İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - aksaa

Sayfa: 1 ... 6 7 [8] 9 10 ... 37
106
Kurban, kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle belli hayvanlardan birini keserek yapılan bir ibadettir. Kurban, Allah Tealâ'nın ihsan buyurduğu varlığa bir teşekkürdür.

Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı

Cenab-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir peygamber olan İbrahim (a.s.) bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o, adağını nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Hz. İbrahim bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim a.s. da rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy olmuştur. Artık Hz. İbrahim'in bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu.

Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu. İbrahim a.s büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden Allah'a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.

Şimdi konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'in açıklamalarını dinleyelim: Allah Teala buyuruyor:


"İbrahim 'Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oğul) ihsan et' dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, 'Ey oğlum, ben seni rüyamda boğazladığımı gôrüyorum, bir düşün, ne dersin ?' dedi. (İsmail) Babacığım, sana ne emrolunuyorsa yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.' dedi. Her ikisi de Allah'a teslim oldular (Allah'ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.' Dedik ve ona (İsmail'e karşılık ) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü 0, bizim mümin kullarımızdandır." (1)
Görülüyor ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya gerçekten sadakat gösterdin." buyurmuştur.
İbrahim a.s, Allah'ın emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenab-ı Hak, İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allah'ın insanlığa büyük bir lütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim'in aracılığı ile insanı kurban etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar, insan kurban etme, gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de kurtaramazdı.


İbrahim a.s oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine gönderdiği koçu kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak bize intikal etmiştir.

Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. "Kurban"kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim (a.s.) gibi Allah'a ve O'nun emirlerine bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağını göstermiş olur.

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlas esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Onların (kurbanların ) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır.'' (2) Esasen Allah Teâla ancak takva sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i kerimeler bu konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Tealâ buyuruyor.


"(Ey Muhammed) Onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
-Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :
- Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti : "Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.'' dedi. (3)


Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.

Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur :
"Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.''(4)

Kurban, İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade eder.

Kurban Bir İbadet midir Yoksa Gelenek midir?

Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz."(5)

Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin."(6)

Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in rivayetine göre Enes (r.a.) şöyle demiştir :
"Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi." (7)

Kurbanın Hükmü

İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.

İmam Azam Ebû Hanife'ye göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"(8) âyet-i kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9) Hadisindeki vaid (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı.

Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir kıl almasın, tek bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
Bir başka hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
"Üç şey vardır, bunlar bana farz, size nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır."(12)

Kurbanın hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu olduğu halde vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli olanı zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu ödenir.

Kurban Kimlere Borçtur?

Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir.
Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban vacip değildir.

Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz.

İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.

İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14)

Zenginliğin Ölçüsü

Herhangi mali bir ibadetin borç olması için ön görülen zenginlik ölçüsü 'Nisap' kelimesi ile ifade edilmektedir.
Kurban nisabı, kişinin temel ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80, 18 gr. altın veya bunun kıymeti para ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur.
Bu ölçü aynı zamanda zekat için de geçerlidir. Ancak zekat nisabında malının artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır.
Kurban nisabında bunlar aranmaz. Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban edilecek hayvanlar; koyun, keçi, deve, sığır ve mandadır.

Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2 ve koyun ile keçinin 1 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.

Bir koyun veya keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.

Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz, diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş, sayılmazlar.

107
DİNİ BİLGİLER / İsmail O’na kurban,İsmaile koç kurban
« : Kasım 28, 2008, 01:10:58 ÖÖ »
Kurbanın hikmeti, kurbiyyet ifade ediyor, Allah’a yakınlaşmak anlamına geliyor.
Hz. İsmail’in kurban edilişini, bıçağın kesmeyişini ama bir kayayı ikiye bölüşünü, Allah tarafından kurbanlık bir koç gönderilişini ve İsmail’in kurban olmaktan kurtuluşunu ilk nerede, ne zaman dinledik, duyduk diye geriye doğru zihnî bir yolculuk yaparsak, bu yolculuk bizi çocukluğumuzda gittiğimiz bir bayram namazına götürecektir.

“Canım kurban olsun senin yoluna

Adı güzel kendi güzel Muhammed” diyerek Yunus Emre’mizi yâdettik.

“Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl” diyerek Akif’imizi minnetle andık.

Kurban bayramına, et bayramı, kavurma bayramı diyenlerin bütün bu söylenenleri anlamayacaklar, idrak edemeyecekler ..

Kurban olmak... Asırlarca kendini Tanrı’nın, vatanın, milletin, insanlığın, aşkın velhasıl uğruna ölünecek her mukaddes kavramın yolunda çekinmeksizin fedâ eden milletimizin ruh halini gösteren güzel deyimlerden biridir. Ona çok yakışır. Fakat gönül ister ki artık bunlardan başka şeylere ve boş yere kurban olmasın...”

Erzurumlu halk ozanı Mevlüt İhsani Kurban ile ilgli şiirinde bu manaları ne güzel ifade eder:

Varınca Mina’ya İbrahim Halil
Böyle emretmiştir Cabbar u Celil
Yavrum buraya kurban geldin dedi bil
Böyle dedi ela gözden yaş geldi

İsmail’in kollarını bağladı
Halil durdu bıçağını zağladı
Dağlar duman tuttu, canlar ağladı
Melekler saf durdu nice kuş geldi

Hakk’ın emri budur atam ağlama
Ciğerini adlar ile dağlama
Ben asî değilim kolum bağlama
Bu sözleri atasına hoş geldi

Oğuldur babanın bahçesi bağı
Altıdan yediye girmiştir çağı
Hiç kulu keser mi kulun bıçağı
Halil attı bıçağına taş geldi

Mevlam emreyledi uçtu Cebrail
Benim için kurban geldi İsmail
Onu kesilmeye olmazsam kail
Cennetten bir kuzu kurban koç geldi

Bilemez şu hali bu Mevlüt İhsan
Emretti o zaman Cenab–ı Sübhan
Arafat dağında kesildi kurban
İbrahim Halil’in gönlü hoş geldi.

Mevlüt İhsan

108
DİNİ BİLGİLER / Kadın kurban kesebilirmi?
« : Kasım 28, 2008, 01:06:36 ÖÖ »
Bursa İl Müftüsü Mahmut Gündüz, kadınların kurban kesmelerinde asla bir sakınca, dini bir mahsur bulunmadığını bildirdi.

AA muhabirinin, Kurban Bayramı’nda kurban kesiminin erkekler tarafından yapılmasının İslam dini açısından bir zorunluluk olup olmadığı, kadınların da kurban kesip kesemeyecekleri yönündeki sorusunu yanıtlayan Gündüz, bazı geleneklerin, adetlerin ve alışkanlıkların milletlerin hayatlarında yıllarca, yüzyıllarca sürüp gittiğini vurguladı.

Gündüz, Türk milletinin hayatında da alışkanlık olmuş, gelenek haline gelmiş uygulamalar bulunduğunu belirterek, bunların aslında pek de dine dayanan uygulamalar olmadığını, bazen bir insanın tavrından bazen bir hocanın sözünden etkilenmeyle devam edip gittiğini anlattı.

Kadınların kurban kesemeyeceklerine ilişkin ellerinde dini bir bilgi bulunmadığına dikkati çeken Gündüz, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla hanımlar, bayanlar kurban kesebilirler, ama işte erkeklerin kesmesi gelenek olmuştur, adet olmuştur. Bu adet de devam edip gider. Bu konuda çok ısrarcı olmamak da lazım. Yani meseleyi ’sen kesersin, ben keserim’e götürmemek lazım ama gayet net, açıkça söylüyorum; kadınların kurban kesmelerinde asla bir sakınca yoktur, dini bir mahsur yoktur." Müftü Gündüz, kurban kesmenin zor bir iş olduğunu, güç, kuvvet gerektirebileceğini dile getirdi. Bazen kurbanı kesmeye bir kişinin gücünün yetmediğine değinen Gündüz, şöyle devam etti:

"Yani bu işi biraz bilmek biraz da güçlü, kuvvetli olmak gerekiyor. Her önüne gelen kurban kesemiyor. Erkek de olsa o işi yapabilecek görgüye sahip değilse o da kesemez. Hele bir büyükbaş hayvanı bir kadının kesmesini ben düşünemiyorum.

Aslında bu işte usta olan hanımlarımız var. Bazı yerlerde sayıları az da olsa kadın kasaplarımız bu işi çok güzel yapıyorlar. O yüzden genellediğimiz zaman bu işi, ilmini, kesmenin usul ve kaidelerini bilen kadın ya da erkek her kişi kurban kesebilir." Bu arada, Diyanet İşleri Başkanlığının internet sitesindeki "Dini Sorular" bölümünde, "Kadın kurban kesebilir mi?" yönündeki soru, "Hayvan kesiminde, bu işlemi yapacak kişinin akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman olmasının dışında bir şart bulunmamaktadır Bu şartları taşıyan kişi kadın olsun, erkek olsun kurban kesebilir" şeklinde yanıtlanıyor.

109
DİNİ BİLGİLER / Kurban ve Seferilik
« : Kasım 28, 2008, 01:02:38 ÖÖ »
Seferilikte vatan ve önemi;

İnsanın mukim olduğu, yerleştiği yere “Vatan” denir.
3 çeşit vatan vardır:

1- Vatan-ı asli: İnsanın doğup büyüdüğü, daha sonra evlendiği yerdir. Bundan sonra da hep kalmak niyetiyle yerleştiği yerdir. Burayı da değiştirip temelli kalmak üzere başka yere göçebilir. O zaman göçtüğü yer vatan-ı asli olur.

2- Vatan-ı ikamet: 15 gün veya daha çok kalıp, sonra çıkmaya niyet edilen yerdir.

3- Vatan-ı sükna: İnsanın uğradığı yer olup, 15 günden az kalmak için niyet edilen, yahut bugün yarın çıkarım diyerek uzun müddet oturulan yerdir.

Vatanın değişmesi:

Vatanın değişmesi aşağıda belirtilen örneklerdeki gibi olur:
Bir kimse, evlenip veya temelli kalmak üzere bir yere yerleşmedikçe, doğup büyüdüğü yer vatan-ı asli olmaktan çıkmaz. Evlenirse, eski vatan-ı aslisi bozulur. Evlendiği yer vatan-ı asli olur. Başka bir yerde temelli kalmak üzere yerleşirse, bu sefer evlendiği yer vatan-ı asli olmaktan çıkar. Temelli yerleştiği yerden ayrılıp başka bir yere temelli yerleşirse, önceki yerleştiği yer vatan-ı asli olmaktan çıkar. Yani bir kimse, Haymana’da doğsa, vatan-ı aslisi Haymana olur. Bu kişi, Samsun’da evlense, Haymana vatan-ı asli olmaktan çıkar ve vatan-ı aslisi Samsun olur. Daha sonra Fatih’te temelli yerleşmeye karar verirse, o zaman vatan-ı aslisi Fatih olur. Samsun vatan-ı asli olmaktan çıkar.

Seferilik müddeti

Sefer mesafesi 104 km, müddeti de 15 gündür. Giriş-çıkış günleri hariç, 15 veya daha fazla gün kalırsa mukim olur. Fakat giriş-çıkış günleri ile beraber 15 gün kalırsa seferi olur. Çünkü giriş-çıkış günleri sayılmadığı için 13 gün kalmış olur.

Giriş çıkış günlerinde ölçü

Gün, oruçta olduğu gibi imsak vaktinde başlar. Ertesi günü imsak vaktine kadar devam eder. Mesela, İstanbul’a imsaktan sonra, sabah ezanı okunurken giren kimse, giriş günü olduğu için o günü saymaz. Eğer imsak vaktinden önce girerse, imsak vaktinden sonraki gün giriş günü olmaz. İmsak vaktinden sonra çıkarsa, o gün çıkış günüdür.

110
DİNİ BİLGİLER / Kurban İle İlgili Bilgiler
« : Kasım 28, 2008, 12:48:28 ÖÖ »
Kurban, ibadet niyeti ile belirli zamanda, belirli nitelikleri taşıyan hayvanı, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak amacı ile kesmektir. Kurban kesmek, mali bir ibadettir. Allah'a bir şükran, bir teşekkür borcudur. Kurban kesen, Allah'a yaklaşmış, O'nun hoşnutluğunu kazanmış olur.
Kurban kesmek mal ile yapılan bir ibadettir ve vacibtir. Hicretin ikinci yılında emredilmiştir.
Zenginlerin, kestikleri kurban etlerinden fakirleri yararlandırması, müslümanlar arasında sevgi ve kardeşlik duygularını güçlendirir. Varlıklı insanlarla birlikte yoksullar da sevinir. Kurbanla gelen bu sevinç toplumun huzur ve mutluluğunu arttırır.
Sevgili peygamberimiz: «Kim (mal) genişliği bulur da kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.» (et-Terğib ve't-Terhib, c.II, s.155) buyurarak kurban kesmenin zenginler için önemli bir görev olduğunu belirtmiştir.

Kimler Kurban Keser
Aşağıdaki şartları taşıyan kimselerin kurban kesmesi vaciptir:
1) Müslüman olmak,
2) Akıllı olmak,
3) Erginlik çağına gelmiş olmak,
4) Hür olmak,
5) Mukim olmak (Yani misafir olmamak),
6) Nisab miktarı mal veya paraya sahip olmak. (Kurban nisabında mal ve paranın üzerinden bir senenin geçmesi şart değildir.)
Kurban kesiminin vakti, kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Üçüncü günün akşamından sonra kurban kesilmez.

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir
Hayvanlardan sadece koyun, keçi, sığır,manda ve deve kurban edilir. Bunlardan koyun ile keçi bir yaşını, sığır ve manda iki yaşını, deve beş yaşını bitirmiş olmalıdır. Ancak, koyun altı ayını tamamladığı halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olursa kurban edilebilir. Keçi için böyle bir durum yoktur, bir yaşını doldurması şarttır.
Koyun ve keçi bir kişi için kurban olur. Sığır, manda ve deve birden yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir.

Evla olan kişinin kurbanını kendisi kesmesidir. Ancak, kendi beceremezse başkasını vekil eder ve niyet edip kesilirken kurbanına bakar, şahit olur.
Kurbanın eti üçe taksim edilir. Bir parçası kendi ailesine nafaka, ikinci parçası ahbab-ı yarana ziyafet, üçünçü parçası da fakirlere sadaka olarak verilir.
Kurban derisi satılamaz. Evde seccede yapılabilir, ya da fakirlere veya hayır kurumlarına bağışlanabilir

111
DİNİ BİLGİLER / Müslüman hayatın figüranı olamaz
« : Kasım 27, 2008, 01:07:42 ÖS »
Diğer taraftan Kur’an’ın Müslümanlar için çizdiği bir yol haritası ve gösterdiği bir ufuk vardır. Ve Kur’an, insan ve toplum hayatını ilgilendiren her konuda zaman ve mekândan bağımsız olarak söz söylemeye devam eder. Kur’an’a muhatap olan Müslüman ise toplumsal hayatın her alanında Kur’an’ın buyruklarını görmezden gelemez. Bu bir bakıma Müslüman’ın hayatın figüranı olmayı reddetmesi ve toplumsal hayata müdahil olabilmesi demektir. Kuşkusuz ki böyle bir talebin bir takım çıkar çevreleriyle çatışması da söz konusudur. Buna karşın Müslüman; -uzanıp almadığımız müddetçe- kimsenin bize bir şeyleri hediye etmeyeceğini bilmektedir. Nitekim hayat denilen mefhum talepler ve gayretler olmaksızın ancak bir çeşit köleliğe razı olmaktır. Bu tür bir kölelikte; benimle ilgili konuları bile başkasının benim adıma konuşması söz konusudur. Oysa Müslüman böylesine edilgen olmayı veya kıyıda köşede silik kalmayı kendisine layık göremez. Çünkü İslam, ondan toplumsal hayatın başrolünde oynamasını ve ahlaktan hukuka kadar hemen her türlü sosyal alanda söz söyleyebilecek yetkinliğe ulaşmasını ister. Nitekim başrolde Müslüman’ın olması demek, hakkın gelmesi, batılın zail olması ve adaletin ikame edilmesi demektir.


Kur’an’ın Cuma hutbelerinde genellikle okunmayan bazı ayetleri vardır. Mesela Kur’an’da, Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenlerin, fasıkların, kâfirlerin ve münafıkların ta kendileri oldukları bildirilir. (Bakınız; Maide 44) "Allah'ın hükümleriyle hükmetmek" ifadesi şayet tevil edilmek sureti ile tahrip edilmez veya en sade biçimiyle tefsir edilirse, Kur’an’ın bu ayete taalluk eden alanlarda da söz söylediği ve Müslümanlara birtakım sorumluluklar yüklediği anlaşılır.


Bugün biz Müslümanların bu gizli kalmış ayetlerden bahsedeceğimiz yerde, birilerinin bize dayattığı birtakım anlayışları İslam adına savunuyor olmamız ve onların reklâmını üstlenmemiz oldukça talihsiz bir durumdur. Sanki o savunduğumuz kavramları biz Batı’dan nakletmemişiz de kendi özümüzden tevarüs etmişiz gibi bağrımıza basıyorsak bu ne büyük bir gaflettir! Bu ortamda bir taraftan konjonktür bahane edilerek İslam’ın sosyal hayata bakan yönleri gizlenirken, diğer taraftan da kendi bünyemizde seküler bir din anlayışı inşa edilmektedir.

112
.Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.

Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;

“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.

Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!

Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:

“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:

“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:

“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”

Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”

“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.

“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.

“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”

“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.

Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”

Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”

“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.

Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.

Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.

Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.

Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”

Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Bana zarar vereceğini düşündüm.

Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür ederim.”

---Usta fincanı, Yaratıcı, insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim. Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek…



113
Komik Fıkralar / boşanma davası
« : Kasım 27, 2008, 12:15:14 ÖS »

Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı makineye atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."

114
Her Telden / Erdoğan'ın şaşırtan karnesi
« : Kasım 27, 2008, 02:14:02 ÖÖ »
Mehter takımındaydı. Futbol takımındaydı. Münazara takımındaydı. Dersleri zayıf olsa da sosyal yönü tamdı. Bir hocası, "Çalışkan imam hatipliler birer hacı kızı alıp eve çekilecek. Türkiye'yi siz yöneteceksiniz" dedi



İstanbul İmam Hatip Lisesi 5-B sınıfının 1970-1971
yıllığında Mehmet Akif'in etrafında kümelenmiş öğrenci fotoğrafları var; bu fotoğrafların en üstünde de tanıdık bir çehre:
 
Recep Tayyip Erdoğan...
 
İşin ilginci bu mizansen, "ampul" şeklinde bir zemin üzerine oturtulmuş. Ertesi yıl 6-B'ye geçen öğrenciler, bu kez kökleri derin bir ağacın meyveleri gibi yerleşmişler tabloya...
Erdoğan, yine en üstteki meyve pozisyonunda...
 
Kur'an'dan bütünlemeye
 
NTV için hazırladığımız "Lider Portreleri"nin Recep Tayyip Erdoğan bölümü için araştırma yapan arkadaşımız Yusuf Kenan Beysülen'in ulaştığı imam hatip karnesi, Başbakan'ın vasat bir öğrenci olduğunu gösteriyor.
 
1973'te "iyi" dereceyle mezun olan Erdoğan'ın notları pek parlak değil:
 
Kur'an-ı Kerim'den ancak bütünlemede geçebilmiş.
Arapçası zayıf; tek ders sınavından 5 alabilmiş.
Tefsir: 6...
Hadis: 7...
Fıkıh: 7...



Dini derslerinin zayıflığına karşın Milli Savunma'sı 8 Erdoğan'ın...
Mezuniyet karnesinde bir tek 10 var: Beden Eğitimi...
 
Mehter takımında
Dersleri zayıftı ama Erdoğan sosyal bir öğrenciydi. Okulun bütün faaliyetlerinde yer alıyordu.
 
1972'de yapılan İstanbul liselerarası münazara yarışmasında, İstanbul İmam Hatip Lisesi'ne birinciliği getiren ekipte o da vardı.
Ayrıca okulun mehter takımında yer alıyor, uzun boylu olduğu için Mehteran'ın önünde sancak taşıyordu.
 
Bir yandan da İmam Hatip'in futbol takımında top koşturuyordu. Yıllar sonra sahada giydiği şort hatırlatıldığında gülecek ve "Bu yönden günahkâr olduğumu biliyorum" diyecekti.
 
Meczuplar ve hizmetkârlar
 
Velhasıl sınıfta arkadaşları Kur'an hatmederken o, sokakta, hayatın içindeydi.
 
Belki de yıllar sonra sınıf arkadaşlarına fark atmasının sırrı buradaydı.
 
Erdoğan'ın sınıf arkadaşlarından Abdurrahman Şen'in, Beysülen'e anlattığı bir anı bunu doğruluyor.
 
Şen, bir gün Karagümrük stadında hocaları Fevzi Bektaş'la Erdoğan'ın bir maçını izlediklerini anlatıyor. Erdoğan maçta çok iyi oynuyor. Çıkışta Bektaş, Şen'e Erdoğan'ın dersleri zayıf olduğu halde sahanın en iyilerinden olduğunu belirtip diyor ki:
 
"Bugün Kuran-ı Kerim'den, Arapçadan benden 9-10 alanlar, yarın birer hacı kızı alıp kenara çekilecekler. Bu ülkeye, bugün bu sahalarda top koşturanlar, sizler hizmet vereceksiniz."
Şen şöyle doğruluyor:
 
"Bugün bakıyorum, hakikaten bizim sınıfta Arapçası, Kuran'ı, meslek dersleri 9-10 olanlar, bugün birer köşeye çekildiler. Hatta bir kısmı kendilerini iyice meczuplaştırdı. Ama o günlerde kahveye kaçan, sinemaya giden, top oynayan, 'Bu ne biçim imam hatipli' diye eleştirilen öğrenciler, toplumun önünde iş yapan insanlar oldular."
 
Siyasete komşusu soktuu..


Dün, tek başına iktidar olamazsa siyaseti bırakacağını açıklayan Erdoğan, siyasete 33 yıl önce bir komşusunun önayak olması sonucu girmişti.
 
1973'te İmam Hatip'i bitirmiş, ertesi yıl İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ne başlamıştı. O yıl, futbol sayesinde iş de bulmuştu.
 
Oynamakta olduğu Camialtı futbol takımından 1. Amatör Küme takımlarından İETT'ye transfer olunca İETT Altıntepe Müdürlüğü'nde işçi olarak işe alınmıştı.
 
Milli Selamet Partisi'nin meydanlara çıktığı yıllardı. Komşusu, hemşerisi, arkadaşı Nuri Avcı, MSP Gençlik Kolları Başkanı'ydı. Onu bir parti toplantısına götürdü. Sonra da partiye üye olmasını teklif etti. Ama Erdoğan'ın babası koyu AP'liydi. Böyle bir şeye asla izin vermezdi.
 
Erdoğan, "Üye olurum ama gizli kalsın, babam duymasın" dedi. Böylece, gizlice MSP'ye üye oldu.
 
Çok kısa zamanda girişkenliği sayesinde MSP'nin Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanı olacak, bir yıl sonra da İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanlığı'na terfi edecekti.
 

Sistem ve Erdoğan...

Erdoğan'ın yükselişinde sistemin payı var mı?
 
Kariyerinin değişik aşamalarına dikkatlice bakıldığında anlaşılıyor ki, istemeden de olsa aslen ona muhalif olan siyasal sistem, bu yükselişe omuz vermiş.
 
Hatırlatalım:
 
12 Eylül geldiğinde Erdoğan İETT'de çalışıyordu. Emine Hanım'la evlenmişti. İki çocuk babası olmuştu. Erbakan'ın gözdeleri arasına girmişti. MSP'nin Gençlik Kolları Başkanı idi.
Dönemin Sebil dergisi, onu "İslamcı gençliğin gerçek liderlerinden" diye tanımlıyordu.
 
12 Eylül'de askerle ilk kez karşılaştı. İETT'nin başına bir komando albay gelince kendi deyimiyle "farklı bir hava esti. O hava kendisine uymadı" ve istifasını verip ayrıldı. Daha 70'lerin sonunda İslamcı hareket tamamen ortadan çekilmişe benziyordu. Sonra ne oldu da birden palazlandı?
 
Erdoğan'ı yıllardır izleyen araştırmacı Ruşen Çakır'ın buna dair önemli bir gözlemi var: "12 Eylül'de ülkücü ve devrimci gençler hapislere dolduruldu. Gençlik boşta kaldı ve burayı büyük ölçüde İslamcılar doldurdu. Eğer onlar da o dönem ülkücüler ve devrimciler kadar telef olsalardı, belki bugün AKP'nin tek başına iktidarına kadar gelen süreç yaşanmazdı."
 
Ateşten gömlek
 
Erdoğan askerliğini yapıp döndüğünde ANAP kurulmuş, eski MSP'liler orada saf tutmuştu.
 
Yeni kurulan Refah Partisi adam bulamıyordu. Bu çalışma için görüştüğümüz Çakır'a göre, burada da kritik bir karar verdi. "Ateşten gömlek giydi" ve herkes Özal'ın peşine takılırken, -hatta söylenti doğruysa Özal kendisine özel kalem müdürlüğünü teklif etmişken- Erbakan'ı ve onun yeni partisi Refah'ı tercih etti.
 
Orada, çok daha hızlı sivrildi. Henüz 31 yaşında, Türkiye'nin en büyük kentinde il başkanı olmuştu. Bir süre sonra da milletvekili adayı olacaktı.
 
Sistemin hediyesi
 
Ruşen Çakır'a göre, Erdoğan'ın siyasal kariyerinde sistemden aldığı bir "büyük hediye" daha var: Şiir okuma nedeniyle gelen hapislik...
"Bu..." diyor Çakır, "...Erdoğan'a sistemin bir hediyesidir. Onu batırmak isterken tam tersine çıkardılar. Refahyol'un 28 Şubat deneyimi ile Erbakan ve kurmaylarının kötü sınav verişi de o döneme denk gelince Erdoğan'ın önü açıldı."
 
Tabii "hediyeler" ve tesadüflerle bireysel yeteneğin kesiştiği bu öyküye Erdoğan'ın baştan beri yanından ayırmadığı ekibini, Albayrak'ların finans imkânlarını, MÜSİAD çevrelerinin verdiği desteği de katıyor Çakır...
 
O destekler arasına son dönemeçte ABD de katılınca 60'ların imam hatip lisesi öğrencisinden 2000'lerin Başbakanı çıkıyor.

115
Her Telden / İşte İmam Hatipli Tayyip Erdoğan
« : Kasım 27, 2008, 02:06:02 ÖÖ »


Başbakan Erdoğan'ın İmam Hatip'teki eski öğretmenleri Recep Tayyip Erdoğan'ı anlattı. Hepsi başarılı, çalışkan, meraklı ve terbiyeli dedi ancak bir öğretmen hassas bir konuda uyarmadan geçmedi.

Genelde eski öğretmenleri şimdilerde Başbakanlık koltuğuna oturan eski öğrencilerinden işçiye, memura ve emekliye zam isterken Milli Güvenlik Hocası Albay Süreyya Duman ise şu uyarıda bulundu:

"Silahlı kuvvetlerle kavga etmeyin. Subaylar da bu memleketin bağrından çıkan çocuklar."

İşte İmam Hatipli Recep Tayyip Erdoğan'ın öğretmenlerinden bir Başbakan'ın portresi:

Onlar bir ülkenin başbakanını yetiştirdi. Onlar Recep Tayyip Erdoğan’ın İmam Hatip Lisesi’ndeki öğretmenleriydi. İşte, onların ağzından İstanbul birincisi münazara ekibinin kaptanı ve sınıf başkanı Tayyip.

1965 yılının sonbaharında ince, sıska bir çocuk girer İstanbul İmam Hatip Okulu’nun kapısından. Yanında gemi kaptanı babası. O hep bildik söz söylenir müdür odasında: Eti senin, kemiği benim... Aradan yıllar geçer, ince, sıska çocuk büyür, büyür ve koskoca bir ülkenin başbakanı olur. O âdeta ülkenin küçük bir fotoğrafıdır da… Futbolu sever 70 milyonun çoğu gibi. Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş bir ailenin çocuğudur da... Aynı zamanda muhafazakârdır.

24 Kasım Öğretmenler Günü’nü de bahane ederek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 yılını geçirdiği İstanbul İmam Hatip Lisesi dönemine gittik. Başbakan’ın bugünlere gelmesinde büyük emeği olan öğretmenleriyle öğrenci Tayyip Erdoğan’ı konuştuk.

Dosyaya geçmeden önce şu bilgiyi verelim: Başbakan, 11 Nisan 2008’de İstanbul-Kandilli’deki tarihî Adile Sultan Yalısı’nda İmam Hatip’teki hocalarıyla bir araya geldi. Yaklaşık 5 saat yendi, içildi, anılar tazelendi. Erdoğan’ın yanı sıra o dönemin öğrencilerinden bazıları da yemekteydi.

Erdoğan’ın öğrenim gördüğü yıllarda okulda yaklaşık 30 öğretmen vardı. Bu hocaların bazıları bugün hayatta değil. Hayatta olanlarla kâh yüz yüze kâh telefonla Erdoğan’ı konuştuk. Hepsinin ortak görüşü Başbakan’ın bugün ön plana çıkartılan Kasımpaşalı duruşundan o günlerde eser yokmuş.

1954’te doğan Erdoğan, Piyale Paşa İlkokulu’nu bitirdikten sonra 1965’te İstanbul İmam Hatip Okulu’nun ön kabul imtihanlarına girer ve bu okula kayıt yaptırmaya hak kazanır. İnce, sıska ve uzun boylu bir talebedir. Onun okula geldiği ilk günü sonradan müdürü olacak ve diplomasına imza atacak Hayati Ülkü Hoca dün gibi hatırlıyor. “Babasıyla birlikte geldiler. Babası ‘hocam’ dedi, eti senin, kemiği benim.” Kayıttan sonra Erdoğan, İstanbul Fatih’teki İmam Hatip Lisesi’nin yurdunda kalmaya başlar.

Erdoğan’ın öğretmenlerinin hemen hepsi alanında kitap neşretti. Bu öğretmenlerden biri de Hidayet Ülkü’ydü. Bugüne kadar 10 kitap yazdı. İslam Tarihi kitabı 9 baskı yaptı ve 160 bin satış rakamına ulaştı. O, 1949’da Ankara’da açılan İlahiyat Fakültesi’nin ilk mezunlarından. Daha sonra okulun müdürlüğünü de yapacak olan Hidayet Bey, Erdoğan’ın hitabet dersi hocasıydı. Hepimizin bildiği gibi o yıllarda münazara yarışmalarında okula birincilikler kazandıran ekibin başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Ekipteki diğer arkadaşları bugünün Bursa Milletvekili Ali Kul ve merhum Seyfettin Esenlik’tir. Bu arada hemen belirtelim, Tayyip Bey’in Recep ön adını o yıllarda hocaları pek bilmiyorlardır. Ondaki hitabet yeteneğini edebiyat hocası Sami Akalın keşfetmiş (Sami Hoca 4 yıl önce hayata gözlerini yumdu. Onun da hâlen piyasada kitapları bulunuyor).

MÜNAZARA TAKIMINI ŞAMPİYON YAPTI

Hidayet Ülkü, Erdoğan’ın edebiyatta da çok başarılı olduğunu belirtiyor. “Çok güzel konuşurdu. Münazara yarışmalarında iki yıl üst üste okula birincilikler kazandırdı.” Hidayet Bey’e “Öğrencilere ödül verir miydiniz?” diye sorduğumuzda ise “Ne ödülü! Hiçbir şey vermezdik.” diyor gülerek. O, Erdoğan’ı dürüst, terbiyeli ve edepli bir çocuk olarak hatırlıyor. Bir de mektep bahçesinde futbol oynamasıyla. Yine onun aktardığına göre Erdoğan, kitap okuyan, meraklı bir talebeymiş.

O yıllarda okulda okuyan, sonradan memlekette önemli görevler alacak birçok talebe vardır. Kadir Topbaş, İdris Naim Şahin, Numan Kurtulmuş, Ali Bardakoğlu, Mehmet Ali Şahin, Nazım Ekren gibi isimler de Tayyip’in ya arkadaşlarıdır ya da alt devreleri. Tayyip’in öğretmenleri aynı zamanda bu isimlere de ders vermiştir. İstanbul İmam Hatip öyle bir lisedir ki bir dönem mezun olan 99 öğrenciden 98’i üniversiteyi kazanmıştır.

O yıllarda okulda siyasi cereyanlar yoktur. Okul Müdürü Hayati Ülkü siyasi oluşumların 1975’ten sonra okula girdiğini söylüyor. Akıncılar, Ülkücüler daha sonraki yıllarda okula nüfuz etmiş. Dolayısıyla Tayyip siyasi bir oluşumun içinde değildir. Ancak okulun en tanınmış öğrencilerindendir. Hem münazara ekibinin başkanı hem futbol takımının vazgeçilmez oyuncusu hem edebiyat kolu başkanı hem de kendi sınıfının başkanıdır. Onun bu özellikleri İslam Sanatı Tarihi dersi hocası Semra Acar’ın da dikkatini çekecektir. Hat, minyatür, tezhip konusunu en ince detayına kadar öğrencilerine aktaran Acar, 1970’te tayin olduğu İmam Hatip Lisesi ve Erdoğan ile ilgili anılarını bakın nasıl anlatıyor: “Okula tayin olduğumda hamileydim. İlk yılımda iki bayan hocaydık. Başım açıktı. Beni nasıl karşılayacaklarını doğrusunu isterseniz ben de merak ediyordum. Gerek öğrencilerden, gerek hocalarımızdan inanılmaz bir saygı ve sevgi gördüm. Tayyip Bey’i üç yıl okuttum. Bir kere o sporcuydu. Karizmatik biriydi. Bir de Allah’ın lütfettiği bir hitabet yeteneği vardı. Çok güzel konuşuyordu. Arkadaşlarıyla iletişimi de çok iyiydi. Üstün fizik ve zekâya sahip ve popüler oluşu sebebiyle onu ayırmıştım. Sınıfa girmeden önce kara tahtaya dersimin çizimlerini yapan öğrencim oydu.”

İMAM HATİP’İ SEVDİM, KIZIMI ORADA OKUTTUM

Erdoğan’ın hocalarından biri de Hasan Çelikkaya’ydı. Halen Marmara Üniversitesi’nde hocalık yapan Profesör Hasan Çelikkaya, meslek derslerine giriyordu. Onun da yayımlanmış iki kitabı var. Erdoğan’ı saygılı bir öğrenci olarak tanımlıyor. O da diğer hocalar gibi Erdoğan’ın hitabetine vurgu yapıyor.

Bizim için her hocasının onunla ilgili düşüncesi önemliydi. Millî Güvenlik hocası Albay Süreyya Duman da bu hocalardan biri. Bugün 77 yaşında olan Duman, imam hatiplerde 13 yıl hocalık yaptı. İmam hatip liselerini özellikle seçtiğini söylüyor. Şu sözler ona ait: “İmam hatip talebeleri arasında işe yaramayan öğrenci yok gibidir. Diğer liselerde ise işe yarayan öğrenciyi parmakla gösterebilirsin. İmam hatipliler memleketini seven, dinine, diyanetine sahip, milliyetçi çocuklardı. Oraya özel bir sevgim vardı. Bunun kanıtı da en küçük kızımı imam hatip okuluna vermemdir.”

Süreyya Albay, iki yıl okuttuğu Tayyip Erdoğan’ı ise dün gibi hatırlıyor: “Nev-i şahsına münhasır bir kişiliği vardı. Daima ön saflarda olmayı isterdi. İkinci olmak ona göre değildi. Çok aktifti. Gözünü budaktan sakınmazdı. El attığı şeyi de koparmak isterdi. Liderlik vasfı olan bir öğrenciydi. Bence tek kusuru biraz dik kafalıydı.”

Dik kafalı Tayyip, ordumuzun ileri gelen Albay’ından dayak yemiş miydi? “Hayır. Benim otoritem sevgiye dayalıydı. Çocuklara ilk sözüm şu olurdu. Ben buraya talebeyi sınıfta bırakmak için gelmedim. Bir defa bu okulda okuyan Türk ve Müslüman bir öğrenci bana göre 5’i hak etmiştir. Boş kâğıdı verse ona yine 5 veririm. 5 ile 10 arası notlar ise onun ders çalışmasının karşılığıdır.”

Tayyip Erdoğan’ın Arapça derslerine o yıllarda imamlık yapan Selahattin Kaya giriyordur. Öğrencilerine hiç dayak atmadığı için ‘sabır taşı’ olarak tanımlanan ve daha sonraki yıllarda İstanbul Müftülüğü de yapacak olan Kaya, Erdoğan’ı efendi, ağırbaşlı bir öğrenci olarak tanımlıyor: “Üç sene dersine girdim. Çok çalışkandı. Kendisinden hep saygı gördüm. Liderlik vasıflarıyla öne çıkıyordu. Okulun yüzünü ağartan münazara ekibindeydi.”

EMEVİYE CAMİİ’NDE HOCASINI HATIRLADI

Erdoğan, İmam Hatip’te sekiz yıl okudu. Dört yılı orta kısımdı. Üç yılda bitirmesi gereken liseyi ise bir sene sınıfta kaldığı için dört yılda tamamlayabildi. İstanbul İmam Hatip’te okumak zordu. Okul Müdürü Hayati Ülkü’yü dinleyelim: “Bir keresinde 4 alan bir öğrenciye hocası 5 verdi diye benden önceki müdür az daha onu okuldan kovuyordu.” Tayyip Bey’in sekiz yıllık eğitiminde hocaları da sürekli değişti. Onun Kur’an-ı Kerim hocalarından biri Celal Dayındarlı’ydı. “Verdiğim ezberleri yapardı. Sesi de müsaitti. Kur’an’ı yüzünden okuması doğru idi. Sonradan öğrendim ki o yıllarda yaz tatillerinde Kur’an dersi alıyormuş. Derslerini günü gününe yapardı. O bakımdan kendisinden memnundum.” Celal Hoca, diğer hocalardan farklı olarak Tayyip Erdoğan’ın o yıllarda okul dışında da kültürel faaliyetlere katıldığını anlatıyor.

Tayyip Erdoğan, hocalarına karşı saygıda sonraki yıllarda da kusur etmedi. Gerek belediye başkanlığı gerek başbakanlığı dönemlerinde onlarla diyaloğunu koparmadı. 11 Nisan 2008’de hocalarını İstanbul’da bir araya toplaması da bunun bir göstergesiydi. O toplantıda Semra Acar’ı yanına oturttu. Semra Hoca bu iltifattan dolayı son derece onurlandığını söylüyor. O gün orada eski günler yâd edildi. Erdoğan, Semra hocasının her derse imtihanla başlamasını dün gibi hatırlıyordu örneğin. Erdoğan’ın iki yıl önce Şam’a yaptığı gezi de orada gündeme geldi. Konuyu İslam Sanatı Tarihi hocası Semra Hanım açmıştı: ‘Sayın Başbakanım’, dedim, ‘İki yıl önce sizi Şam Emeviye Camii’nde gördüm. Evde oturuyordum. Yanımda kızım vardı. Ona dedim ki bizim Tayyip orada kesinlikle kulaklarımı çınlatacaktır.’ Tayyip Bey, hocası sözünü bitirmeden devreye girdi: “Hocam, yanıma Fuat’ı (Fuat Bol-Milletvekili) çağırdım. Fuat dedim, Semra Hoca Şam Emeviye Camii’ni sana anlatana kadar canını çıkarmıştın. Şimdi iyi bak camiye.”

Hasan Çelikkaya ise Tayyip Erdoğan’ın hocalarına her zaman vefalı olduğunu ve kendi öz değerlerinden hiçbir zaman kopmadığını kaydediyor. O da daha sonraları birçok kez Erdoğan’la bir araya geldi. Başından geçen bir hadiseyi ise bakın nasıl anlatıyor: “Belediye başkanı olduğu dönemdi. Tebrik için ziyaretine gittim. Makamına çıktık. Tayyip Bey, makam koltuğuna oturmayıp misafir koltuğuna oturarak bizi ağırlamak istedi. Ben, ‘Hayır, Tayyip Bey. Ben seni koltuğunda görmek için geldim.’ dedim. ‘Lütfen koltuğunuza oturunuz’ diye de ısrar ettim. O da diğer arkadaşlarına bakarak ‘Madem hocam istiyor, peki’ dedi ve makamına oturdu.”

Belediye başkanı olduğu dönemde ziyaretine giden hocalardan biri de Albay Süreyya Duman’dı. Duman, o günü şöyle anlatıyor: “Çok güzel karşıladı bizi. Çok iltifat gösterdi. Saygıda kusur etmedi.”

İŞÇİYE, MEMURA, EMEKLİYE ZAM YAPSIN

Peki, hocaları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için ne söylüyorlar? Ondan bir başbakan olarak ne istiyorlar? Onu başarılı buluyorlar mı? Semra Acar, onun Türkiye için bir şans olduğunu dile getiriyor. Özellikle sağlık alanında yaptığı çalışmaları hatırlatıyor. “Cerrahpaşa eskiden bizim için lükstü. Artık istediğimiz zaman oraya gidebiliyoruz evladım.” diyor. Ondan en büyük isteği ise uyuması: “Son buluşmamızda ‘Sayın Başbakanım; sizden bir ricam var.’ dedim. ‘Buyurun hocam.’ dedi. ‘Lütfen dinlenin biraz. Uykunuza dikkat edin.’ dedim. Sonuçta bu bir insan. Burası 70 milyonluk bir ülke. Her şey bir anda olmuyor. Neticede bu bir insan, biraz dinlenmesi lazım.”

Hayati Ülkü, Erdoğan’ın hükûmeti devraldığında laçkalaşmış bir yapı ile karşı karşıya kaldığını dile getiriyor: “Çeteler kurulmuştu. Rüşvet almış başını yürümüştü. Bunları düzeltmek için çok çalışması lazımdı.” Bugün emekli olan Hayati Bey, Erdoğan’dan bir tek istekte bulunuyor: “İşçiye, memura ve emekliye zam yap. Bugün onlara yüzde elli zam yaparsan, millet takla atar.”

Kur’an-Kerim hocası Müzekka Gürbüz ise “Çözmek istediği bazı şeyler var ama mevzuat müsait değil.” diyerek Başbakan’a sahip çıkıyor. Hasan Çelikkaya, hâlen eğitimin içinde bulunan biri olarak ondan gücünün dışında bir istekte bulunmak istemiyor: “İcraatlarında yüzde seksen benim tercümanım olmaktadır. Gücü yettikçe daha kaliteli bir ülke için çalışacağına, hem bilgili hem de ahlaklı nesiller yetiştirmede titizlik göstereceğine yürekten inanıyorum.”

YETERİNCE İSTİŞARE YAPMIYOR

Ya Süreyya Albay? Onun Erdoğan ve kabinesinde yer alan öğrencilerinden beklentileri? “Daha ilk yıllarında onlara en büyük tavsiyem şu oldu. Silahlı kuvvetlerle kavga etmeyin. Subaylar da bu memleketin bağrından çıkan çocuklar. Nedense silahlı kuvvetlerle siviller ters düşüyor. Bana göre savunma bakanını iyi seçti. Hükûmetin en isabetli bakanı. Ben talebelerimden milletvekili Mehmet Sekmen’e bu düşüncelerimi söyledim. İlk zamanlar askerle ters düştüler. Benim söylediklerime riayet etmediler. Bunun sıkıntısını çektiler. Ancak şu an aradaki buzlar erimiş gibi. Geçen senelere yazık oldu. Umarım bundan sonra iyi olur.” diyor.

Süreyya Albay’ın okuttuğu öğrencilerden şu an 18 tanesi Meclis’te. O, bununla gurur duyuyor. “Bir daha Ankara’ya gidersem hepsini toplarım. Oturun şuraya derim. ‘Ben size şunları şunları söylemedim mi? Niye bunlara uymuyorsunuz?’ diye sorarım. İslam dininde istişare esastır. Her imam hatip talebesi de bunu bilir. Eee şimdi bakıyorsun Tayyip’e, bazen en yakınındaki kişilerle bile istişare etmiyor. Ben içlerini bilemem ama böyle bir görüntüsü var. Bana sorarsan hiç beğenmediğin adamla bile istişare edeceksin. Benim ondan isteğim istişareye kapalı olmamasıdır.”

Eski İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya da Tayyip Erdoğan’ın memlekete hizmet yapmak için bütün engellere rağmen büyük gayret gösterdiğini düşünüyor. Celal Dayındarlı da eski öğrencisinin önüne taş konulmaması hâlinde daha başarılı olacağını söylüyor.

Öğretmenleri Tayyip Erdoğan’ın lisede sessiz, sakin bir öğrenci olduğunu ifade ediyorlar. Bugün gündeme gelen Kasımpaşalılığından o günlerde eser yokmuş. Doğal olarak ona biraz daha sabırlı olmayı tavsiye ediyorlar. Arapça hocası Hüseyin Atilla Şener birkaç ay önce bir toplantıda eski öğrencisi ile bir araya geldiğini anlatıyor bize. “Sessizce kulağına eğildim. Tayyip, dedim. Sakın sinirlenme. Hadiseler karşısında sükûnetle davran. Çünkü Türkiye’nin sana ihtiyacı var.”

Celal Dayındarlı ise Erdoğan’a yine onun bir söylemi ile sesleniyor. “Geçtiğimiz günlerde Obama’ya; dik dur, sinirlenme, kızma diyordu. Ben de kendisine bu sözü yöneltiyorum. Her zaman dik durmuştur. Dünyanın ve ülkenin konjonktürü onu biraz zorluyor. Onun için dik duruşunuı devam ettirsin ve sinirlenmesin. Ona da hak veriyorum. Kolay değil, bizler küçücük ailemizi yönetmekte zorlanıyoruz. O koskoca ülkemizi yönetiyor.”

Semra Acar ise öğrencisinin sinirli bir lider olduğunu kabul etmiyor: “Asla değil, sinirli bir insan politika yapamaz. O coşkulu bir insan. İnsana, fakire, çocuğa değer veriyor. Bu kadar halkın içinde olan başka bir başbakan var mı?”

HANGİ HOCASI NE DEDİ?

Orhan Aktar (85): Tarih
Evlat 30 sene geçti. Bu gençler büyüdü. Ben fazla değişmedim. Onlar çok değişti. Şahsen tanıyorum Tayyip’i. Ama öğrenciliğini hatırlamıyorum. Şunu söyleyeyim; imam hatip talebeleri çok iyi talebelerdir. Çok çalışkandırlar. Yalnız not almak için değil, öğrenmek için çalışırlar. Lise talebelerinden farklıdırlar. Ben lise öğretmenliği de yaptım. Ondan bir tek isteğim var. Beni müşavir yapması. Para bile istemem.

Yaşar Fersaoğlu (68)
Sanat Tarihi veya meslek dersine girdim. Hafıza kaybım var. Tam hatırlamıyorum. Öğrenciliği ile ilgili de bir şey diyecek durumda değilim. Ondan ne istersiniz diye sorarsanız, sağlığının iyi olmasını isterdim. Başka ne isteyeyim. Politikayla ilgilenmem. Şunu yap diyecek bilgim de yok.

Fahri Erdem: Sanat Tarihi
Çok saygılı bir öğrenciydi. En arka sırada otururdu. Beyefendi bir tutum içindeydi. Sınıfta yazılı kâğıdını bana getirirken arkadan sesli sesli okuyarak getirirdi. Yerinde konuşmayı severdi. Sosyal faaliyetleri vardı. Münazaralara katılırdı. Şu an Meclis’te soyadı Kul (Ali) olan bir milletvekili var. Onunla çok iyi arkadaştı.

Hüseyin Atilla Şener (68): Arapça
4 yıl öğrencim oldu. Hem futbol oynuyordu hem de okulun münazara ekibindeydi. O yıllarda okuttuğumuz çocukların çoğu başarılıydı. Tayyip okulda tanınan bir çocuktu. Benimle sonraki yıllarda da irtibatını kesmedi. Saygıda kusur etmez. Biliyorsunuz o, 70 sente muhtaç bir ülkeyi devraldı. Türkiye’nin ona ihtiyacı var. Sinir sistemini mülayim tutması gerekiyor. Hadiseler onu sinirli olmaya itiyor. Ama yine de daha sakin olması lazım.

Müzekka Gürbüz (78): Kur’an-ı Kerim
İyi bir öğrenciydi, terbiyeliydi, güzel sesliydi. Kur’an’ı güzel okuyordu. Hafız değildi. Başarılı olacağı belliydi. O ve onun devreleri seçkin talebelerdi. Bunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Elimden gelen ihtimamı gösterdim. Onların hepsi öğrenmek için okula gelmişlerdi. Tayyip Bey’e başarılar diliyoruz. Dua ediyoruz. Ona hüsnü niyetimiz vardır.

Semra Acar (66): İslam Sanatı
İkinci tezkere çıkmasına birkaç saat vardı. Beni aradı. “Hocam nasılsınız?” dedi. “Evladım çok iyiyim. Yolun açık olsun. Allah senden razı olsun. Şöyle bir anda bile beni düşündün ya…” dedim. O Türkiye için değil, dünya için önemli. Her zaman göğsümü gere gere onu çok sevdiğimi herkese söylüyorum.

Aksiyon

116
Komik Yazılar / Hacker olmak isteyenler OKUSUN!!!!
« : Kasım 26, 2008, 03:14:24 ÖS »
Simdi Sizlere Nasıl iyi bir Hacker olacagınızı Acıklıyorum pür dikkat okuyun Bu yazının Sonunda Bilinki Siz Artik usta bir Hacker Siniz

Ilk Önce Para Biriktirin Kendinize Bir Bilgisayar Alin Ve Babanizin Telefonunu Kullanin Arkadaslarinizdan Rica Edin Bir Adet Internet Accountu { Sifresi } Alin : Eve Gidin Internete Baglanin Baglandiniz Ve Artik Bir Hacker Olma Yoluna dogru Ilk Adiminizi Attiniz

Tek Tek Hacker Sitelerini Gezin Gezmedik Site Birakmayin Okuyun Okuyun Günlerce Gezin Arkadaslariniz Disarda Gezerken Siz Evde Makinanizin Basinda Internetin Altini Üstüne Getirin Gidin Cd ler Alin Programlari Deneyin Hack Sitelerinden Çektiginiz Programlari Deneyin Anneniz Yaninizami Geldi Hadi oğlum Yat uyu yarin okul var mi diyor ? Sakin Aldiris Etmeyin Iyi Bir Hacker En Geç Yatandir Bunu Unutmayin Devamli Arastirin Arastirin Yemeginizi Makinanizin Basinda Yiyin Siz Bir Hacker Olucaksiniz Bunu Unutmayin Belki Biraz Kilo verebilirsiniz Sakin Pes Etmeyin Pes Edenler Ancak Lamer Olurlar Bunu aklinizdan Çikarmayin Siz hacker olucaksiniz Lamer Degil

Evet Arastirdiniz Hack Siteleriden Programlar Çektiniz Hatta Bir tane Pogramda cih Virisü Çikti Makinanizi elinize verdi Gittiniz 30 dolara hallettiniz Hiç Sorun Degil Olur Böyle Seyler Simdi Gidin Irc ye Girin Ve Ben :Hackerim Deyip Nuck Savasina Girin Evet Evet Basardiniz Karsinizdakini serverden düsürdünüz Artik Bir Hacker Oluyorsunuz Ama O da Ne Serverden Düsen Kisinin Arkadasi Sizi Nuck Bombardimanina Tutmus Ana kart cpu vs vs diger kartlar gitti Hiç Sorun Degil Hemen En yakin Teknik servise Götürün 200 Dolara Hallederler Evet Irc deki nuck savasindan yenik çiktiniz hatta 200 dolariniz gitti [ Daha Dogrusu Babanizin parasi Gitti O da size hafiften hafiften sinir olmaya basladi ama Kahvede arkadaslarina "Benim Olm bilgisayar ögreniyor çok merakli insallah bilgisayar muhendisi olurda para kazanip ilerde bize bakar " diyor o yuzden 200 dolara fazla ses çikarmadi ]
Hemen Simdi Yeniden Toparlaniyorsunuz Bosverin irc yi zaten hepsi lamer Elinde iki üç programla sizin gibi koskoca hackere saldirdilar Ayip bisii Degilmi Siz Bosverin Onlarin seviyesine inmeyin ve site haclemeye baslamak için start alin Evet unsecure programini buldunuz ve site hacklemek için kollari sivadiniz Deniyorsunuz sabahtan aksama kadar site hacklemek istiyorsunuz ama olmuyor çok kötü seyler dimi su site sifreleri bir türlü kirilmiyor Ama Sizin Mutlaka Site hacklemeniz lazim Evet Hemen Ne yapiyorsunuz gidiyorsunuz ve kendinize site aliyorsunuz Hemde bedava olanlardan bir siteyi gezerken ögrenmistiniz Evet aldiniz hemen kendinize bir site yapiyorsunuz ve ftp programi ile siteyi upload ediyorsunuz ve hemen irc ye girin gene bir siteden aldiginiz reklam programi ile basliyorsunuz sitenizin reklamini yapmaya ama sizin kim oldugunuzu kimse bilmiyor siteniz baya tuttu çok güzel Gunde En az 60 kisi girip çikiyor 3 gun oldu ve baya iyi bir site ama kimse sitenin yapimcisini bilmiyor ve sizide normal olarak tanimiyor Hemen simdi yeniden site yapma programini açiyorsunuz ve index dosyasini arka plani kapkara yaptiktan sonra kirmizi bir yazi HACKED BY USTAHACKER yaziyorsunuz evet artik siz usta bir hackersiniz hemen siteyi upload ediyorsunuz ve siteye girenler "aman yarabbim site hacklenmis hackleyen ustahacker" diyor ve basliyor herkes arkadaslarina anlatmaya ehehee evet basardiniz sizde bir site hacklediniz ve ununuz yayildi Olsun Kendi Siteniz Miteniz Ama Siz Bir Site Hacklediniz Siz Artik Usta Bir Hackersiniz

Tamam Artik Siz Asama Kaydettiniz Ve Artik ne isiniz var site hacklemekle siz kendinizi ispatladiniz caniniz sikildikça alir bir kaç site hackler hackler durursunuz ününüze ün katarsaniz Ve artik Siz Asdiniz Artik Sizi site hacklemek tatmin etmiyor ne yapmalisin hemen kredi kartlari sifresi yürütmeye baslamalisiniz sitelerde Hemen hepsi kredi karti ile yemek veriyor elbise veriyor film izlettiyor oyun oynattiriyor Siz niye para vereseniz degilmi bunlara Alemin kerizi sizmisiniz Ne yapacaksiniz hemen baska saf temiz dürüst sizin için keriz olan kredi karti ile internetten alisveris yapan sazanlarin kredi karti bilgilerini ele geçirçeksiniz Siz Bir hackersiniz Ve bu hak sizde var siz nasil olsa kimse hesap soramaz neden çunki siz bir hackersiniz

Neyse siz artik usta bir hackersiniz ve kredi kartlarinin hesap numaralarini ögrenmeye geldi is artik Gece gunduz çalistiniz ve bir kredi karti hesap numarasi buldunuz Çok Sahane artik internet üzerinden bedava alisveris yapabilcek hatta amerikadan kendinize pizza dahi ismarlayabilceksiniz Evet denediniz O Da Ne kredi kartinin süresi bitmis çok kötü talihsiz bir durum Üzüluyorsunuz ama sakin üzülmeyin pes etmek yok devam ediyorsunuz ve evet gerçek bir kredi karti yakaladiniz ve daha süresi bile bitmemis Super Bir Olay girdiginiz alisveris sitesi çok acemice tasarlanmis sizde anladiniz acemi site yapimcilari musterilerinin kredi kartlarini bir html dosyasinda sakliyormus megerse sizde uzantisini denediniz ve oldu Bütünkredi kartlari numaralarini aldiniz Siz Resmen Bir Hazine buldunuz Evet hemen basliyorsunuz o alisveris sitesi benim su gazino sitesi senin , su parali film sitesi benim gezmeye evet aradan 3 gun gecti baya yoruldunuz

Gene aksam oldu ve siz makinanizn basindasiniz Daha kullanmadiginiz kredi kartlari var onlarida kullanmak istiyorsunuz kullanin kullanin siz bir hackersiniz sizden kimse hesap sormaz Evet simdi girdiniz gene oyun sitelerine oynamayin yeter artik su gazino sitelerinde oyun oynamayi bak kazanamiyorsunuz iste Bitirdiniz sahten 79 kredi kartini bu sitelerde kaldi sunun surasinda 60 - 70 kredi kartiniz Evet çevirdiniz ruleti geliyorrr kirmizi yok gelmedi gene siyah geldi olsun Arkana bak bu arada baban yanina geldi "Seni Çagiriyorlar olm git su kapiya bak diyor" Sizde "Amannn Baba Gelemecegimi söyle su an bilgisayar basindayim görüyorsun bilgisayar bilgimi gelistiriyorum" Ama Babaniz "olm Sen Git Bak Seni Çagiriyorlar" Diyor Sizde oflaya puflaya gidiyorsunuz ve kapiyi açip buyurun ben ne istediniz diyorsunuz DEr Demez Sizi Hemen 4 - 5 tane sivil baya yapili kisiler karga tulumba tutuyorlar , siz "Ne oluyor yavv Imdaat Aksam Vakti Adam Kaçiriyorlar " Diye bagiriyorsunuz Ama nafile Adamlar hemen babaniza ve Diger mahalle sakinlerine Polis Kimliklerini Gösteriyorlar Kimse Bir sey yapamiyor ve siz karakola göturuluyorsunuz Evet Çok Kötü Bir Son Sizi Bulmuslar Tabi Tabi gene hata bizde size internette gezerken ip numarasini saklayarak gezmesini ögretmemiz lazim di

Neyse Olsun Iyi Bir hacker arasira 4 - 5 sene yatandir Ama sizin babaniz arabayi evi dami satti ve sizi ancak 1 sene yatirdi fazla cezadan kurtardi Cezaniz Bitti Geçmis Olsun Siz yeni kiralik evinize gidiyorsunuz Ve makinanizin basina geçmek isitiyorsunuz ama nafile babaniz sizi kurtarmak için bilgisayarida satmak zorunda kaldi Olsun Siz Iyi Bir hackersiniz ve yeniden çalisir Para kazanip bilgisayar alirsiniz Bravo Size Aradan 6 ay geçmeden , kendinize bir bilgisayar aldiniz helal olsun siz çaliskan bir hackersiniz bu arada haberiniz olsun Babaniz sizi kurtardi ama en az 20 tane kredi kartini kullandiginiz adamin borçlarini ödeyemedi Adamlar Sizi Dayisi enistesi çolugu çocugu hepsi ariyormus En Iyisi Siz Birakin Bilgisayari milgisayari ufak ufak yeriniz kesfedilmeden ortaliktan toz olun Size En Iyi Önerebilcegimiz bir Yer var Gidin seyahat acentelerine hemen acil kendinize ABD ne Newyork Iline uçak bileti alin Valla Güzel Bir sehir Tavsiye ederim Hem Amerikayida Görmüs olursunuz

117
Komik Fıkralar / Erzurum fıkraları
« : Kasım 26, 2008, 03:11:25 ÖS »
KÖPRÜ
BİR GENELGE İLE İSTANBULDAKİ BÜTÜN ERZURUMLULAR MEMLEKETLERİNE GÖNDERİLECEKMİŞ POLİS HER YERDE ERZURUMLU ARIYORMUŞ BİZİM ERZURUMLU ARKADAŞLARINA SİZ MEMLEKETE GİDİN BEN BURADA KALACAĞIM DEMİŞ HERKES GİTMİŞ BİZİMKİ KALMIŞ

BOĞAZ KÖPRÜSÜNDE POLİS KONTROL YAPIYORMUŞ BİZİMKİNİ DURDURMUŞLAR

KONTROLDEN SONRA POLİS SORMUŞ
-NERELİSİN SEN?
-İSTANBULLUYAM
POLİS İNANMAMIŞ TABİKENDİNCE UFAK BİR SINAVA TABİ TUTMUŞ VATANDAŞI
-MADEM İSTANBULLUSUN TOPRAK DE BAKİM
-TORPAAAAK
-YAPRAK DE BAKİM
-YARPAAAAK
-KÖPRÜ DE
-KÖRPÜÜÜÜÜÜÜ
DEMİŞ YÜRÜ MEMLEKETE

2 GÜN SONRA KAHVEDE ARKADAŞLARI BİZİMKİNİ GÖRÜR ULA NE OLDU DİYE SORARLARBİZİMKİ DERKİ

-BANA DEDİÇİ TORPAK DE, DEDİM
YARPAK DE, ONUDA DEDİM
HERHAL O KÖRPÜ VARYA KÖRPÜ ONU DİYEMEDİM


AGİDE
Agideyi çok seven kadınınkocası ölür Aradan uzun zamangeçerAdet üzere oğlan anasına soa;Ana sen agideyi çoh sevisen,sene agide mi alim,yohsa seni ere mi(kocaya) verim?

Anası içini çeke,cevap verir;

"Oğul,ben ehdiyar gariAgideyi hangi dişiminnen yiyim!!!


ÇİM BEN Mİ?
Erzurum'da ermenilerin olduğu dönemde, kurban bayramı Erzurumlular kurban kesiyorlar, bunu gören ermeninin biri arkadaşına;

- Ben de kurban kesmek istiyorum, der

- Olur mu saçmalama Sen müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki? diye karşı çıkar arkadaşı

Tabi ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz Bunun üzerine ermeninin arkadaşı yanına gelip;

- Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki müslüman kahvesine bir tanesinden rica et gelip kessin, der

Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer

- Bir müslüman arıyorum, der

Kahve halkından biri korkudan "Cacacamiye gittiler, burada müslüman yok" der

Adam camiye gelir ve içeri girip, " Müslümanlar buradaymış, öyle mi?" der Cemaatte çıt yok Sonunda dayanamayıp arkası dönük olan hocayı gösterirler Ermeni hocanın karşısına dikilir; "Burada tek müslüman sensin heralde" Hoca kanlı bıçağa bakar ve "Çim? Ben? Bene müslüman diyenin celmişini ceşmişini"


SARHOŞ

Körkütük sarhoş dadaş evine giderken belediyenin açtığı çukura düşer

Çabalar çıkamaz,bağırmağa başlar:

''volaa beni gurtaracag çimse yohmi?''

Bağırtıyı duyan biri çukura yanaşır

Kurtarcağı adamın sarhoşolduğunu anlayıca,''Bak dadaş seni gurtarıram ama bene söz ver bi daha içmeyecahsan'' der

Bizimki kuyunun diğer tarafına gider başlar bağırmaya:

Volaaa beni gurtaracah başka çimse yohmu yav!!!!!!!



VIŞŞ SENE NE?

Trafik lambaları şehre yeni konulmuşTrafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:

-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?

Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!

118
Komik Fıkralar / Hain Koca
« : Kasım 26, 2008, 03:05:39 ÖS »

SOYGUNCUNUN biri bir bankaya girmiş Çekmiş silahını havaya ateş etmiş Herkesin yere yatmasını istemiş Kasalardaki paraları toplamış ve kapıya doğru yönelmiş Tam çıkacakken oradaki bir adama sormuş:

"Beni gördün mü?"

Adam şaşkınlıkla;

"Evet gördüm" deyince, çekmiş tabancasını adamı alnından vurmuş

Tam tekrar kapıya hamle etmiş ki kapının yanında bir karı koca duruyor Adama sormuş:

"Beni gördün mü?"

Adam gayet soğukkanlı bir şekilde yanıtlamış:

"Valla ben hiçbir şey görmedim, ama benim hanım gördü sanıyorum"

119
Komik Fıkralar / futbol manyağı öğrencinin sınav kağıdı
« : Kasım 26, 2008, 03:01:48 ÖS »
Endoplazmik retikulum nedir?
Arjantinin gelecek vaad eden oyuncusudur

-Lizozom ve ribozom nedir?
Surinam asıllı Hollandalı ikiz kardeşlerdir
-İstanbul kaç yılında fethedilmiştir?
Bilmez miyiz hocam: Since 1453!
-Ünlü bir bestekar ismi yazınız
Beşiktaş Çarşı Grubu
-Eski Roma krallarından birinin adını yazınız
Eskisi Giannini, yenisi Totti
-Almanya’nın başkenti neresidir?
Hertha Berlin
-Ünlü bir Alman sanatçı ismi yazınız
Franz Beckenbauer
-Sekizli hece ölçüsüne uygun bir mani yazınız
Beşiktaşım sen çok yaşa
Canım feda olsun sana
Hiçbir şeye değişilmez
Senin sevgin bu dünya
-Büyük ünlü uyumuna uygun bir cümle yazınız
Pele, Maradona, ve Puskas maça çıkmış
-Rusya’dan 4 tane şehir yazınız
CSKA Moskova, Dinamo Moskova, Spartak Moskova, Torpedo Moskova
-Duyguların belli bir ahenk ve ölçü içinde aktarılmasına ne denir?
Tezahürat
-İki iki daha kaç eder
Hangi 2 konuk takımınsa o fazla eder
-Dört çarpı üç kaç eder?
Hocam, kasten çarptıysa penaltı eder ama yakın mesafeden çarptıysa devam eder
-En beğendiğiniz müzik türü hangisidir?
Statlarda yapılan tezahürat…
-İzmir denince aklınıza gelen üç şey nedir?
Göztepe, Karşıyaka, Altay…

120
Msn Nickler / Taze Nickler
« : Kasım 26, 2008, 02:32:19 ÖS »
# |XxX|߀N HaYaTı CeVrIm Dı$ı Ya$ıoRuM HåYåt ߀Ni £nGeLlese NøLùR |XxX|
# คşк ßєภเ๓ ๔ค๓คгlคгı๓๔ค๔๏lคşคภкเ๓אครคl ßเг єtкเ!»»»ßєภ ค$ıк ๔єğเlเ๓ßєภเ๓кเ รค๔єςє єtкเאє tєקкเ«««
# AnLatack HikayeLrm Bitmedi Henüz,AnLaşack DostLarm Tükenmedi!!YorgunLk,KırgınLk Hepsi Gelr Geçr,Her şeye rağmen Yaşamak GüzeL!!
# тαкıℓ вηα нутıη яєηкℓєηѕη ƒαѕℓα тαкıℓмαgσккυѕαgıηα ∂σηєяѕηη
# YaLaN DoStUm aşK DiE BiSi yOk
# ²ºº6~¦ßا K¿§iÑ N¡©KiM yÚ®£ĞÌm GïB¦~²ºº7~
# [[[[[[[[[aşk;iLkOkUlDa kOm£d!_______OrTa oKuLdA TrAj?d!____lIs?d£ DrAm____ImAm hAtIpT£ hArAm]]]]]]]
# ∂üηуα∂α єşιм вєηzєяιм уσк αмα вєηzємєує çαℓışαη єzιк çσк…
# AŞK KENDİNİ BULUNMAZ HİNT KUMAŞI SANMANLA APTALIN TEKİ OLDUĞUNU ANLAMAN ARASINDA GEÇEN ZAMANDIR
# NiCkiNi ßiLe qöRmek İsTeMiyoRum, MsN'yi aÇmaSan iYi eDerSin! MaiLLerim saNa aqıR Mı qeLdi? EnqeLLedim SeNi aFeDerSinnn
# ஐ๑» HAYAT BUYSA ÜSTÜ KALSIN ஐ๑»
# кãя∂ãη ã∂ãмℓãяιη ѕãℓтãηãтι güηє$ göяüη¢єує кã∂ãя∂ιя !
# ηєƒяєтє ѕєνgι∂єη ∂αнα çσк güνєηιяιм çüмкü;ηєƒяєтιη ѕαнтєѕι σℓмαz
# Durumum Çevrim içiBeynim MeşgulRuhum Hemen Döncek Aklım DışarıdaElim TelefondaKalbim çevrim dışı
# FoRmAt AtTıM aNıLaRıMa
# ßir ufacıq ilqiyi a$q; iki laf edeni DO$t $ANMA
# DerDi oLaNı DinleriM, DerdiM VarSa DerDe YoL aÇaNı SileR GeçeriM!
# SeN SeN oL ßiR iNsaNa HattindeN FazLa DeğeR VerMe, eĞeR HattindeN FazLa DeğeR VerirseN o iNsaNı ÇoK ÇabuK KaybedersiN!
# DünyaDa HiÇ KimseYe GüvenMe ÇünKü ßeyaZ GülüN BiLe GölgeSi SiyahTıR
# bU hAyAtTa Ya tOzU dUmAnI yUtArSıN yAdA tOZu DuMaNa KaTaRsIn
# sOnUnDa ŞaHtA PiYoNdA AyNı kUtUyA KoNuR
# ·٠٠•● BuNaLıM MoDuNDaYıM EfKaR'ıM HaT SaFhAdA ·٠٠•●
# Ayık oL panik yapma rahat oL ßaq daLgana 3 günLük dünya ne sana kaLır ne ßana !!!
# ' Kayßede ßiLecegim Hiç ßi$ey Yokken Kendimi Kayßettim '
# mEdEnİyEt dEdİğİn AçMaKsA bEdEnİ DeSeNe HaYvAnLaR BiZdEn DaHa MeDenİ
# Üç kuruşluk insana beş kuruşluk değer verirsen yeri gelince o iki kuruşluk farka seni satar
# MüCaDeLe EdiLeBiLeCeK BiR YoL vArSa hİçBiRşEy İmKaNsIz DeĞiLdİr
# Acizler şikayet eder, asiller de idare eder!
# вυ нαуαт; iηα∂ıηα вαηα нєяgυη уαρıℓαη ¢σк вαуαт νє кöтü вιя єѕρяi!
# Geçici HaYAtımdaN KaLıcı KiM BiLemediM
# нéя кaяéѕι ѕιуaнa вσуaимιş вiя вυLмacaуιмçözмéуé çaLιşтιкça,içiмdé кaувσLυяѕυи
# şımaRıqh - uqaLayım isTeiNce laFı koyaRım aMa çHoq haSsaS vE aLıNqaNıM çözeMessiN beNi beN zoR oLaNLaRdaNıM
# LütFeN YeRLeRe TüKüRMeYiNiZ TüküReCeK O KaDaR SuRat VaRKeN
# µmµtLârâ kânmâ µmµtLâr ßîr gûn îmkân§izLâsîr hâyâtî tøz Pêmßê yâ§îyørµm §ânmâ,hêr Rênk ßîr gûn §îyâhLâ§îr
# [[DeĞeR veRmek SaDece matematikDe i$e yaRıy0mu$]]
# DÜŞ PEŞİNDEYSEN DÜŞ PEŞİME
# düNyadaKi bütüN ka$arLar eriCekse eqeR küreseL ısıNmaya [eveT]!!
# καсιгdιqιи негsеч ісіи ріsмαиlικ duчαгѕи,ріsмαиlικ duчduquи ніс віг ѕеч ісіи ѕαиα αсιмαм
# fuLL time $erefsiz oLucaqına part time insan oLL !!
# ваиа daЯвє атаиı вєи наЯвє ѕокаЯıм
# öLümLé ya$am aRasındaKi incé çizqiniN tam oRtasınDaım ya$amK içiN sßéßim yoqKöLmK içiNsé çoqkK
# hyaT bi sıNawSa adıMı yazaR çıKarIm!!
#
# ciddiysen seni dikkate alırımdalga yaparsan bana üstünde sörf yaparım
# Şimdi dersaneli olduk! Cevap anahtarını doldurduk! Yine yetmedi netimiz! KAHROLSUN SINAV SİSTEMİNİZ

Sayfa: 1 ... 6 7 [8] 9 10 ... 37