İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - MeLiHrÜzGaR

Sayfa: 1 ... 4 5 [6] 7 8 9
76
Bursa'nın kimliğine, kültürüne katkı yapan göçmen gruplarından biri de Tatarlar'dır. Tatarlar'ı, hep sert mizaçları altında ciddi ve disiplinli yaşamlarıyla tanıdım. Yakından tanıdığım Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. İlber Ortaylı ve TRT İstanbul TV Müdürü Zafer Karatay ilk aklıma gelen başarılı Tatarlar.
Sevgili dostum Adnan Süyen'in, bir grup arkadaşıyla çıkardığı "Kalgay" adlı dergi, sadece Bursa'daki Tatarlar için değil, tüm ülkemizdeki Tatarlar'ın en ciddi tarih ve kültür dergisi.
Bu hafta size, sert mizaçları altında çalışkanlığı ve ciddiyeti simgeleyen Bursalı Tatarlar'ın hikayesini anlatmak istiyorum.
KIRIM TATARLARI'NIN ISTIRAPLARI
Kırım'ın önce bağımsız kabul edilmesi, sonra da 1783'te Ruslar'ca işgal edilmesi, burada yaşayan Müslüman halkı tedirginliğe sürüklemişti. General Potemkin'in 70.000 Rus köylüsünü Kırım'a yerleştirerek, Tatar Türkleri'ne ait mülkleri Ruslar'a vermesi üzerine, Tatar Türkler'i topluca göç etmeye başlamışlardı. 1785'ten 1800 yılına kadar devam eden bu ilk Türk göçleri sırasında 300.000 kadar göçmen Kırım'ı terk ederek Rumeli ya da Anadolu'ya geçmişti.
Kırım'dan Türk göçleri bu tarihten sonra da devam etmiş ve 1860 yılına kadar, Türkler'in Osmanlı Devleti'ne ilticaları sürmüştü. Fakat, ikinci büyük Tatar göçmen hareketi, 1856'da sona eren Kırım Savaşı'nı izleyen yıllarda olmuştu. 1860-1862 yılları arasında 227.000 ve onu izleyen birkaç yıl içerisinde de 8.000 göçmen Kırım'dan ayrılmıştı. Kırım göçmenlerinin bir kısmı Rumeli'de, bir kısmı da Anadolu'da, özellikle Eskişehir yöresinde iskan edilmişlerdi.
1878 ve onu izleyen yıllarda, yaklaşık 100 yıllık bir mazisi olan Kırım ve Kafkasya göçleri, mevcut sebeplere yenilerinin de eklenmesiyle olanca hızıyla devam etmişti.
1885 tarihinden itibaren Bursa'da iskân edilen ve yukarıda arşiv belgeleriyle iskân yerleri ve adları tespit edilen göçmenler de tahmini olarak bu rakamlara ilâve edildiğinde, Bursa ilinde 1878-1908 döneminde iskân edilen Kırım ve Kafkas göçmenlerinin sayısı 50 ilâ 60 bin arasındadır. Zaten 1892 yılı kayıtlarına göre Bursa'ya sevk edilen toplam göçmen sayısı da, 162.028 kişidir. Şu halde bu ilde 1878'den sonra iskân edilen göçmenlerin yaklaşık yüzde 34'ünü Kırım ve Kafkasya'dan gelenler oluşturmakta.
TATAR KÜLTÜRÜNÜN BURSA'YA KATKISI
Kırım ve Kafkasya göçmenlerinin yerleşmeleriyle, Bursa'nın demografik yapısında da değişiklikler meydana geldi. Kültür ve uygarlıklar durağı olan Bursa'ya gelen her yeni kültür ve gelenek, kentin değerlerini daha da zenginleştirmişti.
Bursa'ya gelen ilk Tatar göçü Timur dönemine rastlar. Bugün Tatarlar olarak anılan mahalle, 1402 tarihinden sonra Bursa'ya gelen Tatarlar'ın yerleştiği bir yerdi.
Tatarlar'ın başlıca işi at ve ata dayalı meslekler olduğu için, hemen bu mahalle yanındaki Atpazarı Mahallesi'ni de, yine Tatarlar'ın kurduğu sanılmakta…
Mahallede bulunan Tatarlar Mescidi'nin, önce Tatarlar tarafından yaptırıldığı sanılmakta. Zamanla yıkılan bu mescid, 1900'lü yıllarda Ali Hoca tarafından yeniden yaptırılmış.
Tatarlar Mahallesi'yle Atpazarı Mahallesi'ni bağlayan tarihi köprüye de Tatarlar Köprüsü denilmekte. Köprünün kim tarafından yapıldığı belirlenemese de 15. yüzyılda yapıldığı belgelerden anlaşılmakta. Bugün üzerine betondan yeni köprü yapılsa da eski köprünün tek kemeri, beton köprünün altında halen kullanılmakta. Bugün atıl durumda kalan bu orijinal köprü ayaklarının korunması gereklidir.
Önceleri Kapalıçarşı, Tatarlar Mahallesi'ne kadar devam etmekteydi. Tatarlar Mahallesi'ndeki çarşıya Tatarlar Çarşısı denilmekteydi. 1589 tarihli Mühimme Defterindeki bir kayıtta, bu çarşıda bir de meyhanenin bulunduğu anlaşıldığına göre, bu tarihte mahallede gayri Müslim Tatarlar'ın da yaşadığı sanılmakta.
BURSA'DAKİ TATARLAR
1906-07 yıllarında Karaçaylar'dan gelip Hüdavendigar Vilayeti'ne yerleştirilen Kırım Tatarları İzmit ve İnegöl'e iskan edilmişti. 19. yüzyılın sonlarında Mecidiye'de 100 hane, Hıdırlık'ta 97 hane, Vefikiye'de 84 hane, Mollaarap'ta 102 hane, Namazgah'ta 60 hane, İhsaniye'de 18 hane, Alacahırka'da 15 hane Tatar göçmeni yerleşti. Bursa'ya 475 hane, 3.620 kişi iskan edildi.
Karıncadere Sokak'taki Hayriye Mescidi de, bu mahalleyi kuran Tatar göçmenler tarafından 1866 yılında yaptırılmıştı. Ahmetpaşa Mahallesi yakınlarındaki Yeniyer Mezarlığı'na da, 1880'li yıllarda Tatar göçmenleri yerleştirilmişti. Eskiden Karaman Köyü içinde bulunan İhsaniye Köyü'nü, Rusçuk'tan gelen 17 hane Tatar kurmuştu.
Piremir'de çoğunlukla, 1880'li yıllarda gelmiş olan Tatar göçmenleri yaşamakta. 1880'li yıllarda gelen Tatar göçmenleri, hemen Askeri Okulu'nun aşağısına yerleştirilmiştir.
TATAR KÖYLERİ
1900'lü yılların başında Bursa ilçe ve köylerine de Tatar göçmenleri yerleştirilmişti. Tüm ilde yaklaşık 800 hane Tatar yerleştirilmişti.
Karacabey Canbeli Mahallesi'ne 80 hane, Bey Köyü'nde 41 hane, Okçugüney'de 50 hane, Kirmikir/Harmanlı Köyü'nde ise 75 hane Tatar göçmeni yerleştirilmişti. Karacabey'deki Bakırköy'e 1860'lı yıllarda gelen Tatarlar yerleştirilmişti. Bulgar(Hamidiye) Köyü ile Dorumtay Köyü de, 1864 yılından sonra Tatar göçmenler tarafından kurulmuştu. Sazlıca ve İhsaniyeüst köyleri de önce bir Tatar köyüydü. Ovaesemen, Şeyhnaib Köyü de Tatar göçmenleri tarafından kurulmuştu. Ulubat'a bağlı Tatarköy de, büyük olasılıkla 1530 tarihli tahrirat defterinde geçen ve 8 hanenin yaşadığı Tatarhor Köyü olmalı. Karacabey'e toplam 145 hane, İnegöl'e de 51 hane Tatar göçmeni yerleşmişti.
M.Kemalpaşa ilçesi merkez bucağına bağlı Aralık Köyü, 1864 yılında gelen Tatar göçmenleri tarafından kurulmuştu. Bu ilçenin merkez bucağına bağlı Ormankadı'ya da 1820 yılında, halen Tatar Hamamı olarak anılan mevkiye Tatar göçmenleri yerleşmiş.
Yenişehir Beypınar Köyü, 1860 yıllarında Tatarlar'ın yerleşimi ile kurulmuş. 50-60 hane Tatar göçmeni burada at yetiştiriciliği yapmış. Uzun yıllar bölgedeki en iyi at yetiştiricisi olan Tatarlar'ın çoğu, daha sonra Yenişehir merkeze yerleşmiş. Ermeni tüccarlarından Ohennes'in hediye ettiği tarlaya yerleşen Tatarlar, bugün Yenişehir'in Tatarlar Mahallesi'ni kurmuş. Yenişehir Yeni Mahallesi de 1880'li yıllarda gelen Tatarlar tarafından kurulmuş.
İnegöl merkez bucağına bağlı Eskiköy ve Olukman köylerinde de Tatar göçmenler yaşamakta.
Mudanya Ömer Mahallesi'nde de 93 Göçmeni Tatarlar yaşamakta. Mudanya merkez ilçeye bağlı Orhaniye Köyü'nde 15-20 hane Karaçay Tatarları yerleşmişti.
TATARLAR MAHALLESİ
Bursa'nın çok eski bir mahallesi olan Tatarlar, Tatarhace olarak da anılmıştı. 1487 yılı tahrirat defterinde adına rastladığımıza göre Tatarlar'ın 1402 Ankara Savaşı sonunda yerleştirilen Tatarlar olduğu anlaşılıyor.
Kaynaklara göre bu mahalledeki Tatarlar'ın, Karamanoğlu Mehmet'e yardım ettikleri için, Çelebi Mehmet tarafından sürüldüğü de savunulur. Ancak bu mahalledeki Tatarlar sürüldükten sonra bile mahalle adı değişmemiş Tatarlar olarak anılmayı sürdürmüş.
1487 yılında 47 hanesi olan mahallede, 1573 yılında 39 hane yaşamaktaymış. 1508 tarihli bir belgede Tatarmehmet Mahallesi adına rastladık ki, olasılıkla aynı mahalledir. Bu belgeden mahalleye adını veren mescidin, Tatar Mehmet adlı bir kişi tarafından yapıldığı anlaşılmakta.
Bir Yunan kaynağından aktarılan bilgiye göre, Mehmet Koca mahalleye adını vermiştir. 1924 yılında nüfusu azaldığı için, Çukur ve Selimzade Mahallesi ile birleşip tek muhtarlığa bağlanmış.
BURSA TATARLAR'A YURT OLDU
Tatar sözcüğü, ilk aşamada Bursalılar'a Timur dönemindeki kötü intibaları çağrıştırsa da, 1880'li yıllarda gelen Tatar göçmenler Bursa'ya yaptıkları katkılarla gerekli saygınlığı kazanmıştı. Birçok Tatar göçmeni Bursa'da önemli hizmetler yaptı. İşgal yıllarında, ülkemizin en eski sosyalist gazetelerinden biri olan Yoldaş'ı çıkaran İbrahim Hilmi de bir Tatar göçmeniydi.
Bursa ekonomisi ve kültürüne önemli katkılar yapan Bursalı Tatarlar'ın bir de dernekleri bulunuyor. Tatar göçmenler Bursa'ya değer kattı. Bursa da, gelen Tatar göçmenlere kucak açarak kendi kültürleri içinde yeni bir kimlik kazandırdı. Yıllar önce Rus baskısı altında ezilen Tatarlar'ı kentlerine kabul ederek onlara yeni bir vatan ve yaralarına merhem oldu-

Alinti:
Raif KAPLANOĞLU




Şir borek       (siir)

ataydan kalgan aŞlar etlİ mayli kamuraŞ
kobetemen, katlama ,laŞka ,cantik ,tataraŞ
Şirböreknen kum össe hastalik nedİr bİlmez
balaban bir doktur aytkan tansİyonlu bir kartka
baŞin avursa ya da kelse avur bir sanci
dakkasinda keser Şibörektİr İlaci


atalardan kalmis aslar etli yagli hamuras
göbeteyle,katlama,laska,cantik tatar yemegi    "bunlar tatar yemekleridir"
sirbörekten kim yese hastalik nedir bilmez
büyük bir doktor söylemis tansiyonlu bir yasliya
basin agriyosa ya da gelser büyük bir sanci
dakkasinda keser sirbörektir ilaci


bazi kelimeleri anlayamayanlar icin tercüme ettim

77
ByKuS.TUBE / Uyanin! Turkiye Bal gibi de iran olur!
« : Ağustos 28, 2008, 11:38:15 ÖS »

78
ByKuS.TUBE / Mutlu ol bu bir emirdir
« : Ağustos 28, 2008, 11:30:27 ÖS »
Videoyu aşağıdaki resme tıklayarak izleyebilirsiniz arkadaşlar:

http://www.youtube.com/watch?v=Qbbp8ac8ROQ



:.y

79
Komik Resimler / bo:ku:7
« : Ağustos 26, 2008, 07:06:17 ÖS »












80
Forum Oyunları / bakalim okuya bilecekmisiniz?
« : Ağustos 26, 2008, 06:45:00 ÖS »


 :o

81
Komik Resimler / komik ve enteraan resimler
« : Ağustos 10, 2008, 05:30:59 ÖS »

 


















82
ByKuS Muhabbet / nerdesiniz?
« : Ağustos 04, 2008, 09:03:03 ÖS »
bu gün burda kimse yokmu ya.canim sikildi nerdesiniz hepiniz?

83
Düşünce Üzerine!... / avrupa birligi hakkindaki düsünceleriniz!!!!
« : Ağustos 04, 2008, 08:59:26 ÖS »
türkiyenin avrupa birligine girme "girememe" sürecini nasil degerlendiriyorsunuz?  :.c

84
Edebiyat ve Şiir / YAZARLARIMIZ VE ESERLERİ
« : Ağustos 04, 2008, 08:08:22 ÖS »
1-NAMIK KEMAL(1840-1888)
Şiirlerinde ve nesirlerinde (roman -tiyatro) vatan,millet,hürriyet gibi kavramları,toplumsal konuları işlemiş olan Tanzimat dönemi sanatçısıdır.
Romanları : İntibah ,Cezmi
Tiyatroları:Vatan Yahut Silistre,Zavallı Çocuk,Gülnihal, Akif Bey, Celaleddin Hrzemşah, Kara Bela
2-HALİT ZİYA UŞAKLIGİL(1866-1945)
Batı tesirindeki Serveti Fünun edebiyatının ve edebiyatımızın önemli yazarlarındandır. Tnzimatla birlikte edebiyatımıza giren romanı geliştiren yazarımızdır. Edebiyatımızda batılı anlamdaki ilk romanı Halit Ziya yazmıştır.Roman ,Hikaye,Anı türünde eserleri vardır.
Romanları:Mai ve Siyah,Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar...
3-TEVFİK FİKRET (1867-1915)
Serveti Fünun döneminin büyük şairi olup, edebiyatımıza yenilikler getirmiştir.Şiirlerinde hürriyet, yurtseverlik ,Batılılaşma konularını işlemiştir . Türk şiirinde bir takım yenilikler yapmıştır. Şiiri düz yazıya yaklaştırmış, şiirlerinde toplumsal konulara yer vermiştir.
Şiirleri:Şermin,Halukun Defteri,Rübab-ı Şikeste
4-AHMET HAŞİM (1884-1933)
Fecr-i Ati topluluğunda yer almış,bu topluluk dağıldıktan sonra hiçbir topluluğa dahil olmamıştır. Süslü ve sanatlı bir dil kullanmış,şiirin yanında düz yazıyı da yazmıştır.
Şiirleri:Göl Saatleri, Piyale
Nesirleri:Bize Göre. Frankfurt Seyahatnamesi
5-ÖMER SEYFETTİN (1864-1920)
Milli edebiyatın önemli temsilcilerindendir.Türkçe’nin sadeleşmesi,yabancı kelimelerin,tamlamaların,kuralların Türkçe’den atılması için vermiş , edebiyatımızda hikayeleri ile tanınmış bir yazarımızdır.
Hikayeleri:Bomba, Kaşağı,Beyaz Lale,Gizli Mabet,Yalnız Efe,Yüksek Ökçeler,Forsa...
6-YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1885-1974)
Milli edebiyatın önemli yazarlarından olup özellikle romanlarıyla tanınmaktadır.Roman,hikaye anı ve makale türünde eserleri vardır.Romanlarında Türk toplumundaki değişiklikleri ve bu değişikliklerin toplumda oluşturduğu kargaşayı işlemiştir.
Romanları:Yaban ,Kiralık Konak,Nurbaba
Hikayeleri:Bir Serencam,Milli Savaş Hikayeleri.
7-REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1886-1956)
Kurtuluş savaşından sonra bir çok yazar gibi eserlerinde Anadolu’yu işleyen bir yazardır. Müfettiş olması nedeniyle yurdumuzun birçok yerini gezmiş ve gördüklerini eserlerinde işlemiştir. Özellikle ‘Çalıkuşu’ bu sahada meşhur bir romandır. Roman,tiyatro ve gezi yazısı türlerinde eserleri vardır.
Romanları: Çalıkuşu,Yaprak Dökümü,Yeşil Gece...
8- HALİDE EDİP ADIVAR (1884-1964)
Kurtuluş savaşı yıllarındaki çalışmalarıyla ve bu dönemi yansıtan roman ve hikayeleriyle tanınmış,kurtuluş savaşı sırasında mitingler düzenlemiş,Anadolu’ya geçerek istiklal mücadelesine destek olmuştur.Sultanahmet meydanındaki mitingle dikkati çekmiştir.
Romanları:Sinekli Bakkal,Ateşten Gömlek,Handan,Vurun Kahpeye
Hikayeleri:Dağa Çıkan Kurt,Harap Mabetler.
ANI:Mor Salkımlı Ev
9-SAİT FAİK ABASIYANIK (1906-1954)
Genellikle balıkçıların, kenar semtlerde yaşayanların,sarhoşların,avare insanların günlük hayatlarını anlatmıştır. Onun hikayelerinde sıradan insanlar vardır.Edebiyatımızın en büyük hikayecilerindendir.,Hikayeleri:Semaver,Sarnıç,Mahalle Kahvesi ,Havada Bulut,Son Kuşlar.
10-MEMDUH ŞEVKET ESENDAL (1885-1952)
Olayları arka plana atan ve günlük hayattan bir kesiti anlatan hikayeleriyle meşhurdur.Edebiyatımıza yeni bir hikaye tarzı getirmiştir.
Hikayeleri:Otlakçı, Mendil Altında, Temiz Sevgiler,Ev Ona Yakıştı,Veysel Çavuş,İhtiyar Çilingir..
Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları,Miras, Vassaf Bey
11- PEYAMİ SAFA (1899-1961)
Romanlarında Doğu-Batı karşılaştırmasını, madde-ruh çatışmasını, insan pisikolojisini incelemiş olan yazarımızdır.
Romanları:Dokuzuncu Hariciye Koğuşu,Fatih Harbiye,Yalnızız ,Sözde Kızlar ,Matmazel Noralyan’ın Koltuğu...
12-TARIK BUĞRA (1918- ...)
Özellikle ’Küçük Ağa’ romanıyla meşhur olan hikaye ve roman sahasında eser vermiş yazarımızdır.
Romanları:Küçük Ağa,İbişin Rüyası,Ankara, Firavun İmanı..
Hikayeleri:Oğlumuz, Yarın Diye Bir şey Yoktur,İki Uyku Arasında...
13-AHMAET HAMDİ TANPINAR (1901-1962)
Hemen hemen bütün edebi türler

85
Edebiyat ve Şiir / YAZARLARIN HAYATLARI
« : Ağustos 04, 2008, 08:03:36 ÖS »
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN

2 Ocak 1852’de İstanbul’da doğdu. Hekimbaşı Abdülhak Molla'nın torunu, tanınmış tarihçi ve Tahran Büyükelçisi Hayrullah Bey'in oğlu. Kısa süre Rumelihisar Rüşdiyesi’ne devam etti. Yanyalı Tahsin Hoca ile Edremitli Bahaeddin Efendi'den özel dersler aldı. 1862’de 10 yaşındayken ağabeyi ile birlikte Paris’e babasının yanına gitti. Bir süre Paris'te eğitim gördükten sonra 1864'te İstanbul'a döndü. Yaşının küçüklüğüne rağmen Bab-ı Ali’de tercüme odasına katip olarak girdi. Bir yıl sonra Tahran Büyükelçiliği’ne atanan babasıyla birlikte İran’a gitti. Farsça öğrendi. Babasının 1867’de ölümü üzerine İstanbul’a döndü. Maliye Mühimme Kalemi’ne girdi. Şûra-yı Devlet ve Sadaret kalemleri'nde çalıştı. 1871'de Fatma Hanım'la evlendi. 1928’de İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar milletvekili olarak kaldı. 12 Nisan 1937’de İstanbul’da öldü. Mezarı Zincirlikuyu’da. Şiire 1870'lerde başladı. Ebüzziya Tevfik, Recaizade Mahmut Ekrem, Samipaşazade Sezai, Namık Kemal gibi Tanzimat döneminin yeni edebiyatçıları arasında yer aldı. Yurtdışı görevleri nedeniyle Batı edebiyatçılarını yakından tanıdı, onların etkisinde kaldı. Divan edebiyatı nazım birimlerinin dışına çıkmayı denedi. Dize ve uyak düzeninde değişiklikler yaptı. Divan şiiri konularının dışına çıkmayı denedi. Şiirlerine günlük yaşamı, doğa ve insan ilişkilerini konu aldı. Lirik, epik ve felsefi şiirler yazdı. Manzum tiyatro oyunları da kaleme aldı. Ancak bunlar sahnelenmekten çok okunması amacıyla yazılmış oyunlardı. Yaşadığı dönemde Türk edebiyatının en büyük şairi sayıldı ve "Şair-i Âzam" ya da "Dahi-i Âzam" unvanı verildi.




ABDÜLKADİR BUDAK

1952 yılında Sivas’ın Hafik ilçesinde doğdu. Lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. Kayseri’de devlet memuru olarak çalıştı, emekliye ayrıldı. Artık yaşamını Ankara’da sürdürüyor. 1970’li yıllardan itibaren adını duyuran şairlerimizdendir.




ABDÜLKADİR BULUT


1943 yılında İçel’in Anamur ilçesine bağlı Akine köyünde doğdu. Akşehir İlköğretmen Okulu’nu bitirdi. İçel’in ilçelerinde öğretmenlik yaptı. 1985 yılında bir trafik kazasında yaşamını yitirdi. Şiirleri 1960’tan itibaren dergilerde yayımlanmaya başlandı. Asıl kimliğini 1970’li yıllardan sonra yazdığı şiirleriyle kazandı. Genç şiir kuşağımızın önde gelen isimleri arasındadır.


ADNAN AZAR




1956'da Rize’de doğdu. Türk Eğitim Derneği Kayseri Koleji’ni ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nü bitirdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bir süre Sosyal Bilimler okudu. İstanbul 24 Saat (1991), Batık Aşklar Müzesi (Altın Koza En İyi Kurgu Ödülü, 1995) adlı sinema filmleriyle, kimi TV dizilerinin yönetmenliğini üstlendi. Şiirleri, 1976 yılından başlayarak çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde yayınlandı. Şiirin yanısıra, bir bölümü Adam Öykü dergisinde Uçurumlar üst-başlığıyla yayımlanmış kısa öyküleri ve senaryo çalışmaları da var. Kökleri Orhan Veli'ye kadar uzanan duru, yalın bir söyleyişle yalın şiirler yazdı.



ADNAN ÖZER




1957'de Tekirdağ’ın Gazioğlu köyünde doğdu. Liseyi Batman’da bitirdi. 1979’dan beri İstanbul’da yayıncılık yapıyor. Tekirdağ yöresinin halk söylenceleri, türkü ve tekerlemelerine modern şiir yöntemleriyle yaklaştı. Neruda, Paz ve Pesao’nun şiirlerini dilimize çevirdi.



AFŞAR TİMUÇİN




1939'da Manisa’nın Akhisar ilçesinde dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenim görürken 1967'de Kanada’ya gitti. Montreal üniversitesinin felsefe bölümünden mezun oldu. Yurda dönüşünde Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Fransızca okutmanlığına başladı. Aynı üniversite de doktorasını verdi. 1992’de profesörlüğe yükseldi. İstanbul’da Kavram Yayınları'nın ve üç aylık Felsefe Dergisinin (ilk sayı Ekim-Aralık 1977) sahip ve yönetmenliğini yaptı. Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı'nda öğretim üyesi. Yazı alanında adını 1956'da Vatan gazetesinde yayınlanan "Heykel" adlı öyküsüyle duyurdu. Şiirleri ve yazıları Yelken, Ataç, Papirüs, Yeni Edebiyat, Varlık, Soyut, Yeni Ufuklar, Milliyet Sanat, Yazko Edebiyat gibi dergilerde yayınlandı. Toplumcu dünya görüşüne bağlı, öz ve biçim bakımından bütünleşmiş bir şiir anlayışı geliştirmeye çalıştı.





AHMED ARİF




1927'de Diyarbakır’da doğdu, 2 Haziran 1991'de Ankara’da yaşamını yitirdi. Ortaöğrenimini Diyarbakır Lisesi’nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisiyken 1950’de Türk Ceza Yasası’nın 141. maddesine aykırı davranmak suçlamasıyla tutuklandı. 1952’de gizli örgüt kurma iddiasıyla yine tutuklandı. 2 yıl hepsi hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara'ya yerleşti. Bir süre plan kopya teknisyeni olarak çalıştı. Ankara’daki gazeteler ve dergilerde teknik işlerle uğraşarak yaşamını kazandı. Gazetecilikten emekliye ayrıldı. İlk şiiri "Millet" dergisinde yayınlandı. Asıl sanatını ve kişiliğini 1948-1954 arasında Yeryüzü, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Yeni Ufuklar, Kaynak dergilerinde yayınlanan şiirleriyle ortaya koydu. Ardından uzun bir suskunluk dönemine girdi. 1968'de tek kitabı olan "Hasretinden Prangalar Eskittim" yayınlanınca, çok büyük bir yankı uyandırdı. Kitap yayınlanmasından sonraki 12 yılda 18 baskı yaptı.



AHMET ADA


1947'de Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Ceyhan Lisesi’nde okurken öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çeşitli işlerde çalıştı. Kayseri’de devlet memurluğu yaptı. Yazın yaşamına 1970’te başladı. Şiir ve yazıları Hakimiyet Sanat, Saçak, Dönemeç, Somut gibi dergilerde yayınlandı. İlk şiirlerinde İkinci Yeni akımından etkilendi. Daha sonra Ahmet Arif ve Nihat Behram'ın doğa betimcilikleri ve ses tonlarından esintiler taşıyan şiirler yazdı. Yöresel öğelerle bezeli, lirik, yumuşak şiirleriyle günümüz toplumcu gerçekçi şairlerinin başarılı bir temsilcisi.




AHMET ERHAN





1958'de Ankara’da doğdu. Çocukluğu ve gençliğinin ilk yılları Akdeniz’in çeşitli kentlerinde geçti. İlk ve orta öğrenimini de bu kentlerdeki okullarda tamamladı. Ankara’ya gelip bir akşam lisesinde eğitim yaptı. Kitapçılık, yayıncılık gibi çeşitli işlerde çalıştı. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Militan Dergisi'nde topluca yayınlanan şiirleri ile dikat çekti. Şiirimizin lirzm zenlikliklerini, özellikle 1960 sonrası yeni toplum şiirini çeşitli öğeleriyle kaynaştırarak kendisine özgü bir sese ulaştı. Şiirleri sanatsal değerinin yanısıra ülkede genç insanın yaşadığı dramın bir güncesi olarak da önem taşır. Söylemindeki karamsarlığının gerisinde direnin bir yaşama sevinci etkilidir.



AHMET GÜNTAN


1955’te İzmir’de doğdu. Güzelyalı Müdafaa-i Hukuk İlkokulu, İzmir Bornova Maarif Koleji ve ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitirdi. Mimarlık ve reklamcılık yaptı. İlk şiiri Birikim dergisinde yayımlandı. Aynı yıllarda Yeni İnsan dergisinde müzik yazıları yazdı. Daha sonraları Defter dergisinde şiir ve yazıları yayınlandı.





AHMET HAMDİ TANPINAR




23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğdu. 24 Ocak 1962’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Kadı Hüseyin Fikri Efendi'nin oğlu. Baytar Mektebi'ni bırakarak girdiği Darülfünun-ı Osmani'nin (Bugünkü İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara'daki liselerde öğretmenlik yaptı. Gazi Terbiye Enstitüsü'nde (Gazi Eğitim Enstitüsü) edebiyat dersleri verdi. 1933'ten sonra İstanbul'da Kadıköy Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat tarihi ve estetik dersleri verdi. 1939'da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde yeni kurulan Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğüne getirildi. 1942 ara seçimlerinde CHP'den Maraş Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi, üniversitedeki görevinden ayrıldı. 1946 seçimlerinde tekrar aday gösterilmeyince bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptı. Güzel Sanatlar Akademisinde tekrar derse girmeye başladı. 1949'da da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne döndü. Adını ilk kez "Altın Kitap" dergisinde yayınlanan "Musul Akşamları" şiiriyle duyurdu. Dergah, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık, Oluş, Kültür Haftası ve Aile dergilerinde şiirleri yayınlandı. Hece vezniyle yazdığı bu ilk şiirler, imge zenginliklikleri ve müzikal nitelikleriyle dikkat çeker. Edebiyat Fakültesi'nde öğrencisi olduğu Yahya Kemal Beyatlı'dan çok etkilendi. Ama ilk eserlerinde Yahya Kemal'den çok Ahmet Haşim izleri görülür.




AHMET HAŞİM




1884’te Bağdat’ta doğdu, 1933’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey’in oğlu. Çocukluğu Bağdat’ta geçti. 12 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte İstanbul’a geldi. Mektebe-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) yatılı okudu. Tevfik Fikret ve Ahmed Hikmet Müftüoğlu'nun öğrencisiydi. 1907'de mezun oldu. Bir süre Reji İdaresi'nde çalıştı. Bir yandan da Hukuk Mektebi'ne devam etmeye başladı. İzmir Sultanisi Fransızca öğretmenliğine atandı. Hukuk eğitimini bırakıp İzmir'e gitti. 1912-1914 arasında Maliye Nezareti'nde çevirmenlik yaptı. 1. Dünya Savaşı yıllarını Çanakkale ve İzmir'de yedeksubay olarak geçirdi. Mütareke'den sonra İstanbul'a döndü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde estetik ve mitoloji öğretmenliği yaptı. Harp Akademisi ve Mülkiye Mektebi'nde Fransızca dersleri verdi. Düyun-u Umumiye İdaresi'nde, Osmanlı Bankası'nda çalıştı. Akşam ve İkdam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1928'de böbrek rahaksızlığının tedavisi için yurtdışına gitti ama iyileşemeden döndü. Şiire lise öğrenciliği yıllarında başladı. İlk şiirlerinde Abdülhak Hamid, Cenap Şahabettin, özellikle de Tevfik Fikret etkileri görülür.







AHMET KUTSİ TECER



1901'de Kudüs’te doğdu, 1967’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. 1929'da İstanbul Darülfünun'u (üniversitesi) Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi. Bir süre Sivas ve Ankara'da edebiyat öğretmenliği yaptı. Sivas Milli Eğitim Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğrenim Müdürlüğü, Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. 1939'da Seyhan (Adana), 1943'te Urfa milletvekili seçildi. 1947'de Ankara Devlet Konservatuvarı Müdürlüğü'ne atandı. 1949'da Paris'e kültür ateşeliği ve öğrenci müfettişliği göreviyle gönderildi. 1950’de UNESCO Merkez Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Yurda döndükten sonra Galatasaray Lisesi, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve Belediye Konservatuvarı'nda dersler verdi. Bu görevi ölümüne kadar sürdürdü. Hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiirleri 1921-1925 arasında "Dergah" ve "Milli Mecmua" gibi dergilerde yayınlandı. Varlık, Oluş, Yücel, Türk Düşüncesi, Türk Dili ve bir ara kendisinin yönettiği "Ülkü" dergisindeki şiirleriyle tanındı. Hece ölçüsünde yeni olanaklar aradığı şiirinde zaman zaman lirik bir dille kişisel duygularını aktardı.




AHMET MUHİP DIRANAS




1908'de İstanbul’da doğdu (Bazı kaynaklara göre 1904 Sinop). 21 Haziran 1980'de Ankara’da yaşamını yitirdi, Sinop’ta gömüldü. İlkokulu Sinop'ta okudu. Ankara'ya gelerek, öğretmenleri arasında Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın da bulunduğu Ankara Erkek Lisesi’nden 1930'da mezun oldu. 1930-1935 arasında Ankara'da Hakimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı. Anadolu Ajansı, Türkiye İş Bankası yönetim kurulu üyeliği, Devlet Tiyatrosu Edebi Kurul Başkanlığı gibi üst düzey bürokratik görevler yaptı. İlk şiiri "Bir Kadına" 1926'da "Muhip Atalay" imzasıyla Milli Mecmua'da yayınlandı. Servet-i Fünun, Varlık, Çığır, Ataç, Yücel, Oluş, Ülkü, Şadırvan, Yeni Lisan, Hisar dergilerinde yayınlanan şiirleriyle Cumhuriyet döneminin etkin şairleri arasına girdi. Hecenin Beş Şairi ile Garip Akımı arasında yer alır. İlk şiirlerindeki Baudelaire etkisinden sıyrılarak dil ve üsluba ağırlık verdi. Şiiri plastik bir söz bütünü haline getirene kadar yoğuran bir şair oldu. "Olvido", "Kar", "Fahriye Abla" bu oluşumun önemli ve yıllardır unutulmayan örnekleri. Dıranas, Orhan Veli ve arkadaşlarının çıkışından sonra unutulmaya başlanan hece şairleri arasında geçerliliğini yitirmeyen, bir süre sonra da yeniden yüceltilen tek şairdir.





AHMET NADİR CANER



1925’te İçel’in Tarsus ilçesinde doğdu. Lise öğretiminden sonra İstanbul, Tarsus ve Silifke’de basımevi işletti. Gazete ve dergiler çıkardı. Birkaç yıl Özgörü adlı bir edebiyat dergisi yayımladı. Daha sonra Ankara ve İstanbul’da gazetecilik yaptı. Yazı işlerinde çalıştı. Gazete yönetiminde görev aldı. 1972’de Türk Dil Kurumu’nun "Basın Dil Ödülü"nü kazandı. "Basın Onur Kartı" sahibi Caner, 19 Şubat 1977’de İstanbul’da yaşamını yitirdi.




AHMET NECDET




1933 yılında Bursa İnegöl’de doğdu. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi. Anadolu’nun çeşitli kentlerinde öğretmenlik yaptı. Ardından akademik alana yöneldi. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nde profesörlüğe yükseldi. Öğretmen ve öğretim üyesi olarak binlerce öğrenci yetiştirdi. Ege Üniversitesi’nde Beşeri ve İktidası Coğrafya Profesörü iken emekliye ayrıldı. Bilimsel çalışmalarının yanısıra şiirle de ilgilendi, çeviriler yaptı. Başlangıçta alışılagelmiş biçimler ve söyleyişlerle romantizmin ağır bastığı şiirler yazdı. Attilâ İlhan-Cemal Süreyya etkisiyle modern şiire yöneldi. Son dönemde özellikle gazel türünde özgün, başarılı şiirler yazdı.




AHMET OKTAY




21 Ocak 1933’te Ankara’da doğdu. Öğrenimini lisede yarım bırakarak çalışmaya başladı. Ankara'da İstatistik Genel Müdürlüğü'nde (bugünkü DİE) görev yaptı. 1961'de Yeni İstanbul gazetesinin Ankara bürosunda "parlamento muhabiri" olarak profesyonel gazeteciliğe başladı. Ankara Ekspres, İktisat ve Piyasa, Vatan gibi gazetelerde muhabir olarak çalıştı. 1975’te İstanbul Radyosu'na geçti. Siyasal iktidar değişince TRT’den istifa ederek önce Akajans, ardından da Dünya gazetesi haber müdürlüğü görevlerini yürüttü. 1978’de yeniden TRT’ye döndü. 1982’de emekliye ayrıldı. Daha sonra Milliyet gazetesine geçti. 1993'te yazıişleri müdürlerinden biri olduğu Milliyet’ten de ayrıldı. Yazmaya ortaokul sıralarında başladı. İlk şiirleri, 1949-1950 arasında "Gerçek" dergisinde yayınlandı. İlk yazısı 1950'de "Güney" dergisinde çıktı. "Dişi Kurt" adlı oyunu 1974'te Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelendi. 1950'lerde yazdığı şiirlerde Ahmed Arif'ten etkilendiği gözlenirken, 1960'lardan sonra toplumsal gerçekçi bir yaklaşımla İkinci Yeni'ye yöneldi. Zengin sözcük dağarcığını destansı bir söyleyişle ustaca değerlendirdi. Şiirinin olgunluk döneminde biçim gösterilerine kaçmadan yalın bir teknikle yazdı.






AHMET TELLİ



1946’da Çankırı’nın Eskipazar ilçesinde doğdu. Hasanoğlan ve Pazarören öğretmen okullarında eğitim gördü. Bir dönem köy öğretmenliği yaptı. Ardından Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. Anadolu’da çeşitli liselerde öğretmenlik yaptı. 12 Eylül’den sonra uzunca bir süre tutuklu kaldı. 1960 sonrası toplumcu gerçekçi şiirimizin ikinci kuşağında yer alan özgün şairlerden. İsmet Özel'den sözcük seçimi ve ses tonu bakımından etkilendi. Romantik ve başkaldırıcı şiiriyle bir yandan da Attilâ İlhan'a yakın durduğu söylenebilir.




A. KADİR



Asıl adı İbrahim Abdülkadir Meriçboyu. 1917'de İstanbul’da doğdu, 1985'te yine İstanbul’da öldü. İlk şiirleri 1930'da "Ali Karasu" imzasıyla yayınlandı. Başlangıçta Faruk Nafiz Çamlıbel ile Necip Fazıl etkisinde şiirler yazdı. Ankara Cezaevi'nde Nazım Hikmet’le kalınca şiir ve dünya görüşünde önemli değişikler oldu. Ses ve Yeni Edebiyat dergilerinde yayınlanan şiirlerinde Nâzım Hikmet etkisi açıkça bellidir. Yurt sevgisini dile getiren ilk kitabı "Tebliğ"de bir yandan savaşa karşı çıkarken bir yandan da yoksul Türk insanını gerçekçi bir bakışla yansıttı. Bireysel dramı toplumsal sorunların birlikteliği içinde ele aldı. Olgunluk dönemi şiirlerinde konuşma diline yakın bir dil kullandı, türküler, halk şiiri ve gelenekleri motiflerinden yararlandı. Savaş, yoksulluk, sürgünlük, hapislik acılarını yaşayan insanın duygularını, iyiye, doğruya, eşitliğe olan özlemini yalınlık, gerçeklik ve lirizmle yansıttı. Çarpıcı bitişler, yinelemeler, iç uyaklar ve ses uyumları belli başlı şiirsel biçimleri. 1940'lı yılların toplumsal gerçekçi şiirinin ortak temaları ve biçimleriyle, Orhan Veli kuşağının bazı söyleyiş özelliklerini kaynaştırarak sentezci bir şiire ulaştı.



AKGÜN AKOVA





1962'de Sakarya Akyazı’da doğdu. Lise öğrenimini Gebze’de, üniversite eğitimini Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nü bitirdi. İlk şiiri 1984'te Milliyet Sanat Dergisi’nde yayınlandı. Ardından peşpeşe şiir kitapları geldi. Bazı şiirleri İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Boşnakça’ya çevrildi. Ataol Behramoğlu, onun şiiri için, "1980’li yıllara özgü külhani bir edanın özgün, başarılı sentezi. Neredeyse her dizeden taşan dizginsiz bir yaşama sevinci, gençlik ve enerji dolu şiirler" değerlendirmesini yapıyor.





ALÂATTİN SOYKAN




1943 yılında Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesine bağlı Kurudere köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra Kur’an kursuna devam etti. Hâfız oldu. Ortaokulu Lüleburgaz’da dışardan bitirdi. Çeşitli memuriyetlerde bulundu. 1981’de malulen emekliye ayrıldı. Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Bazı şiirleriyle ödüller de aldı.






ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU




1935'te Adana-Kadirli’de doğdu. İlk ve orta okulu Kadirli’de okudu. Mersin Lisesi’nde sürdürdüğü öğrenimini, sağlığı nedeniyle yarıda bırakarak çeşitli işlerde çalıştı. Avukat yazmanlığı, gazetecilik, kitabevi yöneticiliği yaptı. Türk Dil Kurumu’nun Yayın ve Tanıtma Kolu’nda uzman olarak çalıştı. 1982'de emekli oldu. Emekliliğinden sonra İstanbul'a yerleşti. Radyo için çeşitli programlar hazırladı. İstanbul'da "Çevre" yayınevini kurdu. "Yusufçuk" adlı şiir dergisini çıkardı. Sözlükler ve ansiklopediler yayınladı. Türk edebiyatının çalışkan şairleri arasında. Ülkü Tamer, Turgut Uyar ve Edip Cansever şiirlerine benzer özellikler taşıyan ilk şiirleriyle İkinci Yeni şiirinin ölçülü, dengeli bir şairi olarak göründü. 1970 sonrasında tümüyle yeni bir şiire yöneldi. 1970 sonrasının toplumsal olgu ve olaylarını ele alan bu şiir, bir halk türküsü yalınlığı kazandı. Şiirlerinde yer yer Behçet Necatigil'in "kırık dize" yapısını da uyguladı.









ALİ YÜCE




1928'de Hatay’ın Yayladağ ilçesi Hisarcık köyünde doğdu. 1951'de Düziçi Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Anadolu’nun çeşitli köylerinde ilkokul öğretmenliği yaptı. 1961'de yeterlik sınavlarını dışardan vererek Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü’nden diploma aldı. Çeşitli liselerde İngilizce öğretmenliğiyle eğitim alanındaki hizmetini sürdürdü. İlk şiiri 1956’da Yücel dergisinde yayınlandı. Daha sonraki şiirleri Yeditepe, Türk Dili, Soyut, Sanat Rehberi dergilerinde çıktı. İlk şiirlerinde İkinci Yeni'ye başarısız öykünmeler görülür. Özellikle Edip Cansever etkisindeki bu şiirde, benzeşme, niteleme, tamlama bolluğu, aşırı soyutlamalar ve dil oyunları, aşırı bir konuşkanlık etkin. Olgunluk dönemi şiirlerinde ise Metin Eloğlu ve Can Yücel şiirinin bazı özellikleri dikkat çeker. Sözcüklerin yan yana dizilmesiyle izlenimler yaratma diye tanımlanabilecek ilginç bir teknik kullanır. İlginç ritimler, konuşma dili ve sesleniş özellikleri kullanarak şiirini geliştirdi. Yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları yansıtan, yer yer taşlamaya yönelen, yergi ve eleştirinin ağır bastığı toplumcu şiirleriyle tanındı.







ARİF DAMAR





23 Temmuz 1925'te Çanakkale'nin Gelibolu ilçesi Karainebey köyünde doğdu. İlkokulu Çanakkale’de, ortaokulu İstanbul’da bitirdi. İstanbul Erkek Lisesi’nde 2 yıl öğrenim gördü. İstanbul'da çeşitli işlerde çalıştıktan sonra 1944’te Ankara’ya taşındı. Atatürk Orman Çiftliği'nde memur olarak çalıştı. 1950'de İstanbul'a döndü. Mahmutpaşa'da işportacılık yaptı. 5 Aralık 1951’de TKP davasından tutuklandı. 2 yıl cezaevinde kaldı, delil yetersizliğinden beraat etti. Toplumsal gerçekçi anlayışta şiir yazan genç şairlerden biri olarak belirdi. Kavgacı ama barışçıl ve insancıl yanı ağır basan, dil ögelerini ve biçim kaygısını elden bırakmayan bir şiir kurmaya yöneldi. "Yeryüzü" dergisinde bu çabanın başarılı şiir örnekleri yayınlandı. "Arif Barikat" takma ismini kullandığı bu dönem şiirlerini 1956'da "Günden Güne" adlı kitabında topladı. Kitap basıldıktan 5 ay sonra toplatıldı ama beraat etti. Sonraları İkinci Yeni şairlerinin yanında, imgeye ağırlık veren, biçim ve dil araştırmalarına girmiş bir şair olarak göründü. Bu yönüyle 1940 kuşağı adıyla anılan şair arkadaşlarından ayrılır. 1956 sonrası şiirlerinde ise geçirdiği her iki dönemin ortak özellikleri dikkat çeker. "Arif Hüsnü", "Ece Ovalı" takma isimlerini de kullandı, düzyazılarında şiirle ilgili düşüncelerini anlattı.




ARİF NİHAT ASYA



7 Şubat 1904'te İstanbul Çatalca’da doğdu, 5 Ocak 1975'te Ankara’da yaşamını yitirdi. İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Adana, Malatya, Edirne, Tarsus, Ankara ve Kıbrıs'taki liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1950-1954 arasında Seyhan (Adana) milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. Milletvekilliğinden sonra tekrar öğrtemenliğe döndü. Ankara Gazi Lisesi edebiyat öğretmeni iken 1962'de emekliye ayrıldı. İstanbul'a döndü. Yeni İstanbul ve Babıli’de Sabah gazetelerinde yazılar yazdı. Aruzla başladığı şiirde rubailer, gazeller yazdı. Özellikle rubailere büyük önem verdi. Rubailerden oluşan 5 ayrı kitap yayınladı. Daha sonra hece veziyle ve serbest vezinli şiirler de yazdı. Ulusçu şiirleriyle dikat çekti. Yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirleriyle bilinir.






ARKADAŞ ZEKAİ ÖZGER





1948 yılında Bursa’da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. TRT'nin Ankara bürolarında çalıştı. 1970 öncesinde okulunun polislerce basıldığı bir gün, çıkan olaylarda başına ağır darbeler aldı. Aradan yıllar geçtikten sonra 5 Mayıs 1973’te sokakta ölü bulundu. Beyin kanamasından öldüğü belirlendi. Arkadaşları, ölümünü okulun basılması sırasında başına aldığı ağır darbelere bağladılar. Dergi ve gazetelerde yayınlanan şiirleri ölümünden sonra "Şiirler" adlı bir kitapta toplandı (1974). Daha sonra aynı kitap "Sevdadır" adıyla Mayıs yayınlarınca Mart 1988’de yayınlandı. Şiir yazdığı yıllardaki üniversite ortamının da etkisiyle ölüm konusunu sık sık işledi.









ASAF HALET ÇELEBİ




29 Aralık 1907’de İstanbul’da doğdu. 15 Ekim 1958’de yine İstanbul’da öldü. Dahiliye Nezareti memurlarından Mehmet Sait Halet Bey'in oğlu. Galatasaray Lisesi’nde 8 yıl eğitim gördü. Kısa bir süre Sanayi-i Nefise Mektebi’nde öğrenim gördü. Adliye Meslek Mektebi’nden mezun oldu. Üsküdar Adliyesi Ceza Mahkemesi zabıt katipliği yaptı. Osmanlı Bankası, Devlet Deniz Yolları İşletmesi'nde çalıştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü kitaplığında görevliyken yaşamını yitirdi. Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. Gazeller ve rubailer yazdı. 1937'den sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı. Şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal olaylardan çok Anadolu-İran-Hindistan çizgisi üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini sesler aracılığıyla dile getirdi.









ATAOL BEHRAMOĞLU



13 Nisan 1942’de İstanbul Çatalca’da doğdu. İlköğrenimini Kars ve Çankırı'da yaptı. 1966'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1970'te İsmet Özel’le birlikte "Halkın Dostları" dergisini çıkardı. Aynı yıl İngiltere'ye, daha sonra Fransa'ya gitti. Paris'te gece kulübü bekçiliği, otel katipliği, öğretmenlik yaptı. 1972'de Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Sovyet edebiyatı üzerine inceleme yaptı. 1974'te Türkiye'ye döndü. İstanbul Şehir Tiyatroları'nda dramaturg olarak çalıştı. 1975'te kardeşi Nihat Behram’la birlikte "Militan" dergisini kurdu. "Sanat Emeği" dergisinin kurucuları arasında yer aldı. İlk şiirleri "Ataol Gürus" takma adıyla Yeni Çankırı, Yeşil Ilgaz, Çağrı gibi yerel gazete ve dergilerde yayınlandı. Yükseköğrenimi sırasında Yapraklar, Dost, Evrim, Ataç gibi dergilerde çıkan şiirleriyle dikkat çekti. Bu dönemin şiirlerini biraraya getiren ilk şiir kitabı "Bir Ermeni General" 1965'te basıldı. Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attilâ İlhan ve İkinci Yeni şiirinin ortak özellikleri etkin. Gerçek şiir kimliği 1965-1971 arasında Papirüs, Şiir Sanatı, Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları'nda çıkan şiirleriyle oluştu. Bu şiirlerde toplumcu, etkin bir edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı. Toplumcu gerçekçi şiir ilkelelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema arayışlarıyla besledi. Çevirileriyle de dikkat çekti. Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları, antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde gelen yazarları arasına girdi.





ATTİLA AŞUT



5 Ekim 1939’da Trabzon’da doğdu. İlk yazı ve şiir denemeleri, "Ceylan", "Arkadaş", "Küçük Afacan" gibi çocuk dergilerinde yayımlandı. 1957’de profesyonel gazeteciliğe başladı. "Kıyı" dergisinin kuruluş çalışmalarına katıldı. "Dünya", "Akşam", "Milliyet" ve "Cumhuriyet" gazetelerinin Trabzon muhabirliğini yaptı. Ankara’ya yerleşti. Gerçek Ajansı, Anadolu Ajansı, TÜBA Ajansı’nda muhabir ve editör olarak çalıştı, basın danışmanlığı yaptı. Siyasal nedenlerle 1972-1977 yılları arasında yurtdışında zorunlu göçmenlik yaşadı. Yurda döndükten sonra "Politika" gazetesinde çalışmaya başladı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 37 ay tutuklu kaldı. 1993’te, Aziz Nesin’in başyazarlığını yaptığı "Aydınlık" gazetesinde yazmaya başladı. "Siyah Beyaz" gazetesinin Kültür-Sanat Editörlüğünü yaptı.








ATTİLA İLHAN



15 Haziran 1925’te İzmir’in Menemen ilçesinde doğdu. İzmir'de Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ve Karşıyaka Ortaokulu'nu bitirdi. Atatürk Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasında Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Danıştay kararıyla eğitimi sürdürme hakkını kazandı. İstanbul'da Işık Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. 6 yıl aralıklarla Paris'te yaşadı. Türkiye'ye döndü. Çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. Demokrat İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlığı'nı üstlendi. Ankara’da Bilgi Yayınevi Danışmanlığını yaptı. Senaryolarında "Ali Kaptanoğlu" takma adını kullandı. Yeni Ortam, Dünya, Milliyet, Söz gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Yelken ve Sanat Olayı dergilerini yönetti. İlk şiiri olan "Balıkçı Türküsü" 1941'de Yeni Edebiyat Dergisi'nde yayınlandı. "Nevin Yıldız" takma adıyla İstanbul, "Beteroğlu" takma adıyla Yücel dergilerinde şiirleri çıktı. 1946 CHP şiir yarışmasında "Cebbaroğlu Mehemmed" şiiriyle birincilik ödülü kazandı. Bu başarıdan sonra hızla tanınıp sevildi. Genç, Yeni Nesil, Varlık, Aile, Yirminci Asır, Seçilmiş Hikayeler, Kaynak, Ufuklar, Mavi, Yeditepe, Dost, Yelken, Ataç, Yön, Milliyet Sanat, Sanat Olayı gibi dergilerde şiirleri, deneme ve eleştirileri yayınlandı. Türk edebiyatının önemli isimleri arasına girdi. Garip Akımı ve İkinci Yeni şiirine karşı çıktı. Mavi ya da Maviciler adıyla tanınan toplumcu gerçekçi şiir akımını başlattı. Şiire yeni bir ses düzeni, taşkın, coşkulu bir anlatım ve kendisine özgü bir duyarlılık getirdi. Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum şiir kitaplarındaki şiirleriyle genç şair kuşağını etkiledi.








ARİF DİNO




1893’te İstanbul’da doğdu, 30 Mart 1957’de İstanbul’da öldü. Ressam Abidin Dino’nun kardeşi. Ögrenimini yurtdışında gördü. ***sörlük, aşçılık, sinema oyunculuğu, portre ressamlığı, grafikerlik, heykeltıraşlık, sanat eleştirmenliği gibi birçok iş yaptı. 1929’da İstanbul’a döndü. 1942’de Alman faşizmine karşı çıktıkları için küçük kardeşi Abidin Dino ile birlikte "ikamete memur" olarak cezalandırıldı. Yurtdışına kaçtı. 1951’de döndüğü İstanbul’da 6 yıl sonra yaşamını yitirdi. Fransızca yazdığı şiirlerini Abidin Dino, Rasih Nuri İleri, Hür Yumer Türkçe’ye çevirdi. Tüm şiirleri, desenleri ve ardından yazılanlar Adam Yayınları tarafından bir kitapta toplandı.





AYHAN HÜNALP





1927’de Bitlis’te doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü bitirdi. Gazetecilik yaptı. Mesleğinde 25 yılını tamamlayarak Basın Şeref Kartı aldı. Istanbul Ekspres, Ulus, Akşam Haberler, Kaynak Dergisi, Tercüman, Hürriyet, Son Saat Gazetesi gibi gazetelerde çalıştı. Şiirleri Varlık, Türk Dil Kurumu’nun Türk Dili Dergisi’nde yayınlandı.







AYTEKİN KARAÇOBAN



23 Ağustos 1958'de Kırşehir’de doğdu. Ortaöğrenimini Ankara’da, yüksek öğrenimini Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Aynı fakültede iki yıl araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1988 yılından beri Fransa’da yaşamını sürdürüyor. Şiir, düzyazı ve çevirileri Akdeniz, Dize, Düşlem, Edebiyat ve Eleştiri, Edebiyat 81, İzlek, Kavram ve Kargaşa, Poetik’us, Promete, Sanat Rehberi, Sombahar, Su, Şiir-lik, Türkiye Yazıları, Yapıt, Yarın, Yazın, Yeni Biçem, Yeni Türkü gibi dergilerde yayımlandı.








AYTEN MUTLU



1952 yılında Balıkesir’in Bandırma ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. Yıldız Teknik Üniversitesi İnsaat Mühendisliği Fakültesinin üçüncü sınıfından ayrıldı. İlk deneme, öykü ve şiirleri, ortaokul yıllarından başlayarak yerel gazetelerde yayınlandı. Daha sonra İmece, Yazko Edebiyat, Edebiyat 81, Varlık, Hürriyet Gösteri, Yaşasın Edebiyat, Şiirlik, Yeni Biçem, Düşlem, Sombahar, Ludingirra dergilerinde ve değişik gazetelerde deneme ve inceleme yazıları ile şiirleri yayımlandı.








AZİZ NESİN





20 Aralık 1915’te İstanbul’da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesi'nde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulu'ndan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesi'nde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı. 1951'de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954'ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı. Yazın yaşamı boyunda 100'ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahir'le birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu.Yeni Gazete, Akşam ve Tanin'de köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü. 1962'de Zübük isimli mizah dergisini çıkardı. 1963'te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı....
Son Düzenleyen GusinapsE; 29-03-2006 @ 01:23.
Bu Mesajı Yetkililere Rapor Et      
      
Eski 10-03-2006      #2 (mesaj-linki)
olccay
   
Varsayılan Cvp: Yazarlarımız ve Hayatları
BARIŞ PİRHASAN



1951 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Fen Lisesi’ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı’ndan mezun oldu. Şiir çalışmalarına lise sıralarında başlayan Pirhasan, ilk şiirlerini Yeni Dergi’de yayınladı. Daha sonra Militan Dergisi yazı kadrosu içinde yer aldı. 1978’de yayına başlayan "Devrimci Savaşımda Sanat Emeği" dergisinin yazı kurulu üyesi oldu. Şiir çalışmalarının dışında çeşitli çevirileri de var.






BEHÇET AYSAN



1949’da Ankara’da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitim gördü. Doktor olarak çalıştı. Kısa ömrüne yüzlerce şiir sığdırmayı başardı. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Otel’in yakılması sırasında yaşamını yitiren aydınlarımız arasındaydı. Duru dili ve içli şiirleriyle dikkat çeker.






BEHÇET NECATİGİL



16 Nisan 1916'da İstanbul’da doğdu. 13 Aralık 1979'da İstanbul'da yaşamını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Kars, Zonguldak liseleriyle İstanbul Kabataş Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. İstanbul Eğitim Enstitüsü’nde edebiyat dersleri verdi. "Gece ve Yas" isimli ilk şiiri lise öğrenciliği yıllarında 1835'te Varlık Dergisi'nde yayınlandı. Ardından Yenilik, Yeditepe, Türk Dili, Yeni Dergi, Yeni Edebiyat, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde çıkan şiirleriyle tanındı. Sekizi Knut Hamsun olmak üzere otuza yakın kitap çevirdi. Radyo oyunları yazdı, edebiyat tarihiyle ilgili çalışmalar yaptı. İlk şiir kitapları "Kapalıçarşı" (1945), "Çevre"nin (1951) ardından yayınlanan "Evler"de (1953) divan ve halk şiirlerini sıcak bir lirizmle bir araya getirdiği şiirleri yer alır. Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü 1980’den beri veriliyor.










BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU




1911'de Trabzon Görele'de doğdu. 21 Eylül 1975 Pazar günü İstanbul’da yaşamını yitirdi. Türkiye'nin en usta ressamlarından. Trabzon Lisesi’ni bitirdi. Lise yıllarında öğretmeni Zeki Kocamemi'nin ilgisiyle resme yöneldi. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdi. Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı'dan ders aldı. 1931’de diplomasını almadan okulu bırakıp Fransa’ya gitti. Djon ve Lyon'da özel atölyelerde çalıştı. Ardından Paris'e geçti. 1933’te İngiltere’ye gitti, aynı yıl yurda döndü. 1934'te yaptığı 30 resimle yurtiçi ve dışında sergilere katıldı. 1936’da Güzel Sanatlar Akademisi’nden diplomasını birincilikle aldı. Aynı yıl akademinin resim bölümünde Leopold Levy'nin asistanı oldu. Ses Dergisi'nde sanat ve estetik konusunda düzenli yazılar yazdı. Şiire lise yıllarında başladı. İlk şiirleri 1932'den sonra Varlık, Yeditepe, Ses, İnsan gibi dergilerde yayınlandı. İlk şiir kitabı "Yaradana Mektuplar" 1941'de basıldı. Şiirlerinde de resimlerinde olduğu gibi halk edebiyatının zengin motiflerinden esinlendi, yararlandı. Yalın bir dille, içten lirik şiirler yazdı.







BEJAN MATUR



1968'de Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi Maksutuşağı köyünde doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Gaziantep'te tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Şiirleri Adam Sanat, Defter, Ekin Belleten ve Yazıt dergilerinde yayınlandı. Şiiri, dille, onun ifade imkanları ve sınırlarıyla, dili aşan ifade biçimlerine, seslere, ritimlere vurgusuyla, zamansız ve mekansız bir coğrafyanın izlerini taşıyor. O coğrafyayı yeniden var ediyor. Yani zamansız, kıpırtısız çölü ve Mezopotamya’yı. Ataol Behramoğlu, Bejan Matur'u şöyle değerlendiriyor: "Aşkın kadınca yorumunu içeren, kendi coğrafyasının insanını, özellikle de kadınlarını anlatırken halk yaşamının, varoluşunun ilkesel köklerine uzanan epik boyutlu şiiriyle 90'yı yılların şiirinin ve günümüz Türk şiirinin en dikkate değer şairlerinden."







BEKİR SITKI ERDOĞAN






1926'da Karaman doğdu. Kuleli Askeri Lisesi ve 1948’de Kara Harp Okulu’nu bitirdi. Kıta subaylığı yaptı. Bu arada Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden de mezun oldu. Heybeliada Deniz Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Halk şiiri geleneğini gününün koşullarıyla bağdaştırarak hece ölçüsüyle, bazen de aruz vezniyle şiirler yazdı. Türkçe’nin inceliklerini yansıtan, duygulu şiirlerinden bazıları bestelendi. Rubai türündeki şiirleri Hisar Dergisi’nde yayınlandı.






BERİN TAŞAN





1928'de Amasya Merzifon'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde cumhuriyet savcılığı yaptı. 1985'te İzmir Karşıyaka Başsavcısı olarak emekli oldu. Avukatlık yaptı. Halen İzmir'de yaşamını sürdürüyor. İlk şiiri 1946 yılında Varlık dergisinde yayımlandı. Ardından Yeni Ufuklar, Dostlar gibi dergilerde yer aldı. Şiirin yanı sıra edebiyatla ilgili araştırmalar, incelemeler ve oyunlar yayınladı. Merzifonlu Şeyh Abdurrahim Rumi ile ilgili bir de incelemesi var.





BETÜL TARIMAN




7 Eylül 1962'de Edirne'nin Keşan içesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Anadolu'nun çeşitli kentlerinde tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünü bitirdi. Halen Kastamonu'da lise öğretmeni. İlk şiiri Ağustos 1992'de Kıyı dergisinde çıktı. Ardından Varlık, Şiir Odası, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, İnsan, Bahçe başta olmak üzere çeşitli dergiler şiirlerine yer verdi. Şiirlerle fotoğraf sergisi açtı. Şair ve yazar Rıfat Ilgaz anısına 2001 yılından bu yana şiir dalında verilen Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü'nün kurucusu oldu. Cumhuriyet Kitap ekinde aralıklarla kitap tanıtımları yapıyor.








BİLGİN ADALI




11 Aralık 1944'te Safranbolu'da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu Radyo-Televizyon Bölümünü bitirdi. Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-Televizyon Bölümünde Yüksek Lisans yaptı. TRT Ankara Televizyonunda yönetmen olarak çalıştı. Belgesel filmler, kültür ve sanat programları, çocuk programları hazırladı. Öğretim görevlisi olarak çalıştığı Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-Televizyon Bölümü'nde başkan oldu. 1984'ten beri İstanbul'da reklam yazarlığı ve belgesel film yönetmenliği yapıyor. Şiir ve öykü yazmaya ilkokul öğrencisiyken başladı. Lise yıllarında öykü ve şiirleri Türk Dili Dergisi, Varlık başta olmak üzere günün edebiyat dergilerinde yayınlanmaya başladı. Bilgin Adalı çocuk kitapları da yazıyor.






BÜLENT ÖZCAN



25 Şubat 1973’te Kayseri’nin Sarız ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Gaziantep’te tamamladı. Londra’da Southgate, Nottingham’da New College’de okudu. Gaziantep’te yayımlanan Doğuş, Önder, Yeni Gazete, Sizin Gazete, Ekspres ve Arena gazetelerinde sanat yönetmenliği; Doğan ve Şok gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Şiirleri Aykırı Sanat, Berfin Bahar, Çalı, Damla, Edebiyat Gündemi, Gülpınar, Kırk Merdiven, Kuzeysu, Şafak, Öteki-siz, Şiir Defteri, Wird başta olmak üzere pek çok dergide yayınlandı. Naser Feiz tarafından Farsça’ya çevrilerek, Tahran’ın önde gelen edebiyat dergilerinde yer aldı. İlk şiir kitabı "En Güzel Ben Ölürüm" Şubat 1994’te basıldı. İnsanların kimi toplumsal olaylara karşı duyarsızlığını ve aydınların suskunluğunu eleştirmek amacıyla, bir dizi propesto girişiminde bulundu. 8 Kasım 1996’da, İstanbul’da Galata Köprüsü üzerinde kitaplarını denize attı. 25 Şubat 1997’de Gaziantep Asrî Mezarlığı’nda, ölülere bir şiir dinletisi sundu, mezarlıklara şiir kitaplarını bıraktı. Mayıs 1997’de Türkiye'den ayrılarak Londra’ya yerleşti. 1996-2002 yılları arası yazdığı şiirleri, Ocak 2002’de, Hera Şiir Kitaplığı’nca, "Gelincik Tozları" adıyla İstanbul’da yayımlandı...
Son Düzenleyen GusinapsE; 29-03-2006 @ 01:24.
Bu Mesajı Yetkililere Rapor Et      
Eski 11-03-2006      #3 (mesaj-linki)
olccay
   
Varsayılan Cvp: Yazarlarımız ve Hayatları
DOĞAN HIZLAN








1937 yılında İstanbul’da doğdu. Pertevniyal Lisesi’ni bitirdikten sonra hukuk öğrenimine başladı. İlk yazısı 1954 yılında yayımlanan Doğan Hızlan, çeşitli dergilerin sanat sayfalarını yönetti. Bunun yanı sıra birçok gazete ve dergide eleştiriler yayımladı. 1980 yılında Bayram Gömleği adlı bir çocuk hikâyeleri güldestesi hazırladı. Ercümend Behzad Lav’



ın Bütün Eserleri’ni yayıma hazırladı. Son olarak İhsan Yılmaz ile birlikte Celâl Sılay’ın Toplu Şiirleri’ni Hüsran Filizleri adıyla yayımladı. Halen Hürriyet Gazetesi’nde yazıyor. Türk edebiyatının gelişmesine katkılarını sürdürüyor.









DOSTOYEVSKI





11 Kasım 1821'de Moskova’da doğdu. Tam ismi Fiodor Mihayloviç Dostoyevski. Babası bir ordu cerrahı, annesi bir tüccarın kızıydı. Annesinin yardımıyla evde başladığı eğitimini özel bir okulda sürdürdü. Babası sert ve acımasızdı. Annesinin koruyucu tavırlarına sığınıyordu. Annesini 15 yaşında kaybetti. 1837'de girdiği Petersburg Askeri Mühendis Okulu’nu bitirdi. Öğrencilik yıllarını Rus ve Avrupa edebiyatının önde gelen yazarlarının eserlerini okuyarak geçirdi. Kısa bir süre askerlik yaptıktan sonra ayrılıp edebiyatla uğraşmaya başladı. Topraklarında çalışan köylüler tarafından öldürülen babasından az bir miraz kalmıştı. İlk romanı "İnsancıklar"ı 1846'da yazdı. 1954'te basılan bu roman ilk Rus toplumsal romanı sayılır. Bu eserin basılmasından sonra ünlendi. 1846'da yazdığı ikinci romanı "Öteki" yeterli ilgiyi görmedi. Ünü giderek kayboldu. 1951 tarihli "Ev Sahibesi", 1848'de yazdığı "Beyaz Geceler" ile "Yufka Yürekli" romanları da ilgi görmedi. 1849'da yazdığı "Netoçka Nezvanova" romanı da beklenen başarıyı getirmedi.

Politikayla ilgililenmeye başladı genç liberallere katıldı. Çar 1. Aleksandr'ın güvenlik güçleri tarafından, "devleti yıkmaya çalıştığı" suçlamasıyla arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. İdama mahkum edildiler. Kendisinin kurşuna dizilmesi hazırlıklarını izlemek onda derin etkiler bıraktı. İdamdan son anda vazgeçildi, Sibirya’da 4 yıl ağır hapse ve 4 yıl askerlik yapmaya mahkum edildi. Sibirya'daki cezaevi günlerinde birlikte yaşadığı mahkumları gözlemleyerek Rus halkını daha yakından tanıma fırsatı buldu. Ancak zor koşullar nedeniyle sara nöbetleri geçirmeye başladı. Bu rahatsızlığın etkileri de birçok eserine yansıdı. 1854'te cezaevinden çıkıp askerliğe başladı. Subaylığa kadar yükseldi. 1857'de dul bir kadınla evlendi. Bu evlilik maddi sorunlarını artırdı. Tekrar yazmaya karar verdi. Askerlik cezasının da bitmesi üzerine Petesburg'a döndü. Yeni Çar 2. Aleksandr'ı destekledi. Kardeşi Mihail ile birlikte "Vremya" adlı bir dergi çıkardı. Bu dergi ve dergide yayınlanan romanları yeniden tanınmasını ve eski ününü kazanmasını sağladı. 1862'de Fransa, İngiltere ve İtalya'yı kapsayan bir yurtdışı gezisi yaptı. Aynı yıl dergi kapatıldı. Dostoyevski, Almanya'nın Wiesbaden kentine gitti. Burada kumara başladı.

Rusya'ya dönüşünde "Epoha" isminde yeni bir dergi çıkardı. 1864'te eşini ve kardeşi Mihail'i kaybetti. Borca battı. Kurtulmak için Avrupa'ya kaçtı. Wiesbaden'de kumarda bütün parasını kaybetti. Yayıncısından borç alıp 1865'te Rusya'ya döndü. 1867'de steno ile romanlarının yazımında kendisine yardım eden Anna Snitkina ile evlendi. Bir kere daha borca boğulduğu için yeni eşiyle yine yurt dışına çıktı. Yoksulluk ve para peşinde ülke ülke dolaştı. Ama romanlarını yazmayı da sürdürdü. Bir kere daha yayıncısının desteğiyle Petesburga'a döndü. Tutucu bir haftalık dergi olan "Grajdanin"in başına geçti. 1 yıl sonra bıraktı. Bu dönemde eksi itibarını ve ününü tekrar kazandı. En büyük romanı "Karamozof Kardeşleri" yazmaya 1879'da başladı. 1880'de şair Aleksander Puşkin'in ölüm töreninde konuşmayı o yaptı. Petersburg Bilim ve Sanat Akademisi'nin edebiyat bölümüne seçildi. Yaşamının son döneminde Petersburg yakınlarında küçük bir kasaba olan Staraya Russa'da yaşadı. 9 Şubat 1881'de burada yaşamını yitirdi. Günümüzde de en çok okunan yazarlar arasında yer alır. Eserlerinde iki dünya savaşı arasında yaşayan bir kuşağı rahatsız eden ahlaksal, dinsel, siyasal konuları etkileyi bir dil ve ustalıkla dile getirdi. Gözlemlerinin keskinliği, ayıntılara verdiği önem, karmakarışık yaşamından çıkardığı sağlam karakterleri ve roman kurgulamadaki ustalığıyla Avrupa'da ve ülkesinde kendisinden sonra gelen hemen tüm yazarlar üzerinde etkili oldu. Batılı ülkelerin edebiyat ve düşün yaşamında önemli bir rol oynadı. Varoluşçuluk akımının temel kaynaklarından biri sayılır.










ECE AYHAN







1931 yılında Muğla Datça’da doğdu. Asıl adı Ece Ayhan Çağlar. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. 1959’da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra Gürün, Alaca, Çardak ilçelerinde bir süre kaymakamlık yaptı. 1966’da memurluktan ayrıldı İstanbul’a gelerek Sinematek’te, Meydan Larousse’da, e Yayınları’nda çalıştı. Üç yıl süre ile İsviçre’de tedavi gördü. Bir kaç kez beyin ameliyatı geçirdi. Dönüşünde bir süre İstanbul’da ve Bodrum-Gümüşlük’te yaşamını sürdürdü. Ardından Çanakkale’ye yerleşti. İlk şiiri 1954’te "Türk Dili Dergisi"nde yayınlandı. Daha sonra Türk Dili, Varlık, Yenilik, Seçilmiş Hikayeler, Pazar Postası, Yeditepe dergileri şiirlerine yer verdi. Özellikle Pazar Postası'ndaki şiirleriyle ünlendi. 1959'da basılan ilk kitabı "Kınar Hanımın Denizleri"yle büyük ilgi uyandırdı. Kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni’nin içinde farklı bir kanal açtı. Şiirinin kilit noktası dildir. Çağdaşı Edip Cansever'e göre, bu dili aşmak, şiirini anlamak için başvurulacak yol yine Ece Ayhan'ın şiirleridir. Ece Ayhan her şiirinde hem şiir hem Türkiye üzerine görüşlerini anlatır. 1965’te basılan Bakışsız Bir Kedi Kara ve 1968’de yayınlanan Ortodoksluklar, Ece Ayhan'ın özel dilinin yapıtaşları oldu. 1973’te yayınlanan Devlet ve Tabiat kitabındaki şiirlerle bu kez okurlarını "sokağın diliyle buluşturdu. 1977’de yayımlanan ve kitapla aynı adı taşıyan ünlü şiiri ile ilk dört kitabını içeren Yort Savul da kendisinden sonraki kuşaklara yön gösterdi. 1981’de Zambaklı Padişah, 1982’de de "tarihin düzünden okunduğu" Çok Eski Adıyladır’


ı yayınladı. Ece Ayhan’ın şiiri üzerinde Enis Batur, Tahta Troya’yı (1981), Ender Erenel Ece Ayhan Sözlüğü’nü, Kemal Yangın-Orhan Alkaya ikilisi ise Çok Eski Adıyladır Sözlüğü’nü hazırladı.










EDİP CANSEVER





8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. Bodrum'da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı. İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü. 1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Şirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. "Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini gözardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu.














ELİF ŞAFAK







1971'de Strasbourg’da doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümü’nde yaptı. "Bektaşi ve Mevlevi Düşencesinde Kadınsılık-Döngüsellik" konulu master tezi Sosyal Bilimler Derneği’nce ödüllendirildi. İlk öykü kitabı Kem Gözlere Anadolu 1994'te yayınlandı. İlk romanı Pinhan’

ın yayım yılı ise 1997. 1999’da Şehrin Aynaları, 2000’de de Mahrem isimli romanları art arda yayınlandı. Halen İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde araştırma görevlisi. Aynı zamanda ODTÜ Siyaset Bilimi Bölümü’nde "Türk Modernleşmesinde Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları" üzerine doktora yapıyor. Bir gazetede sanat ve edebiyat yazıları yazıyor.












EMRE KONGAR







13 Ekim 1941’de İstanbul’da doğdu. Şişli Terakki Lisesi’ni bitirdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Amerika’da Michigan Üniversitesi’nden Sosyal Çalışma masteri yaptı. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Çalışma Yüksek Okulu’nu kurdu. Hacettepe Üniversitesi’nde 1981’de profesör unvanı aldı. 1983’te askeri rejimin üniversiteler üzerindeki baskısını protesto etmek amacıyla üniversitedeki görevinden istifa etti. Bir süre Hürriyet gazetesinde danışmanlık yaptı. KAMAR adlı kamuoyu araştırmaları şirketini kurdu. Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı yaptı. Şimdi Yıldız Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve Cumhuriyet gazetesi yazarı. Bilimsel çalışma ve yayınları yanında çok sayıda sanat edebiyat eleştirisi ve denemeler yazdı.








ENİS BATUR




28 Haziran 1952’de Eskişehir’de doğdu. Orta öğrenimini İstanbul ve Ankara'da yaptı. Yükseköğrenimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Paris'te tamamladı. İlk yazısı 1970’te, ilk kitapları 1973’te yayımlandı. Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Dairesi Başkanlığı, Milliyet Gazetesi'nin kültür servisi ve yan yayınlar yöneticiliğini, Milliyet Büyük Ansiklopedi’nin ve Dönemli Yayıncılık’ın genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1988’den 2004'e kadar Yapı Kredi Yayınları’nda çalıştı. Yazı, Oluşum, MEB, Tan, Gergedan, Şehir, Sanat Dünyamız, Kitap-lık, Cogito, Arredemento Dekorasyon, Fol gibi dergilerin hazırlanışında sorumluluklar üstlendi. Remzi Kitabevi’nin, TRT’deki "Okudukça" programının yayın danışmanlığını yaptı. Açık Radyo’nun kuruluşuna katkıda bulundu ve "Şifa, Şifre, Deşifre" programını hazırladı. UNESCO’nun "Göreme’den İstanbul’a kültür mirasımız" kampanyasını yönetti. Cumhuriyet, Milliyet, Dünya, Aydınlık gazetelerinde, Yeni Gündem, P-Eki, Express, 2000’e Doğru dergilerinde 1978-1998 arası düzenli haftalık yazılar yazdı. Yurtdışındaki çeşitli dergilerde ürünleri yayınlandı. Şiirleriyle Cemal Süreya, Altın Portakal, Sibilla Aleramo ödüllerini, denemeleriyle TDK ödülünü kazandı. Galatasaray Üniversitesi’nde ders de veriyor.


ENİS BEHİÇ KORYÜREK




11 Mart 1891'de İstanbul'da doğdu, 18 Ekim 1949'da Ankara'da yaşamını yitirdi. Hecenin Beş Şairi'nden biri. Selanik, Üsküp ve İstanbul idadilerinde öğrenim gördü. 1913'te Mülkiye Mektebi'nden mezun oldu. Hariciye Nezareti'nde çalışmaya başladı. Bükreş ve Budapeşte'de görev yaptı. 1921'de Türkiye'ye döndükten sonra Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen "Müdafaa-i Milliye" adlı gizli örgüte katıldı. Cumhuriyetten sonra Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Uzun yıllar Ticaret, İktisat ve Çalışma bakanlıklarında çalıştı. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti'den milletvekili adayı oldu, seçilemedi. Yaşamının son dönemini zorluklar içinde geçirdi. Servet-i Fünun etkisi taşıyan ilk şiirleri 1912'de "Şehbal" dergisinde yayınlandı. Daha sonra Ziya Gökalp'in etisiyle hece veznini benimsedi ve Milli Edibiyat akımına katıldı. Ulusal duyguları ön plana çıkaran ve yiğitlik temalarını uç noktalara götüren şiiler yazdı. Bazı şiirlerinde biçim açısından hece kalıplarını kırma çabası da gösterdi. 1946'dan sonra mistik bir şiire yöneldi. Bir mevlevinin ruhuyla bağlantı kurduktan sonra yarattığını öne sürdüğü tasavvufi şiirler yazdı.





ENVER GÖKÇE


1920’de Erzincan’ın Kemaliye ilçesi Çit Köyü'nde doğdu. 19 Kasım 1981’de Ankara’da yaşamını yitirdi. 8 yaşında ailesiyle birlikte Ankara'ya geldi. Ankara Gazi Lisesi'ni bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. İstanbul Kadırga Öğrenci Yurdunda yöneticilik yaparken Türk Ceza Yasası’nın 141. Maddesi’ne aykırı eylemde bulunmakla suçlandı. Yargılanıp ceza aldı. 7 yıl cezaevinde kaldı. 1957’de özgürlüğüne kavuştu. Ardından 3 yıla yakın Çorum'da sürgün cezası çekti. Dönüşünde Ankara’da gazetelerde düzeltmenlik, serbest yazarlık yaptı. İstanbul'da Yurtlar Müdürlüğü'nde çalıştı. Doğduğu köye çekildi. 1977'de tedavi için Bulgaristan'a gitti. Dönüşünde tekrar Ankara'ya yerleşip çeviriler yaptı. Son günlerini Ankara’da Seyran Bağları Huzurevi’nde geçirdi. İlk şiiri 1943'te "Ülkü" dergiinde yayınlandı. Daha sonra Ülkü, Yurt ve Dünya, Ant, Gün, Söz, Yağmur ve Toprak, Yeryüzü gibi dergilerde imzalı imzasız şiirleri, yazıları çıktı. Ortak dili zenginleştiren yerel sözcüklerle örülmüş eserleriyle özgün bir şiire ulaştı. Türk şiirinde 1940 kuşağı ya da "Acılı Kuşak" olarak anılan toplumcu şairlerin önde gelen temsilcileri arasında yer aldı. Pablo Neruda’dan da şiirler çevirdi.










ERDAL ÖZ








ıÜü26 Mart 1935’te Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde doğdu. 1953'te Tokat Lisesi'ni bitirdi. 1969'da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Türk Dil Kurumu Yayın Kolu’nda görev aldı. Türk Sinematek Derneği Ankara Şubesi’nde çalıştı. 12 Mart 1971 sonrasında 3 kez tutuklandı. Yargılama sonucu aklandı. Cem Yayınevi’nin çocuk kitapları dizisini yönetti. 1980 yılında Can Yayınları’nı kurdu. Şimdi bu yayınevini yönetiyor. Edebiyat yaşamına şiirle girdi. Rasgele isimli ilk şiiri İstanbul’daki Kaynak dergisinde 1952’de yayınlandı. Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Varlık, Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, a, Değişim, Emek, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde şiirlerinin yanısıra öykü ve eleştirileri de yayınlandı. "a" dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Eserlerinde toplum yaşamının bireylerin iç dünyasına etkilerini duygusal bir üslupla yansıttı. 1970 sonrasında toplumsal gerçekçi çizgiye yöneldi. 12 Mart döneminde hukku dışı uygulamalarla karşılaşan tutukluların yaşamlarından yalın kesitler verdi. Baskı karşısında bireylerin yalnızlığını, direncini, umudunu etkin bir duyarlılıkla işledi.








ESAT MAHMUT KARAKURT







1902'de İstanbul'da doğdu. 15 Temmuz 1977'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. Şura-yı Devlet üyesi Urfalı Mahmut Nedim Bey'in oğlu. Kadıköy Sultanisi'ni, İstanbul Diş Hekimliği Okulu'nu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Avukatlık, gazetecilik, Galatasaray Lisesi'nde Türkçe öğretmenliği yaptı. 1954-1960 arasında Urfa milletvekili, 1961-1966 arasında senatör oldu. İlk yazıları muhabir olarak çalıştığı Tercüman-ı Hakikat gazetisinde yayınlandı. Daha sonra çalıştığı İleri, İkdam, Cumhuriyet, Tasvir, Yeni Sabah gibi gazetelerdeki polisiye olayları konu alan röportajlarıyla tanındı. Küçük öyküler yazdı. Ama daha çok çoğu sinemaya uyarlanan, olaya dayalı aşk ve serüven romanlarıyla ün kazandı.






EVLİYA ÇELEBİ






1611’de İstanbul’da doğdu. 1682’de, Mısır’dan dönerken yolda ya da İstanbul’da öldüğü sanılıyor. Asıl adı Evliya Çelebi Derviş Mehmed Zillî. Ailesi Kütahya'dan gelip saraya yerleşti. Babası sarayda kuyumcu olan Mehmet Zillî. Özel öğrenim gördü. Bir süre medresede okudu, babasından tezhip, hat ve nakış sanatlarını öğrendi. Musiki ile ilgilendi, hafız oldu. Enderuna alındı. Dayısı Melek Ahmed Paşa aracılığıyla Sultan 4'üncü Murat'ın hizmetine girdi. Gezmeye ilgisi çocukluğunda babasından ve yakınlarından dinlediği öyküler, söylenceler ve masallardan kaynaklanır. Seyahatname’nin giriş bölümünde gezi merakını bir rüyaya bağlar. Kendi anlatımınına göre, bir gece rüyasında Hazreti Muhammed’i gördü. "Şefaat ya Resulallah" diye şefaat isteyecekken, şaşırıp "Seyahat ya Resulallah" dedi. Böylece birçok ülkeyi gezme, tanıma fırsatı bulduğunu yazar. 1635’te, yani 24 yaşındaki iken önce İstanbul’u dolaşmaya, gördüklerini, duyduklarını yazmaya başladı. 1640’ta Bursa, İzmit ve Trabzon’u gezdi. 1645’te Kırım’a Bahadır Giray’ın yanına gitti. Yakınlık kurduğu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çıktı. 1646’da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paşa’nın muhasibi oldu. Doğu illerini, Azerbaycan’ın, Gürcistan’ın kimi bölgelerini gezdi. Gümüşhane, Tortum yörelerini dolaştı. 1648’te İstanbul’a dönerek Mustafa Paşa ile Şam’a gitti, üç yıl bölgeyi gezdi. 1651’den sonra Rumeli’yi dolaşmaya başladı, bir süre Sofya’da bulundu. 1667-1670 arasında Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi.

50 yıllık seyahat

Gezileri 50 yıl sürdü. Gezilerinde karşılaştığı toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan gözlemler yaptı. Kültürleri, günlük yaşayışları inceledi ve ünlü Seyahatname’sinde yazdı. Seyahatname’nin üslubu, Divan edebiyatı düz yazılarının tersine son derece sadedir. Dili kolayca anlaşılır. Konuşma diline yakın, akıcı bir üslup kullandı. Anlatımlarında kimi zaman mizah unsurlarına da yer verdi. Gözlemlerine, kendi düşünce ve çıkarmalarını da ekledi. Anlatımını belli bir zaman dilimiyle sınırlamadı. Seyahatname’de geçmişle gelecek, şimdiki zamanla geçmiş iç içedir. Yapısı gereği Seyahatname bir kültürel derleme niteliğindedir. İçinde, gidilen yerlerde dinlenen halk öyküleri, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masallar, maniler, halk oyunları unsurları, giyim-kuşamla ilgili özellikler, düğün-cenaze törenleri, yerel oyunlar, inançlar, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat özellikleri de vardır. Ayrıca gezilen bölgelerdeki evler, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra, köprü gibi çevresel yapıları da inceler. Seyahatnamesi, yalnızca 17'nci Yüzyıl Osmanlı dünyası için değil, Kafkasya, Arap ülkeleri, Balkanlar ve Orta Avrupa bakımından da önemli bir tarihsel coğrafya-kültür haritası niteliğindedir.







FAKİR BAYKURT







1929’da Burdur’un Yeşiloca ilçesi Akçaköy’de doğdu. Az topraklı köylü bir ailenin çocuğu. 1948'de Gönen Köy Enstitüsü’nü bitirdi, 5 yıl köy öğretmenliği yaptı. 1955'te Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun oldu. Sivas, Hafik ve Şavşat’ta öğretmenlik, ilköğretim müfettişliği yaptı. İlk romanı "Yılanların Öcü"nün yayınlanmasından sonra Bakanlık emrine alındı. 1962'de ABD Indiana Üniversitesi'nde ders araçları konusunda eğitim gördü. Yurda dönüşünden sonra Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) kuruluşunda görev aldı ve Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMFED) Genel Başkanı oldu. İlk öğretmenle

86
Magazin / DOĞRU DÜRÜST MÜEZZİN BULSUNLAR!
« : Ağustos 04, 2008, 03:56:21 ÖS »

ÜNLÜ ŞARKICI KONSER SIRASINDA EZAN OKUNMAYA BAŞLAYINCA KONSERE ARA VERİP YETKİLİLERE SESLENDİ

Sezen Aksu, İzmir Fuar Açıkhava Tiyatrosu'nda 3 bin 500 kişiye seslendi. Ünlü şarkıcı yakındaki bir camide ezan okunmaya başlayınca konsere ara verip 'Bu müezzinde de ses olsa bari' dedi.

Sezen Aksu, sözlerine şöyle devam etti: 'Bence ezan okumak, o ilahiyi söylemek apayrı bir şey. Devleti yönetenlere sesleniyorum: Camilere doğru dürüst müezzin bulsunlar. Bunları söylemekten çekinmiyorum. Çünkü bu memlekette başımıza ne geldiyse, korkmaktan geldi. Sizi dolduruşa getirmek istemem ama bu müezzinin sesini beğenmedim.'

87
Magazin / İŞTE 14 MİLYON DOLARLIK FOTOĞRAFLAR
« : Ağustos 04, 2008, 03:51:38 ÖS »


İŞTE ANGELİNA JOLIE VE Brad Pitt'İN İKİZLERİNİN 14 MİLYON DOLARLIK İLK FOTOĞRAFI.

Hollywood'un gözde çifti Angelina Jolie ve Brad Pitt'in yeni dünyaya gelen ikizleri Vivienne Marcheline ve Knox Leon'un merakla beklenen ilk fotoğrafları Hello ve People dergileri tarafından yayınlandı. 12 Temmuz'da Fransa'nın Nice kentinde dünyaya gelen ikizlerin fotoğraf hakları çift tarafından 14 miyon dolara People ve Hello derdgilerine satılmıştı.

Angelina Jolie ve Brad Pitt aralarına yeni katılan ikizlerle birlikte tam altı çocuklu büyük bir aile oldu. Çiftin Maddox (7), Pax Thien ( 4), Zahara (3)adında üç evlatlık çocukları bulunuyor. Ünlü çiftin ilk biyolojik çocuğu olan Shiloh ise 2006'da doğmuştu.

88
Magazin / Oturarak Konser Verecek!
« : Ağustos 03, 2008, 01:38:35 ÖÖ »

SAHNEDE VURULAN VE BACAĞINDAN AMELİYAT OLAN ÖZCAN DENİZ, 'KÜLTÜR KÖPRÜLERİ' ADLI PROJESİ İÇİN VERECEĞİ KONSERLERLE SAHNEYE DÖNECEK: ŞARKILARIMI OTURARAK SÖYLEYECEĞİM..

Çeşme'de sahnede silahlı saldırıya uğrayan ve uyluk kemiği parçalanan Özcan Deniz sahnelere dönüyor! Deniz, Orhan Şallıel ile birlikte 'Kültür Köprüleri' projesi kapsamında 24 Nisan'da Ankara'da ve 26 Nisan'da İstanbul'da konser verecek. Çalışmanın kendisine iyi geldiğini belirten Deniz, 'Ayakta olamasam da oturarak sevenlerimin karşısında olacağım' dedi...

Vurulduktan sonra iki önemli ameliyat geçiren Özcan Deniz, eve gelen fizyoterapistle günde dört saat bacağını hareket ettirdiğini söyledi. Evde hasta gibi yatmadığını belirten Deniz, 'Konserlerin ardından tekrar doktor denetiminden geçeceğim. Şu anda ayağımın üstüne sadece yüzde 20 oranında basabiliyorum. Tam olarak yürüyemiyorum' diye konuştu

89
Magazin / Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?
« : Ağustos 03, 2008, 01:36:17 ÖÖ »
Yardım Edin, Korkuyorum!

DAĞDAKİ ÇOBANLA BENİM OYUM BİR Mİ?' SÖZLERİYLE TÜRKİYE'DE TARTIŞMA YARATAN AYSUN KAYACI DÜN GECCE HULKİ CEVİZOĞLU'NUN CEVİZ KABUĞU İSİMLİ PROGRAMINA TELEFONLA BAĞLANDI VE AĞLAYARAK YARDIM İSTEDİ!

Manken Aysun Kayacı, 2 hafta önce NTV'deki 'Haydi Gel Bizimle Ol'da 'Dağdaki çobanla benim oyum bir mi? AKP'yi ayak takımı iktidara getirdi' demişti.. Aysun Kayacı dün gecce Ceviz Kabuğu isimli programa telefonla bağlandı ve ağlayarak şunları söyledi:

'Lütfen beni bu ülkenin düşmanı gibi göstermesinler.. Artık hiçbir şey söylemeye cesaretim yok.. Bana 'teneke kafalı, edepsiz, mahluk' dediler.. Ne cevap vereceğimi bilemiyorum.. Konuştukça her şey çok daha kötüye gidiyor.. Lütfen; profesörler, hocalar, birileri bana yardım etsin.. Çünkü korkuyorum.. Ben söylemek istediklerimi söylemeyi beceremiyorum'


90
Magazin / ONUN DA SEKS KASEDİ VARMIŞ!
« : Ağustos 03, 2008, 01:32:24 ÖÖ »

GÜZEL ŞARKICI SHAKİRA 'SEKS KASEDİ VAR' İDDİALARI YÜZÜNDEN ZOR GÜNLER GEÇİRİYOR..

Ünlü şarkıcının, sevgilisi ve bir başka erkekle yatta çekilmiş bir seks kasedi olduğu iddia edildi.

Müzik dünyasının Kolombiyalı yıldızı Shakira'nın yine adı bir seks skandalına karıştı. AOL Latino Musica adlı internet sitesi, güzel şarkıcının sevgilisi Antonio de la Rua ve İspanyol şarkı sözü yazarı Alejandro Sanz ile birlikte yatta sevişirken gösteren bir kasedin olduğunu iddia etti.

Sanz'ın yatında çekildiği ileri sürülen görüntüleri Shakira'nın sözcüsü ise kesin bir dille yalanladı. Sözcü 'Bunlar temelsiz ve gerçek dışı söylentiler. Böyle bir kaset sözkonusu bile değil' diye konuştu.

Sayfa: 1 ... 4 5 [6] 7 8 9