Gönderen Konu: Nefs Mücadelesi  (Okunma sayısı 1393 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı HayaL

  • Deneyimli Üye
  • *
  • İleti: 401
  • Rep Gücü : 60
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
Nefs Mücadelesi
« : Ocak 30, 2008, 01:53:25 ÖÖ »

Nefs Mücâhedesi

Nefs mücâhedesi mevzûunda Allah Teâlâ kelâm-ı kadîminde şöyle buyuruyor: “Bizim uğrumuzda mücâhede edenleri, elbette yollarımıza eriştireceğiz. Ve şüphesiz ki Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir" (Ankebut 69)

Resûlullah (a.s.v) Efendimiz; "Küçük cihaddan büyük cihada dönmüş bulunmaktayız" buyurunca soruldu: Ey Allâh'ın Resûlü büyük cihâd nedir? Buyurdular ki; "Dikkat edin, o nefs mücâhedesidir." (Müzekkin Nüfûs, s.420)

Resûlullah (a.s.v) nefs mücâhedesini gazâdan üstün tutmuştur. Zîra nefsle mücâhedenin zorluğu, savaşın ve gazânın meşakkatinden daha fazladır. Ki, heva ve hevese muhâlefet etmek, nefsi zaptürapt altına almak cidden büyük bir iş ve büyük başarıdır. Mutasavvıfların hâli de işte budur. Yâni nefsî cihadda başarılı olmalarıdır.

Nefs mücâhedesinin, nefsi sevk ve idâre etmenin yolu açıktır, bellidir. Bütün din ve mezhepler arasında, makbul ve mûteberdir ve teşvik edilir nefs mücâhedesine. Bu husûsa riâyet etmek, tasavvuf yolunu tutanların (mutasavvıfların), özelliği olmuştur. Nefsî cihad, nefisle mücâhede yalnız havvassa âid bir özellik değildir. Avam, yâni halk da mes'uldür nefs mücâhedesinden, mâsun olamaz, mâzereti yoktur. Peygamber (a.sv.) Efendimiz bir hadislerinde "Düşmanların arasında en azılı olan düşmanın, iki yanın arasında (ve bedenin içinde) bulunan nefsindir" buyurmuşlar. (Hadislerle Nasihat; Mehmed Zâhid Kotku, c.1, s.40) Her insan nefse muhâlefet ile yükümlüdür, ayırım yoktur. Ancak başarı oranları farklıdır.

Eğer insanda nefs olmasaydı, nefs ile mücâhede çok önemli olmasa idi, insan melekten de üstün olmazdı, ekmel ve eşrefi mahlûkat olarak kabul edilemezdi, Hakk'ın esmâsının mazharı ve Hakk'ın hâlifesi ünvanları verilmez, sâir canlılarla eş değerde kabul edilirdi. Hâlbuki hiç de öyle değildir. Onsekiz bin âlem bir insanda mevcut, gönlü Hak nazargâhı ve O'na müteveccih olabiliyorsa, elbet her insan mes'uldür. Mes'uliyeti ölçüsünde de başarılı olur. Başarısı oranında da bahtlıdır. Kitap (Kur'an) inzâl olunmuş, son peygamber (s.a.v), müşahhas örnek, numûne-i imtisal gönderilmiş, yollar açılmış, ona tabi olanlar da başarılı olmuş ve olmaktadır. Onu tanımak, ona tâbi olanları tanımak yeterlidir bizim için, başka delile ihtiyaç yok ise de, insan kapasitesi farklı farklı olduğundan, sayısız örnek verilmiştir bu nefsle mücâhede mevzûunda.

Nefs diyor ki (bir sûfi anlatıyor); "Ben gâfillerin helâki ve mahvolma vesîlesiyim. Zîra onları şerre ve fenalığa çağıran benim. Dostların da kurtuluş vesilesiyim. Varlığım bir âfet olmakla berâber, ben onlarla olmasam şüphesiz ki, onlar temiz olduklarına bakarak gururlanırlar ve yaptıkları işler sebebiyle kibirlenirlerdi. Bu yüzden de kalp temizliği, sır saflığı, velâyet nûru ve tâat üzere istikâmet gibi şeylere sâhip olamazlardı. O zaman kendilerinde bir şımarıklılık meydana gelirdi. Onlar beni iki yanları arasında gördükleri müddetçe bütün bunlardan temizlenmiş arınmış olurlar."

Şahver Çelikoğlu


... $erefsizLik son moDaa ...


/... Oyuncakları Bırakıp Yüreklerle Oynayalı
Oyunların Adı "Aşk" Kaldı .../