algılanmaya başlandığı ve beden imgelerini tanımak için ve karşı cinsle paylaşmak için sabırsızlanan bir nesil ortaya çıkmaya başladı.

Ruhsal ve biyolojik anlamda gelişmemiş, olgunluk düzeyine erişmemiş çocuklarımız, ruhsal bünyelerinin kaldıramayacağı bir hızla cinsel süreçler yaşamaya başladılar.

Ortaokul, lise bir düzeyinde genç kızlar olmadık şeyler yaşıyorlar…

Yollarda, sokaklarda aşırı giysilerle dolaşmaya başlayan “minik kızlarımız” yaşlarına uygun olmayan aşırı cinsel deneyimler yaşamaya da başladı maalesef. Ebeveynler olarak dikkatli olmalısınız.

…Vaktinden çok önce cinsellikle, sapkınlıklarla ve akabinde sigarayla, alkolle tanışıyorlar. Bazılarında buna bir de uyuşturucu, uyarıcı maddeler ekleniyor. Tabii ki ciddi trajediler de bunu takip ediyor.

Medya her eve girdi… dünyada olup bitenler çocuklarımızın gözünün önünde… sansürsüz ve agresifçe.!

Vaktinden önce büyümek için onları âdeta kamçılayan bir reklâm ve özendirme bombardımanı var.

Bebek bezi reklâmlarında bile erotik temalar kullanılır oldu. Para-merkezli dünya görüşü her yere hâkim oldu.

Çocuklar çocukluklarını yaşamalı… gençler gençliklerini… her şeyin bir yaşı ve zamanı var… vaktinden önce yaşanan ve kamçılanan her yanlışlık, evlatlarımızın ruh sağlığını bozuyor… aman dikkat…!



Madonna’nın ciddi bir haber kanalında okuduğum röportajında kendimi çok kötü hissetmiştim.

Müzik kanalları vasıtasıyla evlerimize giren,kıyafetleriyle ve sahnede yaptığı erotik danslarıyla toplumumuzun ahlaki yapısını, ruhsal dengeler açısından, son derece olumsuz yerlere taşıyan bu kadın.,

9-10 yaşına gelen kızına daha hiç televizyon izletmediğini söylüyordu.

Kızının eğitimiyle yakından ilgilendiğini, aynı anda 7 veya 8 dil öğrenmesi için önemli hocalardan ders aldırdığını, internet başına oturtmadığını, oturursa bile kendisinin kontrolünde ve uygunsuz sitelere girmeden sadece bilimsel amaçlarla kullandırdığını uzun uzun anlatıyordu yazıda.

…düşünebiliyor musunuz sevgili okurlar…??

başkalarının çocuklarının hayatını mahveden… dans-müzik gibi en güzel sanat alanını ve dünyanın ortak dili olan bir nesneyi, faaliyeti, erotik/seksi bir malzemeye dönüştüren.,

Dans adına yaptığı gösterilerin bile artık adı değişen ve çok affedersiniz ama yaptıkları dans etmekten çıkıp… neyse daha fazla yazmayayım bu kısmını… hepiniz ortalama biliyorsunuzdur orada dans edilmediğini…!

…evet bu bayan… başkalarının hayatını mahveden ve evlerimize sansürsüzce girebilen bu kadın, kendi öp öz evladını, kendisi gibi tehlikelerden korumak adına televizyon bile izletmiyor…!

…bizdeki anne/babalar da uyuyor… maşallah uyumaya da devam ediyor…!

Anne/babalar uyanın… özellikle anneler sizler uyanın… çocuklarınıza seçtiğiniz giysiler, kız çocukları için uygun giysiler olsun… onları vaktinden önce büyütmenin, kadın gibi giydirmenin bir anlamı yok…!

Bugün siz doğru ve yaşına göre giyim mantığını öğretmezseniz, o mantık ruhsal/psikolojik ve biyolojik gelişimlerinde de ortaya çıkar… onlarla güzel zaman geçirin ki, sizinle olmaktan sıkılıp, gidip ekran başında lüzumsuz şeyler izlemesinler…


…unutmayın

… çocuğunuzu siz büyütmezseniz başkaları büyütüyor

… onlar da büyütürken kendilerine malzeme olacak biçimde şekillendiriyor…!
(aLıntıdır)

Günümüz insanlarını anlatan güzel bir yazı.. Ne diyelim; Allah ıslah etsin..
Saygılar.

379
ByKuS Muhabbet / İstediğiniz Sitenin Yıllar Önceki Halini Görün
« : Ağustos 24, 2007, 10:24:32 ÖS »
Boş kısıma sitenin adını yazın ve "Take me back"e tıklayın....

http://www.archive.org/

380
ByKuS Muhabbet / Bir Japonun Gözünden Türkler =)
« : Ağustos 24, 2007, 10:20:50 ÖS »
Bir Japon, Istanbul'da geçirdigi bir haftanin sonunda fikri soruldugunda sunlari söylüyor:
Türkler'in evine gittiginizde, tanimasalar da buyur ediyorlar. Siz oturmadan kimse oturmuyor. Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor. En iyi yere sizi oturtuyorlar. Siz yemege baslamadan kimse baslamiyor. Zorla her yemekten tattiriyorlar. Siz kalkmadan kimse, evin çocugu bile sofradan kalkmiyor. Çay, kahve, meyve, ikram bitmiyor. Herkes sizi rahat ettirmek için ugrasiyor. Kumandayi elinize veriyorlar. Sirtiniza, altiniza yastik konuyor. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmiyor. Gitmeye yeltendiginizde bu kez birakmiyorlar. Yataklarini veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatiyor. Sonra evden çikiyorsunuz ayni adamlar 180 derece degisiveriyor. Herkes arabasini üstünüze sürüyor. Arabanin burnunu çikarmazsaniz kimse yol vermiyor. Kornalar, küfürler. Serit degistirmek bile mümkün degil. Yayaysaniz isik olmayan bir geçitten mümkünü yok geçemezsiniz.
Evde öyle, arabada böyle, nasil oluyor? Bu isi çözemedim...

381
ByKuS Muhabbet / İbret hikayesi - 1 (dıkşşşşşş)
« : Ağustos 24, 2007, 10:16:34 ÖS »
Kerem adında 17 yaşındaki genç Aydın'da oturuyormuş internet başında kalmaya meraklı her işini internetten halleden bir çocukmuş.Bir gün chat odalarından Begüm nickli bir kızla tanışmış ve epey konuşmuşlar.Sonra sıra msn adreslerini istemeye gelmiş.Msnde epey konuşmuşlar birbirlerine fotoğraflarını göstermeye başlamışlar Kerem webcamin var mı demiş Begümde yok demiş.Ama Kerem kızı çok beğenmiş çok hoşuna gitmiş.Acele etmemiş bir hafta geçtikten sonra telefon numarasını istemiş Begüm ilk önce vermek istememiş ama sonra olur demiş.Kerem bana güvenebilirsin merak etme zaten sadece öylesine istedim hatırlamak için demiş.Begümde tamam demiş.Aradan altı ay geçmiş ve Kerem hala soruyormuş webcam in yok mu diye ama hala yok ve Begüm sadece fotoğraflarını gösteriyormuş Kerem ise durmadan webcamini açıyormuş Begüm'e.En sonunda Begüm'e itiraf etmiş senden çok hoşlanıyorum çok seviyorum diye.Begümde ne diyeceğini şaşırmış.O da ben de demiş.Bunu duyunca Kerem havala uçmuş adeta ama hala kendiside anlamıyordu o kadar nasıl bağlanabildim diye.Gece gündüz aklında Begüm varmış.Çıkalım demiş Kerem Begümde tamam demiş Kerem durmadan bana ne olur bir canlı yüzünü göster webcam falan aç demiş o da tamam açarım demiş ama aradan 2 ay geçmiş ve hala Begüm sözünü tutmamış durmadan geçiştirmiş yok babam çıkarmıyor dışarı yok webcam almıyor diye.Kerem bunu anlayışla karşılıyormuş.Kerem senin yanına geleceğim demiş.Begüm nasıl yani Keremde basbaya işte seni görmek istiyorum demiş hem çıktığımsın görüşelim demiş.O da tamam demiş.Begümde Trabzonluydu Kerem onun için Trabzona gidecekti.O da geveleyerek tamam demiş.Sonunda o gün gelmiş ve Kerem Trabzon'a gidecekti sabah erken kalkıp hazırlanmış ve Begüm için aldığı o güzel hediyeyide valizin en güzel yerine koymuş bir şey olmasın diye.Sonunda otobüsüne binip gitmiş ve Trabzon'a gelmiş.Telefonlaşıyorlarmış durmadan nerdesin diye Kerem sormuş neresindesin diye Begümde sen bekle ben geliyorum demiş.Kerem sıkılmış artık ve bekliyormuş en sonunda oturmuş ordaki oturma yerlerine.Kerem otururken arkasından biri merhaba Kerem ben Begüm demiş ve arkasını bir dönmüş arkasında dört tane erkek ortadaki iri yarı bir adam Kerem'e merhaba Kerem ben Begüm nasılsın internetteki aşkım demiş.Kerem ne oluyor ya falan filan derken Kerem'i alıp ıssız bir yere götürüp dövmüşler ve o iri yarı adamlar bir mafyaymış ve Kerem'i kandırmışlar tam 14 ay boyunca senin gibi sazan çok oldu demişler ama senin kadar salağını hiç görmedik demişler.Oysa Kerem çok güvenmiş ve inanmış bunların oynadığı bu oyuna ve bunlarda organ mafyası çıkmışlar.Her şeyi birer birer anlatmışlar Kerem'e öyle her kıza atlama demişler ve Kerem hala şokta inanmıyormuş en sonunda gösterdikleri kızın fotoğraflarını göstermiş o zaman tamamen Kerem bitmiş.Kerem'i uyutup bir böbreğini almışlar sonrada çöpe atmışlar ama Kerem dayanamayıp o anda can vermiş.Ailesi kaç gündür haber alamamış biricik oğullarından en sonunda çöpçüler onu bulmuşlar ve cebindeki not defterinden evini aramışlar ailesine haber vermişler bunu duyan annesi o anda bayılmış ve babası ise hızla Trabzon'a gitmiş.Oğlunun cesedini görmeye dayanamamış adeta haykırıyormuş ağlamaktan gözlerinde yaş kalmamış artık.Kerem'in babası ise tüm ailelere çocuğunuzu internete kurban vermeyin diyerek bu olayı kapatmış.Kerem tek çocuktu ve annesi artık her odada onun anısını bulunduruyormuş...

382
ByKuS Muhabbet / Hanım kelimesi nerden geliyo....
« : Ağustos 24, 2007, 10:11:21 ÖS »
Söylenir ki, bir gün Cengiz Han, tüm hanlarını toplamış, sağ yanına da eşini oturtmuş;
Cengiz Han hanlarına,
- "Ben Hanlar Han'i Cengiz Han, hepinizin hanıyım", eşini göstererek;
- "Bu da benim Hanım" demiş.
İşte erkeklerin "eşim" anlamına söyledikleri "hanım" kelimesi oradan geliyormuş.. .

383
ByKuS Muhabbet / Derdini yaz derman olmaya Çalışalım.... ehuehe
« : Ağustos 24, 2007, 10:09:45 ÖS »
arkidişler buree dertlerimisi sıkıntılarımızı çözüm bulamadımız şeyleri ysıyos bulabilenler çözüm buluyolar.....

Sayfa: 1 ... 24 25 [26]