İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - merve35

Sayfa: 1 ... 34 35 [36] 37 38 39
526
Bireylerin ve gelecek kuşakların sağlıklı yaşaması biyoloji konusundaki bilinçlenme ile sağlanacaktır.
Araştırmacılar bitki ve hayvanları ıslah etmiş,daha iyi meyve, daha fazla yumurta, daha çok et ve süt elde etmek için onların soylarını, kültürel yöntemler kullanarak iyileştirmeye çalışmışlardır.Bu çalışmalarda da büyük ölçüde başarılı olmuşlardır.

Günümüzde birçok ülke seralarda tozlaşma görevini bombus adı verilen arılara yaptırıyor. Bombus özellikle sebzecilikte yüksek verim elde etmek amacıyla hormon kullanan üreticilere bir çıkış, hatta kurtarıcı oldu. Arının taşıdığı çiçek tozları etrafa yayılarak, seradaki domates ve çiçeklerdeki verimi artırdı. Günümüzde birçok tıbbî bitki ve hayvanın üretimi, antibiyotik, aşı, interferon, çeşitli pestisitlerin üretimleri, insandaki zararlı genlerin ayıklanması işi gibi alanlarda biyoteknolojiden yararlanılmaktadır.

Tıpta uygulanan aşılama yönteminde vücuda virüs verilerek vücudun virüsü tanıması ve ona karşı antikor üretmesi sağlanır.oysa gen teknolojisinin sağladığı olanaklarla vücuda virüs verilmeden de antikor üretmek mümkün olmuştur. Böylece vücut virüsün yan etkilerinden korunabilmektedir. Tıpta; pıhtılaşma bozuklukları, lösemi gibi hastalıkların teşhis ve tedavisinde enzimlerden yararlanılmaktadır. Bu enzimlerin elde edilmesi biyoteknolojinin sayesinde olmuştur.

Biyoteknolojinin katkıları arasında insülini de sayabiliriz. İnsülin insanlarda şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormon olup pankreas hücreleri tarafından üretilir, dolaşıma katılır. Eksikliğinde ise şeker (diyabet) hastalığı ortaya çıkar. Bugün bakteri DNA’sı yardımıyla insülin hormonu bol miktarda ve ucuza üretilebilmektedir. Yine, cücelik tedavisinde kullanılan insan büyüme hormonu da bu yolla üretilmektedir.

Büyüme hormonu, eskiden sadece kadavraların hipofiz bezinden çok büyük zorluk ve masraflarla elde ediliyordu artık biyoteknolojik yöntemlerle çok miktarda ve ucuza elde edilebilmektedir.
Biyoteknolojik buluşlar ve onlara dayalı uygulamalar, insanoğluna biyolojik savaşta yararlanabileceği organizmaları elde etme olanağı sağlamıştır. Gittikçe önem kazanan “biyolojik savaş” konusunda yapılan çalışmalar ülkemizde yeterli düzeyde değildir. Oysa biyolojik savaşta kullanılabilecek bir çok organizma yurdumuzda bulunabilmektedir. Ancak biyolojik savaşta yok edilmeye çalışılan zararlı canlılarla, bunları yok etmek için kullanılan canlıların biyolojik yapılarının iyi bilinmemesi, ülkemizdeki bazı çalışmaların da başarısızlığına neden olmaktadır. Oysa, tarımda biyolojik savaş daha ucuz ve kolay olacak, çevre kirliliğide önemli ölçüde azalacaktır. Bu amaçla bazı bakteri türleri kullanılarak böceklere karşı dirençli domates, tütün, pamuk gibi bitkiler elde edilmektedir.

alg, bakteri, maya küfleri büyük miktarda üretilmesinden ve bu canlı hücrelerin kurutulması sonucu oluşan biyolojik kütleye tek hücre proteini denilmektedir.

Ayrıca aroma kaynağı, vitamin kaynağı ve emülgatör destekleyicisi olarak da kullanılır. Tek hücre proteininin uygulama alanı gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Belki de tek hücre proteini gelecekte besin kaynağımızın önemli bir bölümünü oluşturacaktır. Dünyada nüfus artışının bugünkü hızıyla devam etmesi durumunda, besin kıtlığının yaşanabileceği, bilim adamlarınca kabul edilmektedir. Buna çözüm olarak bilim adamları tarımda biyoteknolojik uygulamaları önermektedir. Avustralyalı araştırmacılar, yonca bitkisini aminoasit sentezine yardımcı olan bir gen aktararak bitkinin protein değerini yükseltme yoluna gitmişlerdir. Böylece yem bitkisi olan yonca, proteince zenginleştirilmiştir.

1997 şubat ayında biyoloji ayında yeni bir gelişme kaydedilmiştir. İskoçyalı Dr. VILMUT ve ekibi memeli bir hayvanın (koyun) kopyasını yapmayı başarmıştır. Bir koyunda alınan bir vücut hücresinin çekirdeği, başka bir koyuna ait çekirdeği alınmış bir yumurtaya yerleştirilerek yeni bir koyuna yaşam verilmiştir. Dolly adı verilen kuzu orijinal DNA sahibi koyunun kopyasıdır. Bu iki koyun aynı fiziksel özellikleri taşımalarına rağmen, aynı biyolojik özellikleri taşıyıp taşımadıkları belirli değildir. Kalıtsal hastalıkların kökenini anlamamız ve tedavi edebilmemiz, ancak insan genomunun tam olarak çözebilmemizle mümkün olacaktır.

genetik mühendisliği, bu konuda ilk adımı atmıştır. 1990 yılında ABD ve Avrupa ülkelerinin de katıldığı “insan genomu projesi” adı altında büyük bir çalışma başlatılmıştır. Bu proje insandaki yaklaşık yüz bin genin diziliminin saptanmasını hedefliyor. Örneğin, bilim adamları genetik bozulma nedeniyle kontrolsüzce çoğaldığını anladıkları hücrelerle “hücre dilinde konuşarak”, “çoğalma!” ya da “öl!” komutları verebilecek, böylece şimdiye kadar etkin tedavi yöntemi geliştirilemeyen kanser gibi hastalıklar projenin sağladığı bilgiler ışığında tarihe karışabilecektir. Ayrıca kalıtsal hastalıkların ve daha bilemediğimiz birçok özelliğin ya da kusurun nedenlerini ve çözümlerini bulmamıza ışık tutacaktır

527
Kitap ve Roman Özetleri / Madame Bovary-Gustave Flaubert
« : Aralık 26, 2008, 05:47:32 ÖS »
 Adı :Madame Bovary
 Yazar :Gustave Flaubert

Konu:

Gustave Flaubert'in beş yılda, iğneyle kuyu kazar gibi ve romanın tanımını kökünden değiştirme arzusuyla yazdığı Madame Bovary, sadece edebî değil, aynı zamanda kültürel bir dönüm noktasıdır. Çevrildiği bütün dillerde her yaş ve zevkten sayısız okuyucusunun başucu kitabı olmuş, Tolstoy'dan Halit Ziya'ya, Proust'tan Tanpınar'a, Walter Benjamin'den Saul Bellow'a birçok önemli yazarı derinden etkilemiştir. Ve etkisi hâlâ sürüyor. İnsan, hayat ve gerçeklik hakkındaki bu büyük kitabı, güçlü bir Flaubert biyografisine de imza atmış olan Geoffrey Wall'un önsözü ve Flaubert'in Papağanı’nın yazarı Julian Barnes'ın Madame Bovary’ye bambaşka bir gözle bakmamızı sağlayan sonsözüyle sunulmuştur.

"Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı. Madame Bovary kitabı ise sonsuza dek yaşayacak."
Vladimir Nabokov

"Madame Bovary'nin olağanüstü tarafı, kahramanlarının, onları yaratan yapı ve üslup sayesinde, o dünyevi arzuları ve vatandaş dertleriyle sıradan insanlar olmalarına rağmen, bizi derinden etkileyebilmeleridir."
Mario Vargas Llosa

"Proust olmadan Joyce, Flaubert olmadan da Proust olamazdı."
 Theodor W. Adorno             


528
Kitap ve Roman Özetleri / Öteki-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
« : Aralık 26, 2008, 05:45:07 ÖS »
Adı: Öteki
Yazar: Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Konu:

 İnsancıklar yayımlandığında, dönemin büyük edebiyat eleştirmeni Belinski, Dostoyevski’yi şöyle övmüştü: “Yeni bir yazarın, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, ama bu roman Rusya’da hayatın sırlarını öyle kahramanlarla veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi.” Ama bu övgülerin sarhoşluğuyla hemen ikinci romanını, Öteki’yi yazıp yayımlayan genç yazarı, bu sefer sert eleştiriler, daha da beteri büyük bir kayıtsızlık ve sessizlik bekliyordu. Dostoyevski’nin ilk kitabıyla kazandığı ilgi ve şöhreti kaybetmesine sebep olan, ama ölümünden sonra, başka dillere çevrildikçe değeri daha iyi anlaşılan bu unutulmaz romanını, Ergin Altay’ın Rusça aslından yaptığı çeviriden ve gelmiş geçmiş en büyük Dostoyevski uzmanı Joseph Frank’in kapsamlı sonsözüyle sunuyoruz. “İleride Öteki’den benim başyapıtım olarak söz edecekler.” Dostoyevski Kardeşi Michael’e yazdığı bir mektuptan, 16 Kasım 1845 “Öteki, Dostoyevski’nin yazdığı en güzel şeydir.” Vladimir Nabokov

529
Adı: Stepançikovo Köyü ve Sakinleri
Yazar :Fyodor Mihailoviç Dostoyevski


Konu:

“Şaşılacak bir şey değil bu: Foma Fomiç’in kara cahilliği, onun edebiyat alanındaki başarısını engelleyemezdi kuşkusuz.”

Dostoyevski’nin “Sibirya Dönemi”nde yazdığı iki romandan biri olan Stepançikovo Köyü ve Sakinleri’nde, bambaşka bir yazarla karşılaşırız. Dostoyevski, hem alışık olduğu büyük şehir hayatından uzak olmasının hem de sansür korkusunun etkisiyle bu dönem kitaplarında daha çok köy hayatı hakkında ve yarı mizahi bir üslupla yazmıştır. Gogol’e bir selam niteliği taşıyan ve 1859’da yayımlanan Stepançikovo Köyü ve Sakinleri’nde, Sergey isimli genç bir üniversite öğrencisi, dayısının evinde hâkimiyeti eline almış bir şarlatanın, Foma Fomiç’in komik ve akıl almaz hikâyesini anlatır bize. Pek çok açıdan Budala ve Karamazov Kardeşler’in habercisi olan bu harika romanı Ergin Altay’ın Rusça aslından yaptığı çeviri ve Dostoyevski uzmanı Joseph Frank’in kapsamlı sonsözüyle sunulmaktadır.


530
Deney Raporları / Osilaskop Nedir ve Nasıl Çalışır
« : Aralık 26, 2008, 11:55:33 ÖÖ »
Osilaskop Nedir : Elektriksel işaretlerin ölçülüp degerlendirilmesinde kullanılan aletler içinde en geniş ölçüm olanaklarına sahip olan osilaskop cihazıdır.İşaretin dalga şeklinin, frekansının ve genliğinin aynı anda belirlenebilmesini sağlar.
Osilaskop Nasıl Çalışır : Hareket halindeki elektronların yörüngelerinin bir elektrik alan içerisinden geçerken sapmaları temel prensibine dayanir. Katod isin tupundeki saptirma plakalari adi verilen duzlemsel levhalara uygun potansiyellerde gerilimler uygulanarak olusturulan elektrik alanlar, plakalar arasindan geçen elektronlari  saptirarak fosfor ekrana çarptigi noktanin yerini degistirir. Bu noktanin konumu saptirma plakalarina uygulanan gerilimin ani degeri ve dalga sekline bağlı olarak değişecek ve ekranda ışıklı bir çizgi olusacaktır.
Osiloskop çalıştırıldıktan sonra bir kac dakika ısınması beklenir. Bu esnada timebase komutatorunun ortalarda bir konumda  olmasi iyi olur.Surenin sonunda ekranda ışıklı çizgi meydan gelmedi ise parlaklik potansiyometresi yeterince acik degildir. Saat yönüne tam turunun 3/4 u kadar cevrilmesi gerekmektedir. Çizgi belirdikten sonra parlaklık yine bu dugme yardimi ile istenilen sekilde ayarlayabiliriz.

Bu aşamaları tamamladıktan sonra eğer çizgi hala belirmedi ise Xpos ve Ypos dugmeleri ile oynanarak cizgi ekran uzerine dusurulmeye calisilir. Hala sonuç olumsuz ise AT/NORM TRIGGER anahtari AT konumuna getirilir ve yukarıdaki islemler tekrarlanir.

Işıklı çizginin parlaklıgı ayarlandıktan sonra gerekiyorsa netligi de FOCUS dugmesi ile ayarlanmalıdır. Işıklı  çizgi ekranda belirdikten sonra Y INPUT girisine  bir prob monte edilir. Büyün problarda BNC tipi konnektorler (fişler) kullanılmaktadır.

Bu fisler yerlerine tam olarak oturtulduktan sonra dis taraflarindaki hareketli kısım saat yönünde bir miktar çevrilerek sabitlenir. Problar X1, X10 ve X100 olmak üzere birkac çesittir. Bir prob uzerindeki bir anahtar yardımı ile hem X1 hemde X10 özelligi gösterebilir. X1 tipi problarda ölçülen isaret oldugu gibi osiloskoba uygulanir. X10 ve X100 tipleri ise sirasiyla isareti 10ve 100 kez zayiflatip osiloskoba gonderir. X10 veya X100 tipi bir probkullanilmadan once asagidaki sekilde kompanze edilmelidir.

Prob, osiloskop uzerindeki kare dalga uretecine baglanir ve uzerindeki ayar vidasi, ekrandakoseleri duzgun bir kare dalga gorulene kadar cevrilir. Bu islemden sonra hatasiz bir olcum yapmak mumkundur. X1 tipi problarin bu isleme ihtiyaci yoktur


531
Fizik / FİZİĞİN KISA GEÇMİŞİ
« : Aralık 26, 2008, 11:43:42 ÖÖ »
Başlangıçta Aristo vardı:
Duran nesneler durmaya devam ederdi,
Hareket eden nesneler de durmaya çalışırdı.
Ve Tanrı bunun sakin fakat sıkıcı olduğunu gördü.


Sonra Tanrı Newton'u yarattı:
Ve duran nesneler durmaya devam etti,
Ve hareket eden nesneler de hareket etmeye.
Ve enerji korundu, ve momentum korundu,
Ve madde korundu.
Ve Tanrı bunun fazlaca korunumlu olduğunu gördü.


Sonra Tanrı Einstein'ı yarattı:
Ve herşey göreceli oldu,
Ve hızlı nesneler kısaldı,
Ve doğru nesneler eğrildi,
Ve evren eylemsizlik çerçeveleriyle doldu.
Ve Tanrı bunun göreceli olarak genel olduğunu
Fakat bazı kısımlarının özel olarak göreceli olduğunu gördü.


Sonra Tanrı Bohr'u yarattı:
Ve bir ilke vardı,
Ve ilke quantumla birlikteydi,
Ve ilke quantumdu,
Ve her şey paketler halindeydi,
Ama bazı şeyler hala göreceliydi.
Ve Tanrı bunun kafa karıştırıcı olduğunu gördü.


Sonra Tanrı birini daha yaratacaktı:
Ve o biri birleştirecekti,
Bir teoriyi araziye salacaktı,
Ve her şey tek olacaktı.
Ama yedinci gün olmuştu,
Ve Tanrı dinlenmeye çekilmişti

532
Fizik / FİZİK NEDİR?
« : Aralık 26, 2008, 11:42:02 ÖÖ »
Madde ve madde bileşenlerini inceleyen, aynı zamanda bunların etkileşimlerini açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır. Fizik genellikle cansız varlıklarla uğraşan, fakat çok zaman canlılarla ilgilenen bilimlere de yardımcı olan bir bilim kolu olaraktan anılır.


Fizik kelimesi yunanca ''Doğa'' anlamına gelen terimlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle yakın zamana kadar fiziğe ''Doğa felsefesi'' gözüyle bakılıştır. Astronomi, Kimya, Biyoloji, Jeoloji,.....v.s. de birer doğa bilimi olmalarına rağmen, fiziğin en temel doğa bilimi ve aynı zamanda bu doğa bilimlerinin en önemli yardımcıları olduğu gerçektir. Diğer taraftan Tıp, Mühendislik...v.s. gibi uygulamalı bilimlerde çok kullanılan ve bazılarının temelini oluşturan Fizik, ilk bakışta hiç ilgisi olmadığı düşünülen arkeoloji, psikoloji, tarih...v.s. konularında da önemli bir yardımcıdır. Ancak konusu bakımından Fiziğe en yakın, hatta Fizikle içiçe olan bilim öncelikle kimyadır.

    O halde Fizik hemen hemen tüm bilimlerin gelişmesine yardımcı olmakta ve bir çok konuda onlarla iş birliği yapmaktadır. Bu işbirliğinden şüphesiz Fizikte yararlanmakta ve gelişmektedir. Fiziğin en yakın yardımcısı ise Matematiktir. Matematik bilimi kısaca Fiziğin dilidir.

    Temel doğa bilimi olan Fizik, evrenin sırlarını, madde yapısını ve bunların arasındaki etkileşimlerini açıklamaya çalışırken Fiziğin başlıca iki metodu vardır; bunlar gözlem ve deneydir. Doğa olaylarının çeşitli duyu organlarını etkilemeleri sonucu Fizikte çeşitli kolların gelişmesi sağlanmıştır. Bu sebeple görme duyusunu uyandıran ışıkla beraber Fiziğin bir kolu olan optik gelişmiştir. Aynı şekilde işitme ile akustik, sıcak soğuk duygusu ile termodinamik...v.s. fizik konuları ortaya çıkmıştır.Bunların yanı sıra elektromagnetima gibi doğrudan duyu organlarını etkilemeyen kolların da gelişmiştir. Fiziğin 19. yüzyılın sonuna kadar geçirdiği aşamalarda geçirdiği aşamalarda her ne kadar mekanik temel ise de, birbirinden bağımsız olarak incelenen Fizik konuları klasik fizik altında toplanabilir. 20. yüzyılın başından itibaren klasik fizik kurallarından daha değişik, ancak çok daha mantıklı ve mükemmel sonuçlar elde edilmiştir. Bu tür modellerle olayı açıklayan Fizik kolları ise Modern Fizik adı altında toplanmıştır. Fizik eğitimi bugünde gerçeğe çok yakın sonuçlar veren Klasik Fizikle başlamaktadır

533
Şiir / Her Şey Sende Gizli
« : Aralık 23, 2008, 02:28:44 ÖS »
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can yücel

534
Şiir / Ölümü Ektim Randevu Yerinde
« : Aralık 23, 2008, 02:27:22 ÖS »
Zembereği boşalmış sözcüklerin
Akreple yelkovan öpüşüyor onikide
Bütün ziller vaktinde vuruyor,
tembellik edip gitmeyeceğim
Kusura bakma ölüm
Bugün de gecikeceğim
Sessizlik çökmüş kentin sokaklarına
Martılar uykuya dalmış
Kar bütün izlerini örtmeye hazır
Randevularımıza sadığımdır sektirmem saatini ama bu sefer tembelliğim tuttu, ölüm daha çok beklersin beni…
Şimdi kış ölümün vaktidir derler ve tecrübelerimden bilirim kışın ölene söverler.
Kusura bakma ölüm
ben ardımdan sövdürmem.
Bu randevuya asla gelmem.
Bu şiirin içinden tren de geçebilir
Uçak da
Vapur da
Bütün teknolojik ölüm aletleri de
ama hiç birine binmeyeceğim
Kusura bakma ölüm
gelmeyeceğim

***

Gelecek öyle uçsuz bucaksız duruyor ki
Ve ben ne olacağını merak ederken
hani filmin en güzel sahnesinde
sinemadan çıkar gibi
hayattan çıkıp gidemem
Kusura bakma ölüm
Adın çok soğuk gelemem
Bunca mazeretim varken
yaşama dair,
ölümü aklımdan bile geçirmem
Seviyorum seni hayat
tüm kötü sürprizlerini de

535
Şiir / yaşamak
« : Aralık 23, 2008, 02:26:19 ÖS »
Yaşamak
Bir deniz kenarında dalgalarla boğuşmak
Bir sandalla açılıp balık tutmaktır
Vapur sesini duymak doyasıya
Martıları seyretmektir yaşamak
Yaşamak
Kumdan kaleler yapmak
Kumsaldan denize karşı koşmaktır
Güneşin tadını çıkarmak
Çoçukla çocuk olmaktır yaşamak
Yaşamak
Mutlulukları paylaşmak
Hüzünlerini dostlarına açmaktır
Kötüyü bile hayra yormak
Kapılarını dünyaya açmaktır yaşamak
Yaşamak
Huzurlu olmak sevmek sevilmek
Hayatı güleryüzle karşılamaktır
Her günün ilk ve son gününmüş gibi olmak
Ertelemeden keşkelerle kahrolmadan varolmaktır yaşamak
Yaşamak
Sevdiklerinin gözlerine bakmak
Onlara sizleri seviyorum diyebilmektir
Zamanı dolu dolu geçirmek
Her anına bir hayat sığdırmak
Uykudan gözlerini ilk açtığında yeniden doğmaktır yaşamak
Yaşamak
Doğayla iç içe olmak
Havayı ciğerlerine çekmektir
Bulutları seyredip kuş selerini dinlemek
Mahalle arasında top oynayan çocukları izlemektir yaşamak
Yaşamak
Uzakları yakın etmek
Yakınındakilere mutluluk verebilmektir
Sokak arasında bir kitapçı yada köşe başında bir çiçekçidir
Yada acıktığında simitçidir yanıbaşında
Dinlediğin bir şarkıdır seni düşündüren
Acı yada tatlıdır yaşamak
Bir tiyatrodur yada bir sinema
Yada doyasıya gezmektir kimi zaman
Bir kitabın sayfalarıdır uzun yada kısa
Ressamın tablolorudur şairin mısralarıdır yaşamak
En önemliside bir çocuğun gülüşüdür
Şöyle içini ısıtan
Yaşamak güzel şeydir yaşamak

536
Şiir / Arkadaşlar okuyun lütfen :)
« : Aralık 23, 2008, 12:03:36 ÖÖ »
Belki birgün sende ağlarsın
Gözlerimden akan yaşları anlarsın
Sevginin acısını tadarsın
O günlerde yine beni ararsın


Gecenin sessizliğinde gözlerin dolar
Geçmiş günler aklına gelir
İçine bir hüzün dolar
O günlerde yine beni anarsın


Duygu denen o şey bende yok artık
Canım yanmıyor sen aklıma geldikçe
Sızlatmıyor yüreğimi sensiz geçen günler
Seninle geçen günler zihnimde karanlık

537
Şarkı Sözleri / Deniz Seki - Sahici
« : Aralık 21, 2008, 09:28:13 ÖS »
Beni üzen aslında
Üzüldüğüm için değil
Bazen sözle anlatılmaz ya
Kelimeler şikayetlenir
Yıllara meydan savaşı ilan edince
O cesaret, kin koca bir volkan olur
Sonra da önünde eğiliverir

Sahici her şeyin asıl rengi
Kalbime kaç kere sorduysam
Hep bana ismini heceledi
Ben de inanıp ona uyduysam
Eğer bir gün farketmeden, istemeden, seni kırdıysam
Özrün efendisi en yakınım olur
Diler yoluma devam ederim


538
Kitabın adı:Sen Şimdi Gidecen ya Cehennem'in Dibine Git Ben Bağrıma Taş Basarım
Yazarı:Erdal Demirkıran
Türü:Kişisel Gelişim

Konusu:


Yazarın aşk üzerine yazdığı bu son kitabı şu an piyasada bulunan birçok aşk kitabının tersine aşkın zararlarından, aşkın kullanım biçimine ve aşkın oluşturduğu köklü önyargılara kadar geniş bir açıdan insanlığa parlak bir ışık tutmakta ve okuyucusunu her zaman olduğu gibi sarsarak kendine getirmektedir. Yaklaşık 500 sayfa civarında olan kitap; Allah Aşkı, evliliklerin nasıl sağlamlaştırılabileceği , aldatma, insandaki potansiyel aşk enerjisi gibi bir çok değişik konuya da yer vermiş bulunuyor... Ayrıca yazarın daha önceki kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da yine kitabın köşesine yerleştirilmiş olan "Bağır Taşı" isimli bir kutunun içinde özellikle aşk mağdurlarını ilgilendiren bir hediye de bulunmaktadır.

Kitabın arka kapağı:

     Sevdin mi Mecnun gibi sevip düşme çöle…
     Sevdin mi Ferhat gibi sev hiç olmazsa;
     git dağ del, su getir köyüne de aşkın bir işe yarasın!

539
Hikaye ve Yazılar / BÜLBÜLÜN FERYADI
« : Aralık 19, 2008, 10:52:52 ÖÖ »
         Bülbül her sbah erkenden kalkıp gülün başına gidiyor ve saatlerce ötüyordu.bu onun yaşam tarzıydı.Öyle kaptırmıştı ki kendini;iki kanadı olsa bile görevini hiç aksatmıyor ve her sabah sanki son kez ötüyormuş gibi biçare,sanki son kez ötüyormuş gibi hüzünlü,sanki son kez ötüyormuş gibi coşkulu,sanki son kez ötüyormuş gibi ötüyordu.Yağmur çamur dinlemeden her sabah;ama istisnasız her sabah nefes bile almadan ötüyordu.
        Bülbülün bu akla zarar aşkı dilden dile yayıldı.Gül ,sevginin ve zerafetin temsilcisi oldu.Sevgisini göstermeye ya da anlatmaya çalışan herkes,birbirine gül vererek duygusunu ifade ediyordu artık.Bülbülün bu tavrı ,gülü herhangibir bitki olmaktan çıkarıp,sevgi sembolu haline getirmeyi başarmıştır.Yoksa ucubda bir tutam kırmızılık olan o yeşil sap neden bu kadar ünlenecekti ki?
       Gel gör ki gül bu durumu hiçbir zman kabul etmemiş;hatta bülbülün feryadını her nedense ısrarla duymasdan gelmiştir.
       Gel zman git zaman,bülbülbütün cesaretini topladı bir gün ve ötmeyi keserek güle yaklaşıp sordu:
-Ey gül sana olan aşkımıbiliyorsun;ama asla karşılık vermiyorsun nedir derdin?
Gül cevap verdi;
-Sen benim için mi ötüyorsun ,inan hiç farkında değilim!
      Bu cevap karşısında bülbül bozuntuya vermedi;ama fena halde bozuldu.Yine de vazgeömedi ötmekten.
      Sürekliöttü,her sabah öttü...Gül asla duymadı bülbülü.Bülbül ötedururken diğer yandan kartal,aseletin temsilcisi oldu.Karga;aklını tüm dünyaya duyurdu.Güvercin;temizliğin ve barışın temsilcisi oldu.Şahin;yırtıcılığıyla tanındı.Horoz bile rüştünü ispat etti,bir işe yaradı ve dakikliğini tüm dünyaya gösterdi.Bülbül hayatı boyunca sünepe sünepe öttü sadece.İnat etti ve hep öttü.Ne duyan oldu bülbülü ne de alkışlayan...

540
arkadaşlar lazkızı61 ve rapcıty arasında geçen bi muhabbetti anlatıorum biz çok eğlendik inşallah sizde eğlenirsiniz yorumlar sizden :D

lazkızı61: Hasan ya sabahtan akşama kadar o laboratuarda napıosunuz siz çok merak ediyorum :yok

rapcıty:Elektronları çarpıştırıyoruz kübra

lazkızı61:Ya hasan ya niye çarpıştırıosunuz onları ya yazık değilmi onlara ya gelen vuruo giden vuruo çarpıştırıp durmayın ya :-\

rapcıty:napalım kübra hayat şartları onların kaderi bu :(

 

Sayfa: 1 ... 34 35 [36] 37 38 39